Malazgirt: Direnişi kıramayan Türk devleti kimyasal gaz kullanıyor

Gerilla direnişini kıramayan Türk devletinin kimyasal gaz kullandığını söyleyen Halk Savunma Merkezi Karargah komutanlarından Amed Malazgirt, "Türk devletinin saldırılarında şehit düşen arkadaşlar PKK'nin direniş ruhunu dosta düşmana gösterdiler" dedi.

Stêrk TV'de yayınlanan özel programa katılan Halk Savunma Merkezi Karargah komutanlarından Amed Malazgirt, Türk devletinin saldırılarını, gerillanın direnişini ve KDP'nin tutumunu değerlendirdi.

Türk devletinin kirli savaş yöntemleri ile sürekli gündemi değiştirmek istediğini belirten Malazgirt, "Düşman sürekli Bakur'da gerillayı bitirdiğini iddia ediyor. Ama gerillalar Amed'de, Botan'da, Dersim'de, Serhat'ta çok etkili eylemler yapıyor. Türk devletinin Bakur'da gerillayı etkisiz kıldık propagandası tamamen yalan. Türk devleti bu tür yalanlara başvurduğunda halkımız bilsin ki gerilla karşısında zorlanmışlar ve bundan dolayı kara propagandaya ihtiyaç duymuşlardır" diye konuştu.

Gerillaya karşı Türk devleti ile işbirliği yapan KDP'nin tutumuna da değinen Malazgirt, "KDP askeri konularda arkadaşlarımızın önünü tıkamaya çalışmasınlar. Eğer böyle devam ederlerse tüm Kürt halkı kaybeder. Özellikle Güney Kürdistan kaybeder. Biz canımızı ortaya koyup savaşan bir hareketiz. Canımız gitse de önemli değildir bu mücadele için. Ama bu kötü niyetli yaklaşımları tüm Kürt halkına ve mücadelesine zarar verir. Biz Birakujî savaşının Türk devletini ne kadar sevindireceğinin ve Kürt halkına zarar vereceğinin bilincindeyiz. Bundan dolayı hassas yaklaşıyoruz. Bunu bir zayıflık olarak değerlendirmeye kalkanlar yanlış düşünür" ifadelerini kullandı.

Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanlarından Amed Malazgirt’in, Stêrk TV'de yayınlanan röportajı şöyle:

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü için Kürt halkı Kürdistan ve Avrupa'da bir çok eylem düzenledi. Bu ay, aynı zamanda Abdullah Öcalan'a yönelik uluslar arası komplonun 24. yıldönümü. Eylemleri ve komplonun yıldönümünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önderlik 23 yıldır İmralı'da komploculara karşı büyük bir direniş sergiliyor. Bu direniş sayesinde komplo boşa çıkarıldı. Fakat Türk devleti ve komplocu güçler hala Önderlik üzerinden kirli bir oyun oynuyor. Önderliği etkisizleştirip, komployu sonuca ulaştırmak istiyorlar ama buna karşı Önderlik direnişini sürdürüyor. Artık Önderliğimizin fiziki olarak özgür olma vakti gelmiştir. Hareketimiz de, Kürt halkı ve dostları da Önderliğin içerisinde olduğu durumu kabul etmemelidir. Hareketimiz zaten geçen sene özgürlüğü için bir hamle başlattı. Dem dema azadiyê ye hamlesi belli bir aşamaya da geldi. Başta gerilla olmak üzere, Kürt halkı ve dostları her yerde KCK'nin başlattığı hamleye sahip çıkarak büyük eylemler yaptı. Bu eylemler hala devam ediyor. İnanıyorum ki sonuç alınması için eylemler daha da artacaktır. Bu vesile ile eylemlerde yer alan herkese canı gönülden selamlarımızı iletiyor, başarılarının devamını diliyoruz.

Türk devleti Bakur'da gerillayı yok ettiğini iddia ediyor ama Botan'dan Dersim'e kadar gerillanın çok etkili eylemleri oluyor. Türk devletinin açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk devleti kirli savaş yöntemleri ile sürekli gündemi değiştirmek istiyor. Gerilla eylemlerinde asker-polis öldüğü zaman hemen Türk basınında son dakika haberi olarak "şu kadar PKK'li öldürdük" deniliyor. Bu şekilde hem gerillanın eylemini gölgede bırakmak hem de kendilerini başarılı göstermek istiyorlar. Bir açıklamalarında şu kadar gerilla öldürdük, bir açıklamalarında ise PKK Bakur'da bitti, diyorlar. PKK bittiyse kiminle çatışıyorlar? Aslında kendi kendilerini boşa çıkarıyorlar. Örneğin Serhat'ta, Amed'de, Dersim'de, Botan'da gerilla çok etkili eylemler yapıyor. Türk devletinin Bakur'da gerillayı etkisiz kıldık propagandası tamamen yalan. Türk devleti bu tür yalanlara başvurduğunda halkımız bilsin ki, gerilla karşısında zorlanmış ve bundan dolayı kara propagandaya ihtiyaç duymuşlardır. Eğer öyle olmasaydı Türk devleti bazı ihanetçi işbirlikçi Kürtleri bize karşı kullanır mıydı?

Süleyman Soylu'nun talimatı ile MİT bazı ihanetçileri bize karşı kullanıyor. İnsanları kandırarak Kürdistan'da merkezi yerlerde eylem yaptırıyorlar. Bu Soylu her gün bilanço veriyor, şu kadar PKK'li öldürdük diye. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi öldürdük dediği insanların ailelerini kullanıyorlar. Kanal kanal gezdiriyorlar. Bu insanlar eğer gerçekten Kürt ise, kendilerini para için satmamışlarsa, çocuklarına değer veriyorlarsa ellerini vicdanlarına koysunlar. Her gün Kürdistan'da yüzlerce kişi işkenceden geçiriliyor. Kadın ve çocuklar dahil. Peki bu para karşılığı MİT'e çalışanlar o parayı yediklerinde demiyorlar mı bunlar hep Kürt gençlerinin kanı diye? Kürt gençleri bu alçaklara, MİT’e elbette bir gün hesabını soracaktır. Derdiniz para ise alın size para diyerek ağızlarına para koyacaklar.

Eğer gerçekten mesele siyasi değilse, Kürt halkının iradesini kırmak değilse gelip PKK'den istesinler çocuklarını. Bizler bütün imkanları yaratırız bunun için. Çünkü biz kimsenin çocuğunu buraya getirmedik. Ama eğer çocukları Kürt ve Kürdistan davası için başkaldırıp gelmişse o zaman aileler meclise gitsin, devletten istesinler.

Türk devleti gerilla karşısında ne zaman zorlansa yurtseverlere saldırıyor, intikamını Kürt halkından alıyor. Türk devleti madem Bakur'da gerillayı bitirdiğini iddia ediyor ,o zaman yaşanan çatışmaların bilançosunu açık bir şekilde yayınlasın. O zaman gerillanın bitip bitmediği anlaşılacaktır. Kendileri her gün Amed'de, Dersim'de, Botan'da, Kürdistan'ın birçok alanında hava destekli operasyon yaptıklarını söylüyorlar. Gerilla yoksa kime saldırıyorlar? Gerçek şudur ki; gerilla etkili eylemlerle Türk devletine büyük darbeler vuruyor.

Türk devletinin 23 Nisan'da Medya Savunma Alanları'na yönelik başlattığı işgal saldırılarına karşı gerillanın direnişi devam ediyor. Çatışmaların yaşandığı bölgelerde durum nasıl ve gerillanın direnişi hangi aşamada?

Türk devleti Medya Savunma Alanları'na yönelik saldırılarını büyük bir kara propaganda ile başlattı. NATO'yu arkasına aldı, bölgede bir takım işbirlikçilerle anlaştı ve en kısa zamanda sonuç alacağını düşündü. Ama teori ve pratikleri birbirini tutmadı. Örneğin savaş başladığında Zendura'da çok büyük bir direniş sergilendi. Düşman her tarafı kuşatmasına rağmen arkadaşlar büyük bir fedakarlıkla mücadele etti. Türk devletine şu mesajı verdiler; "Senin her türlü tekniğin, imkanın olabilir ama istediğin yeri öyle rahat işgal edemezsin." Türk devleti Avaşîn, Zap ve Metîna'ya yönelik de kapsamlı bir operasyon başlattı. Mamreşo alanındaki arkadaşlar, PKK ruhu ile düşmana karşı mücadele etti. Düşman defalarca kez tünellere girmek istedi ama arkadaşlar müsaade etmedi. Her türlü saldırıya rağmen gerillanın direnişini kıramayan düşman en sonunda kimyasal gazla arkadaşları şehit etti. Heval Serhat ve heval Sarya öncülüğünde arkadaşlar orada çok büyük fedakarlıklar yaptı. Düşmana büyük darbeler vurdular. Evet 7 arkadaş kahramanca şehit düştü ama PKK'nin direniş ruhunu dosta düşmana gösterdiler.

Yine Werxelê yamaçlarında 7 Haziran'dan bu yana büyük bir direniş sergileniyor. Türk devleti tüm imkanlarını kullanıyor, kimyasal silah kullanıyor ama buna rağmen arkadaşlar düşmana yol vermiyor. Tepê Sor'da da Botan ve Zinarîn heval öncülüğünde büyük bir direniş yürütüldü. Arkadaşlar Türk devletinin tünellere yaklaşmasına dahi izin vermedi. Aylarca süren direnişin ardından Türk devletinin kimyasal gaz saldırısı sonucu arkadaşlar şehit oldu. Ama Tepê Sor'da arkadaşlarımızın direnişi hala devam ediyor. Tepê Sor'da arkadaşlar savaşıyor, yine Mam Reşo'da da aynı şekilde arkadaşlar mücadele ediyor. Bu alanlarda düşman da var, arkadaşlar da var. Bu alanlarda savaş daha da derinleşebilir hatta diğer alanlara da yayılabilir. Bu anlamda arkadaşların hazırlıkları da var.

Zap alanında bir olay yaşanmıştı. Bir asker gerillaya teslim olmak isterken TSK tarafından sırtından vuruldu. Olay nasıl oldu?

Bahsettiğim bölgelerde güçlerimiz hareketli. Arkadaşlar güvenlik sebebi ile Küçük Cilo gibi bazı alanları tutmuş durumda ama genel olarak hareket halindeler. Düşman da bazı alanlara yerleşmiş durumda ama güvenliğini tam sağlayamadığı için yer yer hareketlilik yaşanıyor. Arkadaşlar T harfi ve Küçük Cilo'da bir hareketlilik olduğunu görüyorlar, bunun üzerine tuzak kuruyorlar, düşman saldıracak diye. Sonra bakıyorlar ki bir asker grubundan ayrılmış, kendilerine doğru geliyor. Arkadaşlar yaklaştığında teslim ol çağrısı yapıyor. Bunun üzerine diğer askerler de bakıyor ve çatışma çıkıyor. Yoğun obüs ve hava saldırısı oluyor. O kargaşada arkadaşlar o askerin düştüğünü görüyor. Yani askerlerin birliklerinde, kendi aralarında bir sorun yaşadıkları belli. Ama teslim olmak istediği için mi belli değil. Arkadaşlar zaten o askerlerin malzemelerine de el koyuyor. Basına da yansıttılar. Türk devletinin karakteri biliniyor zaten. Eğer işine gelmezse kendi askerini bile öldürüyor. Mesela Oremar direnişinde esir aldığımız askerleri siyasi ve diplomatik görüşmeler sonucunda teslim ettik ama o dönem AKP'li yetkililer askerler için “keşke hepsi ölseydi de esir düştüklerini görmeseydik” dedi. Türk devletinin karakteri bu.

Türk devletinin kimyasal silah kullanmasına ilişkin tepkiler yetersiz. Elbette tüm dünya Türk devletinin kimyasal silah kullandığını biliyor ama bilmek farklı, bunu gündeme getirmek farklı. Kanaatimce bu noktada eksiklikler var. Özellikle özgür basın bu konuyu işliyor ama daha fazla gündeme getirilmelidir. Türk devletinin PKK gerillalarına ve Kürt gençlerine karşı işlediği suçlar, kullandığı yasaklı silahlar daha iyi teşhir edilmeli. Yurtsever kurumlarımız, insan hakları dernekleri bu durumu daha fazla gündemleştirmeli. Eğer buna göz yumarlarsa, meşrulaştırılırsa Türk devleti artık herkese karşı bu tür saldırılarda bulunur. Erdoğan her gün birilerini tehdit ediyor. Arap Birliği, Erdoğan'a yönelik bir eleştiride bulunduğunda Erdoğan, "Bütün Arap ülkeleri birleşirse 1 Türk etmez" dedi. Karşısındakileri o kadar küçük görüyor. Erdoğan dış güçlerden aldığı cesaretle herkesi tehdit ediyor. Bu güçler şahsi çıkarlarını bir kenara bırakıp, insani değerlerle hareket edip Erdoğan'a karşı tavır aldıklarında bakalım herkesi böyle tehdit edebilecek mi? Ama bu güçler Erdoğan'a, AKP-MHP'ye cesaret veriyor. Onlar da bakıyorlar Kürtler yalnız bırakılmış, kendi aralarında da birlik yok, bunu da bir fırsat olarak görüyorlar ve kuduz köpekler gibi saldırıyorlar. Biz de bu saldırılara karşı sonuna kadar direneceğiz.

KDP güçlerinin son zamanlarda çok provokatif girişimleri oluyor. Özgürlük Hareketine karşı geliştirilen bu provokatif yaklaşımlarla ne amaçlanıyor? Ayrıca sizin KDP'den talep veya beklentiniz nelerdir?

Biz KDP’den herhangi bir şey istemiyoruz. Eskiden onları bir Kürt ulusal partisi olarak görüyorduk ve diyorduk ki siyasi fikirlerimiz farklı olsa da amaç, Kürt ve Kürdistan davasına hizmet etmektir. Bu biçimde değerlendiriyorduk. Bu çerçevede Türk devleti ile yaşanılacak bir savaş durumunda en nihayetinde bize destek vereceklerini düşünüyor, umuyorduk. Yani onlardan beklentimiz silahlarını alıp bizimle birlikte Türk devleti ile savaşsınlar boyutunda değildi. Zaten öyle bir girişimde bulunacak pozisyonda görmüyorlar kendilerini. Beklentimiz sadece savaş sahasında bize destek olmalarıydı. Beklentimiz bu yönlüydü. Savaş yoğunlaştığı zaman bırakalım destek vermeyi, baktık ki savaş alanlarında bizi daraltmaya, sıkıştırmaya çalışıyorlar. O açıdan onlardan bir şey istemiyoruz. Beklentimiz şudur; bu süreçte Türk devletine cesaret vermesinler ve kendilerini Türk devletine hoş göstermek için bize zarar verecek yaklaşımlardan uzak dursunlar. Aynı zamanda bizim hareket yollarımızı kesmekten vazgeçsinler.

Kullandığımız araziyi daraltmaya çalışıp arkadaşlarımızın önüne çıkmasınlar. Biz bir gerilla hareketiyiz, onlar da vakti zamanında partizan mücadele vermişler. Biz savaşın güneydeki başka bölgelerde derinleşmemesi için her türlü hassasiyeti gösterdik. Üstelik bu hassasiyeti gösterirken birçok yerde şehit vereceğimizi bile bile bu konuda hassas olduk. Bazı siperleri koruduk ve düşmanın ilerleyişini engelledik. Fakat bizi hedef alacaklarına bir baksınlar, ne kadar Türk askeri gücü var Güney’de. Onlara dönüp ne işiniz var bizim topraklarımızda desinler. Biz Kürt halkının haklı mücadelesini dört parça Kürdistan’da veriyoruz. Peki Türk devletinin orada ne işi var, bunu sorsunlar onlara. Eğer bu yaklaşımları böyle devam ederse çok daha olumsuz şeyler yaşanır. Bizim Önderliğimiz hemen hemen her değerlendirmesinde olduğu gibi bu son yaptığı kısa görüşmede de “iç savaş çıkmaması için PKK hassasiyet göstersin” dedi. Biz her zaman bu konuda sorumlu davrandık.

Defalarca merkez karargahımız buna dönük açıklamalar yaptı. Hiçbir şekilde Türk devletini sevindirecek bir olumsuzluğun Kürt güçleri içinde yaşanmasına izin vermedik. Tüm bunlara rağmen KDP güçlerinin araziyi daraltmaya çalıştığını, arkadaşlarımızın önünü kesmeye çalıştıklarını görüyoruz. Eğer bu kötü niyetli girişimler devam ederse bazı olumsuzlukların yaşanması kaçınılmaz bir hale gelir. Tüm Kürt halkı ve kamuoyu bilsin, eğer gerçekten onlara dönük bizim planlı bir saldırımız olduğu söyleniyor ve ispatlanıyorsa her türlü sorumluluğu kabul etmeye hazırız. Fakat onlar bizim hareket halindeki arkadaşlarımızın önünü kesip onlara ateş açıyorsa ve bunları planlı yapıyorlarsa, bunun neticesinde arkadaşlarımız şehit oluyorsa bu durum kaçınılmaz olarak bir müddet sonra çatışma ortaya çıkarır.

KDP BÖYLE DEVAM EDERSE TÜM KÜRTLER KAYBEDER

Bu konu hassastır. Biz sabır ve sorumluluk ile hareket ediyoruz. Ancak bizi ısrarla daraltmaya, çembere almaya çalışıyorlarsa biz de alanı nasıl genişleteceğimizi biliyoruz. Kaçınılmaz olarak bunu yaparız. Bunları yapacaklarına, aksine rahat hareket edebilmemiz için zemin sunmalılar. Bu hususlar dışında KDP’den bir isteğimiz yoktur. Onların siyasi problemleri, uygun görmedikleri sorunlar, sıkıntılar varsa siyasi kesimler ve muhatapları bellidir. Kendi aralarında bu meseleleri konuşup çözebilirler. Fakat askeri konularda dediğimiz gibi arkadaşlarımızın önünü tıkamaya çalışmasınlar. Eğer böyle devam ederlerse tüm Kürt halkı kaybeder. Özellikle Güney Kürdistan kaybeder.

Biz canımızı ortaya koyup savaşan bir hareketiz. Canımız gitse de önemli değildir bu mücadele için. Ama bu kötü niyetli yaklaşımları tüm Kürt halkına ve mücadelesine zarar verir. 2015 sonbaharından bu yana Türk devleti ile büyük bir savaşın içindeyiz. Türk devletinin Kürdistan toprakları üzerindeki işgaline ve zulmüne son vermek istiyoruz. Savaşımızı bu temelde veriyoruz. Türk devleti bu savaşta birçok yerden çeşitli çeteleri, kontra güçleri yanına alarak bize karşı savaştı. Bu savaşta Türk devleti ile birlikte bize karşı kim savaşırsa savaşsın, onlardan yana taraf olan kimsenin kimliğine bakmayız. Bunlar kimdir demeyiz. Herkesin korktuğu Türk devleti ile yıllardır savaşıyoruz. Onlardan korkmuyoruz. Kimden korkacağız ki? ‘Türk devleti PKK’ye karşı savaşıyor, PKK sıkışmış durumdadır, ne söylersek taviz verirler’ yaklaşımında veya düşüncesinde olanlar çok büyük hata yaparlar. Biz Kürtler için Birakujî savaşının Türk devletini ne kadar sevindireceğinin ve Kürt halkına zarar vereceğinin bilincindeyiz. Bundan dolayı hassas yaklaşıyoruz. Bunu bir zayıflık olarak değerlendirmeye kalkanlar yanlış düşünür.

O yüzden özellikle MİT’in propagandası dışında yayın yapmayan bazı basın kuruluşları, bu konuda çok yoğun bir özel savaş yürütüyor. Onların basın yayın organları da bu meseleyi oldukça kötü niyetli bir şekilde kışkırtmaya çalışıyor. Bu ayıp bir şeydir. Bir Kürt veya bir gerilla şehit olduğunda başka bir parti veya oluşum bundan keyif alıyorsa, onun Kürt olmakla ne alakası vardır? Bu konularda ulusal bir bilinç, ulusal bir bağ ve dayanışma çok önemlidir. Bizim siyasi veya ideolojik farklılıklarımız olabilir ve bu normaldir. Ama ortak bir Kürt mücadelesi söz konusudur. Bu mücadele için emek ve çaba veren herkesin acısı ve sevinci bir olabilmelidir. Her gün insanlarımız şehit oluyor. Hiçbir şey Türk devletinin Kürt halkına karşı yürüttüğü soykırımı haklı gösteremez. Bu hususta hassas olunması dışında başka bir beklentimiz yoktur.

Çok hassas geçen süreçten geçiyoruz . Önder Apo, Kürt halkı ve Kürt özgürlük hareketi üzerine tüm yönleri ile saldırıların durmaksızın devam ettiği bir süreç bu. Hareketimiz, Önder Apo’nun özgürlüğünü hedefleyen bir hamle başlattı. Bu hamle çerçevesinde çok kapsamlı bir mücadele verildi ve büyük ses açığa çıkardı. Tüm Kürdistan’da ve dünyanın birçok yerinde bu hamle kapsamında çok zengin eylem ve etkinlikler yapıldı. Tabii bu hamle daha büyük bir coşku ile başarıyla devam ediyor. Umudum ve inancım odur ki bu hamle daha da güçlü bir şekilde devam edip Önder Apo’nun özgürlüğüne vesile olur. Bu inançla hamle kapsamında katılımı olan destek veren emek veren herkese en içten başarı dilek ve temennilerimi belirtiyorum. Ayrıca bu hassas süreçte tüm Kürt gençlerini özgür gerilla alanlarına katılım yapmaya davet ediyoruz. Onları özgür bir Kürdistan’da onurluca yaşamak için mücadeleye katılmaya, gerilla ile omuz omuza savaşmaya davet ediyoruz.