Yüksekdağ: Bizi tutuklayanlar 5 yılda siyasi hayatlarının sonuna geldi

Kobanê Davası’nda konuşan HDP eski Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, “5 yıl önce bizi tutuklayıp hapse koyanlar geçen 5 yıl boyunca artık kendi siyasi hayatlarının sonuna geldiler” dedi.

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eşbaşkanları, HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 isim hakkında açılan Kobanê Davası’nın 5’inci duruşması 6’ncı oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü. 

Duruşmada konuşan HDP eski Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, önceki duruşmalarda olduğu gibi özel olarak kendi adına tahliye talebinde bulunmayacağını belirterek, davanın bu şekilde sürmesine sebep olan siyaset hakkında konuşacağını söyledi.

‘4 KASIM DARBESİ DEVAM EDİYOR’

Yüksekdağ’ın konuşmasından bazı başlıklar şöyle:

*4 Kasım’da HDP’ye dönük siyasi darbe operasyonunun yıldönümüdür. Yargılamalar bitmedi 5 yıldır. Bunun birçok nedeni var ama en önemlisi HDP bir tarihsel bir haklılık; böyle bitirilemez. Bize istediğiniz kadar dava açabilir yıllarca cezaevinde tutabilirsiniz. Ama tarihsel bir hakikati değiştiremezsiniz. Bitirilebilecek bir dava değildir HD davası. Çünkü toplumsal ve siyasal bir davadır. 

SİYASET ÇIKARINA ODAKLANMIŞ BİR ZEMİN

* Kobanê davası iki yönlü bir dava. Bir mahkeme salonlarında, biri de birileri size bakıyor. Tüm Türkiye kamuoyuna mal olmuş bir dava. Bu davanın siyasetin güttüğü, yürüttüğü siyasetin çıkarına odaklanmış bir zemin üzerinde ilerliyor. Burada gerçek anlamda bir hukuk davası sürdürülmüyor; her gün TV'lerde takip ettiğiniz bir siyasi operasyon yürütülüyor.

PARTİYE KARŞI SİYASİ SUİKAST

*Talimatlar açık bir biçimde verildi. Bu davayı gören sizsiniz, ‘mahkeme ne derse o çıkarmayacaksınız’ açıklaması bunu gösteriyor. Bu dava üzerinden siyasi iktidar toplumsal provokasyon zemini yaratıyor. Deniz Poyraz cinayeti bunun çok önemli örneklerinden biriydi. Provokasyon zemini olarak kullanılıyor. 

Buna karşı demokratik bariyer oluşturmak gerektiğini söyledik ve herkesi uyardık. Ama bugün gelinen nokta partiye karşı siyasi suikastlerdir. Artık sadece HDP’nin değil siyasi partinin söz söyleme, adım atma ve özgür bir şekilde siyaset yapma koşulu ortadan kaldırıldı. Hangi eyleme gideceğimizde kim tarafından taşlanacağımızın, kimin linciyle karşı karşıya kalacağımızın hiçbir garantisi yok. Türkiye'de böyle bir iklim var, belirsizlik ve kaos iklimi var. Bu sisli ortam doğrudan siyasi iktidar tarafından yaratılıyor. 

DENİZ POYRAZ KATLİAMI YENİ BİR LİNÇ KAMPANYASI

*Deniz Poyraz’ın katledilmesi bizzat Kobanê davası üzerinden başlatılan yeni bir linç kampanyası sonucudur. Siyasi iktidar ve ortağı Kobanê davası için ortamı ısıtmak amacıyla linç ve nefret kampanyasını yükseltti. Önce linç ortamı yaratırsan gerçeği çarpıtma kanallarını harekete geçirirsin ve bunun içinde çeşitli saldırılara zemin hazırlarsınız. Kobanê davasıyla ateşi harmanladılar ve Deniz Poyraz arkadaşımız katledildi. Aynı gün buradan da arkadaşlarımızın can güvenliği olmayan salonlara girdiler. Aynı şekilde Sebahat Tuncel'in cezaevinde bile can güvenliği yok. Bu duruşmalar devam ederken her taraftan talimat akıp devam ediyor bir yandan da siyasetin getirdiği en ağır saldırılarla yüz yüze kalıyoruz. Bu nedenle herhangi bir savunma aşamasında hiçbir şey yoktur, hukuki bir yargılama yapılıyormuş gibi konuşamayız. 

HDP ATEŞİN DÖŞENDİĞİ YOLLARDAN GELİYOR

*2016 4 Kasım’dan bu yana ne olmuş dönüp bir baksınlar, birazcık ders çıkarmayı biliyorlarsa. Biz yandık, yine de yanarız; ateşlerin içinden geçmek bizim işimiz. HDP bu ateşin döşendiği yollardan geliyor. Bizim için değil kendileri için dönüp baksınlar neredelermiş nereye gelmişler. Bu kadar kendisini yitirmiş kontrolünü kaybetmiş bir siyasi iktidar olamaz. Ben öfkeliyim ve öfkem de hep böyle olacak bu şartlar devam ettiği müddetçe. Siz ne yaptığınızı biliyor musunuz? Kendinizi ne hale getirdiğinizi biliyor musunuz? Bir siyasi iktidar olma özelliği görüntüsünü yitirdi. 

ÜZÜLECEK DURUMDA OLAN ONLAR

*Bahçeli Erdoğan'ı kurtardı, Erdoğan ona mahkum. Arada birbirlerine rest çekiyorlar sonra ev ziyaretlerinde konsepti yenileyip tekrar devam ediyorlar. Bu birbirini güçlendirme değil kendini bilmeyen, yetemeyen bir iktidar tarafından Türkiye yönetiliyor. Şu an üzülecek durumda olan biz değil onlar. Şu an siyasi meşruiyetini tamamen yitirmiş, kendi anket şirketleri de dahil olmak üzere o anket şirketlerinin sonuçlarını söylüyorum. Türkiye’de gerçekten az buçuk adil yargılama olsa, hukuk olsa söyleyeceğimiz çok şey var. MHP neden bu kadar siyasetin merkezinde bunun arkasında neler var? Sorulması gereken o kadar hayati sorular, cevaplanması gereken o kadar hayati meseleler var ki. 

TÜRKİYE’NİN ORGANLARI PARÇA PARÇA KOPARILIYOR

Türkiye bu noktaya nasıl geldi? AKP ile MHP nasıl ve neden böyle bir anlaşma yaptı. Ülkenin güvenliğini tehdit eden, topumun malını, canını tehdit eden tehlikeler bu soruların cevaplarında gizli. Toplumsal cesaretin, siyasal cesaretin geliştirilmediği her gün Türkiye’nin  organları parça parça koparılarak tüketiliyor. Bunların arkasında çok pis işler var. Türkiye’de bir tane mahkeme yok. Bir tane savcı yok ki bu soruları çıksın da bu memlekete sahip çıksın. Tutukluluk konusunda şunu söylüyorum 5 yıl önce bizi tutuklayıp hapse koyanlar geçen 5 yıl boyunca artık kendi siyasi hayatlarının sonuna geldiler. 

HDP’YE HER VURDUKLARINDA TÜRKİYE FAKİRLEŞİYOR

Yargı üzerinden siyaset yapıyorlar. Biz asıllarıyla muhatap olmak isterdik. Dışarıda gözlerinin içine baka baka oturup kavga da ettik diyalog da geliştirmeye çalıştık. Ama yargı organlarını siyasi rakiplerimizin temsilcileri olarak karşımıza koydular. Bu tutukluluk sürecinde Türkiye'nin durumuna bakalım. Enflasyon aldı başını gitti ekonomik krizle yoksullukla mali krizlerle boğuşuyor Türkiye. Çünkü özgürlüğün, adaletin olamadığı bir yerde ekonomik istikrardan söz edilemez. Siyasi iktidar doların zirve yapmasını sorumlusunu da nedenini de aldı dış güçlere bağladı.  Bunları yaparak kendi iktidarını sürdürebileceğini düşünüyor. Türkiye toplumu da bunun bedelini daha fazla açlıkla yüz yüze kalarak ödüyor. HDP’ye her vurduklarında, bizlere her zulmettiklerinde, bizlerin tutukluluk süresini her uzattıklarında Türkiye halkları fakirleşiyor, işsizlikle, yoksullukla karşı karşıya kalıyor. Tüm demokratik haklarından da mahrumlar. Kadınlar İstanbul Sözleşmesi gibi yaşamsal sözleşme siyasal iktidar tarafından tek taraflı olarak feshedildi. Bugün kadınlar kırımdan geçiyor Türkiye’de. Bizler, kuşaklar kaybettik. 

DAİŞ’İ AKLAMA BELGESİ

*Hala açıktan talimatlar veriliyor. Hala siyasi kavgaların ve siyasi çıkar hesapların konusu haline getiriliyor. Tutukluluk durumunda ısrar etmenizin başka bir boyutu daha var. Kobanê davası sürdürüldüğü ve bizler de suçlu ilan edildiğimiz süreçte IŞİD terör örgütü çok net cesaretlendiriliyor. Kobanê iddianamesinde IŞİD’le ilgili hiçbir şey yok. Kobanê davası IŞİD’i aklama, HDP’yi suçlu ilan etme iddianamesidir, başka bir anlamı yok. Çıplak gözle bakıldığında bile tek bir IŞİD’le ilgili bir şey olmaz mı iddianamede? Bunun siyasi sonuçları var. Burada sadece genel anlamda bir iddianame diyemezsiniz, işiniz zor. Ama eğer orada oturduysanız bunun sonuçlarını da göğüsleyeceksiniz. Ben üstlendiğim sorumlulukların bedelini ödüyorum, arkasında da duruyorum. Haksızlığa uğramış olsam bile sorumluluğunu üstlenirim siz de bu haksızlıkların sorumluluğunu üstleneceksiniz. Sizler sorumlusunuz. Çok açık bir DAİŞ’i aklama belgesidir. 

SİYASİ İKTİDARIN İTHAMLARINA GÖRE HAZIRLANMIŞ

İddianame hukuki bir belge değil. Siyasi iktidar bizim hakkımızda hangi ithamlarda bulunduysa buna göre hazırlanmış bir belgedir. Siyasi bir belgedir. Bir hukuk heyeti olarak siyasi bir belgenin sorumluluğunu üstleniyorsunuz.

Bu sürecin iki sorumluluğu var; biri doğrudan siyasi iktidar, ikincisi de sizlersiniz. Sizler de bu siyasi darbeden sorumlusunuz. Bu koşullar içerisinde davanın, heyetin bu siyasi yörüngeden çıkması gerekiyor. Reddi hakim talebinde bulunuldu ama ciddiye almıyorsunuz. Ama bence yarın öbür gün sizin de işinize yarayacak. Tarihsel ve mesleki sorumluluğunuz bakımından önemli bir şey. Bugünlerin yarınları da var. Bugün bize bu dava üzerinden zulmediyorlar. Siz de bunun aracısınız. 

KAYBEDECEK BİR ŞEYİM YOK

Bu koşular içerisinde usule ve dava ciddiyetine dair her talebi hassasiyetle ele alınması ve gereğinin yapılması gerekiyor. Biz bu davaya çıkıyorsak, neredeyse 5 yıldır bu davalara çıkıyorum artık profesyonelleştim. Eğer bu davalara çıkıyorsam buna sizin dışınızda yüklediğim bir anlam olduğu için. Benim kendi adıma kaybedecek bir şeyim yok. Burada vereceğiniz sonuç umurumda olmaz. Başta bırakın sizi, mahkemeyi tanımazdım. 

İktidar ortağı akşam yatıyor sabah kalıyor AYM’yi kapatın diyor. Diğer akşam yatıyor, sabah kalkıyor; büyükelçileri kovuyor. Niye AİHM kararının uygulanması çağrısı yapmış. Siyasi iktidar AİHM kararlarını uygulamıyor. Bu ikiyüzlülüktür. Ben siyasetin içinden, göbeğinden gelmiş bir insan olarak bunu çok iyi biliyorum. Bir taraftan AİHM kararını uygulamayacaksınız, kullandığın SEGBİS sistemini bile AB fonlarıyla kurdun. Bu gösterileri biz yemeyiz. Bunları bilmiyor muyuz? Hızla verilmesi gereken kararları o koridorlarda nasıl beklettiğinizi biliyoruz. AİHM kararını neden uygulamadılar? AB Türkiye’de mülteciler konusunda bir duvar yapmak istedi. Türkiye ise bunun karşılığında para alıyor. 

CEZAEVİNDEN CENAZE ÇIKARMA DAVASINA DÖNÜŞTÜ 

Siyasi iktidar Kobanê davasını HDP’ye Kürt siyasetçileri, sosyalist siyasetçileri tasfiye etmenin aracı olarak gündeme getirdi. Aynı zamanda bir intikam öç alma davası olarak görüyor. Sayısız arkadaşımız çok ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kaldı. Haksız ceza davaları gerekçeleri ile bu siyasi iktidar tarafından çürütülme noktasıyla karşı karşıya kaldılar. Dışarıda yok edemediklerini hapishanelerle bitirmeye çalışıyorlar. Bu geçen 5 yılda çok daha emin oldum buna. Siyasi davaları aynı zamanda cezaevinden cenaze çıkarma davası olarak ele alınmış. Asamadıklarını cezaevinden cenaze olarak çıkarmıştır. Onun için uzun tutukluluğu uygulamıştır. Onun için mantığa, akla yatmayacak şekilde cezalar vermiş. Kobanê davasında da çok sayıda arkadaşımız sağlığından oldu. Arkadaşlarımızın çok ciddi sağlık ve ölüm riskiyle karşı karşıya. İkinci derece sorumlu sizin heyetinizdir. 

 AYSEL TUĞLUK’UN YARGILAMASINI DURDURMADINIZ

Duruşma başladığından bu yana dosya kapsamında Kandıra’da bulunan ve ciddi rahatsızlıkları bulunan Aysel Tuğluk da var. Dava başladığı günden beri duruşmalara çıkamıyor. Birkaç kere yaşadığı sorunları dile getirdi, sağlık raporunu dosyaya getirdi. Bu duruşmalara çıkamamasının tek bir nedeni var, bu 5 yılda sürdürülen eziyet politikalarının bedeninde oluşturduğu onarılamaz sağlık sorunlarıdır. Bu davalar arkadaşlarımızın canına kastediyor. Aysel Tuğluk bundan sonraki süreçlerde de yine duruşmaya çıkabilecek durumda değil. Heyet bu noktada ne düşünüyor? Yargılamayı durdurmadınız. Bize verin cezayı birileri mutlu olacaksa. Aysel Tuğluk yönünden bu yargılama neden durdurulmuyor? Kocaeli'ndeki uzman heyet rapor düzenledi cezaevinde kalabilir diye. 

ATK, AKP'NİN İNFAZ MANGASI ROLÜNÜ ÜSTLENMİŞ

ATK, AKP'nin infaz mangası rolünü üstlenmiş durumda. Aynı infazcı anlayış arkadaşımız Aysel Tuğluk’a karşı da aynı şeyi uyguladılar. Yine hiçbir açıklama yapma ihtiyacı hissetmeksizin, canavarca hisle yaptılar. Sırf kendi çıkarları saltanatları için insanlara bu kadar nefretle bakmak insani bir terimle açıklanamaz. İnsanlar ve iktidarlar bazen canavarlaşabiliyor, canavarca hisle insanları öldürüyor. Öldürme eylemin taksitlere böldüler sadece. Tuğluk'un bu noktaya gelmesinin sorumluluğa her gün TV’lere çıkıp bizi katil ilan etmeye devam ediyorlar. Ama çok net söylüyorum katil sizsiniz. Bu gerçek artık çok net olarak toplumsal hakikate dönüşecek. 

 YAŞAMAK DİRENMEKTİR

Yaşamak direnmektir sözünü kendimize esas aldık. Bu zulüm koşullarında sağlığımızı taştan çıkarmaya çalışıyoruz. Her şeyin yolunda olmasını bırakalım davanın yürümesini sağlayacak asgari bir durum varmış gibi konuşuyorsunuz. Bu dava teknik olarak bile kabul edilemez. Kabul edilebilmesi için sorunların çözülmesi ve koşulların düzeltilmesi gerekir. L tipi karantina cezaevi, Kobanê davasında yargılananlar için adeta bir toplama kampına dönüştürülmeye çalışılıyor.  15 gün duruşmanın sürdürülmesi bile insanın dayanma sınırına, sağlık koşullarına aykırıdır. Böyle bir şeyi kabul etme ihtimalimiz yok. Bizler böyle bir anlayışın dayatılmasını reddediyoruz. 

HER ZULMÜN BİR SONU VARDIR

Davanın esasında bana yöneltilen suçlamalarına ilişkin beyanlarını sorgu ve savunma aşamasında koşullar sağlanırsa yüz yüze yapmak istiyorum. Ancak arkadaşlarım açısından bu haksız tutukluluğun daha fazla devam ettirilmemesi gerekiyor. Bu intikam operasyonunun birinci derece muhataplarının kim olduğunu herkes biliyor. Bu davayı açan herkes de iyi biliyor. O nedenle bu davanın birinci derece muhatapları bizleriz, eş genel başkanı olarak benim. O nedenle arkadaşlarımızın haksız tutukluluk sürecinin sona erdirilmesi gerekiyor. Hakikatin savunuculuğu hem de halkımızın değerlerinin savunulması görevini yüz yüze iken icra edebilirim. Ama heyetinize karşı da bunu yapabiliriz. Mahkeme aracılığıyla söylediğimiz şeyler topluma ve tarihe mal olacaktır. Bu zaman kadar halkımıza ve partimize savunduğumuz değerlere inanmaktan hiçbir zaman tereddüt etmedik. Yakın sürede duruşumuzu destekledik ve haklı çıkardık, artık yeni bir kazanma dönemi başlamıştır. 5 yıldır uygulanan siyasi iktidar artık sona gelmiştir. Her iktidarın, her zulmün bir sonu vardır. 2016’dan 2021’e kadar uygulanan zulmün sonuna gelinmiştir. Türkiye halkları için, kadınlar için yeni bir kazanma dönemi başlamıştır. İster içeride ister dışarıda olalım partimizin halkımızın gözüyle görmeye devam edeceğiz, adaletin, demokrasinin, barışın yolunda yürümeye devam edeceğiz.”

 Yüksekdağ’ın savunmasının ardından duruşmaya yarına kadar ara verildi.