‘7 Haziran- 1 Kasım arasında yaptıkları hala devam ediyor’

Ümit Özdağ’ın Davutoğlu’na 2015’te yaşananları açıklaması çağrısı hakkında konuşan HDP’li Kemal Bülbül, Özdağ’ın bu bilgilere sahip olmasının tesadüfen değil, kendisinin de bu suçlara ortak olmasından kaynaklı olduğunu ifade ediyor.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, 7 Haziran 2015-1 Kasım 2015 seçimleri arasında yaşananlarla ilgili dönemin başbakanı, şimdiyse Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na açıklama yapması yönündeki daha önceki çağrısını yineledi. Özdağ, bu açıklamalarında özellikle DAİŞ’in Ankara Gar katliamına işaret etti. Özdağ’ın hedefindeki diğer isim ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu idi. 

Bu açıklamadan birkaç gün önce ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, SADAT önüne giderek buranın bir paramiliter yapılanma olduğunu açıklamıştı. Paralel giden bu tartışma esnasında konuya sanal medya platformu olan Twitter’da, Birleşik Arap Emirlikleri yasağı yüzünden kendi adıyla yazamayan ama ona ait olduğu söylenen ‘Deli Çavuş’ isimli hesapla Sedat Peker de dahil oldu. Peker’in SADAT ve Soylu’yu hedef alan açıklamalarında dikkati çeken bir nokta SADAT’a yönelik olarak “Sizin eğittiklerinizin güçleri ‘yezidi’ kızlarına yetti!” cümlesi oldu.

ANF’ye konuşan HDP Milletvekili Kemal Bülbül, bu iki tartışmanın ortak noktasının paramiliter güçler arasındaki çatışma olduğunu ifade ederken iddiaların da doğru olduğuna dikkat çekti. Cumhuriyet Halk Partisi’nin SADAT konusunda verdiği meclis araştırma önergesinin AKP ve MHP oylarıyla reddedildiğini hatırlatan Kemal Bülbül, yaşanan tartışmaları ve bahsedilen katliamların içeriden mi yoksa dışarıdan mı kaynaklı olup olmadığını ANF’ye anlattı.

KERBELA’DAN KOÇGİRİ’YE…

HDP’li Kemal Bülbül AKP-paramiliter güçler ile DAİŞ ilişkisini açıklarken bunu iki şekilde ele almak gerektiğini söylüyor. Bülbül bu ilişkiyi anlatırken Kerbela’dan Koçgiri’ye bu katliamların tarihsel arka planına ve geleneğine dikkat çekiyor: “Bu paramiliter yapılar ile DAİŞ ve onun da AKP’yle ilişkisini bir inançsal, ikinci olarak da siyasi açıdan ele almak lazım. AKP'nin savunduğu İslam’a biz Muaviye İslam’ı diyoruz. AKP'nin savunduğu yapı devlet, diyanet, siyaset, ticaret dörtgeninin birleşmesi. İslamiyet'in DAİŞ'le olan ilişkisi ne diye bakarsak: DAİŞ ne yapıyor? Kafa kesiyor, ceset yakıyor, tecavüz ediyor ve insan satıyor. 

Bunun aynısını mesela Kerbela'da Yezid'in annesi Peygamberin amcası Hamza'nın cesedine yaptı. Yine Kerbela'da sağ kurtulan kadınlar çırılçıplak bir şekilde deveye binmeye zorlandıkları olayı var. Demem o ki; AKP'nin bir insanın cesedine, farklılığına, kadına, inancına dair nefret suçları ve katliam politikasının dayanağı burası. Varto’da Ekim Van'a yapılanlar bu yüzden tesadüf değildir. Sadece bunlar da değil. Osmanlı’dan 1921’deki Koçgiri’ye oradan Dersim’e ya da Teşkilat-ı Mahsusa’nın yaptıklarından Şark Islahat Planı’na kadar saymakla bitmez. İşte tüm bunlar zaten DAİŞ zihniyetidir. Dolayısıyla şimdi DAİŞ zihniyetiyle bir inançsal ittifak var elbette.”

ÜMİT ÖZDAĞ İÇERİDEN BİRİ

Bülbül, AKP’nin sadece inançsal değil siyasal bir ittifak içinde de olduğunun altını çizerek şunları söylüyor: “Bir de siyasi ittifak var. Siyasi ittifak, inançsal zihniyetin egemen kılındığı ve siyasete kılıf yapıldığı, bunun üzerinden tüm farklılıkların, toplumsal kesimlerin bastırıldığı; tek din, tek dil, tek devlet, tek millet yani tekçiliğin uygulandığı şeydir. 

Son zamanlarda Ümit Özdağ'la, Süleyman Soylu ve  kriminal AKP zihniyeti arasında bir çatışma mı çıktı ki bu kadar açıklamalar yapılıyor diye konuşuluyor. Öncelikle Ümit Özdağ’ın kendisi de kriminaldir. Ümit Özdağ istihbaratı iyi bilen, istihbaratın bir kanadını temsil ettiğini söylenen ama bunları reddeden biri. Peki, Ümit Özdağ bunları nereden biliyor? Çünkü istihbaratla alakası var. Dolayısıyla Ümit Özdağ'la Süleyman Soylu ve AKP arasında yaşanan şey, bir tür MİT iç çatışmasıdır. Ümit Özdağ şunu biliyor; bunların DAİŞ'le olan ilişkilerini, DAİŞ'i yönlendirmelerini, DAİŞ'i Antep'ten alıp getirip Ankara’daki gar katliamı yaptırmalarını, Suruç katliamını, Diyarbakır'daki katliamı, diğer tehdit ve şantajları. Demek biliyor ki böyle bir iddiayla ortaya çıkıyor. 

Örneğin Özdağ’ın ASAM adlı kurumu vardı, tıpkı SADAT gibi o da bir devlet kuruluşudur. Güya sosyolojik araştırma yapıyormuş gibi görünen ama aslında SADAT’tan farkı olmayan bir kuruluş. Mecliste bu konu hakkında konuşurken evvela ‘terörle aranıza mesafe koyun’ dedim. Çünkü SADAT bir terör kuruluşudur.”

İNSANLAR HÜCRE EVLERİNİ PARMAKLA GÖSTERİYOR

Kemal Bülbül, DAİŞ ve AKP zihniyetinin hala birlikte hareket ettiğini anlatırken, hem geçmişten hem de günümüzden örnekler verirken 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki politikanın farklı şekilde devam ettiğini söylüyor: “Bugün Suriye'de aslında sorun bitti. Kürt halkının ya da oradaki farklı kimliklerin ne olacağı konusunda aşağı yukarı bir ortak tutum oluştu. Fakat bu ortak tutumu bozan bir Türkiye var bir de DAİŞ. Bunun dışında herkes müzakere etmek, tartışmak lazım diyor. Fakat DAİŞ ve AKP ne görüşmeden, ne konuşmadan, ne müzakereden söz ediyor. Ret, inkar, şantaj ve tehditten söz ediyor. 

Herkes hatırlar ki Belçika'da, Fransa'da, şurada burada DAİŞ’in havaalanı bombalaması ya da sokakta katliam yapmasının hemen öncesinde ve her defasında Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘ey Avrupa’ diyordu. Ne hikmetse bu olaylar da öyle gerçekleşiyordu. Bugün hala Antep'te, Urfa'da ve Adıyaman'da DAİŞ’in hücre evleri var. İnsanlar parmakla gösteriyor. Etrafına yüksek duvarlar yapılmış, bütün ihtiyaçları karşılanıyor buralarda. Daha yakın bir zamanda, bir DAİŞ canisinin hastanede tedavi gördüğü açık bir şekilde yansıdı medyaya. Dolayısıyla Ümit Özdağ'ın söylediği doğrudur. Fakat Ümit Özdağ bu doğruyu söylemekle aklanmaz. Ümit Özdağ da bunun ortaklarından biridir. 

Ayrıca 7 Haziran'la 1 Kasım arasında Suruç, Ankara katliamı ve birçok şey yaşandı. AKP nezdinde o süreç bitmiş değil. 7 Haziran- 1 Kasım arasında yaptıkları hala devam ediyor. Bu uygulama artık insanları hapiste çürüterek, katlederek ve hapiste ölüme mahkûm ederek, tedavi etmeyerek sürüyor. Sayın Öcalan'a uyduruk gerekçeler disiplin cezaları vermeleri, tecridi daha da artırmaları vs. ile yapıyorlar artık.”