Cilo’da iz bırakmayı bildi

Almanya’da doğup büyüyen Fatma Yağmur, PKK ile erken yaşta tanıştı; Sakine Cansız (Sara) ile buluşması, aktifleştirdi. Cansız’ın şehadetinden sonra Kürdistan dağlarına gitti. Kısa süre kalıp şehit düştüğü Cilo’da iz bırakmayı bildi.

Kürdistan Özgürlük Mücadelesi'nin kahramanlarından biri de Tijda Ekecik’tir (Fatma Yağmur). Özgürlük arayışı onu Avrupa’dan Kürdistan dağlarına getirir. Kürdistan’ın asi dağları olan Zagrosların gerillası olur. Kısa ama dolu dolu yaşar gerillacılığı.

Dağların zorluklarında mücadeleyi beraber omuzlamak, yol arkadaşı olmak farklıdır. Yol arkadaşlarını anlatmak zor olsa da büyük gurur yaşatır insana. Cilo’da 13 Eylül 2016’da şehit düşen Ekecik’i, yol arkadaşı Gelhat Dıjwar anlattı:

“Heval Tijda ile 2016 baharında Cilo’da tanıştık. O süreçte Cilo’ya yeni düzenlemeler olmuştu, alana gruplar geldi. Gelen gruplardan bir kadın grubunun içerisinde Heval Tijda da vardı.

KÜRDİSTAN’A İLK GELİŞİYDİ

Cilo, iklim olarak sert bir yerdir, baharı da geç gelir. Grupların geldiği süreç Mayıs’tı. Bizim kaldığımız tepelerde çoğunlukla hala kar vardı. Genel olarak karın yavaş yavaş erimeye başladığı bir dönemdi. Arkadaşlar grupla birlikte 6-7 saatlik bir tırmanıştan sonra bizim bulunduğumuz alana geldi. Biz de iki arkadaşla onları karşılamaya gittik, orada şehit Helin de vardı. Gittiğimizde de arkadaşlar çok yorgun haldeydi. Çeşme’nin karşında, Azro alanında, arkadaşları karşıladık ve bizim kampımıza götürdük. Heval Tijda’nın düzenlemesi bizim kaldığımız yere yapıldı. Orada birlikte istikam çalışmasını yürütüyorduk. O süreçte düşman Cilo’ya yönelmeye başladı. Gelişen operasyona karşı hazırlıklarımızı yaptık. Pratik sürecinde Tijda’yla birlikte kaldık. O da bizim gibi şikeft ve alt yapı çalışmasında yer alıyordu. O süreçte birbirimizi yakından tanıma fırsatımız oldu. Almanya’dan katıldığını öğrendik. Almanya’da büyümüş, orada yetişmiş ve sonra da oradan gerilla saflarına katılmıştı. Heval Tijda’nın Kürdistan’a ilk gelişiydi.

HEP SONUÇ ALMA İDDİASINDAYDI

Katıldıktan sonra gençlik çalışmalarında bir süre kalır ve ardından ısrarla kendisini savaş cephelerine dayatır. İlk dikkatimizi çeken de bu yönüydü. Önce Avaşîn’e, oradan da Cilo’ya geçer. O dönem savaşın yoğunluğundan kaynaklı aktif olma isteği ön plana çıkıyordu. Askeri eğitim görmüştü, bu da savaş yoğunlaşması oluşturmuştu. Yoğunlaşması güçlü olan bir arkadaştı ve bu konuda hep sonuç alma iddiasındaydı. Hareket tarzını, savaş koşullarına göre yetkinleştiriyordu, fiziki olarak da güçlüydü. Dağlara olan tutkusu ve manevi gücü onu yaşamda güçlü kılıyordu. İlk başta doğal zorlanmaları hariç fiziki zorlanmaları ciddi anlamda yaşanmadı.”

TEK BKC ONA EMANETTİ

BKC silahını kullanmak için çok ısrar etti. Bu nedenle bizdeki tek BKC silahı Tijda’ya emanet edildi. Benim gördüğüm silahı omzuna attığında yoğun sevinç yaşayan bir arkadaştı. Bunun neşesini de sürekli yansıtırdı. Sorumluluğa karşı yaklaşımı çok hassastı. Mesela BKC silahı emanet edildikten sonra her gün mutlaka iki kere temizlerdi ve mekanizmasına hâkim olması için her gün birlikte silahı açıp kapatıyorduk. O silahın 150-200 mermisi vardı ve bunları sürekli yanında hazır çantasında taşıyordu, yani sürekli savaş pozisyonundaydı. Güçlü bir öncü özelliği vardı, erken komutanlaşabilecek potansiyelde olan bir arkadaştı. Bunu yaşamda da hep gösterirdi.

SIRADANLAŞMAYI ENGELLİYORDU

Yaşamda çok etkileyiciydi. Yaşama dürüst ve duyarlı katılırdı, maneviyatı yüksek ve yoldaşlık bağlılığı güçlü olan bir arkadaştı. Hep bir paylaşım içerisindeydi. Her şeyi sorardı, bu şekilde yaşamımıza hep renk katardı. Yaşamın sıradanlaşmasını engelliyordu. Mesela içimizde önceden çok dikkatimizi çekmeyen konuları tartışmaya koyuyordu ve bu şekilde biz de yeniden öğreniyorduk. Bu bir taş üzerine olabilir, doğada bir bitki üzerine olabilir, bir bulutun hareketliliği üzerine olabilir ya da yerlerin isimlerini soruyordu, yani her şeyi soruyordu. Bazı şeylerin cevabını biz de bilmiyorduk. Örneğin biz bazen bir çeşmenin ayrıntısını çok merak etmezdik, ‘işte herhangi bir çeşmedir, yol üstündedir’ derdik ama çeşmenin hikayesini bilmek isterdi; ilk hangi gerillalar gelmiş buralara, kimler geçmiş bu yollardan…

EN ZOR İŞLERE KOŞTURURDU

İlk dönemlerde fiziki zorlanmaları doğal olarak oluyordu ama bunu fazla yansıtmazdı. Emek boyutu onda gerçekten çok yüksekti, özellikle en zor işlerde öncülük etmekte ya da uzun vadeli aralıksız çalışmaktan asla geri kalmazdı. Bunun en önemli nedeni de ondaki muazzam anlam gücüydü. Bu aslında mücadeleyi anlama ve yaşamı yüceltme göstergesidir. O açıdan geniş bir yoğunlaşmaya sahipti.

HEP DİNLEMEK VE ÖĞRENMEK

Heval Tijda’nın bir özelliği de çabuk sosyalleşmesiydi. Arkadaşlarla ilişki tarzı hep dinlemek ve öğrenmek temelindeydi. Mesela bir arkadaşı, tecrübeleri için saatlerce dinlerdi ve soru sorardı. Bu özelliğinin baskın olması arayışlarının erken yaşta başlamasına yol açmıştı. Birbirimizi tanıma sürecinde anlatmıştı, küçük yaşta kendi merakıyla partiyi uzaktan takip etmiş ve kısa süre sonra Almanya’da arkadaşlarla ilişkilenmişti. Arkadaşların yaşamını daha yakından tanıdıkça artık kendisi de aktifleşmişti, çalışmalara katılma isteği ve partiyle bütünleşme isteği artmıştı. Heval Saralar’ın şehadetinden çok etkilenmişti. Katılmadan önce Heval Sara’yı görmüş, sohbet etmiş ve tartışmıştı. Bu da Heval Tijda’nın katılım kararını daha da güçlendirmişti. Heval Sara’nın şehadetinin ardından mücadeleye katılarak sahiplenme bilincine ulaşmıştı. Katılımı böyle gerçekleşmişti. Almanya gibi bir yerde katılım kararına ulaşması başlı başına büyük bir adımdı. Şehadetlere en doğru cevabı kendi cephesinde katılım kararıyla vermişti.

KISA SÜREDE CİLO’DA İZ BIRAKTI

Heval Tijda’nın şehadeti bizleri zorlasa da yaşamı, mücadelesi, coşkusu ve zorluklar karşısındaki yılmaz duruşuyla herkesin gönlünde ve beyninde büyük yer edindi. Cilo’da kalan hangi arkadaşa sorsanız, Tijda’dan bahseder. Cilo’da kısa süre kalmasına rağmen yaşamımızda gerçekten iz bırakan bir arkadaş oldu. Düşmanın o süreçte operasyonlarına karşı sonuna kadar savaşan ve hiçbir zaman tereddüt yaşamayan bir arkadaştı. Savaşın son anına kadar Kürdistani olma arayışını hep canlı tuttu. Doğaya ve gerillacılığa hep farklı ve daha derin bir gözle baktı. Bunun için andığımızda, o gençlik ruhunu kendimize esas alıp hayallerini yerine getirme sözünü yeniliyoruz.”