Şehit Yılmaz Botan'ın günlüğünden...

Yok sayıldığımız bir arenada en namerdane ahlaksız ve vicdansız çirkef uygulamalara maruz bırakıldık ama umudun ne kadar değerli olduğunu bildik ve namusu kutsal saydık. Bu yüzden hiç yılmadık. Bir 27 Kasım günü tekrar şaha kalkıp dizginleri boşalttık...

Rakit (durgun) bir günün sonunda 27 Kasım’a 3 gün kala dönüp bir geriye bakıp kampta geçirdiğimiz şu kısa 20 günün nasıl da göz açıp kapayıncaya değin geçtiğine şaşırıyorum. Günler dolu ve anlamlı geçtiğinde fark edilmiyor nasıl akıp gittiğini. Şu anda Kürdistan’ın en yüksek dağlarından birinde, soğuk, derin ve bir o kadar da karanlık bir mağarasında bu kısa ama içerikli yazıyı yazıyorum. Küçük fenerlerle aydınlatmaya çalıştığımız ve yoğun bir pratik ardından kışı, zor koşullarına rağmen geçirmek zorunda olduğumuz bu şkeftte (mağara) tamı tamına 6 ay kalmak mecburiyetindeyiz.

Evvelce tüm arkadaşların kendini 27 Kasım’a, yani PKK’nin kuruluş yıl dönümü kutlamalarına hazırladığını belirtmekle başlayayım. PKK 1978 yılında Amed’e bağlı Lice ilçesinin Fis köyünde Şehit Seyfettin Zoğurlu arkadaşın evinde yapılan bir toplantıda ilan edildi. 27 Kasım Kürt halkı için anlamlı bir gündür. PKK’yle beraber yeniden doğdu Kürt halkı, vücut buldu, ruh kazandı ve cana geldi. Kürt halkı varlığına kavuşup kurtuluşa koştu ve şimdi adım adım özgürlüğe yaklaşmakta olan PKK’nin 35. Yıl dönümü.

Bugün namına bütün arkadaşlarda bir coşku var. Radyodan takip ettiğimiz kadarıyla bu coşkuyu vicdan ve ahlak sahibi herkes paylaşmakta. Yok sayıldığımız bir arenada en namerdane ahlaksız ve vicdansız çirkef uygulamalara maruz bırakıldık ama umudun ne kadar değerli olduğunu bildik ve namusu kutsal saydık. Bu yüzden hiç yılmadık. Bir 27 Kasım günü tekrar şaha kalkıp dizginleri boşalttık ve şimdi maratonun bitim çizgisi bir nefes uzağımızda. Mutlaka birinci varacağız ve tüm illetleri geride bırakacağız.

Böylesi bir şkeftte günler nasıl yaşanılıp geçilir. Bu kesinlikle merak konusudur. 6 ay yerin altında. Soğuk ve karanlık bir şkeftte. Güneş yok, yeşillik yok ve sizden başka canlı bulunmuyor. Tek haber kaynağı ise gıcırtılı çeken radyolarımız. Anlatsan bunları bir yabancıya “insan işi değil” der elbette. Ama oluyor işte. Aşkla yaparsa insan, içkin bir fikirle sağlam bir inançla, sonsuz bir umutla ve cebelleşen, dağlaşan bir azimle gaip aleminde yapılmayacak imkânsız hiçbir şey yoktur.

Bu şkeftte 6 ay boyunca 30 arkadaş beraber yaşayacağız. Tabi bu zamanı paha biçilmez bir değerde görüyoruz. Bu zaman dilimi bize olağan üstü yoğunlaşma ve kendini eğitme imkânı sağlayacak. Bu zamanı gerçek ve anlamlı zaman yapabilmek için her an oluşum içerisinde olacağız. Kendimizi yeniden yeniden yaratacağız. Özgürlük mabedinde bir derviş misali derin bir iç savaşla kendimizde vicdan ve ahlak devrimini sağlayacağız. Yani bu kış sürecinde yoğun bir eğitimden geçip kendimizi değiştirecek, dönüştürecek ve yeniden yapılandıracağız. Tabi bu kendini bilmek ve aşmakla olacak elbette. Bu “üst insanın” tüm insanlığa bahşettiği hakikat yolunun haritası ile olacak. İlk etapta anlam ummanı Önderlik savunmalarını yudum yudum içip geçmişle yüzleşeceğiz. Eskimeyen eskilerden nasihatlanıp, geçmişin tüm derslerini tecrübe edeceğiz. Bu tecrübe yetkin birikimimiz olacak. Ve bu birikimi tüm yönleri ile şimdiye uyarlayıp geleceği büyük bir umutla güçlü ve bilinçli karşılayacağız.

Kısacası gelecek pratiğe yetkin ve anlam gücüne dayanarak fetih eden fedai bir ruhla katılmak için irademizi ve bilincimizi zorlayacağımız yoğun bir süreçten geçeceğiz. Buna olan inancımız sonsuzdur.

Zamanın her anına büyük başarılar sığdırıp zafere ulaşacağımız kesindir.