Direniş yılından devrim yılına (2)

2023 yılına giriş, Kurdistan ve Ortadoğu’da yeni bir özgürlük ve demokrasi devrimine giriş anlamına gelmektedir. Bu temelde, 2022 yılının direniş birikimleri 2023 yılında devrime dönüşecek ve kalıcı hale gelecektir.

2022 yılının dünya, Ortadoğu ve Kurdistan’daki en önemli bazı olaylarını geçen hafta değerlendirmiştik. Şunu görmüştük: Ukrayna ve Zap savaşlarıyla ve yine İran’daki serihildanla hem çok ciddi bir çatışma durumu yaşanmış ve hem de büyük bir birikim ortaya çıkmıştı. Birikim iki yönlüydü. Birisi kapitalist modernite sisteminin iç çelişki ve çatışmalarının ortaya çıkardığı birikimdi. Diğeri ise, kapitalist modernite güçleri ile demokratik modernite güçleri arasındaki çelişki ve çatışmanın ortaya çıkardığı birikimdi. Şimdi söz konusu iki birikim kendisini 2023 yılına taşırıyor ve bu temelde 2023 yılı çok önemli devrimci değişim ve gelişmelere gebe bir yıl haline geliyor.
Örneğin Ukrayna savaşı etrafındaki gelişmeleri ele alalım. Kuşkusuz kapitalist modernite sistemi içindeki çelişki ve çatışmaların merkezi Ortadoğu’dur. Yapısal durum böyle olmakla birlikte, 2022 yılında Ukrayna savaşı sistem içi çatışmaların seyrini belirleme gibi bir özellik taşımıştır. Peki Ukrayna savaşından hangi sonuçlar çıkmıştır ve bu sonuçlar 2023 yılında ne tür gelişmeler yaratmaya adaydır?

Çok açık ki, askeri saldırı ile Ukrayna savaşını başlatan Putin Yönetimi, Zelenski Yönetimini devirme anlamında istediği ve planladığı sonucu elde edememiştir. NATO’ya meydan okuyan ve sınırda bazı yerleri işgal eden bir konumla yetinmek durumunda kalmıştır. Zelenski ise, ABD Başkanı Biden ile görüşme ve ortak resim verme dışında bir şey elde edememiştir. Eğer olana kazanç denilecekse, şimdilik kazançlı çıkan güç olarak görünen Biden Yönetimidir. 

Biden Yönetimi, ‘beyin ölümü yaşayan’ NATO’yu yeniden toparlamış, biraz büyütmüş ve NATO üzerindeki ABD etkisini yeniden diriltmiştir. Bu temelde AB ile Rusya’yı kısmen karşı karşıya getirdiği gibi, buna dayanarak Ortadoğu’da İran’a ve Pasifikte ise Çin’e karşı ittifaklar oluşturmaya çalışmıştır. Ancak söz konusu gelişmeler son derece çelişkili, içi boş ve geleceği belirsiz durumdadır. 2023 yılına devredilen işte bu çelişkili ve belirsiz durum olmaktadır.

Biden’ın Suudi Arabistan üzerinden geliştirmeye çalıştığı Ortadoğu girişimi başarılı değildir. Çin’e karşı oluşturmak istediği ittifak, stratejik müttefiklerinden bile destek görmemiştir. Ukrayna savaşının Avrupa ile Rusya arasında yarattığı çelişkili ve çatışmalı durumun ise nasıl sonuçlanacağı şimdilik belirsizdir. ABD’nin NATO’yu daha fazla etkili hale getirmesi mümkün görünmemektedir. Avrupa ile Rusya’yı uzun süre böyle bir çelişki ve çatışma içinde tutması ise çok zordur. Bu durumun yol açtığı başta doğal gaz olmak üzere enerji krizinin Avrupa’yı hem devletler ve hem de toplumlar düzeyinde zorladığı açıktır. İçinde bulunduğumuz kış sürecinde ve sonunda bu duruma karşı kitlesel tepkilerin giderek büyümesi en güçlü ihtimaldir. Dolayısıyla ABD’nin Ukrayna başarısı Prüs Zaferine dönebilir.
Dahası Afganistan ve Irak savaşından sonra Ukrayna savaşının ortaya çıkması, kapitalist sistemin savaşsız yaşayamadığı algısını insanlık nezdinde çok daha güçlendirmiştir. Bu durumun koronavirüs ardından gelmesi ise, kapitalist sistemin sadece hastalık ve savaş üretebildiği, dolayısıyla mevcut kriz ve kaostan çıkma gücüne sahip olmadığı algısını büyütmüştür. Böylece çürüyen, iç çelişki ve çatışmaları sürekli artan kapitalist modernite sistemini aşma anlayış ve eğilimleri daha çok güç kazanmıştır. Bu konuda yeni yılda yeni gelişmeler yaşanabilir.

Tabi bundan çok daha etkili ve önemli olan, Kurdistan’da yaşanan savaş ve bunun Türkiye üzerindeki etkileridir. Bu etkilerin bölgesel düzeyde olduğunu ve tüm insanlığa yayıldığını daha önce belirtmiştik. Yine Kürt sorunu etrafındaki savaşın İmralı ve Zap merkezli yürüdüğünü ifade etmiştik. AKP-MHP faşizmi yıl boyu İmralı’da Önder Apo üzerindeki işkence ve tecridi sürekli ağırlaştırmış ve 14 Nisan’dan başlamak üzere Zap, Avaşîn ve Metîna’ya, gerillayı ezmek ve bu alanları işgal etmek amacıyla saldırmıştır. Hem de bunu kısa bir süre içinde başararak, o temelde Rojava’ya dönük yeni işgal saldırıları geliştirmeyi planlamıştır. Söz konusu saldırılarda ABD ve KDP desteğini tam olarak almış ve hiçbir hukuk ve ahlak kuralı dinlemeden kimyasal silah dahil her türlü savaş suçu sayılan teknik kullanımında bulunmuştur. İmralı ve Zap’a dönük saldırıları aynı amaç temelinde ve paralel yürütmüştür.

Şimdi yıl sonu itibariyle dokuzuncu ayına girmiş olan bu savaşın sonuçları büyük önem taşımaktadır. Çok açık ki, Zap, Avaşin ve Metina gerillasının kahramanca direnişi karşısında AKP-MHP saldırısı başarılı olamamış, başlangıçta oluşturduğu planları boşa çıkmıştır. AKP-MHP faşizmi İmralı’daki direniş karşısında hiçbir sonuç alamadığı gibi, Zap’ta da gerillayı ezememiş, alanı işgal edememiş ve sonuçta Rojava saldırısını gerçekleştirememiştir. AKP-MHP yönetiminde somutlaşan faşist-soykırımcı zihniyet ve siyaset Medya Savunma Alanlarında gerilla direnişine çarpmış, ağır kayıplar vermiş, tam bir çöküş ve çözülüş süreci içine girmiştir. 

Şimdi 2023 yılına girerken Erdoğan-Bahçeli faşizmi ne yapacağını ve ömrünü nasıl uzatacağını bilememekte ve her türlü komplo ve provokasyona baş vurmaktadır. Herkesten para ve destek dilenmekte, özel psikolojik savaş oyun ve hilelerini artırmakta, devlet imkânlarıyla karşıtlarını parçalayıp etkisiz kılarak ayakta kalmaya çalışmaktadır. 2023 haziranı Türkiye’de yeni yönetimi belirleme sürecidir. Bu durumdaki AKP-MHP’nin normal koşullarda iktidarda kalması mümkün değildir. Altılı masa ittifakı, başta Kürt sorunu olmak üzere temel sorunlarda farklı bir görüş üretemediği için, gerçek anlamda iktidar alternatifi olamamaktadır. Bu durum demokrasi ittifakının şansını her geçen gün büyütmektedir. 

Kısaca kapitalist modernite sistemi Türkiye’de ve Suriye’de tıkanmıştır ve kendi çıkarına yeni değişikliklere ihtiyaç duymaktadır. Böyle bir değişimin önünü de İmralı ve Zap direnişi tıkatmakta, her iki alanda da gerçek demokratik değişimi dayatmaktadır. Dolayısıyla en keskin çelişki ve mücadele bu kapsamda yaşanmaktadır. Suriye’ninki o kadar acil olmasa da, Türkiye mutlaka bir değişiklik yaşamak zorundadır. Dolayısıyla AKP-MHP faşizminin yıkılması ve Türkiye’de demokratik devrimin önünün açılması en güçlü olasılıktır.

AKP-MHP faşizminin yıkılmasını küçüksememek ve sadece Türkiye ile sınırlı ele almamak gerekir. Bu durumun Türkiye ile birlikte Kurdistan ve Ortadoğu için de çok büyük devrimsel gelişme olacağını, özgürlüklerin ve demokrasinin önünü açacağını iyi görmek ve anlamak lazımdır. Onlarca yıldır yürütülen özgürlük mücadelesi ve 2022 savaşının yarattığı devrimci birikim, sonuçlarını bu temelde devrime dönüştürebilir ve 2023 yılı tarihin en önemli devrim yıllarından biri haline gelebilir.

Bu durumun, Rojhilat Kurdistan ve İran’daki kadın öncülüklü serihildanla birleşmesi, bir bütün Ortadoğu bölgesini demokratik devrim havasına sokmuştur. İran’daki devrimsel gelişmeyi siyaset ve askerliğin darlığına hapsetmemek gerekir. İran devriminin özü zihniyet ve yaşam tarzı devrimi olmakta, birey ve toplumdaki değişimi ifade etmektedir. ‘Kadın yaşamdır, yaşam da özgür olmalıdır’ anlamına gelen ‘Jin Jîyan Azadî’ sloganı etrafında yaşanan bu temeldeki bir Hakikat Devrimi olmaktadır. Geçen üç ay boyunca böyle büyük bir devrimci değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Artık Rojhilat Kurdistan ve İran’da hiçbir şey üç ay öncesi gibi değildir. Üç ay öncesine dönüştürmek de başlayan gelişim sürecini durdurmak da mümkün değildir. Bu temelde İran devrimi hem Ortadoğu devrimini tamamlamakta ve hem de devrimin zihniyet ve ideolojik boyutunu öne çıkartıp etkili kılmaktadır.

Demek ki 2023 yılına giriş, Kurdistan ve Ortadoğu’da yeni bir özgürlük ve demokrasi devrimine giriş anlamına gelmektedir. Bu temelde, 2022 yılının direniş birikimleri 2023 yılında devrime dönüşecek ve kalıcı hale gelecektir. Kurdistan merkezli olarak Türkiye ve İran’da ilk defa yaşanan eş zamanlı gelişmeler, Ortadoğu halklarının ve insanlığın önünü açacak düzeydedir. O halde 2023 yılı için daha umutlu ve daha hazırlıklı olmalıyız. Miladi 2023 yılına girişi işte böylesi bir anlayış ve yaklaşım temelinde kutlamalıyız.

Kaynak: Yeni Özgür Politika