Çerkes soykırımında katledilenler anıldı

Çerkes soykırımının 158. yılında Yenikapı Meydanı’ndan Rusya’ya “Soykırımı tanı, özür dile” çağrısında bulunuldu.

Çerkez soykırımında katledilenler Yenikapı’da yapılan mitingle anıldı. Kafkas Dernekleri Federasyonu tarafından organize edilen mitinge, çok sayıda siyasi parti, milletvekili ve demokratik kitle örgütü katıldı. İnsanların geleneksel kıyafetlerle geldiği miting alanında, Çerkes bayraklarının dalgalandırıldı, “Soykırım tanınsın” dövizleri tanışındı. Sık sık, “İntikam değil adalet istiyoruz”, “Rusya geri döneceğiz”, “Rusya soykırımın mirasçısıdır”, “Kafkasya bizimdir, bizim kalacak”, “21 Mayıs’lar devam ediyor” sloganlarının atıldığı mitingde Kafkas Derneği Federasyonu Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Dinçer bir konuşma gerçekleştirdi.

HİÇ DEĞİŞMEYEN STRATEJİ…

Bundan tam 158 yıl önce büyük bir soykırımın yapıldığını hatırlatarak sözlerine başlayan Dinçer, “Bugün 158 yıl evvel Adiğeleri, Abazaları, Çeçenleri ve Osetleri yok eden Çerkes Soykırımı ve Sürgününü konuşacağız” diyerek soykırıma giden tarihsel süreci anlattı. Çerkeslerin başta Rus Çarlığı olmak üzere emperyalist güç odakları tarafından parçalanan kadim bir halk olduğunu vurgulayan Dinçer, şunları kaydetti: “16-18. yüzyıllar arasında Kafkasya ile çıkar ilişkisi kurmak isteyen ve çıkarları olan sadece Rus Çarlığı değildi. Özellikle Hindistan ve uzak Asya’daki çıkarları sebebiyle İngiltere ve Fransa da Kafkasya’nın önemini kavramışlardı. Karadeniz’de ve Kuzey Kafkasya’da hakimiyet, emperyal genişleme için çok önemliydi. İngiltere, Rusya’nın Kafkasya’dan geçip Hindistan’ı ele geçirebileceğinden endişe ediyordu. Fransızlar bir dünya gücü olarak Hindistan pastasına üçüncü bir ortak istemiyorlardı. İşte bu siyasi iklim içinde iken Rus Çarlığı tarafından Kuzey Kafkasya halklarının ve özellikle Çerkeslerin Rus köylerine baskınlar düzenlediği ve bu durumun Rus imparatorluğunun güvenliğini tehdit ettiği gibi hiçbir rasyonel bir zemini olmayan görüşlerle bir savaşa zemin oluşturuluyordu. Bugün hepimizin gözü önünde yaşanan savaşta kullanılan argüman ve hatta yöntemler ne kadar da birbirine benzemekte. Yıkmak, yakmak, sivil halkı tedhiş etmek ve direnme gücünü kırarak yok olmaya zorlamak. Hiç değişmeyen bir strateji değil mi.”

KUZEY KAFKASYA ÇERKESSİZLEŞTİRİLDİ!

Çerkesler, büyük devletlerin yaktığı savaş ateşinin içine düştüğünü belirten Dinçer, o tarihte tıpkı bugün olduğu gibi Çarlık Rusyası’na yöneldiği iddia edilen sözüm ona Çerkes saldırganlığına karşı “güvenlik” bahaneleri öne sürülerek Mezdueg bölgesinde bir müstahkem mevkiinin temelleri atıldığını söyledi.

Bu gelişmeyi sadece bir savaşın bitişi olarak görmenin mümkün olmadığını ifade eden Dinçer, Çerkeslere boyun eğdiremeyen Çarlık Rusyası, Çerkesleri imparatorluğun diğer bölgelerine veya Osmanlı topraklarına sürgün ettiğini, Kuzey Kafkasya’nın Çerkessizleştirme çalışması başladığını anımsattı. Osmanlı ve İngiliz gemilerine adeta istif edilen bitap insanlar Trabzon, Samsun, Sinop, Kocaeli, İstanbul, Köstence, Varna limanlarına ve kara yoluyla Anadolu coğrafyasına sürüldüklerini belirten Dinçer, Çerkesya'nın yerli halklarından temizlenmesi amacıyla uygulanan sistemli politika sonucu, Çerkeslerin büyük bir kısmı 1864'de çok kısa bir süre içerisinde, anayurdundan korkunç koşullarda sürgün edildiğini söyledi.

SOYKIRIM VE SÜRGÜN POLİTİKALARI SÜRÜYOR

Çerkes soykırım ve sürgünün nihayete ermediğine dikkat çeken Dinçer, soykırım ve sürgün politikalarının sürdüğüne işaret etti. “Üzülerek belirtmeliyiz ki Rusya soykırım mağdurlarının torunlarına anavatanı ile bağ kurulmasını zorlaştırıyor ve yer yer engel oluyor” diyen Dinçer, “Bir ulusu niteleyen ve kimlik kazandıran en bariz unsur olan dil üzerindeki baskı politikaları Çerkesçe başta olmak üzere tüm Kuzey Kafkasya halklarının dillerini erozyona uğratmakta hatta yok oluşuna zemin hazırlanmaktadır. Bu baskıcı uygulamalara şunun şurasında 10 yıl evvel resmi devlet dili olan Çerkes dilinin, zorunlu sınıf geçme dersi olarak okullarda okutulan ana dilimizin dilekçe ile seçmeli dil haline getirilmesi örnek verilebilir” dedi.

158 yıl evvel anavatanlarından sürülmüş olan Çerkes halkının çocuklarının bugün anavatanları ile ilişkilenmek noktasında hiçbir avantaja sahip olmadığını belirten Dinçer, “ Maksadımız bir acıyı bir başka acıyla yarıştırmak değil, başkalarını acısını unutturmak, hafifsemek asla değil, ancak dünyanın şahit olduğu en büyük soykırımlardan birinin bu kadar gözardı edilmesi vicdani ve insani değildir. Tekraren söylüyoruz ki, Çerkes Soykırım ve Sürgünü tarihin gördüğü en büyük soykırımlardan biridir. Etkileri ve süreci halen devam etmekte olan bu Soykırımı tanıyınız. Bir başka devleti siyaseten güç duruma düşürmek için değil, politik kart olarak kullanmak için değil, kendi politik çıkarlarına manevra alanı açmak, şantaj unsuru olarak kullanmak için değil, gerçekten insanı sebeplerle soykırımı tanıyınız” diye konuştu.

TALEPLER

“Geri döneceğiz demenin günüdür artık” vurgusunda bulunana Dinçer, talepleri şöyle sıraladı:

“1. Çerkes soykırım ve sürgünü Tanınmalıdır: Çarlık Rusya’sı tarafından yapılan Çerkes Soykırım ve Sürgünü, mirasçısı olan Rusya Federasyonu tarafından resmen tanınmalı, özür dilenmeli ve tarihsel haksızlıkların telafisi için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır. Bilindiği gibi Kabardey Balkar Cumuriyeti (1992) ve Adıgey Cumhuriyeti (1996) parlamentoları Rusya Federasyonu'ndan bu trajedinin "soykırım" olarak tanınmasını talep ettiler, Abhazya Cumhuriyeti Parlamentosu bu trajediyi sürgün ve soykırım olarak tanımlamışı ve sürgün edilenlerin torunlarının dönüş hakkının tanınmasını istemiştir. Dahası 1994 yılı 21 Mayısında Rusya Federasyonu'nun ilk devlet başkanı Boris Yeltsin "savaşta ölenleri, savaş mezaliminde hayatını kaybedenleri, Anayurdundan ayrılmak zorunda bırakılanları, sürgünde ölenleri ve anayurdu yitirmenin acısını yaşayanları" saygı ile andığını belirterek Çerkeslerin "kendi topraklarında yaşamak ve özgün kültürlerini korumak için" mücadele ettiklerini kabul etti. Bu statüler ilerletilerek RF resmi bir kabule dönüştürülmelidir.

2. Mülkiyet ve Tazminat Hakkı: Çerkes Soykırımı ve Sürgünü neticesinde ortaya çıkan mülkiyet hakları ihlallerine bağlı mağduriyetler giderilmeli, tüm soykırım ve sürgün mağduru Çerkeslerin uğradıkları zararı tazmin için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

3. Anavatana Dönüş Hakkı Ön Koşulsuz Tanınmalıdır: Çerkesler, anavatanlarından sürgün edilerek zorla çıkarıldıkları için, tarihsel olarak anavatanlarına dönüş hakkına sahiptir. Bu sebeple Çerkeslerin herhangi bir ön şart olmaksızın geri dönüş haklarının önündeki engeller kaldırılmalı, dönüş yaparak yerleşmek isteyenler için sosyal hakların transferi sağlanmalıdır.

4. Çerkes Dili, Kimliği ve Kültürüne Yönelik Tehditler Ortadan Kaldırılmalıdır: 158 yıldır sürdürülen sistemli politikalar sonucu azınlık durumuna düşen Çerkesler, kendi topraklarında dahi eşsiz dillerini ve kültürlerini kaybetme tehdidi ile karşı karşıyadır. Özellikle son 20 yılda Rusya’da merkeziyetçi tutumun anaysa ile daha sağlam zemin kazandığı görülmektedir. Bu doğrultuda anadil eğitimi ve kullanımı giderek azaltılmakta, Çerkesçe resmi dil olmasına rağmen seçmeli ders olarak okutulmakta ve eğitim kurumlarından dışlanmakta, Cumhuriyetlerimizin yönetsel hakları azaltılmakta, sözde güvenlik gerekçeleri ile soydaşlarımıza baskılar uygulanmakta ve demokratik hakları kısıtlanmaktadır. Neticede soykırım ve sürgün sonrası uygulanan her türlü inkâr ve asimilasyon politikası, Çerkeslerin Çerkes kimliği ile var olabilmelerinin önüne geçmektedir. “