Alevi temsilciler: Zulme karşı direnenlerin yanındayız

Strasbourg’da 20. günündeki süresiz-dönüşümsüz açlık grevini ziyaret eden çok sayıda Türkiyeli ve Kürdistanlı Alevi kuruluşları temsilcileri ve Pirler, zulme karşı direnişte son çare olarak bedenlerini açlığa yatıranların yanında olduklarını vurguladı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecridi kırmak amacıyla Strasbourg’da başlatılan açlık grevinin 20’inci gününde DAB, FEDA ve Demokratik Alevi Kadın Hareketi yöneticileri ile Pirler Rıza Yağmur, İbrahim Kılavuz ve Veli Kaya da desteklerini sundular.

Burada yapılan konuşmalarda, zulme karşı direniş geleneğini sahiplenen Alevilerin Ortadoğu’nun kadim halkı Kürtlerin mücadelesinin yanında olduğunun altı çizilirken, halkların ve ortak mücadelesinin önemine vurgu yapıldı.

‘ZULME KARŞI DİRENİŞ VARSA YÜREĞİMİZ ORADA ATAR’

Eylemcileri ziyareti sırasında konuşan Devrimci Aleviler Birliği (DAB) Eşbaşkanı Veli Balaban, kendilerinin de zulme karşı direnişin yanında olacaklarının altını çizdi.

Balaban, “Zulüm varsa ve o zulme karşı bir yerde direniş varsa, bizim de yüreğimiz orada atar” derken, kendilerinin de saldırılara karşı direnen Kürt halkının yanında olduklarını vurguladı. “Sırf yerimizi, yönümüzü ve ait olduğumuz yeri göstermek için burada bulunmayı görev kabul ettik” diyen Balaban, Türkiye’de yaşanan zulme karşı direnişe ve bu direnişe karşı olan duyarlılıktan ötürü eylemcileri selamladıklarını söyledi.

“Bizim sesimiz ve bizim yüreğimiz oldunuz” diyen Veli Balaban, eylemcilerin davasını bulundukları alanlarda ve ilişkide oldukları birey ve kurumlara anlatmanın görevleri olduğunu da sözlerine ekledi.

DAB Yönetim Kurulu üyesi Pir İbrahim Kılavuz da, süresiz-dönüşümsüz açlık grevini desteklemek için Strasbourg’da idi. Pir Kılavuz, eylemcileri Ahmed Arif’in ‘Akşam erken iner Mahpushaneye’ şiirini okuyarak selamladı.

PİR RIZA YAĞMUR: HAKLARI GASP EDENLER TERÖRİSTTİR

Strasbourg’daki açlık grevini ziyaret eden Pir Rıza Yağmur da, uzun bir konuşma yaparak, özellikle hak mücadelesi ve hakları gasp için yürütülen savaşta yer alanların Alevilikte nasıl tanımlandığına yer verdi.

Pir Rıza Yağmur, şöyle konuştu: “Hakları için bir yarıştır. Bugün buradaki arkadaşlarımız, canlarımız oruçtalar. Nefisleriyle savaştalar. Hakları için bir duruş sergileyenler, ta yaratılışta Cenabı Hak’ka verdikleri sözde duranlardır. ‘Haktan ve haklıdan yana olmak’. Haklı olmak şu anlama gelir: ‘Sana ait olan dilin, kültürün, toprağın, vatanın eğer gasp edilmişse; işgal edilmişse ve sen de bütün yolları denemene rağmen bu haklarını almayı başaramamışsan, Hak için cenge girersin. O cengde şehadete ulaşırsan, şehit olursun. Sağ kalırsan tarihe ‘haklı’ olarak geçersin. Ama sana ait olan haklarını vermemek için gelip orada kirli bir savaşta ölenler, maalesef şehit olmaz. Bir taraf hak istiyor, öteki taraf da haklarını vermemek için gidiyor oraya. Şunu söylemek istiyorum: Bütün dinlerin kitaplarında yazar; Hakkı için mücadele edenler, şehit olurlar. Ama hakkı vermemek için gidenler, zalim olurlar.

Biz son 40 yıldır dünyanın gözü önünde, o coğrafyanın en kadim, en eski halkı olan, on binlerce yıla dayanan geçmişinde hiç kimsenin toprağında gözü olmayan, bütün direnişlerini kendi toprakları üzerinde sürdüren ve büyük bir bedeller ödeyerek sürdüren bir halkın üyeleri ve evlatlarıyız. Bu mücadelenin birinci derecede bedel ödeyenleri var, ikinci, üçüncü derecede ödeyenleri var. Karanlıkta kalan son 40-50 yıllık Ortadoğu tarihinde tek bir ışık var. Küçük bir ışık parçası olan, bu kadim halkın başlattığı Özgürlük Mücadelesi’dir. Ve bu mücadelesinin başı olan Sayın Öcalan ve onun dava arkadaşları: misafir olarak o coğrafyamıza davet ettiğimiz ve bugün de başta Türkiye devleti olmak üzere oralarda devlet kuran halklar her fırsatta ‘Kürtler kardeşimizdir’, ‘Kürt kardeşim’ diye bahseder. İnsan kardeşini, kardeşinin Önderi’ni zindana atar mı? İnsan kardeşinin dilini bilmez mi? Biz sizin dillerinizi öğrendik okullarımızda. Ama siz 100 yıllık cumhuriyette, 700 yıllık Osmanlı’da iki kelime Kürtçe öğrenemediniz. Ve bizim buna karşı savaşan çocuklarımız ‘terörist’ sayılıyor.

Ben bir din adamı olarak söylüyorum: Hakları için mücadele edenler ‘terörist’ olmaz. Hakları vermeyen, gasp edenler, ister devlet olsun, ister aşiret olsun, teröristtir. Hangi devlet olursa olsun, o teröristtir. Biz bu dava için kalkıp, hakları için şehadate ulaşanların şahsında Dar’a durduk. Cümle evliyalar şahit olsun: Gücü elinde bulundurup zulmedenlere lanet olsun. Güce teslim olmayıp da, itikat ve imanla davaya sarılanlara da aşk olsun ve selam olsun.”

BEDRANA YILDIRIM: SESLERİNİ DÜNYAYA DUYURMAK BİZİM GÖREVİMİZ

FEDA ve Demokratik Alevi Kadın Hareketi adına konuşan Bedrana Yıldırım ise, cezaevlerinde ve Avrupa’da devam eden açlık grevlerine dünyanın kör ve sağır kaldığı eleştirisini getirdi. Özellikle 59’uncu gününü geride bırakan Leyla Güven’in açlık grevi eyleminin kritik aşamaya ulaştığına dikkat çeken Yıldırım, Aleviler olarak mazlumların yanında yer almanın yanı sıra hem destekçi hem de aktif rol almak istediklerini vurguladı.

Tüm devrimci, demokrat kesimlerin sokağa çıkarak Leyla Güven başta olmak üzere eylemcilere destek vermeleri çağrısı yapan Yıldırım, “Leyla şu anda cezaevinde. Cezaevlerindekilere ses olunması gerektiğini düşünüyorum. Açlık grevi gerçekten zor bir durum ama cezaevi çok daha zor koşullarda. Hepimiz birer Leyla, cezaevindekiler, Hewler’dekiler veya Strasbourg’dakiler gibi belki açlık grevinde olmayabiliriz. Ama bir şekilde onların sesini bütün dünyaya duyurmak bizim görevimiz” diye konuştu.

FEDA EŞBAŞKANI VELİ KAYA: MAZLUM BİR HALKIN ÖNDERLİĞİ SUSTURULUYOR

Alevilerin zalime karşı her zaman bir duruş içerisinde olduklarını söyleyen Veli Kaya, “Hallacı Mansur’dan Seyid Nesimi’ye, Pir Sultan’a, Seyit Rızalara, Sakinelere kadar bedel ödemişlerdir. Bugün mazlum bir halkın Önderliği 3 yıldır hukuki olmayan bir şekilde susturuluyor; hakları gasp ediliyor. Yani bir tutuklunun bile hakları vardır. Ona rağmen görüştürülmüyor. Ne olduğunu da bilmiyoruz. Bu anlamda buna karşı bir duruş, eylemlilik var. Biz Aleviler ve FEDA olarak, tarihten günümüze kadar olan duruşumuzu bugün de sergiliyoruz ve haklının yanında olduğumuzu belirtiyoruz” diye konuştu.

ŞİYAR MUNZUR: EZİLEN HALKLAR VE İNANÇLAR DİRENİŞLERİN YANINDA OLMALI

Sanatçı Şiyar Munzur ise, açlık grevini desteklediklerini söylerken, eylemin bir mücadele yöntemi olarak kimsenin ilk seçeneği olmadığına dikkat çekti. Munzur, “Fakat tüm yollar kapandığında, insanlara zulümle katliam yaptığınızda ve insanlara direnişten başka yol bırakmadığınızda insanlar açlık grevlerine başvurabiliyorlar” diye ekledi.

Baskılara karşı özellikle cezaevlerindeki tutsakların atabilecekleri son adım olarak açlık grevinin kaldığına işaret eden Munzur, bu eylemleri destekleme ve arkalarında durmanın da bir insanlık görevi olduğunun altını çizdi. Munzur, ezilen tüm halklar ve inançların bu tür direnişlerin yanında olmaları çağrısı da yaptı.

DİLEK ÖCALAN: ÖRGÜTLÜLÜK FAŞİZMİN ZİNCİRLERİNİ KIRACAK

Alevi kurum temsilcilerine teşekkürlerini sunan HDP eski Milletvekili Dilek Öcalan, eylemlerinin aynı zamanda bütün inançlara, kültürlere ve halklara karşı yürütülen savaşın ve yozlaştırmanın önüne geçmek olduğunu vurguladı. Kürt Halk Önderi üzerindeki tecridin toplumun her kesimini etkilediğini söyleyen Öcalan, “Biz inanıyoruz ki, bu mücadeleyi halklar geliştirecektir. Herkes kendi çevresine ulaştığı müddetçe bu direniş örgütlenecektir. Leyla (Güven) arkadaşımız bu direnişi Amed zindanında başlattı. Bu direniş halkası büyüyor ve bütün dünyada bu direniş yankılanarak sürüyor” dedi.

Kendilerinin tasvip etmediği bir eylem tarzı olmamasına rağmen yozlaşmanın had safhaya ulaştığı bir noktada, vicdandlara seslenmek istediklerini söyleyen Öcalan, gelinen aşamada artık vazgeçilmez bir durumun açığa çıktığını belirtti. Seslerinin birçok alana yetiştiğini söyleyen Öcalan, “Biz bu çığlığı daha da büyütmek, daha da genişletmek ve bu örgütlülüğü daha da kalıcılaştırmak istiyoruz. Tabii ki bu hepimizle mümkündür. Bu tek kişiyle olmaz. Hepimizin örgütlülüğü bu faşizmin zincirlerini kıracak ve Önderliğimiz üzerindeki tecrit ortadan kalkacaktır” diye konuştu.