Yeni bir mücadele dönemi

Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da baskın seçim yapıldı. Artık yeni bir mücadele sürecine girildi.

AKP-MHP iktidarı, tüm şartlarını belirlediği 24 Haziran seçimlerinde seçmen iradesini gasp edip HDP’yi baraj altında bırakarak rejimini kalıcılaştırmak için için her yolu denedi. Seçim sürecinde devlet olanaklarını tekeline alarak her türlü baskıyı uygulayan AKP-MHP iktidarı, seçim günü de hile, usulsüzlük, hırsızlık, devlet güçleri ve Urfa örneğindeki gibi silahlı çetelerini kullanmayı ihmal etmedi. Bütün bunlara rağmen HDP barajı aştı.

Erdoğan liderliğindeki AKP’nin yönettiği Türk devletinin 7 Haziran seçimlerini askıya alıp Kürtlere karşı yeniden savaş başlatmasıyla rotasını çizdiği strateji, 1 Kasım seçimleri, referandum, devlet içi tasfiye sonrası OHAL ve KHK rejimi eşliğinde anayasal ve yasal düzenlemelerle dünkü seçimlere kadar devam etti. Yedeğine MHP ve BBP’yi alarak bütün İslamcı-Türkçü devlet bileşenlerini Kürt düşmanlığıyla motive eden Erdoğan liderliğindeki AKP, işgallerle yayılan savaş ve savaşı besleyen ekonomideki büyük kriz öncesi baskın seçimle yeniden rıza üreterek hem iktidarının ömrünü uzatmak hem de Türk tipi dikta rejimini kalıcılaştırmak istedi.

AKP-MHP iktidarı, OHAL şartlarında baskın seçime giderken devletin bütün olanaklarını seferber etmenin yanı sıra seçim kanunuyla birlikte getirilen taşımalı, birleştirmeli ve seyyar sandık, mühürsüz oy, kolluğun sandık başına gelmesi gibi lehte değişiklikler yaptı. Anayasal ve yasal sorunların ötesinde fiili olarak hile ve hırsızlık için kolları sıvadı. Suruç'ta olduğu gibi cinayetlere başlayıp savaş tamtamları da çalarak ırkçılık üzerinden seçmen iradesini ipotek altına almaya çalıştı. Tüm devlet bileşenlerinin mutabık kaldığı HDP’nin baraj altında bırakılmasına yoğunlaştı. Seçim sürecinde HDP ve seçmeni terörize edildi; gözaltı, tutuklama, tehdit, baskı ve yasaklar son güne kadar devam etti.

İHD ve TİHV’in hazırladığı rapora göre seçime 48 saat kala HDP’ye 93 saldırı yapıldı, seçim sürecinde üyeleri işkence gören tek parti HDP oldu. 3 HDP’li katledildi, 49’u darp edilip yaralandı. 361 HDP’li gözaltına alındı, 13’ü tutuklandı. HDP’nin 17 miting ve gösterisi yasaklandı. YSK, valiliklerin başvurduğu 19 ilde 144 bin seçmenin oy kullanacağı sandıkları "güvenlik" bahanesiyle başka yerlere taşıdı. HDP’nin yüzde 70-80’nin üzerinde oy aldığı sandıklar, korucu ve işbirlikçi köylere konuldu. HDP’ye medya ambargosu uygulandı. AKP-MHP iktidarının seçim sürecindeki baskıları seçim saatine kadar devam etti.

İlk oylar kullanılıp oy verme işlemi devam ederken, seçim ihlali ve usulsüzlük haberleri gelmeye başladı. Seçim günü sergilenen zorbalık; hırsızlık, hile ve fiili blokajlarla durmayıp cinayetlerden dijital müdahalelere kadar geniş bir skalaya yayıldı. Oy sayımı ve seçim sonuçlarının duyurulması ehliyeti verilen YSK ve AA'nın, iktidarın birer aparatları olmaları, manipülasyonun dozajını ve maalesef etkilerini bir kez daha gösterdi.

HALK BARAJLARI YIKTI

İki sağ ittifakın dışında kalıp demokrasi güçleriyle ittifak halinde seçime giren HDP, yukarıda izah ettiğimiz konsepte rağmen barajı yıkıp geçti. Barajı aşması, tek başına büyük bir başarıdır. Karabasan gibi çöken AKP-MHP faşizmine karşı umudu diri tutma, pes etmeme ve kazanmanın mümkün olduğu inancını pekiştirdi. Bu devasa kara kütlede hatırı sayılır bir gedik açmadır. AKP-MHP'nin askeri zor ve onunla eş zamanlı Türkleştirme, işbirlikçilikle ucubeleştirme harekatına karşı Kuzey Kürdistan'ın ulusal şuur, toplumsal feraset, siyasi bilinç ve ahlaki konuşlanması, takdire şayandır. Mevcut sonuç, hiçbir dönemle kıyaslanmayacak kadar kıymetlidir.

24 HAZİRAN DÖNÜM NOKTASIDIR

Resmi olmayan verilere göre AKP-MHP ittifakı, HDP barajı aşıp en az 67 vekil çıkardığı halde Meclis'te çoğunluğu sağlıyor. İslamcı-Türkçü ittifakın adayı Erdoğan da Türk devletinin başında kalmaya devam ediyor. HDP'nin varlığıyla rahatsız etmesine rağmen bu iki sonuç, zorlu bir sürecin de başlangıcıdır. Öncellikle 25 milyonun üzerindeki oy, büyük bir orandır. Erdoğan liderliğinde vücut bulan tekçi, ırkçı, dinci, otoriter zihniyetin ciddi bir toplumsal çürümeye yol açtığı aşikardır. Irkçı hamaset, dinci istismar ve militarist böbürlenmenin, Türkiye toplumunda tahribata yol açtığı, insani ve ahlaki deformasyon yarattığı, artık saklanamaz.

Bu realite, önümüzdeki büyük felaketin de habercisidir. Bu açıdan 24 Haziran, hem Türk devleti ile tüm güçleri kendisinde toplayan liderliği hem de onun karşısında mücadele etmek zorunda kalan Kürt Siyasi Hareketi ve müttefikleri için dönüm noktasıdır.

Kürt düşmanlığına dayalı demokrasi düşmanı bu rejim, başladığı işgal saldırılarını bulunduğu alanlarda tahkim etmekle yetinmeyip yaymaya çalışacak. Kürt soykırımını tamamlamak için bütün olanaklarını seferber etmekle birlikte Türkiye toplumundan meşruiyet devşirmiş olmanın rahatlığıyla kural tanımazlığında sınırsızlığı zorlayacak. Faşizm artık devletin kendisidir ve hipnotize ettiği toplumuyla uzun yıllara dayanan çetin bir mücadelenin gerekçesidir.

HDP'nin açtığı gediği büyütmenin, Türk devletini 'ikna' etmenin tüm enstrümanlarını kullanmanın ötesi yok. Umutlu ama gerçekçi olmak, yeni mücadele dönemini bu diskur üzerinden yeniden kurgulamak acil görevdir.