AKP’nin 12 Eylül’ü seven tarafı

AKP’nin 12 Eylül’ü seven tarafı

AKP hükümeti, uyguladıðı çeşitli politikalar nedeniyle darbe dönemiyle karşılaştırılmayı hak ediyor. Kimi zaman siyasi tutsakların sayısı, kimi zaman da şiddeti yöntem olarak benimseyen uygulamaları, unutulmak istenen o dönemleri anımsatan en görülür örnekler. AKP, bunlarla birlikte çalışma yaşamı, eðitim, yargı ve seçim barajı gibi başlıklarda da, 12 Eylül'ün mirasını sürdüren niteliðinden vazgeçmiyor. Darbe yasalarının AKP ile birlikte tarihin çöplüðüne atılacaðı yanılgısına kapılanlar, şimdilerde darbe ürünlerinin aynı partinin hükümetliðinde korunduðuna şahitlik ediyor.

YÖK, ARTIK AKP ÝÇÝN VAR

AKP, 2001'in sonlarındaki hükümete adaylık sürecinde oy talep ettiði gençliðe, YÖK'ün kaldırılması üzerine vaatlerde bulunuyordu. Darbe yönetimi tarafından üniversitelerin özerk yapısını hedefleyerek kurulan YÖK, AKP ve çevresinin sıkça eleştirdiði bir kurumdu. Ancak bu eleştirel pozisyonuna siyasal iktidarlık koltuðuna oturduðunda son verdi ve YÖK, kaldırılması bir yana, öðrenciler üzerindeki antidemokratik rolünü en üst seviyede oynamaya başladı.

SEÇÝM BARAJI YASAÐINA, TUTUKLU VEKÝLLER DE EKLENDÝ...

12 Eylül'le birlikte toplumsal açıdan yaratılan tahribatların bilincinde olan AKP, "darbeleri unutturacaðız" propagandasını, "zafer"e ulaşana kadar deðil; sonralarda da sürdürdü. Buna raðmen, yine bir darbe ürünü olan seçim barajı, AKP'nin miras edindiði uygulama olarak kaldı. Parlamento seçimlerindeki yüzde 10'luk baraj, darbe yönetiminin "aşırı uçlara" söz hakkı vermemek için geliştirdiði bir yöntemdi ve AKP yönetimi de bu yasaðı kendi lehine çevirerek, Kürtlere karşı kullanmaya başladı. Darbe yönetiminden de ileri giderek, baðımsız milletvekilliðini zorlaştıran AKP, bununla da yetinmeyerek, milletvekili seçildiði halde tutukluluðunun devamına karar verilen bir "mahpus vekiller" listesi oluşmasını saðladı.

GREV YASAÐINI DA DEVRALDI

Darbe ürünü olan ve bugünlerde AKP eliyle şiddetlice savunulan bir başka politika başlıðnı da, çalışma yaşamı oluşturuyor. 12 Eylül darbesinin hemen ardındaki sene çıkarılan bir yasa, çeşitli işkollarında greve gidilmesini yasaklamak içindi. Referandum döneminde çalışanların haklarının genişleyeceðinden bahseden Tayyip Erdoðan, henüz birkaç hafta önce ise "memurun grev hakkı yok" derken; daha kısa süre önce de, havayolu çalışanlarının grev hakkını gasp etti. Erdoðan'ın 1988'de çalışma koşullarının iyileştirilmesini talep eden bir grup işçiyle birlikte, grev önlüðü giyerek çektirdiði fotoðrafla da, samimiyetinin ölçülmesi daha mümkün.

AKP Hükümeti, darbe ürünlerine son vermek yerine, onları kendi lehine kullanmayı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimlerinde ve zorunlu din dersi eðitiminin devamı gibi hususlarda da, sürdürdü.

Şunu da eklemekte fayda var, Tayyip Erdoðan, ayrıca bazı konuşmalarında darbelerin kanlı tarihinden söz ederken; darbenin katlettiði devrimciler için de 'üzüntüsünü' dile getiriyor. Oysa, pek çok kişi sadece Erdoðan'ın 'andıðı' devrimci liderleri övmek gerekçesiyle, AKP döneminde yargı karşısına çıkıyor, bir kısmı ceza alıyor.

ÝSTATÝSTÝKLERDE AKP-12 EYLÜL YÖNETÝMÝ YARIŞI

Darbe döneminin basına uyguladıðı yasaklar da, AKP'nin diðer başlıklarda olduðu gibi darbe pratiði üzerinde efor harcadıðı bir alan oldu! 12 Eylül'deki darbeyle 31 gazeteci için hapishane yolu görünürken; AKP Hükümetiyle bu oran üç katına çıktı. Darbe döneminde 400 gazeteci için toplamda 4 bin yıl hapis cezası istenirken; AKP döneminde ise sadece Azadiya Welat'ın eski yazı işleri müdürü Vedat Kurşun'a 166 yıl ceza kesildi. Aynı gazetenin eski Ýmtiyaz Sahibi ve Yazı Ýşleri Müdürlerinden Emine Demir'e verilen ceza da, 138 yıldı.

AKP Hükümeti, gözaltı ve tutuklama oranlarında da darbe dönemiyle yarışıyor. AKP'nin hükümet koltuðuna oturmasının ilk yılında, 21 bin 612 kişi gözaltına alınırken; 1148 kişi de tutuklandı. 2003 ve 2004 yılları da; faili meçhul cinayetlerin 92'ye, yargısız infaz-cinayetler de 91'e çıkmıştı. Bu yıllarda, gözaltı sayısı 16 bini aşarken; tutuklananların sayısı da 1970'e çıkmıştı. 2005-2008 tarihleri arasındaki gözaltı-tutuklama oranları da korkutucu düzeydeydi. 28 bin 715, sadece bu tarihlerde gözaltına alınanların sayısıyken, tutuklananların sayısı da 5847 olmuştu. 2012'ye gelmeden, diðer üç yılın istatistikleri de gözaltılarda 30 bine, tutuklamalarda yine 5 bine yaklaşmıştı. 2012'nin ilk ayları da, AKP'nin bu hızını yavaşlatmayacaðını işaret ediyor. Bu rakamlar benzer oranlarla sürdüðü takdirde, AKP, 12 Eylül dönemindeki 'rekora' yetişmiş olacak.

12 Eylül darbesiyle birlikte "kuşkulu" şekilde ölenlerin sayısı 550 civarındayken, bu sayı AKP'nin hükümetlik döneminde 780'i aştı.