DBP'den işgal ve tecride karşı ortak tutum çağrısı

DBP’nin PM toplantılarının sonuç bildirgesinde, İmralı tecridi ve AKP-MHP iktidarı ile KDP'nin işgal saldırılarına karşı ortam tutum almaya çağırdı.

Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) eş genel başkanlar Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır’ın başkanlığında 15-16 Mayıs’ta gerçekleştirdiği Parti Meclis toplantısı ile Merkez Yürütme Kurulu toplantılarının sonuç bildirgesi açıklandı.
 
Sonuç bildirgesinde, AKP-MHP ve KDP iş birliği ile Kürt halkına karşı topyekûn savaş ve soykırım politikaları dozajının gittikçe arttırıldığına dikkat çekildi.
 
İŞGAL SALDIRILARI
 
Sonuç bildirgesinde şöyle denildi:

"Kapitalist modernitenin hegemonya güçleri tarafından Ortadoğu coğrafyası bir savaş alanına çevrilmiş durumdadır. Tıpkı geçtiğimiz yüzyılın başlarında yaşanan emperyalist paylaşım savaşlarında olduğu gibi, 90’lardan günümüze ateşlenen üçüncü dünya savaşı da yeni yüzyılı yeniden yapılandırma adına; hegemonya peşindeki güçlerin birbirleriyle mücadelelerinde yeniden kutuplaştırıcı ve sonuçlarının ağır olacağı karşılıklı hesaplaşmaları söz konusudur.
 
Merkezi hegemonik güçler, AKP-MHP Faşizmi ve KDP işbirlikçiliği,  Kürt halkına karşı topyekûn savaş ve soykırım politikalarının dozunu gün geçtikçe arttırmaktadır. Bugün Kürdistan’ı sömürge statüsünde tutan devletlerin çözülmeyle karşı karşıya olduğu gerçeğine karşılık; merkezi uygarlık güçlerinden icazet alan Türkiye Lozan Antlaşması'nın 100. yıl dönümünde Rojava, Başûrê Kurdistan ve Şengal’in işgaliyle Misak-î Milli hayalini hayata geçirmeye çalışmaktadır.
 
KÜLTÜREL SOYKIRIM VE KÜRT DÜŞMANLIĞI
 
AKP-MHP hükümeti Güney Kürdistan ve Rojava’ya saldırarak dünya diplomasisinde kendine yeniden alan açmaya çalışmaktadır. Bu saldırılarıyla birlikte gasp ettiği alanlarda mültecilerin yerleştirilmesi politikaları ile ne yazık ki geçtiğimiz yüzyılın Şark Islahat ve Arap Kemeri politikalarının yeni versiyonu olarak çok ciddi bir kültürel soykırımı hedefine aldığını belirtebiliriz. Ortadoğu’da stratejik olarak var olma hevesi sonucundaki bütün politikalarını Kürt kazanımlarını gasp etmek üzerinden dizayn etmektedir.
 
AKP-MHP faşizminin Kürt düşmanlığı politikaları 2015’ten günümüze sürdürülen politik, askeri, ekonomik tüm hamleleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Barışa karşı savaş, çözüme karşı şiddet, demokratik haklar ve açılımlara karşı katı oligarşik yaklaşımlar ülkenin tüm kaynaklarının neredeyse tüketilmesi pahasına haraç mezat bölge güçlerine sunulması sonucunda artık tümden bir krizin içinde olduğu bir dönemden geçiyoruz.
 
Diğer yandan kendini bir alternatif olarak sunmaya çalışan muhalefetin iktidara karşı duruşunun halklarımızın ihtiyacını karşılamaktan çok uzak olduğu gerçeği büyükşehir belediye başkanlarının siyasal linç ve il başkanları Canan Kaftancıoğlu’na verilen ceza ile gelişen saldırılara karşı bile yürekli bir duruşu ortaya koyamamasından toplum nazarında itibarını daha da düşürmüştür.

İMRALI TECRİDİ

AKP-MHP hükümetinin içeride ve dışarıda gelişen histerik saldırılarıyla birlikte aynı zamanda Sayın Öcalan üzerinde tecridin derinleştirilmesi, başta Kürt halkı olmak üzere direnen tüm toplumsal kesimlerin iradesini kırma girişimleri olarak okumak mümkün. Cezaevlerinde siyasi tutsaklara karşı düşmanlık hukuku işletilerek sağlık kurullarının ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarına rağmen hasta tutsakların ölüme terk edilmesi ve sayıları binleri aşan ihlallerden de görüleceği üzere her türlü hukuksuzlukla cezaevlerinde her siyasal dönemin önemli bir direniş ruhu olan tutsakların keyfi uygulamalar ile infazlarının yakılmasıyla tahliyeleri ertelenmektedir.
 
Yine en son Dersim'de Barış elçisi  Aysel Doğan’ın bedenine savaş açan iktidar; hem kadın, hem alevi, hem Kürt kadın kimliğine ek olarak Dersimin asi kadını ruhunu o gün meydanda direnen halk gerçeğinde  sonuç alamayacağının bir kez daha farkına varmıştır. İsrail’i kınayıp bizlere reva gördüğü bu saldırganlık her gün baş aşağı düşen iktidarın  psikolojisini de ortaya koymaktadır.
 
KADINLARA SALDIRILAR VE ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARI
 
AKP-MHP erkek iktidarı, bu dönemde toplum dizaynı politikalarında erkek-devlet şiddetini başat unsur olarak kullanmakta, sivil erkeklerden üniformalı erkeklere kadar pek çok biçimde erkek-devlet şiddetini artırarak sürdürmektedir. Kürdistan’da özel savaş politikalarını ağırlıkta üniformalı erkek-devlet şiddetiyle yaygınlaştırmaktadır. En son Sakine Kültür’ün Şırnak Özel hareket ocakları başkanı İbrahim barkın tarafından 4 yıl boyunca sistematik taciz ve işkencesi nihayetinde vahşice katledilmesi özelde Kürt kadın odaklı yürütülen özel savaşın derinliğini göstermektedir.
 
Faşizmin yükselmesiyle cinsiyetçi eril dilin bir kez daha hortlamaya başlaması, kadına dönük artan baskı mekanizmaların yargı eliyle korunmaya çalışması, kadın kazanımlarına dönük artan yoğun saldırılar, kadın cinayetleri, yeniden artan kadın intiharları ve daha sayacağımız birçok saldırı erkek devlet eliyle sistematize edilmektedir. Bütün bu tablo karşısında  DBP Kadın Meclisleri olarak; direnişi büyütmek, örgütlenerek birlikte örgütlemek, kadın aklını, rengini siyasete kazımak ve kadın özgürlükçü bir toplum yaratmak ana hedefimizdir. Mahallelerden, köylere kadar örgütlenerek yaşamı örmeye devam edeceğiz. DBP Kadın Meclisleri aracılığıyla erkek egemenlikçi yaklaşımlara karşı direnişimizi büyüteceğiz.
 
ORTAK MÜCADELE
 
Toplumun direnen tüm kesimlerine topyekûn savaş açan hükümet 8 Mart'tan Newroz’a, Newroz’dan 1 Mayıs'a direnen kadın, halklar ve emekçilerin dalga dalga büyüyen inancına, iradesine ve umuduna takılmaktan kurtulamayacaktır. DBP olarak AKP-MHP hükümetinin Güney Kürdistan ve Rojava’ya yönelik saldırılarına karşı ulusal birlik şiarıyla bütün parti kurum ve kuruluşları Kürtlerin kazanımlarına sahip çıkmaya ve KDP saldırılarına karşı ortak tutum almaya çağırıyoruz. Kürt sorunun diyalog ve müzakere yoluyla çözüme kavuşturulması için Sayın Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce sonlandırılması gerektiğini kararlılıkla vurguluyoruz. Kürt halkı ve demokrasi güçlerine yönelik baskı ve şiddet politikalarına karşı halkımızla birlikte mücadelemize kararlı bir şekilde devam edeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.
 
İçinde bulunduğumuz Mayıs ayının Türkiye ve Kürdistan devrimini aydınlatan büyük öncülerinin faşizme itaat etmeyen direniş miraslarının günümüzde ardılları tarafından büyük bir kararlılıkla sürdürüleceği sözünü yineleyerek Denizler, Hakiler, Kaypakkayalar ve Dörtler'in şahsında tüm devrimci önderlerimizi saygıyla anıyoruz.”