YPG Sözcüsü: Doğrudan karşılık veririz

YPG Sözcüsü Nûrî Mehmûd, olası Türk işgal saldırısında Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de olanların tekrarlanmayacağını belirterek, doğrudan karşılık verileceğini söyledi.

İşgal tehditlerinde bahsedilen kemerle demokrasi merkezlerinin hedef alındığının altını çizen YPG Sözcüsü Nûrî Mehmûd, “Demokrasi, hak ve Kürt fobisi olan Erdoğan, demokrasinin ve halkların birliğinin geliştiği yerlerin imhasını hedef alıyor. Böylece toplumun devrimden ve özgürlük umudundan vazgeçeceğini umuyor” dedi. 

YPG Sözcüsü Nûrî Mehmûd, Türk Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın işgal ettiği alanları genişleteceğine dair yeni saldırı tehdidiyle ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.

Sürekli saldırılar altında olan bölgeye dönük kapsamlı işgal için bir hareketlenme durumu var mı?

Şimdi öncelikle şüphesiz Erdoğan’ın bugün açıkça savurduğu tehditler yeni bir şey değildir. Açıkça ilan etse de etmese de hemen hemen her gün Şehba, Til Rifat, Serêkaniyê, Til Temir, Eyn Îsa ve M4 karayoluna dönük saldırılar sürüyor. Bölgeye dönük Türk saldırıları her zaman var. Bugün bunu ilan etmeyle birlikte saldırılarını daha da büyütmek istiyor. Şüphesiz AKP-MHP rejimi ve Erdoğan, Türk ordusu ile DAİŞ, El Kaide, Müslüman Kardeşler gibi grupların kalıntılarını kullanıyor. Hareketlenme ve toplanma durumları var. Rojava’ya saldırma çabaları var. Erdoğan bir süredir diplomatik alanda da medyada da bu saldırıları yapmanın çabası peşinde olduğunu zaten saklamıyor. Günlük olarak SİHA’larla Rojava genelinde vatandaşlarımızı ve üyelerimizi hedef alan saldırılar düzenliyor. Bu saldırılarda süreklilik var. Yeni ve daha büyük bir işgal saldırısı başlatma girişimleri var. Bunun için de hazırlıkları ve saldırıyı ilan etmeleri aynı süreçtedir. Erdoğan’ın savaş ilanını ciddi bir tehlike olarak görüyor ve buna göre ele alıyoruz.

17-22 Ekim 2019’da yapılan anlaşmanın ihlali ve karşılıklı sessizlik bu yaşananların neresinde?

Bu saldırıların tamamı Rusya-ABD-Uluslararası Koalisyon, biz ve Türkiye arasında yapılan anlaşmanın ihlalidir. Bu güçler, bu anlaşmanın garantör güçleridir. Til Temir, Eyn Îsa, M4 karayolu, Til Rifat, Şehba, Qamişlo, Dêrik ve Kobanê bölgelerine dönük top, tank, obüs, uçak ve çete saldırıları hiç durmadı. Tüm dünya, Erdoğan’ın talimatıyla hareket eden Türk ordusunun bu anlaşmayı çiğnediğini bilmelidir. Uluslararası güçler, ABD-Rusya garantörlüğünü yerine getirmelidir. Gerekirse Türkiye’ye ‘dur’ demelidir.

Türk devleti neden yeni bir işgal saldırısına girişmek istiyor, ne bekliyor ve böyle saldırının beraberinde getirdiği tehlikeler nedir?

Türkiye’nin saldırılarıyla beraber DAİŞ saldırıları gelişiyor. DAİŞ yeniden güçleniyor ve hareketliliğini artırıyor. Bunların hepsi öne çıktığında terör tehlikesi yeniden ortaya çıkıyor. Dünya bunu gözden geçirmelidir. AKP-MHP iktidarı ve Erdoğan’ın DAİŞ’le ilişkilerini gözden geçirmenin zamanı gelip geçiyor. Bu konuda binlerce delil ve ispat var. Hesekê’deki cezaevi saldırısı bunun örneğiydi. Şimdi Hol Kampı’nda DAİŞ’in yeniden saldırı yapma tehlikesi var. Bunlar birbiriyle bağlantılıdır. Tüm dünya bunu görmelidir.
Erdoğan’ın, aynı zamanda Irak’ta da saldırı halindedir. Tüm bunların sebepleri var. AKP-MHP rejimi, artık Türkiye içerisindeki çoklu sorunları örtbas etmek için savaşı seçiyor. Savaş dışında başka çözümleri yok. Türkiye’yi olağanüstü durumla yönetmek istiyor. Böylece Türkiye’de rejiminin karşıtlarını bastıracak. Türkiye halkları da bunu görmelidir. Demokrasinin, özgürlüğün, kültürel zenginliğin ve ahlakın düşmanıdır. Cihadist ve faşist yöntemle Türkiye’yi yönetmek istiyor. Sözde Türkiye’nin güvenliğine karşı tehlike var. Halbuki Kuzey-Doğu Suriye hiçbir zaman tehlike olmadı. Türkiye halkları bu gerçeği görmelidir. 

Saldırılar için belirlenen hedeflerde ABD-Rusya ve Şam hükümetine bağlı güçler de bulunuyor. Bu konuda görüşmeleriniz oldu mu?

Bilindiği gibi Suriye rejimi Rusya arabulucuğuyla bu bölgelerdedir. Rusya ve ABD, Serêkaniyê-Girê Spî savaşının ardından yapılan anlaşmanın garantörüdür. Şüphesiz onlarla görüşmeler oldu. Bu saldırılar konuşuluyor. Şimdiye kadar Türkiye’nin saldırılarına karşı net bir görüşün ortaya çıktığını söyleyemeyiz. Garantör güçler, görevlerini yerine getirmelidir. Erdoğan bir NATO ordusuyla bizim bölgelerimize ve Suriye içerisinde siyasi çözüm için çalışan gücümüze saldırıyor. Bu saldırılarla çözümü geriye itiyor.

Sınır hattı boyunca bir kemer oluşturmaktan söz ediliyor. Bunun detaylarına dair neler söyleyebilirsiniz?

Erdoğan’ın bahsettiği kemer esasta demokrasinin geliştiği yerlerdir. Devriminin geliştiği yerlerdir. Kürt bölgelerinden bahsediyor. Erdoğan’ın Kürt, demokrasi, bu bölgede gelişen insan hakları fobisi ortaya çıkıyor. Suriye içerisinde oluşan ve öncülük yapan yeni modeli imha etmek istiyor.
Bildiğiniz gibi Dêrik’ten Til Rifat ve Efrîn’e kadar Erdoğan’ın bahsettiği hat demokrasi sisteminin önce gerçekleştiği ve sonra Arap, Türkmen, Süryani, Çerkes ve Ermenlerin birlik olduğu yer. Bu bölgenin öncülüğü yapıldı. Emellerine ulaşmak için bunu imha etmek istiyor. Kürt bölgelerini ele geçirse toplumun devrimden vazgeçip özgürlük umutlarını bırakacağını düşünüyor. 

Olası işgal saldırılarına karşı sizin nasıl bir yanıtınız olacaktır?

Şüphesiz başta meşru savunma kurumları YPG-YPJ ve QSD olmak üzere Kuzey-Doğu Suriye’nin tüm kurumları önemli süreçten geçti. Özellikle Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî savaşlarından sonra kendini ve devrim kazanımlarını koruma noktasında nasıl karşılık verilebileceğine ilişkin tecrübe kazandı. Bugün tüm güç kendini örgütlemiştir. Buna göre de Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî gibi durumlar tekrar olmayacaktır. Saldırı olursa doğrudan bazı şeylerle karşılaşacaktır.

Topluma düşen görevler nelerdir?

Halkımız bu işgal tehditlerini ciddi ele almalı ve buna göre kendini örgütlemelidir. Halkımız bu düşmanın durmayacağının kanaatine varmalıdır. Özellikle AKP-MHP rejimi imkan buldukça saldıracaktır.