Sabah saatlerinde üç kentte yapılan baskınlara ilişkin yazılı bir açıklama yapan TJK-F, “Fransız Polisi, Paris (Drancy), Marsilya ve Draguignan’da Kürtlere yönelik eş zamanlı bir baskın düzenleyerek en az 12 yurtseveri gözaltına aldı. Bu baskınlarda Demokratik Kürt kurumların ve evlerin kapıları kırılıp faşizan yöntemlerle gözaltılar gerçekleştirildi” diye hatırlattı.

Açıklamada devamla şu ifadelere yer verildi: “Fransa'nın bu tavrını kınıyoruz. Erdoğan'ın Kürtler için kullandığı yöntemler bu kez Fransız hükümeti tarafından devreye sokulmuş emperyal güçler dün olduğu gibi bugün de Kürtleri çıkarları için kullanmaya yeltenmişlerdir. Kürt dostu görüntüsü veren Fransa'nın da aslında diğer ülkeler gibi çıkarı için Erdoğan'ın sözünden çıkmadığı görülmüştür. Fakat tüm dünya şunu iyi bilmelidir ki Kürtler haklıdır ve asla mücadelesinden vazgeçmeyecektir.

Bu baskılar bizi mücadelemizden geri adım attıramaz daha da güçlendirir. Başta kadınlar olmak üzere tüm halkımız bir olmalı, birlik olmalı ve hem bu haksız ve faşizan baskılara tepkisini ortaya koymalı hem de kurumlarına sahip çıkmalıdır.”

CDK-F: FRANSA’DA BİR DERİN DEVLET VAR

CDK-F, “Fransa devleti bünyesindeki karanlık güçler bir kez daha Fransa’daki Kürtlerin sırtından, değerli ittifakları Erdoğan ile pazarlık yaptı” diye tepki gösterdi.

Baskınların 2 Mart’ta Erdoğan ile Emmanuel Macron arasındaki videokonferans ardından gerçekleştiğini “not ettiklerini” belirten CDK-F, bu utanç verici gözaltı dalgasının Erdoğan ile ilişkiler konusunda Macron’un TV 5'te  “C dans l’air” programında röportajının yayınlanacağı güne denk gelmesinin de tesadüf olmadığına işaret etti.

Gözaltıların Kürtlere yönelik Türk devleti tarafından saldırıların tırmandığı bir dönemde yaşandığının altını çizen CDK-F, “Fransa Cumhurbaşkanı’nın da birçok kez dile getirdiği gibi, Fransa’da bir derin devlet var. Bu adaletsizlikler ve entrikalar tamamen bu lobiden kaynaklanıyor” dedi.

DREYFUS’A UYGULANANDAN FARKLI DEĞİL

CDK-F şöyle noktaladı: “Bugün Fransa'da Kürtlere yönelik tutuklamalar, aramalar, kriminalizasyon ve sindirme girişimleri, geçmişte Alfred Dreyfus'a uygulanan muameleden farklı değil.

Size söyleyecek tek bir sözümüz var: meşru mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz ve tarih, Dreyfus olayının adaletsizliğini hatırladığı gibi bu iğrenç adaletsizliği hatırlayacak.

Bu nedenle Cumhurbaşkanı’na bir kez daha seslenerek, onu özellikle 300 bin Kürt'ün yaşadığı Fransa'da doğru bir Kürt politikası geliştirmeye çağırıyoruz.

Sivil toplum kuruluşlarını ve siyasi partileri de Fransa'da Kürtlerin uğradığı bu adaletsizliğe tepki vermeye çağırıyoruz.”