HPG Komutanı Rojhilat: Türk devleti gerillaya karşı savaşamıyor

Gerilla direnişini kıramayan Türk devletinin kimyasal silah kullandığına değinen HPG komutanlarından Sipan Rojhilat, "Türk ordusu çok korkak, gerillaya karşı savaşamıyor. Ortada ordu yok” dedi.

Stêrk TV'de yayınlanan özel programa katılan HPG komutanı Sipan Rojhilat, Türk devletinin devam eden saldırılarını ve gerilla direnişini değerlendirdi.

Türk ordusunun Garê’de yediği ağır darbelerden sonra 23 Nisan'da başlattığı işgal saldırıları ile durumu telafi etmek istediğini belirten Rojhilat, "Ama Türk devletinin hesapları tutmadı. 23 Nisan’dan bu yana Türk devleti umduğu hiçbir sonucu elde edemedi. Sebebi ne? Türk devleti gerillanın bu kadar direnebileceğini tahmin etmiyordu. Mam Reşo’da yürütülen direniş ve orada şehit düşen 7 arkadaş bize örnek oldu. Bu arkadaşlar bizim için öncü oldu, onların direnişi operasyonun gidişatını belirledi. Operasyonu nasıl kıracağımızı belirledi" dedi.

HPG komutanı Sipan Rojhilat ile yapılan söyleşi şöyle:

Üzerinde çok fazla saldırı olan ve buna karşı büyük bir direniş gösterilen alanlardan bir tanesi de Avaşîn’dir. İşgal operasyonun başlamasından bu yana savaş ve direniş hangi aşamada?

Türk devleti büyük bir işgal operasyonuna başladı. Türk devleti bu operasyonla beraber Medya Savunma Alanları’nı komple işgal etmek istiyor. Önceki süreçlerde kendi rolünü yerine getiren alanlardan bir tanesi de Avaşîn’dir. Geçen süreçlerde de Avaşîn bölgesi aktif bir bölge olarak biliniyor. Zorluğuyla da, iradesiyle de meşhurdur. Avaşîn’deki gerillalar sadece işgal operasyonunda değil, işgal operasyonun öncesinde de büyük zorluklarla karşılaşmaktadır. Zagros alanı, sarp bir alandır. Avaşîn’deki gerillalar eskiden bir eylem yapmak için, bazen günlerce yürümek zorundaydı. Günlerce süren yürüyüşten sonra hedeflerine varıp, hedefi imha edip geri dönüyordu. Bu tarz bir gerillacılık idi. Bu yüzden gerilladan ağır darbeler yiyen Türk devleti, Medya Savunma Alanlarındaki üç bölgede gerillanın sesini kısmak istedi.

Aynı zamanda Heftanîn’deki operasyonu devam edip, en son ise Xakurkê ve Garê'ye saldırdı. Garê’de yediği ağır darbelerden sonra, bu operasyonla telafi etmek istedi. Ama hesaplar tutmadı. 23 Nisan’dan bu yana 3 aydır operasyon devam ediyor. Türk devleti umduğu hiçbir sonucu elde edemedi. Sebebi ne? Türk devleti gerillanın bu kadar direnebileceğini tahmin etmiyordu. İşgal operasyonun başlangıcında tecrübesizlik vardı. Türk devleti karşısında tünel ve tim tarzında direnmek için tecrübesizlik vardı. Bazı eksiklikler çıktı. Ama aynı zamanda Mam Reşo’da yürütülen direniş ve orada şehit düşen 7 arkadaş bize örnek oldu. Bu arkadaşlar bizim için öncü oldu, onların direnişi operasyonun gidişatını belirledi. Operasyonu nasıl kıracağımızı belirledi.

Mam Reşo ve Şehit Serdar alanlarında yaşanan direniş, tünel savaşını eksiksiz bir biçimde yürütmemiz için bize tecrübe oldu. Werxelê ve Girê Sor alanlarında da savaş var. Düşman aylardır bizim bazı tünellerimizi ele geçirmek istiyor ama bunu başaramıyor. Böyle bir gerçeklik de var. Düşman gerilla karşısında darbe yiyor, bunu örneklendirebiliriz. Avaşîn’de yaşanan savaş, Türk devletinin hesaplarını dağıttı. Önceki senelerde de gerilla düşman karşısında yaptığı hamleleri şimdi de Avaşîn’in merkezinde Türk ordusuna karşı yapmakta. Nasıl oluyor bu? Mesela düşman tünellere yaklaşmak isterken, arkadaşlar düşmanı vuruyor ve tünellere yaklaşmasına izin vermiyor. Zaten düşman arkadaşların tüneline yaklaşma cesareti gösteremiyor.

GERİLLA BİR ADIM BİLE GERİ ATMADI

Çoğu zaman arkadaşlarımız basında da bahsediyor, düşman çok korkak bir tarzda arkadaşlarımıza yaklaşıyor. Türk devleti gerilladan korkmakta. Buna bir örnek vereyim, düşman bir yere geldi, arkadaşlar bin, bin beş yüz metreden Zagros’ta askerlere iki mermi sıktı, 15-20 asker vardı. Askerler silahlarını atarak kaçtı. 5 dakika sonra başka bir asker grubu gelerek, gizli bir şekilde o silahları alıp gittiler. Böyle bir orduya karşı savaşıyoruz. Düşman gideriz bir haftada her yeri temizleyip gerillayı bitiririz diyordu ama Türk devletinin bu hesapları tutmadı. Mam Reşo ve Şehit Serdar alanları başta olmak üzere, Avaşîn’in bütün bölgelerinde, Basya, Mam Reşo ve Mervanos’ta gerilla bir tane mevziisini bile bırakmamış.

Türk devleti ne yapıyor? Televizyonlarda ‘Kimsenin gireceğimize inanmadığı yerlere girdik’ diyor. Türk devleti bu alanlara girmemiş. Türk devleti tekniğiyle buralara girmiş. Sonra Türk devletinin tekniğinden bahsedebiliriz. Karşımızda nasıl bir ordu var? Bahsettikleri gibi bir ordu yok. Avaşîn’deki operasyonlar bize gösterdi ki Türk askerlerinin gerilla karşısında savaşacak gücü yok. Bunun örnekleri de var. Werxelê’deki tünellere girmek istediler, arkadaşlar görüntülerini alıp, onları vurdu. Bağırıyorlardı. Onları dinliyorduk. Türk askerleri ağlayarak kaçıyordu, panik halinde bağırıyorlardı. Böyle bir ordu nasıl savaşabilir? Sen 150 askerinle, bütün teçhizatlarınla savaş tünellerine girmek istiyorsun, arkadaşlar hafif silahlarla seni vuruyor ve bu kadar bağırıyorsun.

Sen uçaklarınla, keşiflerinle bütün teçhizatınla gerillayı vuruyorsun ama gerilla bir gün bile geri adım atmamış. Ama sen bir B7 ile mevzilerini bırakıp kaçıyorsun. Bu yüzden operasyon başladığı günden bu yana, Avaşîn’in bütün mevzilerinde direniş devam ediyor. Arkadaşların verdiği direniş, sıradan bir direniş değil. Gerçekten de Avaşîn’deki direniş, başarının örneğidir. Werxelê’de 40 gündür Türk devletine karşı direniş var. Her gün patlayıcı, TNT, kimyasal gazlarla tünellere yaklaşmak istiyorlar. Şimdiye kadar arkadaşlar bir adım bile geri atmamış. Tam tersi, arkadaşlar her gün onları vurmakta. Avaşîn’de başarılı direniş sürüyor.

Türk devleti operasyonu tekniğe dayalı bir savaşı sürdürüyor. Teknik kullanımı ve Türk devletinin savaşı hangi düzeyde?

Türk devleti sadece tekniğe dayanmıyor. Örneğin uçak ve keşif uçaklarıyla kendini korumaya alıyor. Savaş uçakları, keşif uçaklarını kullanıyor. Onlarca keşif uçağını alana yığmış durumda. Buna rağmen kendi askerlerini psikolojik olarak rahatlatamıyor. Her birliklerinde bir drone var. 24 saat boyunca droneleri hareket halinde. Bununla da yetinmeyip, köpekleri kullanıyorlar. Köpeklerle kendilerini korumaya çalışıyorlar. Gerilladan darbe almamak için araziye köpek getirmişler. Bununla da yetinmeyip kontra, korucu ve çeteler de kullanılıyor. 'Biz kahramanız, gerilla alanlarına giriyoruz' söylemlerinin aksine her yönlü kendini korumaya endekslemiş bir orduyla karşı karşıyayız.

Gerilla alanlarında gerilla gibi olsunlar. Hiç olmasa gerilla denginde olsunlar. Fakat öyle değil. Örneğin Avaşîn'de beş altı kişi var. Bir şey olduğunda savaş uçakları, Kobraları, drone, köpek, kontra, korucuları kullanıyorlar. Amaç nedir? Amaç 'kendini koruma altına almak'. Bu da yetmiyor. Çünkü bu askerlerin psikolojilerini rahatlatamıyor. Örneğin tünellerde teslim olun çağrısı yapılıyor. Kime teslim olunacak? Karşındaki ordu yıkılmış, korkak bir ordu. Bu orduya nasıl teslim olacaksın? Bu gerçeklik var. Yenilmiş bir ordu. ''Gelin teslim olun, suyumuz var'' çağrısını yapıyorlar. Gerillanın suyu çok. Tünellerdeki gerilla aç, susuz ve sahipsiz değil. Kendini çok önceden hazırlamış. Erzak hazırlığını da, cephane hazırlığını da, mevzi hazırlığını da yapmış. Kendi psikolojisini hazırlamış, tüm yöntemlerini belirlermiş.

Bir örnek vereyim. Arap Taburu'nda özel silahla Türk ordusu vuruluyor. Görüntüsü televizyonda da yayınlanmış olabilir. Görüntüde arkadaşlar Türk ordusuna roket atıyor. Bir grup asker darbe alıyor, bir grup asker kaçıyor, bir grup asker de ateş içinde kalıyor. Kaçan asker diğer askerlerin yardımına koşmuyor, ''kendimi kurtarayım, diğerlerinin canı cehenneme'' der gibi kaçıyor. Bir gün tünellere karşı gazları, kimyasalları kullandılar. Bazı arkadaşlarımız etkilendi. Etkilenmeyen arkadaşlar etkilenen arkadaşları kurtardılar. Arkadaşları kurtarmaya gidildiğinde her biri kendisinin değil diğer arkadaşlarının kurtarılmasını istiyor. Tüm arkadaşlar sağlıklı bir biçimde kurtuldu, çünkü arkadaşların kimyasal silahlara karşı da savaşacak yöntemleri var. İki örnek arasındaki fark net bir biçimde görünüyor. Bir taraf arkasına da bakmadan arkadaşını bırakıp kaçıyor. Arkadaşı ateş içinde yanıyor. Diğer taraf da tünellere karşı kimyasal silahlar kullanılıyor fakat kendinden çok arkadaşlarını düşünüyor. Arkadaşları için fedakarlık yapıyorlar.

SAVAŞ DEĞİL PROPAGANDA ORDUSU

Arkadaşların roketleri karşısında perişan olan, yıkılan, psikolojisi darmadağın olan bir orduyla karşı karşıyayız. Bunun örnekleri çok. Kilis’te bir roket atılıyor, bir mermi atılıyor gidip nereye değiyor, asker nereden kaçıyor? Oysa bizimki öyle değil. Arkadaşlara karşı onlarca kez bombardıman oluyor, bombalanan arkadaşlarımız hariç, diğerleri pozisyonlarını hiç değiştirmiyorlar. Savaş tünellerimize karşı keşif uçakları kullanılıyor, kimyasallar kullanılıyor, özel gazlar kullanılıyor, sınırsız patlayıcı kullanılıyor. Örneğin tekmillerde arkadaşlarımız indirme yapan Skorskilerin yarısının asker yerine patlayıcı indirdiği bilgisini veriyorlar. Tonlarca patlayıcı tünellerin etrafına yığıyorlar, arkadaşların tünellerini yıkıp içeri girmek istiyorlar.

Savaş ordusu olmayan bir orduyla karşı karşıyayız. Propaganda ordusudur. Hulusi Akar'a bakarsak ordusunun ne olduğu anlaşılır. Yani böyle bir tip ancak böyle bir ordu yaratabilir. Alanda bir grup arkadaşın üzerine gitmeden önce savaş uçakları, kobra ve keşif uçaklarıyla vurup sonradan arkadaşlarımızın üzerine gidiyorlar. Arkadaşlarımızın cenazelerinin üzerine bile gitmeye cesaret edemiyorlar. Önce bir şeyin olmadığını netleştirmeleri gerekiyor, sonradan oraya gidiyorlar. Kendini sadece savunmaya yönelik bir orduyla karşı karşıyayız. Aynı zamanda çok korkak. Şimdi arkadaşların elindeki teknik çok güçlü bir teknik değil. Fakat arkadaşlarımız o tekniği de profesyonel bir biçimde kullanıyorlar. Yani nerede askere nasıl darbe vuracağını biliyorlar. Askerler arkadaşların tekniğine karşı kendilerini korumaya alıyorlar. Asker göremiyorsun. Kendileri gizliyorlar.

Gerillanın bu operasyondaki direnişiyle diğer operasyonlardaki direnişi arasında ne far var?

Tünel savaşları sürecinde büyük tecrübeler edindi. Eğer bu tecrübeler uygulamaya sokulursa bu tünel savaşlarında büyük sonuçlar elde edeceğimize inanıyoruz. Çünkü Türk devletinin tekniği tünellerde işe yaramıyor. En çok kimyasal silah kullanılıyor ve dediğim gibi arkadaşlar buna karşı mücadele yöntemi bulmuş. Bunun yanında arkadaşlar Türk devletinin çembere almasını kıracak yöntemler geliştirmiş durumda. Bizler tünellerde oturup Türk devletinin gelmesini beklemedik. Onlar ne yapmışsa biz de alternatifini yarattık. Onlar gelişmiş teknolojiyi kullanıyor, arkadaşlarımızın elinde gelişmiş bir teknoloji olmasa da yaratıcı teknik ve yöntemlerle gelişmiş tekniğe karşı savaşıyorlar. Bu da Türk devletinin tıkanmasına neden oluyor.

Türk devletinin, ''gittim, yakaladım, imha edip geldim'' demesine müsaade etmiyor. Bu söylemeleri boşa çıkarılmış durumda. Gitmişsin ama ne yakalayabiliyorsun, ne de imha edebiliyorsun. Tersine, sen imha oluyorsun. Yani bu durum biraz daha sürerse ve gerilla da yavaş yavaş saldırı pozisyonuna geçse Türk ordusunun operasyonu boşa çıkarılmış olacak. Çünkü operasyon sürdükçe gerilla da tecrübe kazanıyor. Avaşîn'de yürüttüğümüz savaş şu an bu aşamada. Şimdi Türk devleti kimyasal madde kullanıyor. Tereddüt etmiyor. Türk ordusu çok korkak, bize karşı savaşamıyor. Şu ana kadar Avaşîn'de tek bir arkadaşımız Türk devletinin eliyle şehit düşmedi .Tüm arkadaşlar ya kimyasal silahlarla, ya da uçak saldırılarıyla şehit düştü.

Ortada ordu yok, sadece savaş uçakları, drone, keşif uçakları, kontra, köpek ve korucular var. Ordu böyle mi olur? Bugün ve dün arasındaki sAvaşîn farkı nedir? Artık yeraltında ve yerüstünde de profesyoneliz. Mam Reşo başlangıçtı. Şimdi yavaş yavaş Werxelê ve Girê Sor'da, yarın başka yerlerde Türk devletine karşı direnişimizle başarı getirme düzeyindeyiz. Şimdi bunun zemini var ve bu gerçekleşiyor. Eskiden Türk devleti 2-3 günde noktalarımıza ulaşabiliyordu. Fakat şimdi 45 gün 2 ay sürüyor ve belki de daha uzun bir zaman alacak. Tünellerde arkadaşlarımızın su, yemek, cephane sorunu yok. Türk ordusunun tünel yakınlarına gidip bağırmasına gerek yok. Çünkü gerilla iradesiyle çelik gibidir ve bu biçimde savaşıyor.

Türk devletinin bu operasyonu uzatıp başka yeri işgal etme ihtimali var mı?

Hareketimiz birçok defa Türk devletinin amacının Güney Kürdistan olduğunu açıkladı. Bu da Türk devletinin operasyonu uzatacağı anlamına geliyor. Erdoğan bu operasyonu kendisi için rant olarak kullanıyor. Bu herkes tarafından biliniyor. Siyasi bir rant olarak, seçimde kullanıp kendisini başarılı göstermek için bu operasyonları yapıyor. Türk devletinin operasyonları her yerde uzatılsa bile, gerillanın hazırlıkları tamdır. Gerilla karşı operasyon yapmak için de hazırdır. Sadece operasyona karşı savaşmak için değil, operasyon yapmak için de bütün güçlerimiz hazırlıklıdır. Bütün mevzilerimiz savaş için hazırdır. Şimdiye kadar yapılan direniş, özellikle de Zendûra direnişi bizim için iyi bir örnek oldu ve bu direnişi canı gönülden selamlıyoruz. Oradaki irade ve direniş bize aylarca zorlu bir direnişin yapılabileceğini gösterdi.

Gerçekten de Dimdim Kalesi direnişi gibidir. İnanıyorum ki arkadaşlarımızın direnişi Dimdim Kalesi’ndeki direnişten farklı değil. Savaşa daha girmemiş mevzilerimiz ise, savaş için aynı iradeyle hazırlıklıdır. Türk devleti kendisini bütün mevzilerde denemek istiyor ama böylelikle kendi ordusunu yorup güçten düşürecek. 23 Nisan’dan bu yana askerleri alanlara indirmiş, aktif bir şekilde kimyasal ve değişik gazlar kullanmakta. Ondan önce de tünellerimiz üzerinde büyük bir savaş vardı. Uçaklar her gün savaş tünellerini bombalamakta. Avaşîn, Zap, Çemço, Metîna ve diğer alanlarımız uçaklar tarafından bombalanmakta. Askerlerin yaptığı saldırı uçaklarınkinden fazla ve etkili değil. Kazan bombalarının etki etmediği yerlere B7 roketi ne yapabilir ki? Hiçbir etkisi yok. Kimyasal saldırıları artırmışlar. Dediğim gibi başlangıçta kimyasala karşı tecrübemiz yoktu, şimdi yavaş yavaş tecrübe kazanıyoruz. Bu yüzden başka alanlara gelseler bile, şimdiye kadarki tecrübelerimize göre, Türk devletinin yapacağı operasyonlar kırılacak.

Aynı zamanda ileriki zamanlarda gerilla imkanlarına göre karşı operasyon da yapabilir. Onlara birçok taraftan darbe vurabiliriz. Türk ordusu nasıl bir ordu? Gerçekten korkak bir ordudur. Ortalıkta serseriler gibi gezinmekteler, o ağaçlar altında uzanmaktalar. Kendilerine ‘Özel komando’ demekteler. Özel komandoları böyle ise, acaba sıradan askerleri nasıl. Türk devleti bu savaşı yürütmek için, bütün enerjisini harcamaktadır. Skorsky trafiğine bakınız, 24 saat geziyor. 50-60 asker bir tepedeyken bakıyorsun gece bazen 7,8 defa Skorsky gelmekte. Bana göre o Skorskyler erzak için geliyor. O alandaki askerlerin psikolojisi bozuk. Askerler direnecek bir durumda değiller. Bu yüzden kendi askerlerinin psikolojisini rahatlatmak için, zorla da olsa askerlerini orada tutuyor. Bunun onlarca örneği var. Mesela bir yere gitmeden önce, köpekleri gönderiyorlar. Dedektör kullanmaktalar. Bu da yetmezmiş gibi robot gönderiyorlar. Böyle bir ordu var. Sen çıkıp 2 mermi sıktığında da ortada bir ordu kalmıyor. Bana göre Avaşîn’deki işgal operasyonu şimdiden fiyasko bir haldedir. Eğer ileriki zamanlarda değişik hamleler yapmak isteseler, ancak ahlak dışı yöntemleri kullanabilirler. Neden? Çünkü askerlerini savaş tünellerine götürüp savaştıramıyor. Belki kimyasal kullanır, belki patlayıcıyı kullanır. Bunun dışında Türk devleti savaş tünellerimize karşı savaşamıyor. Bu net.

Savaş tünelleri bizim için tecrübe oldu. Bu yöntemlerle devam edersek, Türk devletini birçok açıdan yenebiliriz. Erdoğan, Soylu ve Akar için askerlerin ölümü önemli değil, onlar için siyasi itibar önemli. Zaten askerler ölünce de bunu açıklamıyorlar. Altyazılarda bizim bir askerimiz öldü dediklerini gördünüz mü hiç? Hayır. Onlarca askerleri ölmekte ama hepsini gizli tutmaktalar. Neden? Siyasi itibarları yerle bir olmasın diye. Yenildik demesinler diye. Böyle giderse Türk devleti başarılı bir sonuç elde edemeyecek. Hele değişik alanlara gelseler, oradaki mevzilerimiz daha da güçlüdür, orada büyük darbe yiyeceklerinden eminim. Gerilladaki irade hiçbir orduda yok. Gerilla kendisini değil, arkadaşlarını düşünüyor.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Baharda Serhat arkadaş Mam Reşo’ya gitmeden önce, onunla bir tartışma yürüttük. O da ısrarla Mam Reşo bölgesine, Govendê bölgesine gitmek, rolünü o hatta oynamak istiyordu. Büyük bir heyecan ve istekle gitti. Oraya varmasıyla işgal operasyonu başladı. Biz onunla konuştuğumuzda, ona dedik ki: ‘Serhat arkadaş sen kendin öneri yapmıştın ve büyük bir istekle gittin. Sen de, ‘Ben işgalci orduya büyük bir darbe vuracağım, işte işgalci ordu geldi’ diyordun. Yine, ‘ İyi oldu, ben yorulacağıma onlar yorulsun’ diye şaka yapıyordu. Sadece Serhat arkadaş değil, onunla birlikte kalan arkadaşların hepsi seçkindiler. Avaşîn’deki arkadaşların hepsi tecrübe sahibiydiler. Belki içlerinde en yeni olan Kamuran arkadaştı. Kamuran arkadaşın kendisi de, apayrı bir ruhla hareket ediyordu. İşgal operasyonu gerçekleştiğinde, ordaki arkadaşlar: ‘Neye mal olursa olsun düşmanı Mam Reşo’da yenilgiye uğratmamız gerekiyor’ diyorlardı.

Kanaatime göre, arkadaşlar şehit düştükten sonra düşman Mam Reşo’ya girdi, fakat kırılgan bir ruh haliyle oraya girdi. Çünkü oradaki arkadaşlar, son dakikaya kadar zafer ruhuyla hareket ettiler. Serhat arkadaş kendi isteğiyle, büyük bir umutla oraya gitti, hem kendi isteğini gerçekleştirdi, hem de herkese büyük bir umut kaynağı oldu. Aynı zaman Aris Farîs’te şehit düşen arkadaşlar, şikeftîn içinde düşmana karşı fedai eylem gerçekleştirdiler. Bu yüzden Avaşîn bölgesinde dolu dolu günler geçirdik. Orada edindiğimiz tecrübeler unutulmayacak, her zaman hatırlayacağız.