Bayındır: Nihai çözümün adresi Öcalan’dan başkası değil

DBP Eşbaşkanı Keskin Bayındır, Kılıçdaroğlu’nun çıkışının Kürt sorununun çözümüne en yabancı partilerden birisinin CHP olduğunu gösterdiğini vurgulayarak, “Eğer Kürt sorununu çözme perspektifi olacaksa, bunun nihai muhatabı Abdullah Öcalan'dır" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 2020 yılında çekilen ve bugün gündeme gelen “Bay Kemal ve İttifakları” belgeselinde, “Kürt sorununu HDP ile çözebiliriz. İmralı da, Kandil de muhatabımız değildir” şeklindeki açıklamasına yönelik tartışmalar sürüyor. Konuyu ANF’ye değerlendiren Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) Eşbaşkanı Keskin Bayındır, Kürt meselesinin nihai çözüm adresinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan olduğunu vurguladı.

Kılıçdaroğlu’nun söyleminin yol açtığı tartışmanın Kürt siyaseti açısından yeni olmadığını hatırlatan Bayındır, “Cumhuriyetin kurucu kodlarıyla kendi rengini veren bir parti olan CHP’nin böyle bir çıkış yapması elbette ki ilk etapta dikkat çekici olabilir ancak içeriğine ve niyetine baktığımız ve hele de geçmiş siyasal süreçleri bir bütün olarak değerlendirdiğimiz zaman bizim açımızdan yeni bir durum olmadığını ifade edebiliriz. Bu çıkış, özellikle 2007-2008 yıllarında ‘Öcalan’a hayır, DTP’ye evet’ söylemini veya ‘Şahin kanat, güvercin kanat’ şeklinde yapılan ayrımı akıllara getiriyor. Bu yaklaşım esas olarak Kürt siyasal hareketini ve Kürt halkını hem muhataplık hem de bütünlük düzeyinde parçalamaya yönelik bir devlet aklıydı ve bunun 2020 yılındaki yansıması Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir politika, bir perspektif, bir somut planlama ortaya koymaktan ziyade sorunu muğlaklaştırmaya çalışan, zamana yayan ve çürütmeye çalışan bir tarzı açığa çıkarttı” dedi.

‘BALTAYI TAŞA VURAN BİR YAKLAŞIM’

Kürt sorununun çözümünün elbette farklı aktörlerin yer alması gereken, siyasi, toplumsal, askeri, ekonomik açısından çok boyutlu faktörleri içeren bir mesele olduğunu ifade eden Bayındır, meselenin hangi düzeyde ve nasıl çözüleceğine ilişkin somut planlama yapıldığında muhatapların net bir şekilde ortaya konulacağını söyledi. Eğer Kürt meselesini  her yönüyle çözme perspektifi söz konusu olacaksa, bunun nihai muhatabı ve adresinin Abdullah Öcalan’dan başkası olmadığının altını çizen Bayındır, şunları kaydetti: “Bugün hem Kürt toplumu hem de Kürdistan halkı açısından bu konuda inisiyatif alacak ve soruna nihai olarak nokta koyabilecek Abdullah Öcalan’ın dışında başka bir muhataplık ve faktör söz konusu değil. Fakat siz meclis çatısı altında Kürt meselesinin çözümü açısından, örneğin anadil sorununu, Kürdistan’daki yer altı ve yer üstü kaynaklarının talan edilmesi gibi çevre sorunlarını ele alıp, Kürdistan coğrafyasındaki sömürgecilik bakış açısını terk edip, demokratik bir zemine çekmeye çalışırsanız, tabii ki bunun dinamikleri ve aktörleri farklılaşır. Bunun içerisine HDP de, sivil toplum örgütleri de, Kürt siyasi hareketinin parti ve kurumları da girer. Fakat nihai olarak Kürt sorununun çözümünü önünüze hedef olarak koyarsanız, elbette ki bunun yegane çözüm adresi İmralı ve Abdullah Öcalan’ın kendisidir. Bu açıdan Kılıçdaroğlu’nun ortaya koyduğu tespit bizde, Kürt sorununun çözümünden çok, deyim yerindeyse baltayı taşa vuran bir yaklaşım izlenimi uyandırdı. Halbuki ortada hem devlet katında hem de siyasette yoğun tartışılan 40 yılı aşkın bir mesele var. Oslo görüşmeleri ve demokratik müzakere süreci bir bütün olarak ele alındığı zaman, hem Kürt siyasi hareketi ve Kürt toplumunda, hem de devlet katı ve bürokrasi siyasetinde yürütülen çalışmalar burada bir muhataplık konusu olmadığını ve olmaması gerektiğini gösteriyor. Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı CHP’den gelmesi itibarıyla önemli. 100 yıldır imha ve inkar siyaseti yürüten ve bu konuda öncü aktör olarak rol oynamış bir gelenek olması itibarıyla, ‘Kürt sorunu vardır ve biz bunu çözmek istiyoruz’ tespiti bizim için anlamlıdır; ancak sorunu ele alış biçiminin önümüzdeki seçimlerde Kürt meselesinin pragmatik bir biçimde kurban edileceği konusunda özellikle Kürt halkında kaygılara neden olduğunu söyleyebilirim.”

‘KÜRT SORUNUNA EN YABANCI PARTİLERDEN BİRİ CHP’

Bayındır, ayrıca Kılıçdaroğlu’nun belgeseldeki açıklamayı tam 1 yıl önce yapmasına rağmen, sanki bu dönemde söylemiş gibi bugün kamuoyuna servis edilmesinin manidar olduğuna da dikkat çekti. Ancak açıklamanın ister 1 yıl önce, ister bugün yapılmış olmasının muhataplık konusundaki gerçeği değiştirmediğine işaret eden Bayındır, Öcalan’ın 20 yılı aşkın bir zamandır Kürt meselesinin çözüm perspektifini ortaya koyduğunu, meclisin, siyasetin, aydınların bu süreçteki rolünü bizzat tanımlayıp, yol haritası çizdiğini ve önerilerde bulunduğunu anımsattı. Durum böyleyken Kılıçdaroğlu’nun bütün bu değerlendirmeleri görmezden gelmesinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Bayındır, bu söylemin özellikle de baskın seçim tartışmalarının yapıldığı bir dönemde kamuoyuna servis edilmiş olmasının kaygı ve şüpheleri daha da artırdığını dile getirdi. Bu çıkışın Kürt realitesinin ve meselesinin bunca yılla rağmen kavranmadığını da açıkça gösterdiğini kaydeden Bayındır şöyle konuştu: “Kürt sorununun çözümüne en yabancı partilerden birisinin CHP olduğunu bu açıklamalar sonucunda görebiliyoruz. Zaten CHP’nin bu konudaki 100 yıllık politikası inkar, inha ve asimilasyon olmuştur, meseleye hep yıkıcı ve devletin refleksleri ve kodlarıyla hareket ederek yaklaşmıştır. Bugün de hala yer yer bu kodları tekrar canlandıran ve siyasete yansıtan bir yaklaşım olduğunu görebiliyoruz. CHP’nin Kürt sorununun çözümü açısından, deyim yerindeyse çok acemi bir parti olduğunu ve bu konuda geçmiş bir deneyiminin, bir hafızasının olmadığını biz de biliyoruz, Kürt halkı da biliyor. Özellikle 2013-2015 süreçlerinde Sayın Öcalan tarafından ısrarla meclisin bu konudaki rolüne işaret edilmişken, hala esas muhatapları görmezden gelen tespitlerde bulunulması, açıkça bizde soru işaretlerine neden olabiliyor. 21. yüzyılda devlet, siyaset ve güvenlik bürokrasisi acaba Kürt sorununu ele alma biçimini konusunda farklı kodlar ve tanımlamalarla yeniden bir sürece mi giriyor?”

‘PRAGMATİST, ÇIKARCI YAKLAŞIMIN VEBALİ BÜYÜK OLUR !’

Bayındır, mevcut zorba Cumhur ittifakına karşı Millet ittifakının toplumsal barış, hukuk, adalet, özgürlük ve ekonomi konularındaki taleplere ilişkin Kürt halkı ve Türkiye toplumu önüne koyabilecekleri somut bir programlarının olmadığının net bir şekilde görüldüğünü belirtti. Kavramsal olarak ifade edilen tek vaadin 100 yıldır Türkiye’nin temel sorunlarını çözmemiş parlamenter sisteme dönüş olduğunu dile getiren Bayındır, bunun dışında somut bir yol haritasının ortaya konmadığını vurguladı. “Yarının geleceği bugünden bellidir” deyiminden yola çıkarak bugünkü pratiklere ve çözüm pratiklerine bakıldığında, ortada gerçek bir çözüm perspektifi olmadığının da görüldüğünü belirten Bayındır, meclisteki 6 muhalefet partisinin önümüzdeki sürecin planlanması için bir araya gelip HDP’yi dışlamasını örnek gösterdi. Önümüzdeki süreçte Türkiye siyasetinde kilit bir rol oynayabilecek HDP’nin bu tartışmaların dışında tutulmasının açıkça farklı bir arayış olduğu izlenimi verdiğine dikkat çeken Bayındır, şunları söyledi: “Bugün Kürt halkının, Türkiye demokrasi güçlerinin ifadesi ve muhalefetin en önemli aktörlerinden biri olan HDP’yi dışlayarak ya da yalnızlaştırmaya çalışarak, görmezden gelerek hiç kimse sağlıklı, halk yararına ve sonuç alıcı bir politika üretemez. Aktüel siyasete baktığımızda bu gerçekliği en net bir biçimde görüyoruz. Belgeselde Kılıçdaroğlu bu siyasal çıkışı yaparken, belki kendisini gelecekteki cumhurbaşkanı veya iktidar partisi pozisyonunda görüyor olabilir. Ancak Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin önemli meselelerine ilişkin bugüne kadar muhalefetin herhangi bir somut öneri ve adımını görmedik. Örneğin anadilde eğitim konusunda somut bir politikaları olmadı veya Kürdistan’ın yer altı ve yer üstü değerlerinin adeta sömürgeci zihniyetiyle talan edilmesine ilişkin bir çözüm önerileri olmadı. Kürdistan’daki hukuk, demokrasi, özgürlüklerin ayaklar altına alınmasına, sıkıyönetimi andıran OHAL uygulamalarının hız kesmeden sürmesine, siyasi iradenin kayyumlarla gasp edilmesine, seçilmiş siyasetçilerin hapsedilmesine yönelik tek bir çözüm önerisi, somut bir politika söz konusu değil. Ortada tek bir temel vaat var, o da kavramsal olarak güçlendirilmiş parlamenter sistem vaadi. 90 yıl denenmiş bu yöntemin Türkiye’nin meselelerine çözüm olmadığını çok iyi biliyoruz. Özellikle 1990’lı yıllardaki 6 aylık koalisyon hükümetleriyle ekonomik krizlerin nasıl kendini tekrar ettiğini yaşayarak deneyledik. Eğer bugün bir bütün olarak Türkiye muhalefeti gerçekten ülkenin temel meselelerini çözmeye adaysa, bu konuda sorumluluk almak ve bu temel üzerinden iktidar olmak istiyorsa, başta Kürt sorunu olmak üzere tüm meseleler konusunda kamuoyunun önüne çok açık ve net bir yol haritası koyması lazım. Aksi takdirde afaki söylemlerini önümüzdeki seçimlere alet etmeye çalışan bir pozisyona düşer. Bu da ülkedeki en önemli meselelerin çok daha derinleşerek büyümesine neden olur. Meselelere pragmatist, çıkarcı yaklaşan her partinin bu konudaki vebalinin büyük olacağını söyleyebilirim ve halk da bu tarza kırmızı kartı net bir şekilde gösterecektir. İktidarı zaten meselelerin çözümü konusunda herhangi bir pozisyonda görmüyoruz. Bu konuda ana muhalefeti tarihsel anlamda sorumluk almaya ve sorunların çözümüne ilişkin de sadece partisel çıkarları düşünmeden ya da seçim heveslerine kurban etmeden, somut adım atmaya ve bunu kamuoyuna deklare etmeye çağırıyoruz. Aksi takdirde yine yüksekten bakma refleksleriyle gelecek çakılma kaçınılmaz olur.”

‘SOMUT ADIM ATILACAKSA GERÇEKÇİ PERSPEKTİFTEN ELE ALINMALI’

DBP olarak bu değerlendirmeleri tamamen dışlayan bir yerde durmadıklarını ancak somut bir adım atılacaksa bunun gerçekçi bir perspektiften ele alınması gerektiğini vurguladıklarını kaydeden Bayındır, Kürt sorununun meclis çatısı altında ve en önemlisi toplum nezdinde tartışılmasının kendi açılarından büyük önem arz ettiğini ve bu konuda da sorumluluk almaya hazır olduklarını ifade etti. DBP ve DTK olarak özellikle Kürdistan’da ilçe ilçe, kent kent dolaşarak çalışmalar yürüttüklerini hatırlatan Bayındır, bu çalışmaların önemli gündem maddelerinden birinin de, önümüzdeki günlerde Türkiye siyasetinde olabilecek gelişmeler ve Kürt sorunun çözümü konusunda ilgili aktörlerle çevrelerin tutumunun netleştirilmesi olduğunu anlattı. Gezdikleri her yerde Kürt halkının bu konudaki duruşundaki netliği de gördüklerini belirten Bayındır, Kürt halkı için muhataplık konusunun net olduğunu ve adres olarak da Öcalan’a işaret ettiklerini vurguladı. 2021 Newroz’unda da bu beyanlarını açıkça dile getirdiklerini hatırlatan Bayındır, “Kürt halkı 2021 Newroz’unda Kürt sorununun çözümünde muhatabın Abdullah Öcalan olduğunu ve kendi rolünü oynayabilmesi için üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin bir an önce kaldırılması gerektiğinin altını çizdi. DBP olarak ilkelerini Kürt halkıyla yaptıkları uzun tartışmalar ve yıllardır süren mücadelenin deneyimlerinden yola çıkarak belirlediklerini hatırlatan Bayındır, “Kürt sorununun çözümünde toplumsal meşruiyetin en geniş kitlelere ulaşmasında ve meclis çatısı altına taşınmasında elbette ki en önemli aktörlerden birisi HDP’dir. Hiç kimse bu gerçekliği yadsıyamaz. Fakat sorunun nihai çözümü için adres bellidir. Bu dışındaki arayışlar geçmişte çok denendi ancak hepsi de başarısız oldu” dedi.