Buldan: Finale yaklaşıyoruz, hesap verecekler!

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Yerel Yönetimler Kadın Konferansı’nda yaptığı konuşmada, Kürt düşmanı politika uygulayıcılarının hesap vereceği günlerin yakın olduğunu belirterek, “Finale doğru ilerliyoruz” dedi.

HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu’nun düzenlediği Yerel Yönetimler Kadın Konferansı devam ediyor

Ankara’daki TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisleri Konferans Salonu’nda yapılan konferansta Kandıra Cezaevi’nde rehin tutulan Amed eski Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gultan Kışanak’ın mesajı okundu.

Daha sonra söz alan HDP Eş Genel Başkanı Pervin, İzmir’de katledilen HDP’li Deniz Poyraz’ı andı.

Kadının yaşamın her alanına ve siyasete tam katılımını esas aldıklarını söyleyen Buldan “Eşbaşkanlık sistemimiz ile kendi örgütlü yapımızdan, yerel yönetimlere ve merkezi siyasete kadar siyasetin tüm kademelerinde eşit temsiliyeti kurumsallaştırdık” dedi.

Buldan, “Bu modelimiz gerek ülkemiz, gerek Ortadoğu gerekse dünya kadınlarının eşit temsiliyeti açısından değerli bir kazanımdır. Kadın kimliğinin ve statüsünün baskılandığı bütün dünya kadınları için önemli bir modeldir, model olmaya devam ediyor. Bu; kadınlar adına yüzyılın bir başarısıdır” diye ekledi.

GERÇEK DEMOKRASİNİN İLK ADIMI: YEREL YÖNETİMLER

 Demokratik yerel yönetimlerin “gerçek bir demokrasinin ilk ve en önemli aşaması” olduğunu ifade eden Buldan, şöyle devam etti:

“Eşit kadın temsiliyetinin olmadığı bir yerel yönetim sisteminde demokratik bir işleyişin, demokratik katılımın olması imkansızdır. Yerel yönetimlerde kadınların eşit şekilde yer alması sadece kadın politikalarının üretilmesine değil aynı zamanda toplumsal ve siyasal alanda değişime öncülük etmesi açısından kritik bir önem taşımaktadır.

Bir yerde temsil edilen kadınlar var olduğu sürece temsilcilerin de bir o kadar kadın olması gerekir. Bu bir tercih değil demokratik bir zorunluluktur. Bizler işte bu gerçeklerden hareketle demokratik yerel yönetimler programımız çerçevesinde eşbaşkanlık uygulamamızla seçimlere girdik ve demokratik kadın belediyeciliğini önümüze hedef olarak koyduk. Kendimizi de kentlerimizi de bizler yöneteceğiz dedik. Bu hedefle belediyeleri kazandık ve eşbaşkanlık sistemi ile ülke tarihinde ilk defa kentlerimizi, ilçe ve beldelerimizi yönetmeye başladık. Eşbaşkanlık sistemiyle yönettiğimiz belediyelerimizde; kadına duyarlı bütçelemeye gittik. Kadın emeği ve üretimine dayalı kooperatifler kurduk. Kadınlara yönelik olarak ekonomik ve sosyal politikalar ürettik. Kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmaları oluşturduk bu amaçla hizmet veren kadın kurumları açtık.

KAYYUM KÜRT HALKINA DARBEDİR

Bütün bunlara karşın kadınları güçlendirecek her türlü politika ve projenin karşısında durmayı görev bilen tekçi erkek iktidar düzeni demokratik zeminde seçimlerle elde edemediği belediyelerimize kayyum darbesi yaparak mücadelemizi geriletmeye, kazanımlarımızı yok etmeye çalıştı, hala da buna devam ediyor. Kadınları siyasetin, yerel yönetimlerin, ekonominin, kamusal hayatın dışına itmeyi hedefleyen bir zihniyetle karşı karşıyayız.  Hep söyledik, yine söylüyoruz: Kayyum rejimi; demokrasiye karşı yöneltilmiş bir darbe girişimidir, Kürt halkının iradesine yönelik bir darbedir. Eşbaşkanlık sistemine karşı bir darbe girişimidir. 12 Eylül’ün darbe ruhunu kayyum rejimiyle ayakta tutma ve sürdürme çabasıdır.

KADINLARI ŞİDDET VE ÖLÜM KISCACINA ALDILAR

Darbeci kayyum rejimiyle bütün ülkeyi kuşatanlar hukuku askıya almanın yolunu açtılar. Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve eş başkanlık sistemini suç sayarak, demokratik siyaseti tasfiye etmeyi hedeflerine koydular. Kadın seçilmişleri görevden uzaklaştırıp tutuklayan, kadın kurumlarımızı kapatan, kadın mücadelesini her türlü hukuk dışı baskıyla engellemeye çalışan zihniyetin hedefi bu ülkede faşizm koşullarını kalıcı hale getirmek, erkek iktidar düzeninin devamını sağlamaktır.

Bu sürecin devamı olarak İstanbul sözleşmesini feshettiler ve kadınları güvencesizlik, şiddet ve ölümün kıskacına aldılar. Kadınların bin bir emek ve mücadeleyle elde ettiği demokratik kazanımları tartışma konusu haline getirip, bu mevcut yasaları dahi uygulamama yoluna gittiler.

Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu krizlerin, çöküşün, çürümenin, yozlaşmanın nedeni; tekçi, merkeziyetçi, rantçı, talancı, soyguncu yönetim zihniyetinin politikalarıdır. Yolsuzluğun, çeteleşmenin, hukukdışılığın nedeni; kadının değişim gücünü engellemeye ve bastırmaya yönelik iktidar politikalarıdır. İşte tam da ifade ettiğim bu sebeplerle açıkça söylüyoruz ki kayyum darbesi tüm kadınlara karşı işlenmiş bir suçtur. Siyasal şiddettir aynı zamanda! Ve bu suça karşı biz tüm ülke kadınları ve hatta dünya kadınları olarak sözümüzü, gücümüzü, mücadelemizi birleştirerek karşı duruyoruz ve durmaya da devam edeceğiz.

Demokrasiyi, toplumsal cinsiyet eşitliğini, hukukun üstünlüğünü ancak ve ancak bu şekilde bütüncül bir mücadele ile sağlayabiliriz. Biz kadınlar kadınlara karşı yöneltilen her türlü saldırıya karşı ancak ve ancak birlik içerisinde ortaya koyduğumuz sağlam bir duruşla karşı koyabiliriz. Kadına yönelik şiddet, kadına yönelik sömürü, kadına yönelik baskı, kadına yönelik yoksulluk ve adaletsizlik ancak ve ancak ortak karşı koyuşla aşılabilir.

Bu nedenle bu konferans aracılığı ile bütün kadınlara çağrımı buradan bir kez daha yinelemek istiyorum. Kadına yönelik baskıların göreceliği, sınırı, kimliği ve dili yoktur. Hangi kadın kazanımına karşı gerçekleştirilmiş olursa olsun erkek egemen sistemin her saldırısı bütün kadınlara yönelik bir tehdittir. Bütün kadınlar bu gerçeğin fakında olmalıdır. Ve bu gerçeğe göre hareket etmelidir.

UMUT, EMEK, GÜÇ KADINDADIR

O nedenle gelin diyorum sevgili kadınlar! Gelin; değil sadece bu ülkede, tüm dünyada, dünyanın en büyük sorunu olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, erkek egemen sisteme karşı demokratik, eşitlikçi ilkelerimizle, eşit temsiliyet modeliyle meydan okuyalım. Umut kadındadır, emek kadındadır, güç kadındadır! Bu devran değiştirecekse, bu zifiri karanlık aydınlanacaksa bu ancak kadınlarla başarılacak. Kadınların inancı, kadınların direnci başaracak. Buna yürekten inanıyorum. Bunu hissediyorum eminim sizler de hissediyorsunuz.

Evet değerli arkadaşlar; Kadının toplumsal ve siyasal yaşamın dışına itildiği ortam yolsuzluktur, soygundur, yozlaşmadır, çürümedir! İşte kayyumların belediyelerimizde ortaya koyduğu pratikler bu gerçekliği net bir şekilde gözler önüne sermektedir. Eşitlikçi, şeffaf sosyal belediyeciliğimize yapılan kayyum darbesi bu ilkelerimizin yerine ırkçı, talancı, soyguncu düzeni kurma amaçlıdır.

KAYYUM REJİMİNİN TEMEL POLİTİKASI, KÜRT DÜŞMANLIĞI

Partimizin kayyum izleme raporu ile detaylarıyla açıkladığımız üzere kayyumların tek faaliyeti tarihin en büyük soygunu olmuştur. Tam bir yolsuzluk, vurgun ve talan düzeni kurduklarını yayınlanan raporlardan görüyoruz. Bunu sadece rant amaçlı da değil, açık ifade ediyorum ırkçı saiklerle de yaptılar. Felaketlerde dahi halkın parasını halktan kaçırdılar, insanları bir başına çaresiz ve umutsuz bıraktılar. Kürt halkının diline ve kültürüne yönelik yasaklamalar ile Kürt düşmanlığını kayyum rejiminin temel politikası haline getirdiler.

HESAP VERECEKLER

Fakat halkımız ve kadınlar çok iyi bilsin ki hiçbir suçları bu gaspçı kayyumların yanına kar kalmayacaktır. Bu ırkçı, soyguncu, kadın ve Kürt düşmanı politikaların uygulayıcılarının, demokratik zeminde sandıkta, hukuk zemininde adalet önünde hesap verecekleri günler yakındır. Halkın ne tek bir kuruşunu, ne de tek bir hakkını onların insafına bırakmayacağız. Halkın iradesi olmadan geldiler, gaspla geldiler, ama halkın meşru iradesi ve demokratik tercihleri ile de gidecekler, bundan hiç kimsenin şüphesi ve kaygısı olmasın!

TALAN ZİHNİYETİ

Kayyum rejimi, Kürt sorununda yürütülen inkâr siyasetinin bir sonucudur. AKP Genel Başkanı bütün dünyanın kabul ettiği Kürt sorunu hakkında çıkmış, ‘Böyle bir mesele yok, biz bu işi çoktan çözdük, bitirdik’ diyor. Üniversite öğrencilerinin yurt sorununu dahi çözmekten aciz olan iktidar, Kürt sorununu çözdük diyor. Evet, bu aymazlığı bir kez daha gördük buna tanıklık ettik. Ortada çözülen bir şey vardır ama bu; Kürt sorunu değildir. Çözülen şey, bu iktidardır, bu iktidarın zihniyeti ve talan düzenidir.

Evet, bu ülkede Kürt sorunuyla birlikte aynı zamanda bir de AKP zihniyeti sorunu vardır. Tabi ki her ikisi de çözülecektir, demokrasiyle çözülecektir. HDP, Kürt sorunu başta olmak üzere bu ülkenin en temel sorunlarının temel çözüm gücüdür. HDP fikriyatı, demokrasinin, adaletin, barışın, özgürlüklerin, eşit yaşamın garantisidir, umudu ve cesaretidir.

İnkâr siyasetinin bugünkü temsilciliğini yürüten AKP iktidarı da bilmelidir ki; Kürt sorunu; sizin gibi çok rejimler, yönetimler gördü. Gelmiş geçmiş iktidarlar hep aynı yolu izledi. İnkâr ettiler, yok saydılar. Çözüm üretmediler. Ama sonunda çözülen kendileri oldu. Bugün hiçbirinin esamesi dahi okunmamaktadır. AKP iktidarı da aynı yolun yolcusudur. Kadınlar onları gönderecektir.

TECRİT AŞILACAK

Toplumsal barış, Kürt sorununun diyalog ve müzakere yoluyla demokratik çözümü, herkes için adalet, herkes için demokrasi bu ülkenin bugün acil gündemidir. Bu temel sorunlara hep birlikte demokratik siyasetle, toplumsal mutabakatla kalıcı, adil çözümler üreteceğiz. Evet, tüm sorunların çözüm yolu demokratik siyasettir. Tecrit başta olmak üzere bu ülkede yaşanan tüm hukuksuzlukların, yasakların ve baskıların amacı; demokratik siyaseti çözüm aracı olmaktan çıkarmaya yöneliktir. İşte bu politikanın karşısında durmanın yolu da; demokratik siyaseti her zamankinden daha fazla ısrarla ve inatla güçlendirmekten, büyütmekten geçmektedir.

KADINLAR BU ÜLKENİN ÇÖZÜM GÜCÜ

Bu nedenle demokrasiden, ortak gelecekten, barıştan ve adaletten yana olan herkesin, siyasal ve toplumsal muhalefetin barış ve demokrasi içinde bir geleceğin kurulması için daha fazla ortak çaba içerisinde olması gerekir. Kadınlar, kadın ittifakı bu mücadelenin en büyük gücüdür. Türkiye’yi krizlerin içerisine sürükleyen erkek iktidar düzenini değiştirecek güç yine kadınlardır ve kadınların eşitlik ve demokrasi mücadelesidir. Bu ülkeye barışı da, demokrasiyi de, adaleti de, eşit yaşamı da getirecek olan inanın ki biz kadınların mücadelesi olacaktır. Yerelden ilmek ilmek örülen demokrasinin öncülüğünü nasıl ki kadınlar yürütüyorsa, işte eş başkanlık ve yerel yönetimlerimiz bunun en canlı örneğidir, tüm ülkeyi demokratikleştirecek ve özgürleştirecek olan da yine kadınlardır; kadınlar olacaktır. Kadınlar, bu ülkenin çözüm gücüdür.

FİNALE DOĞRU İLERLİYORUZ

Ülkeyi krizlerle, yalanla ve baskıyla yönetmeye çalışan tekçi merkeziyetçi, eril düzene karşın biz kadınlar demokratik yerel yönetimler modelimizle gerçek bir demokratik anlayış ve tutumla mücadele etmeye devam edeceğiz. Vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Yılmadık, yılmayacağız. Korkmadık, korkmayacağız! Ve inanın ki eşit temsiliyete duyarlı demokratik bir sistemi kadınlar olarak mutlaka kuracağız. Buna adım adım yaklaştığımızı, finale doğru ilerlediğimizi de belirtmek isterim.

Bizler hakları gasp edilmiş bütün kesimlerin ortak gücü olarak, kadın partisi Halkların Demokratik Partisi olarak başta toplumsal cinsiyet eşitsizliği olmak üzere bütün eşitsizliklerin çözümüne, eşitliğin, adaletin, onurlu bir barışın ve demokratik yönetimin tesis edilmesine talibiz ve bu konuda kararlıyız.

Yeterince birikimimiz, deneyimimiz, motivasyonumuz ve gücümüz var. Ülke siyasetinde temsili ve fiili olarak belirleyici konumdayız. O nedenle bizler var olduğumuz sürece umut da var olacak, cesaret de var olacak, çözüm ve barış imkânı da var olacak. Geçmişte ve bugünde mücadelemiz kadınların emeği ile yükseliyor gelecek de kadınların olacak diyorum. Bu yolda bütün kadınlara, bütün mücadele arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Hep birlikte jin, jiyan, azadî! Hepimize kolay gelsin, başarılar diliyorum.”

Konferans daha sonra basına kapalı devam etti.