Hapsedilen Hakkari’de ‘huzur’ yalanı

Kayyum gaspları, OHAL uygulamaları, 15 günde bir yenilenen yasaklar, tüm Hakkari coğrafyasını adeta kapalı cezaevine çeviren Türk iktidarı, ‘huzur ve güven’ propagandası da yapıyor.

Tüm demokratik eylem ve etkinliklerin yasaklandığı, işsizliğin çok yüksek olduğu, esnafın kepenk kapattığı, iki insanın bir araya gelmesine bile devletin tahammül etmediği Hakkari’de "Hayat var, huzur var, hizmet var” söylemleri, tepkilere neden oluyor.

200 kilometrelik Van-Hakkari yolu ile Hakkari’nin Çukurca, Yüksekova, Şemdinli ve Derecik ilçeleri arasında onlarca arama noktası bulunuyor. Her arama noktasında yolcular saatlerce bekletiliyor.

Hakkari coğrafyasını adeta askeri kışlaya çeviren AKP-MHP iktidarı, Hakkari ve ilçelerinde yüzlerce yaylayı 'Özel Güvenlik Bölgesi' bahanesiyle köylülerin kullanımına kapatırken, "yasak" kapsamında olmayan yaylalara ise "özel izinle" gidilebiliyor. Kent merkezine 18 kilometre mesafede bulunan Berçelan Yaylası, 8 kilometre uzaklıktaki Merga Büte Yaylası ve 27 kilometre uzaklıkta bulunan Zoma Hecî Şefik Yaylası’na gitmek isteyen yaylacılardan özel izin belgesi isteniyor. Et, süt, yağ ve peynir almak için yaylalara gitmek isteyen halk da valilik, asker ve polisten izin almak zorunda.

HAKKARİ’NİN YÜZDE 80’İ 'YASAK'

Hakkari’nin yüzde 80’i “Özel Güvenlik Bölgesi” ilan edilerek, halkın çıkması yasaklanmış durumda. Yasak kapsamı dışında kalan yerlere ise “Özel Güvenlik Belgesi” alınarak gidilebiliyor. Hakkarililerin deyimiyle buralara çıkmak için “pasaport” gerekiyor. Devletin yayla ve köylerde uyguladığı baskılar, kent merkezlerinde de mevcut. Hakkari ve ilçe merkezlerinin yanı sıra bazı mahallelerde de kurulan barikatlar ve kazılan hendeklerle halkın araçlarıyla kendi mahallelerine ve evlerine gitmesi bile engelleniyor.

ADETA KAPALI CEZAEVİ

Özellikle devlet tarafından gasp edilen Hakkari, Yüksekova ve diğer belediye hizmet binaları adeta karakola çevrilerek, halkın bu alanlara girmesi engelleniyor. Hakkari kent merkezi, karanlığın çökmesiyle birlikte ıssızlaşıyor. İnsanlar, erken saatlerde evlerine kapanıyor.

HDP’li belediyeler döneminde Berçelan, Feraşîn yaylaları başta olmak üzere onlarca yayla ve bölgede şenlik, festival ve etkinlik düzenleniyordu. Kayyum gaspları, OHAL uygulamaları, 15 günde bir yenilenen yasaklar, tüm Hakkari coğrafyasını adeta kapalı cezaevine çevirdi.

Tüm demokratik eylem ve etkinliklerin yasaklandığı, işsizliğin çok yüksek olduğu, esnafın kepenk kapattığı, hatta iki insanın bir araya gelmesine bile devletin tahammül etmediği Hakkari’de "Hayat var, huzur var, hizmet var” tanıtım ve söylemleri tepkilere neden oluyor. Halk, "Madem kentimiz bu kadar özgürlüğün, huzurun olduğu bir yer, neden bu kadar çok arama noktası kurulmuş" diye soruyor.

DEVLETİN YALANININ FARKINDAYIZ

Yıllardır Hakkari kent merkezinde yaşayan bir esnaf, şunları söyledi: "Ben aylardır sabah erken saatlerinde iş yerimi açıyorum, akşam saatlerine kadar siftah yapmadan kapatıyorum. Bu durumun böyle devam etmesi halinde iş yerimi kapatmak zorunda kalacağım. Ekonomik kriz ve işsizlik insanlarda para bırakmadı. Durum bu haldeyken, her şeyin yolunda gibi göstermesi, kamuoyunu kandırmaktan başka bir şey değildir. Devlet Hakkari’de çok kirli bir politika uyguluyor. Biz Hakkarililer onları çok iyi tanıyoruz ve yalanlarının farkındayız.”

HAYATIMIZ TEHLİKEDE

AKP-MHP iktidarının 'yaylalarda piknik yapıldığı, kamp kurulduğu, koçerlerin hayvancılık için akın ettiği' yönündeki iddialarını yaylacılara sorduk. "Özel Güvenlik Belgesi” olan bir köylüye, kendisiyle birlikte yaylaya gelmek istediğimizi söylediğimizde ise "Bizimle yaylaya çıkmanız için 'Özel Güvenlik Belgesi' olması gerekiyor. Bu belgeniz olmadan yaylaya çıkmanız halinde, başınıza birçok şey gelebilir. Askerler devamlı yayla içine geliyor. Kimlik kontrolü ve izin belgesi istiyor. Bu belgenin sizde olmaması halinde gözaltına alınırsınız veya daha tehlikeli bir durumla karşılanırsınız" yanıtını aldık. Hakkarili köylü, şunları da söyledi: "Devletin bu söylemleri tamamen yalan. İnanın kendileri bile söylediklerine inanmıyor. Bugün kendi aile fertlerimizi bile yaylaya götüremiyoruz. Gece gündüz askerler içimizde. Yine gece gündüz tepemizde insansız hava araçları dolaşıyor. Böyle bir ortamda, ne şenlik, ne festival ne kamp ne de piknik yapılır. Bizim bile burada can güvenliğimiz yok. Geceleri, ateş bile yakamıyoruz. Devletin de korku içinde yaşadığı bu topraklarda, kendisi ve yandaşlarının rahat etmesi mümkün değildir.”