Karayılan: Bu seçimler çok önemli

Karayılan: Bu seçimler çok önemli. AKP-MHP’ye verilecek her oy ‘Kürt katliamını onaylıyorum, Kürtleri vur ve öldür’ demektir. Kürtlerin AKP-MHP’ye verdiği her oy Kürt halkına sıkılan bir mermi olacaktır. Bunu böyle bilmek gerekir.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Stêrk TV’de yayınlanan özel bir programda Rosida Mardin’in sorularını cevapladı.

Karayılan, 2019 Newrozu, Türk devletinin mevcut durumu, Kürdistan Savunma Güçleri’nin gerçekleştirdiği Komuta Konseyi toplantısı, Şengal’deki provokasyondan Baxoz’da ilan edilen zafere kadar bir çok konuda açıklamalarda bulundu.

Murat Karayılan’ın değerlendirmelerinde şu hususlara dikkat çekti:

2019 NEWROZU KİTLESEL DİRENİŞLE KARŞILANDI

“2019 Newroz’unu diğer Newrozlardan ayıran farklı yanları var. Bu Newroz Önder APO üzerindeki tecride karşı Leyla Güven ve Nasır Yağız öncülüğünde başlatılan direnişle karşılandı. Zindandaki 7 bine yakın tutsağın eylemde olduğu bilgisi var. Ülke içinde ve dışındaki eylemcileri de sayarsak çok büyük bir katılım var. Newroz Bayramı halkımızın bu şekildeki kitlesel direnişiyle karşılandı. Bir de bu direniş sürecinin şehitleri oldu. Çağdaş Kawa Mazlum Doğan yoldaşın takipçisi olan Zülküf Gezen yoldaş eylemini gerçekleştirdi ve Newroz’u daha da anlamlılaştırdı. Çünkü Newroz gerçekten de direnişin, Kürt halkının iradeleşmesinin geliştiği bir aydır. Newroz her zaman bu temelde karşılanmıştır. Bu anlamda Zülküf yoldaşın eylemi Newroz direnişinin düzeyini daha da arttırmıştır.

TÜM HALKIMIZA BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM

Aldığımız son habere göre Uğur Şakar da şehadete ulaştı. Bilindiği gibi Uğur Şakar Önder APO üzerindeki tecridi protesto etmek için bedenini ateşe vermiş, sonrasında Almanya’daki bir hastaneye kaldırılmıştı. Bir aydır hastanede olan Uğur Şakar şehadete ulaştı. Uğur Şakar ve Zülküf Gezen şahsında tüm Newroz şehitlerini ve Kürdistan devrim şehitlerini saygıyla anıyorum. Uğur Şakar ve Zülküf Gezen’in ailelerine başsağlığı diliyorum. Halkımız bu şehadetlerin onlar için nasıl bir anlama sahip olduğunun bilincindedir, bu temelde tüm halkımıza da başsağlığı diliyorum. Newroz coşku ve sevincin paylaşıldığı bir bayramdır da. Ama Musul’da bir felaket yaşandı. Bir gemi ile gidip Newroz’u kutlamak isteyen insanlar batan gemide can verdi, 100’ün üzerinde insan yaşamını yitirdi. Ailelerinin üzüntüsünü paylaşıyor, yakınlarını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diliyor, Irak halkına ve Güney Kürdistan halkına başsağlığı diliyorum.

BU NEWROZ FAŞİZME TARİHİ CEVAPTIR

Newroz tarihimizde çok anlamlı ve önemli bir gündür. Bu yıl ki Newroz bir başka anlama sahipti. Son 4 yıldır halkımız büyük bir baskı, faşizm ve siyasi soykırım altındadır. Her gün tutuklama, gözaltı, baskı ve şiddet var. On binleri bulan insanımız tutuklanarak zindanlarda rehin olarak tutulmaktadır. AKP-MHP rejimi Türkiye ve Kürdistan halkı üzerinde faşist, diktatöryal bir sistem yürütmektedir. Bununla amaçlanan halka diz çöktürmek, toplumu tümüyle sessiz hale getirip, haklarına ve davasına sahip çıkamaz hale getirmektir. Tüm faşist uygulamaların temel amacı buydu. Son zamanlarda bu faşizm dalgası daha da yükseltildi. Psikolojik savaşla birlikte yürütülen askeri operasyonlar, yürütülen şiddet, yapılan tutuklamalar, yıkılan şehirler, göçertilen insanlar neticesinde halkımızın geri adım atacağını, haklı davasından vazgeçeceğini sandılar. Ama bu yılki Newroz tüm bu uygulamalara karşı gerekli ve tarihi cevaplar verdi.

HER YERDE TECRİDE KARŞI TAVIR KONULDU

Bu Newroz’un taşıdığı anlam ve verdiği önemli mesajlar var. Birincisi; halkımız tüm Newroz alanlarında Önder APO üzerindeki tecride karşı tutumunu açıkça ortaya koydu. Zülküf Gezen şahsında, Leyla Güven’in mesajında halkımızın ortaya koyduğu tutum ve verdiği mesaj Newroz’da açıkça dile geldi. Kuzey Kürdistan’da 30’a yakın bölgede Newroz kitlesel olarak kutlandı. Bu yılki Newroz’a gösterilen ilgi ve yoğun katılım önceki yıllardan daha fazlaydı. Bu yıl Kürdistan’ın tüm parçalarında Newroz kitlesel olarak karşılandı. Özellikle Efrîn halkımız Şehba’da, Güney Kürdistan’da, Doğu Kürdistan’da ve her yerde Newroz’u bir başka şekilde kutladı. Bu da göstermektedir ki halkımızdaki ulusal birlik ruhu daha fazla ön plana çıkmıştır. Ulusal birliğin yarattığı sıcaklık, özgürlük mücadelesi toplumumuzun her yanını sarmıştır. Kuzey Kürdistan’da Amed, Van başta olmak üzere her yerde büyük bir düzeyde gözle görülür hale gelmiş, tüm halkımızın tecride karşı tutum sahibi olduğu gösterilmiş, Önder APO üzerindeki tecridin demokrasi, özgürlük ve halkların geleceğine tecrit olduğu dile getirilmiştir.

SOYKIRIM SİYASETİ YENİLDİ

İkincisi; halkımız zulüm karşısında boyun eğmeyeceğini açıkça göstermiştir. AKP-MHP’nin şimdiye kadar yürüttüğü şiddet, yaptığı kötülükler ve gerçekleştirdiği katliamlar sonuçsuz kalmıştır. AKP-MHP’nin zulüm, soykırım ve toplumu teslim alma siyaseti yenilmiştir. Newroz meydanları bunu açıkça göstermiştir. Halkımız düşmanın tüm saldırganlık ve zulmüne yiğitçe göğüs germiştir. Hiç kimse geri adım atmamış, tam tersine tutum alıp direniş sergilemiştir. Halkımızın bu cesaretli duruşunu Newroz’da gördük.

HALKIMIZ ZULME BOYUN EĞMEZ

Üçüncüsü; şimdiye kadar ki en kalabalık ve görkemli Newroz 2013 yılındaki Newroz’du. Bu yıl ki Newroz’da aynı katılım ve heybetle kutlandı. 2013 Newroz’u barış içindi. Bilindiği gibi 2013 Newroz’unda Önder APO'nun manifestosu ilan edildi. Gerçek ve adil bir barışın gerçekleşmesi için halkımız barış ve çözümden yana olduğunu göstererek Newroz’a büyük katılım sağladı. Ama ondan sonra AKP-MHP rejimi bu süreci bozdu ve son 4 yıldır sömürgeci rejimle halkımız arasında kıyasıya bir savaş sürmektedir. Böylesi bir savaş sürecinden sonra bu yılki Newroz’u kutladık. Halkımız aynen 2013 yılındaki Newroz’u karşıladığı gibi, bu Newroz’a da aynı görkemle ve kalabalık bir şekilde katıldı. Böylelikle Önder APO’nun, Leyla Güven’in, Zülküf Gezen’in sergilediği direnişin arkasında olduğunu, bu direniş yanında saf tuttuğunu gösterdi. Neden halkımız bir Newroz’da barışın yanında yer alırken, bir başka Newroz’da direniş safında yer almaktadır? Çünkü halkımız onurunun, kimliğinin ve değerlerinin takipçisidir de ondan. İmkân ve koşullar müsait olursa halkımız barışçıldır. Ama eğer barış mümkün değilse halkımız zulme boyun eğmez ve direnişçidir. 2019 Newroz’undan çıkarılacak sonuç budur.

NEWROZ ULUSAL BİRLİKTEKİ ISRARIN GÖSTERGESİDİR

Dördüncü olarak; bu Newroz’da ulusal birlik istemi çok öndeydi. Bilindiği üzere Kuzey Kürdistan’daki Kürt partileri HDP ile seçimler için bir ittifaka gitti. Bu ittifak bir başlangıçtır. Aynı zamanda Kürdistan’ın dört parçasındaki tüm güç ve örgütler için de ulusal birliğin kurulmasına dair verdiği bir mesajdır. Herkes için örnek kabilindedir. Ulusal birlik ruhuyla Kürdistan’ın dört parçasında Newroz alanlarına çıkmak ulusal birlikteki ve özgür Kürdistan’daki ısrarın göstergesidir. Bunun yanında diğer uluslarla demokratik ulus paradigması temelinde kardeşlikteki ısrardır. Rojava’da, Kuzey-Doğu Suriye’de, Türkiye metropollerinde, Kürdistan’da kutlanan Newrozlara Kürt halkının dostları ve Arap, Asuri, Süryani, Türk ve daha birçok halktan insanlar katıldılar. Demokrasi, özgürlük ve halkların kardeşliğinin halklar tarafından ne kadar çok istendiği bir kez daha görülmüş oldu.

HALKIMIZI NEWROZ’DA SERGİLEDİĞİ TUTUMDAN DOLAYI SELAMLIYORUM

Bu yılki Newroz’un önemli mesajları vardı. Halkımız yoğun bir katılım sergiledi. Değerli halkımızın sergilediği katılımdan ve duruşundan dolayı halkımızı selamlıyor, tekrardan Newrozlarını kutluyor, bu fedakar tutumlarından dolayı onları takdir ediyor, kutluyorum. Kürdistan halkı ne kadar özgürlükçü olduğunu, her şart ve koşul altında davasına ve onuruna sahip çıkacağını herkese bir kez daha göstermiştir. Halkımızın bu tutumu açlık grevi direnişçileri şahsında da görülmektedir. Aynı zamanda açlık grevi direnişinin ve ‘Tecridi kıralım, faşizmi yıkalım, Kürdistan’ı özgürleştirelim’ hamlesinin yarattığı etkiyi göstermektedir. Halkımızın ve dostlarının Newroz’da sergilediği yoğun katılımla bu hamle daha da yaygınlaşıp büyümüştür. Bundan sonra Newroz ateşiyle harlanan özgürlük, demokrasi yanlısı ve tecrit karşıtı hamlenin daha da büyüyeceğine inanıyoruz.

BU SEÇİMLER ÇOK ÖNEMLİ

Bu seçimler önemlidir. Çünkü AKP-MHP rejimi bu seçimleri kendileri için çok önemli görmekte ve bu seçimi tamamen Kürt halk karşıtlığı temelinde yürütmektedirler. Sanki tüm Kürt halkı onlara düşman olup seçime giriyormuş ve onlar da buna karşı kesin başarmak zorundaymış gibi davranıyorlar. Hatta iki gün önce Erdoğan ‘oy verin ki Şengal ile Kandil’i mezar haline getireyim’ dedi. Yani açıkça ‘bana oy verin, ölümleri arttırayım. Savaşıyoruz, siz de oylarınızla bana katılın’ demektedir. Sanki yerel bir seçime değil de tüm Kürt halkına karşı savaşa gidiyormuş gibi konuşuyor. Böyle bir üslup ve tarzla sürdürülen bir seçim kampanyası var.

SEÇİMLER İÇİN GECE GÜNDÜZ ÇALIŞILMALI

Buna karşı halkımız neler yapabilir? AKP-MHP faşizminin hakikatini tanıyan, anlayan halkımız zaten oyunu kime vereceğin bilmektedir. Düşmanın bu gerçeğini anlayan yurtsever halkımız sadece oy vermekle yetinmemeli, seçime bir hafta kalmışken gece gündüz çalışmalıdır. Yurtsever insanlarımız dostlarına, akrabalarına, tanıdıklarına gitmeli ve herkesi ikna etmelidir ki hiç kimse AKP-MHP’nin katliamlarına ve pisliğine ortak olmasın. Kürt olsun, Arap olsun, Türk olsun hiç kimse sömürgecilerin zulüm ve katliamına ortak olmamalıdır. Çünkü bunlar açıkça ‘kan dökeceğiz, siz de gelin buna ortak olun’ demektedirler. Kürt halkını sadece Kuzey Kürdistan’da değil, Kürdistan’ın tüm parçalarında ve hatta Ortadoğu bölgesinde ortadan kaldırıp, kazanımlarını elinden almak için kılıcını çekmiş ve bunun için herkesten oy isteyen pişkin bir rejimle karşı karşıyayız. Bu hakikati anlayan herkes diğerlerine de anlatmalı, bu temelde çalışmalıdır.

AKP TÜMDEN MHP OLDU

Her ne gerekçeyle olursa olsun şimdiye kadar AKP’ye oy veren herkes tarihin bu önemli aşamasında şöyle bir durup düşünmelidir. AKP-MHP’nin bu kan dökücülüğüne niçin ortak olsunlar? Her şeyden önce şunu belirtelim: Artık ortada AKP diye bir şey yoktur. AKP’yi kuran Abdullah Gül vb. birçok kişi AKP dışındadırlar ve AKP’yi yeniden kurma arayışındadırlar. Çünkü AKP şimdi MHP haline geldi ve MHP oldu. MHP’nin zihniyetini pratikleştirmektedir. MHP demek ırkçılık demektir. Yani Kürt karşıtıdır, Kürt düşmanıdır, Kürt halkının kanını içmek isteyenlerdir. Şimdi AKP MHP olmuş durumdadır. Zaten Erdoğan ‘bu birliktelik pazara kadar değil, mezara kadardır’ demektedir. Bunu bizzat kendi ağızlarından itiraf etmektedirler.

AKP/MHP’YE VERİLEN HER OY KÜRT KATLİAMINI ONAYLAMAKTIR

Mütedeyyin, vicdan sahibi dindar insanlarımız bu noktada durup düşünmeliler. Kürt halkının katliamına ortak olmamalılar. Şeyh Said isyanı sırasında Said-i Nursi’nin müridi olan bir Türk subayı Said-i Nursi’nin yanına gelerek isyan karşısında ne yapması gerektiğini sorar. O da ‘elin Kürt halkının kanına karışmasın, günahtır’ cevabını verir. Her dindar insanımız elinin Kürt halkının kanına bulaşmasına müsaade etmemelidir. AKP-MHP’ye Kürdistan’da verilen her oy Kürdistan'da yürütülen şiddet ve insanlık dışı uygulamaların onaylanması anlamına gelecektir. Bugün Şırnak’ta, Colemerg’de, Amed’de ve her yerde AKP-MHP’ye verilecek her oy ‘Kürt katliamını onaylıyorum, Kürtleri vur ve öldür’ demektir, böyle bir anlam taşımaktadır. Kürtlerin AKP-MHP’ye verdiği her oy Kürt halkına sıkılan bir mermi olacaktır. Bunu böyle bilmek gerekir. Çünkü o kadar politize olmuş bir seçimle karşı karşıyayız.

AKP-MHP’YE OY VERMEK SUÇTUR, GÜNAHTIR

Bu seçimlerde sadece bir belediye başkanı seçilmeyecektir, Kürdün varlığı ve yokluğu gündemdedir. Şimdiye kadar her ne sebeple olursa olsun AKP’ye oy veren Kürtler artık oy vermemelidir. Eğer başka bir partiye oy vermeye gönülleri el vermiyorsa, o zaman sandıklara gitmemelidir. Çünkü AKP-MHP’ye oy vermek günahtır. Halkımız üzerinde bir zulüm siyaseti var ve AKP-MHP bu zulmü daha derinleştirip kökümüzü kazımak için açıkça oy istemektedir. Bunlar kök kazımaktan bahsederken PKK’den bahsetmiyor, halktan yani Kürt halkından bahsetmektedir. Efrîn’e bakıp anlamak lazım. Efrîn’de PKK mi vardı? Efrîn’e girip etnik temizlik yapıyorlar. Orada bir tek Kürdü bırakmadılar, evlerine, mallarına, mülklerine ve namuslarına el koydular. Ne kadar Kürt kadını kaçırıldı ne kadar zulüm yapıldı? Herkes AKP-MHP rejiminin gerçekte ne olduğunu Efrîn’deki uygulamalara bakıp görmelidir. Cizre’de, Sur’da, Şırnak’ta, Nusaybin’de, Gever’de nasıl Kürt düşmanı oldukları görüldü. Haydi oralar için terör vs. diyerek gerekçe uydurdu. Peki Efrîn’deki halkımızın tümü mü terördür? Efrîn’in tümünü önüne koyup süpürdü. Bunlar açıkça Kürt düşmanıdır. Birazcık onuru, namusu olan birisi bu pisliğe bulaşmamalı, bu suçu işlememelidir. Çünkü böylesi bir süreçte AKP’ye, dolayısıyla MHP’ye oy vermek suçtur. İslami hukuka ve yurtseverlik değerlerine göre de suçtur. Hiç kimse suçlu pozisyona düşmemelidir. Şimdiye kadar AKP’li olanlar artık bundan vazgeçmelidir. Bu seçimlerde AKP’ye oy vermemekle belki AKP’yi tümden yıkmazsınız ama ona ‘dur’ demiş olursunuz. Eğer Kürdistan’da AKP’ye oy vermezseniz, ‘Kürdistan’da yaptıklarını kabul etmiyoruz’ demiş olursunuz. Bu yüzden insanlarımız bu hakikati görmeli, üzerine düşünmeli ve ona göre ellerini vicdanlarına koyup onurlu bir şekilde oylarını kullanmalılar.

HİLELERİ YETMEDİ, HALKI TEHDİT EDİYORLAR

Türk devlet yetkilileri, komutanları, polisi ve MİT’inin açıkça halkımızı tehdit etmekte olduğunu duyuyoruz. O kadar hile yaptıkları yetmedi, şimdi de böylesi şeylere başvuruyorlar. Örneğin şimdi Şırnak’a dışarıdan polis, asker adı altında 7.000 oy getirmişler. Açıkça yaptıkları bir seçim sahtekarlığıdır. Halkımızı da Şırnak’tan göçerterek Şırnak dışına çıkarmışlar. Adil olan, adalet duygusuna sahip olan biri buna karşı sessiz kalmamalıdır. Resmen talancılıkla halkımızın belediyesini elinden almak istemektedir.  Türlü türlü şekillerde yalanlar söylemekteler. Özellikle de bizim hakkımızda her türlü karalamayı yapmaktalar. Bir de insanları çağırıp tehdit ediyorlar.

HİÇ KİMSE YOLUNU ŞAŞIRMAMALI

Bazıları da bu tehditler karşısında saf değiştirmiş durumda. Eskiden yurtseverlik saflarında olan, yanımıza bile gidip gelen insanlar oldu, sözüm ona malını mülkünü korumak adına AKP’nin yanında yer alıyorlar. Böylesi yanlış tavırların içerisine giriyorlar. Ama bu yanlışlığı yapmamalılar, yollarını şaşırmamalılar. AKP-MHP’liler ve yetkilileri her gün meydanlara çıkıp, mikrofonlara konuşup sanki bizi bitirmişler, sonumuz gelmiş, sadece 700 kişi kalmışız, kökümüzü kazıyacaklarmış gibi söylemler kullanıyorlar. Bunlar ham hayaldir. Bunu söyleyenler bu işte bir tecrübesi olmayan çocuk sayılacak kişilerdir. Bizim o kadar tecrübemiz var. Eğer gerçekler sizin dediğiniz gibiyse niye ikide bir ‘beka sorunumuz var’ deyip duruyor ve tüm ekonominizi savaşa yatırıyorsunuz? Demek ki gerçekler sizin dediğiniz gibi değildir.

KÜRDİSTAN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ HER ZAMANKİNDEN DAHA GÜÇLÜDÜR

Kürdistan artık özgür olacaktır. Hiç kimse yanılgılara düşmemelidir. Kürdistan özgürlük mücadelesi her zamankinden daha güçlüdür. Psikolojik savaşın bir neticesi olarak düşmanın kendisini bu kadar abartmasına aldanarak saf değiştirilmemelidir. Bu nedenle uyarıyorum. Şırnak’ta bu kadar zulüm yapan, katliam gerçekleştiren, yıkımı yapanlar şimdi de gelip belediyesini mi gasp edecek? Her kim ki buna vesile olursa suçlusu odur. Hiç kimse AKP-MHP’nin bu talancılığına, gaspçılığına vesile olmamalı, suç işlememelidir. Biz sömürgeci T.C. devletiyle savaşıyoruz, hiç kimse araya girmemelidir. Hiçbir Kürdün biz ile devlet arasına girmesini istemiyoruz. Biz bu devletle savaşıyoruz ve bu devleti bu topraklardan söküp atacağız. Eskiden atalarımız yol yordam bilmiyorlardı, ancak dağlara çıkıp savaşıyorlardı. Siyasetleri, ideolojileri, savaş taktikleri yoktu ve bu yüzden yeniliyorlardı. Ama şimdi bizi yenemezler. Çünkü Önderliğimiz vardır, fikir ve ideolojimiz vardır, felsefemiz, siyasetimiz, diplomasimiz ve en önemlisi de askeri bilincimiz ve gücümüz vardır. Onlar bizi yenemezler. Belki onlar kısa süreli şekilde teknik vb. şeylerle gelişme kaydedebilirler ama hiç kimse buna bakıp aldanmamalıdır. Kürdistan özgürlük mücadelesi bugün her zamankinden daha fazla başarıya yakındır. Herkes bu mücadeleye katılmalı, işgalcilere gereken cevabı verip Kürtlerden bir tek oy alamayacaklarını seçimlerde göstermelidir. Her Kürt’ten ve demokrattan istenen budur. Çünkü bu istemimiz aynı zamanda Türkiye demokrasisi ve Türkiye’nin geleceği içindir. Türkiye’nin birliği ve selameti için bu gereklidir ve bu faşizm dalgasına dur demelidir. Çünkü faşist şoven dalga pervasızca saldırmakta, birlikte yaşamanın zeminini ortadan kaldırmaktadır. Türkiyeli demokrat ve yurtsever insanlar bu gerçeği görmeli, AKP-MHP karşısında tutum sahibi olmalıdır.

HER ŞEYİYLE YENİLENMİŞ BİR GERİLLAYI YARATIYORUZ

Dört yıllık savaş süreci ardından derin bir yoğunlaşma yaşandı. Bu yoğunlaşmanın bir sonucu olarak Kürdistan Savunma Güçleri Komuta Konseyi toplantısı gerçekleştirildi. Son yılların en dolu dolu geçen, çözüm üreten ve bu temelde önemli kararlar alan toplantısıydı diyebiliriz. Toplantımız kuşkusuz 2019 yılı planlamasını da geniş bir şekilde yaptı. Bu bizim için önemlidir. Komuta Konseyi toplantısının aldığı kararlar Kürdistan özgürlük mücadelesinin başarısı için güçlü bir zemin olacaktır. Bizler Newroz’u Komuta Konseyi toplantısının bu önemli kararlarıyla karşılıyoruz. Bu temelde alınan en önemli karar yeniden yapılanma projesinin onaylanmasıydı. Dönemin tekniğine, istihbaratına cevap olacak yeni, zeki, derinlikli, kararlı ve profesyonel gerillanın yaratılması kararıdır. Teknolojinin çok gelişkin olduğu bir dönemden geçiyoruz. Her şeyde bir yenilenme ve değişim var. Biz de bu çerçevede gerillada köklü bir yeniliği gerçekleştirmek istiyoruz.

Önder APO savunmalarıyla demokratik modernite paradigmasını geliştirdi. Bu aynı zamanda demokratik modernite gerillasının çerçevesini de barındırıyordu. Ama bunu tanımlamakta ve içini doldurmakta gecikme yaşandı. Demokratik modernite gerillasının yaratılmasına dönük yoğunlaşma ve arayışlar vardı. İşte bahsettiğimiz Komuta Konseyi toplantımız bu arayış ve yoğunlaşmayı zirvesel düzeyde tartışıp onayladı. Kürdistan özgürlük gerillasını bundan sonra yeni bir gerilladır. Sistemi, yapılanması, savaş, eylem, üslenme, ilişkilenme, hareket tarzı ve her şeyiyle yenilenmiş bir gerilla yaratıyoruz. Bu değişimi sadece Kuzey Kürdistan’da HPG için öngörmüyoruz. Bugünkü gelişkin teknoloji ve istihbarata dayalı savaş karşısında başarı kazanmak isteyen herkes için, en başta da tüm Kürdistan Savunma Güçleri için geçerlidir. Eğer doğru anlar ve kendileri için kabul ederlerse pêşmerge için de geçerlidir. Hatta devlet orduları için bile geçerlidir. Böylesine kapsamlı ve önemli bir değişimdir.

Bu değişim süreci sadece bu toplantıyla karar altına alınmadı. Zaten bir süreden beridir pratikte başlattığımız ve yaşadığımız bir süreçtir. Dökülen kanlar pahasına ulaştığımız sonuçları ifade etmektedir. Halkımızla paylaşmak istiyoruz, çünkü halkımıza sorumluluklarımız var. Önder APO'nun perspektifleri ve şehitlerimizin kanları neticesinde böylesi bir sonuca ulaştık. İnanıyoruz ki ulaştığımız bu sonuçlar bizi başarıya, zafere götürecektir. Yeni gerilla kendisiyle birlikte zaferi getirecektir. Eski, klasik gerilla alışkanlıklarımızdan dolayı gelişen hareket tarzımız düşmana ucuz zaferler kazandıran sonuçlara yol açmakta. Özgürlük gerillası karşısında aslında bir hiç olan ve yenilgiyi yaşayan Türk ordusu yaptığı kimi teknik yeniliklere gitti ama gerillamız olduğu gibi kaldı. Şimdi düşman buna dayanarak başarabilecekmiş gibi bir havaya girmekte. Düşman başarılı olamaz ama öyle olacağını sanmaktadır. Neden? Çünkü hareket tarzımızda, duruşumuzda yetmezlikler var.

İKİ TÜRLÜ DÜŞMANIMIZ VAR

Bizim iki türlü düşmanımız var. Birinci düşmanımız; kendi alışkanlıklarımız ve yetersizliklerimizdir. Toplumumuz da bu gerçeği kendisi için esas alabilir. Bizim öncelikli düşmanımız kendi zayıflıklarımızdır, alışkanlıklarımızdır. İkinci düşmanımız ise ülkemiz üzerinde soykırım siyaseti yürüten sömürgecilerdir. Eğer birinci düşmanı yenmezsek ikincisini de yenemeyiz. Bu anlamda toplantımızın geliştirdiği eleştiri-özeleştiriyle içimizdeki düşman olan yetersizlikleri, klasik alışkanlıkları ortadan kaldırma hususunda büyük bir kararlaşmaya ulaşmıştır.

DOĞAN YOLDAŞ GERÇEK BİR EGİD’Dİ

“Yaşanan kayıplarımız oluyor. Örneğin Doğan Dıdêri yoldaş komutasında bir grup arkadaşımızın şehadetini yeni ilan ettik. Esasen bu arkadaşlarımız 2017 yılının sonbaharında şehit düştüler. Şehit düştüklerini aslında biliyorduk. Ama şehit düştüklerini bir türlü kabul edemiyorduk. Şimdiki gibi üzerinde konuşmaya hazır değildik. Bir asker ve yoldaş olarak zorumuza gidiyordu. Hani diyorlar ya, Kürdistan’da Egidler, aslanlar varmış. Biz de Doğan Dıdêri yoldaşı 26 yıldır tanıyan bir arkadaşı olarak yakinen şahidiz ki, hakikaten de o bir aslandı. Tüm cenk meydanlarında yiğitçe çarpışan bir aslandı. Düşman yakınına bile yaklaşamazdı. Tüm Kürdistan gençleri, Botan halkı ve tüm Dıdêri aşireti bu yiğitle gurur duymalıdır. Çünkü o gerçekten de bir aslan olduğunu onlarca kez savaş meydanlarında çarpışarak ispat eden bir yiğitti. 1994 yılında Türk ordusu Cudi’ye 50 bin asker ile operasyon yaptı. Ama yine de Doğan arkadaşa ve yoldaşlarına bir şey yapamadılar. Fakat arkadaşlar yeraltında üslenme halinde iken düşmanın alçakça attığı bir roketle o ve 7 arkadaşı hemen orada şehit düştüler. Diğer 6 arkadaş ise farklı bir yerde aynı şekilde şehit düştüler. Düşman bile bu kadar kolay kayıp verdireceğini tahmin etmemiş olabilir.

ARTIK DÜŞMANA UCUZ ZAFERLER SUNMAYACAĞIZ

Bizim eksikliklerimiz düşmana ucuz zaferler bahşettiğinden düşman kolayca sonuç alıyor. Artık bunu düşmanın elinden almak istiyoruz. Atakan Mahir yoldaşın, Delal Amed yoldaşın, kahraman bir militan olan Dersim Komutanı Çetin Siverek yoldaşın, Kürdistan’da saflık, dürüstlük ve yurtseverliğin timsali olan Zeki Şengali yoldaşın şehadeti de teknikle ve kalleşlik sonucu gelişen şehadetlerdi. Biraz tedbir olsa, profesyonel yol-yöntemler kullanılsa böyle olmaz. Ama bizler Kürdüz, biraz da safız, kendimize göreyiz ve alışkanlıklarımıza sıkı sıkıya bağlıyız. Bu nedenle her biri savaşta dev gibi birer kahraman olan, düşmanın 30 yıllık savaşta semtinden bile geçemediği, duruşuyla düşmanın gözünde bir kılçık olan böylesi insanlar bir anlık gafletin, klasik bir alışkanlığın sonucu olarak şehit düştüler. Biz artık bunun önünü almak istiyoruz. Bizler şehitlerin anısını yaşatmak için yaşıyoruz. Kendimizi yaşamak, kendimize bir şeyler yapmak için değil, bu halkın birer evladı olarak bu halka verdiğimiz sözü gerçekleştirmek ve kahraman şehitlerin anılarını bu topraklarda yaşatmak için varız. Şehitlere karşı sadece borçlu değiliz. Aynı zamanda onların emir erleriyiz.

HALKIMIZ FEDAİ RUHA SAHİP

Komuta Konseyi toplantımız bu çerçevede bir derinlik ve düzey kazandı, bu temelde önemli kararlar aldı. Daha bir şey yapmamışken bazı şeyleri söylemek, beklenti oluşturmak istemiyorum. Fakat diyebilirim ki, madem Efrîn oldu o zaman ikinci bir Efrîn asla olmamalı. Çünkü Efrîn yetersizlikler sonucu böyle oldu. Eğer o yetmezlikler olmasaydı böyle olmazdı. Şimdi düşman Efrîn’den cesaret aldı ve diğer yerleri de alırım diyor. Hele bir gelsin, eğer yeni tarz doğru icra edilirse dünyanın kaç bucak olduğunu kendisine gösteririz. Bunu yapabilir miyiz? Elbette ki yapabiliriz, bu güç ve kudrete sahibiz. Sahip olduğumuz fedai ruh Zülküfler, Uğurlar, Leylalar, Nasırlar şahsında somut olarak görülmektedir. Bu halkın ne kadar çok fedaisi olduğunu biliyor ve görüyoruz. Önder APO zihniyet ve ideolojisi temelinde Kürt gençliğinde fedailik ruhu ve düzeyi yaratılmıştır. Sadece parti kadrolarında değil, tüm Kürt toplumunda fedai ruh kazanılmıştır. Bu ruh başarma ve zafere gitme imkanını yaratmaktadır. Bu zaferi nasıl elde edeceğimiz, siyaset, diplomasi, örgütsel ve askeri açıdan hakkını nasıl vereceğimiz hususunda toplantımız önemli bir anlama sahipti. Güçlü ve tarihi bir hamleye temel olacağı inancındayız.

İRAN İLE ORTAK OPERASYON HABERİ TC’NİN YALANI

Türk devlet yetkilileri İran ile birlikte güçlerimize dönük ortak operasyon gerçekleştirdiklerini belirttiler. Ama şimdiye kadar herhangi bir yerde güçlerimize dönük böyle bir operasyon yapıldığı bilgisini almış değiliz. Tüm güçlerimizde gerekli iletişim cihazları mevcuttur ve eğer bir durum olursa haber verme imkanları vardır. Fakat şimdiye değin bize ulaşan bir bilgi yoktur. Bir de bahsettikleri yerlerde şimdi kar vardır. Bahsettikleri gibi bir operasyonun olduğunu doğrulayacak herhangi bir bilgi yoktur. Büyük ihtimalle Türk devletinin ardı sıra gelmeyen yalanlarından biridir. Bunların bir bakanı var, ismini zikretmeye lüzum yok, sürekli abuk sabuk şeyler söylüyor. Ama en son Erdoğan’ın kendisi de ‘elhamdulillah İran ile ortak operasyon başlattık’ dedi. İran İslam Cumhuriyeti gibi tecrübe sahibi bir devletin AKP-MHP rejiminin tuzağına düşüp oyununa geleceğini zannetmem. AKP-MHP faşizmi içeride ve dışarıda açıkça Kürt düşmanlığı yapmaktadır. Bu temelde İran’ı kendilerine ortak yapmak arzusundalar. İran’ın da Kürt sorunu olduğu doğrudur ama T.C.’nin oyununa gelip ortaklaşacağını zannetmem. Çünkü bunlar açıkça Kürt düşmanlığı ve karşıtlığı yapmaktalar. Böylesi ırkçı bir zihniyetle hareket etmektedirler. Belki de İran’ı böylesi bir oyuna getirerek zayıflatma gibi bir amaçları vardır. Şu anda İran bir ambargo ve kuşatma altındadır. Birçok el İran’ı karıştırma peşindedir. İran içinde bazı farklı gelişmelerin olması için böylesi bir oyun peşinde olabilirler. İran’ın askeri yetkililerinden biri açıklama yaparak böyle bir şey olmadığını belirtti. Bir ihtimal İran’daki bazı kesimler onlarla görüşüp bu temelde tartışmış olabilirler. Kesin bir şey söyleyemeyiz ama bize yansıyan böyle bir şey yoktur. Muhtemelen yalan propagandalarından biridir.

MASAÜSTÜ SENARYO VE YALANLARDAN İBARET

Seçim sürecinde oldukları için her gün kalkıp oturup ‘PKK’yi bitirdik, bitireceğiz’ diyorlar. Her söylemlerinde bunu dile getiriyorlar. Mesela şimdi Amed eyaletinde Arıcak tarafında bir eylem olmuş, onlar da diyor ki ‘sadece bir askerimiz yaralandı.’ Kalkıp ta Arıcak’a kadar giden gerilla sadece bir asker mi yaralar? Anlaşıldığı kadarıyla daha etkili ve geniş çaplı bir eylemdir. Ama Türk devleti gerilla eylemlerini önemsizleştirmekte, küçük göstermekte ve gizlemeye çalışmaktadır. Kürdistan'da çetin bir savaş var ama bu savaşı inkar edip, sanki sürekli kendileri bize darbe vuruyormuş, operasyon yapıp bizi kovalıyormuş gibi bir algı yaratmak istemektedir. Yalan propagandaları bu eksendedir. ‘Ey Kürt milleti, bakın İran da bizimle birlik oldu, PKK’nin sonunu getireceğiz, PKK’den umudunuzu kesin, hepiniz bize muhtaçsınız’ algısını yaratmak için böylesi yalanlara kolaylıkla başvurabilirler. Zaten söyledikleri birçok şey de gerçek yaşamda karşılığı olmayan, masaüstünde hazırlanan yalanlardan ve senaryolardan ibarettir. İran ile birlikte ortak operasyon yapma iddiası da bunlardan biri olabilir.

ŞENGAL’DE PKK YOK

Şengal üzerinde oynanan kimi oyunlar olduğunu görüyoruz. Her şeyden önce şunu belirtmek istiyorum: Biz PKK olarak Şengal’de yokuz. Doğrudur, zamanında gittik ve müdahale ettik. Êzidî halkımızın ne zaman ihtiyacı olursa bir kez daha halkımızın yanında oluruz. Halkımızı Kürdistan’ın hiçbir yerinde yalnız bırakmayız. Özellikle de Êzidî halkını yalnız bırakmayız. Bu, bizim esaslı kararlarımızdan biridir, Önder APO’nun bize talimatıdır. Şengal’e gidip görevimizi yaptık. Sonrasında resmi güçlerimizi çektik. O süreçte Şengal gençleri bize katıldı, savaş tecrübesi edindiler ve sonra kendileri YBŞ gücünü oluşturdular. Biz oradan çekildikten sonra YBŞ orada giderek büyüdü ve gelişti. Sayıları binleri geçmiş ve artık bir güç haline gelmiş durumdadır. Hepsi de Irak vatandaşıdır. Türk devleti hepsinin PKK’li olduğunu söylüyor, bazı Kürt medya organları da öyle olduğunu iddia ediyor. Ama bunların hiçbiri doğru değildir. Bunlar Êzidî Kürt halkının bir irade haline gelmesini, özel bir savunma güçlerinin olmasını istemiyor. Oysa bizim PKK olarak orada hiçbir gücümüz yoktur. Orada sadece Êzidîlerin kendi evlatlarından oluşan kendi savunma gücü vardır.

ŞENGAL’İ PROVOKE ETMEK İSTİYORLAR

Duyduğumuz kadarıyla birileri Şengal’de bir provokasyon şeklinde karışıklıklar yaratarak, YBŞ ile Irak ordusu arasında bir çatışma yaratmak istemişler. İki kez küçük çatışmalar yaşanmış ama sonra bir araya gelerek bu meseleyi çözmüşler. Bizim dışımızda cereyan eden olaylardır ama duyduğumuz kadarıyla Irak ordusu ile YBŞ arasında herhangi bir çatışmanın olmadığıdır. Kimileri bazı karışıklıklar yaratmak istemiş ve bu da her iki taraf açısından anlaşılmış, meselenin üzerine eğilerek çözüme kavuşturulmuş durumda. Herhalde birileri karıştırmak istediği için yaşanan sınırlı iki temas durumunu bu kadar gündemleştirip haber haline getirdiler.

DAİŞ’İN NEWROZ'DA BİTMESİ ANLAMLIDIR

“2019 Newroz’unda DAİŞ’in devlet projesinin bitişinin ilan edilmesi çok anlamlı bir şeydir. DAİŞ’e karşı savaş öyle sıradan bir savaş değildir. 7 yıldır Rojava’da, 5 yıldır Güney Kürdistan da dahil Daişe karşı sürdürülen bir savaş var. Uzunlu soluklu bir mücadele sonunda verilen bir savaş oldu. YPG, YPJ ve QSD’nin DAİŞ’e karşı verdiği savaş sadece Rojava özgürlük mücadelesi ve Arap halkı için verilmiş bir savaş değildir. Tüm dünya halkları için verilmiş bir savaştır. Çünkü DAİŞ tüm dünya halklarını tehdit eden bir bela konumundaydı. Kürt ve Arap halkı üzerinde bir tehlikeydi ama tüm dünya için ciddi bir tehlikeydi. Bu nedenle DAİŞ’e karşı kazanılmış olan zafer tüm dünya için önemli bir başarıdır.

DAİŞ ZAFERİ ŞEHİTLER SAYESİNDE KAZANILDI

Bu vesileyle tüm QSD, YPG, YPJ savaşçılarını bu zaferlerinden dolayı kutluyorum. Bu zafer şehitler sayesinde kazanıldı. Bildiğim kadarıyla 8 bin civarında şehidi vardır. Bu az bir sayı değildir. İster El Nusra olsun, ister DAİŞ olsun tüm çetelere karşı sergilenen direnişlerde verilen şehitleri anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Onlar Kürdistan şehitleridir. Kürdistan özgürlük mücadelesinde ve Ortadoğu demokrasi mücadelesinde hep yaşayacaklardır. Kürt, Arap, Asur, Süryan halklarının kardeşliği temelinde anılarının hep yaşayacağı inancındayız. Bizler de bu kahraman şehitlere verdiğimiz sözün gereklerini yerine getireceğiz.

ŞENGAL VE KOBANÊ’NİN İNTİKAMI ALINDI

Bu zafer kan ve emekle yaratıldı. 8 bin civarında şehidi vardır. En son Baxoz’da zirveye ulaşan başarı yeni bir dönem başlatıyor. Her şeyden önce bu zafer Şengal ve Kobanê şehitlerinin intikamının alındığını göstermektedir. Kerkük’ten Efrîn’e kadar bu alçaklar eliyle, El Nusra ve DAİŞ terörüyle gerçekleştirilen tüm katliamların intikamı alındı. Bu zafer kendisiyle birlikte yeni bir sürecin gelişme zeminini yaratacaktır. Artık yeni bir döneme giriliyor. Bundan sonra mücadele nasıl yürüyecek, çözüm nasıl gelişecek konusunda tartışmalar olacaktır. Özellikle Önder APO’nun fikirlerinin temelini oluşturduğu demokratik ulus perspektifiyle Kuzey-Doğu Suriye’de geliştirilen halkların birlikteliği hem demokratik bir Suriye için hem de tüm bölge için önemli bir örnek durumundadır.

ERDOĞAN İKTİDARDA OLDUKÇA DAİŞ BİTMEZ

Hiç kimse DAİŞ’in tümden bittiğini sanmamalı. DAİŞ’in devlet projesi yenildi ve çöktü. Baxoz’da netleşen DAİŞ’in yerüstünde hâkim olduğu bir alan kalmadı. Ama tüm dünya iyi bilmeli ki: Katar emiri tahtında oldukça, Tayip Erdoğan Türkiye’de iktidar olup diktatörlüğünü sürdürdükçe DAİŞ bitmez. Çünkü bunlar DAİŞ’i koruyorlar. Cerablus’taki çeteler nerededir? Bab’daki teröristler nereye gitti? Şu anda QSD’nin elinden kurtulan çeteler hemen yönlerini Türkiye’ye vermektedir. Çünkü Erdoğan onları alıp besleyerek Sultan Murad, Nurettin Zengi vb. isimler altında yeniden piyasaya sürüp silahlandırmaktadır. Bir maşa olarak kullanmaktadır. El Nusra, DAİŞ’in kardeşi değil mi? El Nusra Erdoğan’ın yanında değil mi? Esasen tüm dünya bunların gerçeğini iyi biliyor. Bunu en iyi bilenlerden biri de sayın Putin’dir. Ama yine de Erdoğan’a yardım ediyorlar. Bu durumun insanlığa ne kadar hizmet edeceği tartışmalıdır.

KÜRTLER ÜZERİNE DÜŞENİ YAPTI, SIRA ONLARDA

Biz Kürt halkı olarak, DAİŞ’e karşı mücadele yürüten güçler olarak insanlığa karşı olan sorumluluğumuzu DAİŞ’i yenerek yerine getirdik. Şimdi bu devletler de üzerlerine düşeni yapmalıdır. DAİŞ’in Şengal’de yaptığı katliam ve soykırımın hesabı nasıl sorulacak? Kim soracak? Çeteleri destekleyen, arkasında duran kimlerdi? Bunun için bir mahkeme açılacak mı? Açılacak olan bir mahkemede Şengal’de binlerce insanımızın şehit edilmesini, daha fazlasının esir edilmesini, halen birçoğunun nerede olduğunun bilinememesini netleştirip hesabını sorabilecek mi? Arap halkından, aşiretlerinden yüzlerce insanı katlettiler. Bunun hesabını kim soracak? Bugünkü dünyadan istenen budur. Ama maalesef bugün dünyada belirleyici olan çıkarlardır. Kapitalist modernite dünyasında herkes kendi çıkarına bakıp, yapılanlara göz yumuyor. Ama yapılan katliam ve soykırımlar saklanamaz, nereye kadar gizleyecekler?

QSD ZAFERİ YENİ BİR SÜRECİ BAŞLATIYOR

Bu nedenle QSD’nin zaferi yeni bir süreci başlatıyor ve önemlidir. Ciddi bir tehlike atlatıldı. Ama hiç kimse kendisini kandırmamalı. Perde arkası aralanmaz ve gerçekler açığa çıkartılmazsa DAİŞ ne zaman fırsat bulursa kendisini örgütlemeye çalışacaktır. Bir de DAİŞ’in ideolojik bir temeli, perspektifi var. Öyle her şeyiyle dışarıdan yönlendirilen bir şey değildir. Kendi çizgisi var, savunduğu şeyler var. Bunu savunanlar oldukça, DAİŞ’in ideolojik temeli var oldukça DAİŞ de olacaktır. Fırsat kollayacaktır, gizlice örgütlenmeye çalışacaktır. Çeteler şimdi Efrîn’dedir, İdlib’dedir, Bab ve Cerablus’tadır. Bu DAİŞ çeteleri burada olduktan sonra isimlerinin farklı olması neyi değiştirir ki? Hepsi de aynıdır, farklı olduklarını hiç kimse iddia edemez. Hepsi birdir, buradan gidenler onlara katılmaktadır. DAİŞ’in kurduğu Irak-Şam İslam devleti projesi yenildi.

ERDOĞAN’IN DENETİMİNDEKİ ÇETELER NE OLACAK?

Ama asıl olarak kendini gizleyen, kamufle eden, Erdoğan’ın kol kanat gerdiği çeteler sorununu dünya nasıl çözecek? Asıl önemli olan konu budur. Buna nasıl bir çare bulunacak? Tüm dünyayı ilgilendiren böylesi bir sorun var. Biz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirdik. DAİŞ karşısında meydanlarda sonuna kadar savaşıp, her yerde kovalayarak en son gittikleri yerde devletlerinin kökünü kazıdık. Ama asıl örgütsel kökleri Erdoğan’ın yanındadır. O kökler kazınmadıkça DAİŞ tümden bitmez. Kendilerine koalisyon güçleri diyen, Amerika ve Rusya öncülüğündeki güçlerin sorunudur.

HEDEF EFRÎN’İN ÖZGÜRLEŞTİRİLMESİ

Kürt halkının, YPG’nin, YPJ’nin, QSD’nin sorunu da Efrîn’in özgürleştirilmesidir. Hedef Efrîn’in özgürlüğüdür. Efrîn özgürleşmedikçe ne YPG, YPJ ne de QSD ben hakimim, zafer kazandım diyemez. Direnişin ikinci aşaması olarak Efrîn’de sürdürülen bir direniş var ama hedef Efrîn’in tümden özgürleştirilmesidir. Bu temelde hedefe kilitlenilmelidir. Efrîn’in özgürleştirilmesi El nusra, DAİŞ ve AKP’nin planlarını bozguna uğratacaktır. Şu anda bir çember yaratmaya çalışıyorlar, hatta Halep’i de çembere alıp kendilerini Suriye’de bir güç haline getirmek istiyorlar. Eğer bunlar Suriye’de etkili bir güç haline gelirlerse bu en büyük tehlike anlamına gelmektedir.”

KÜRTLER YENİDEN DİZAYNDA YER ALMALI

Erdoğan’ın yürüttüğü soykırım dalgası Suriye’nin geleceğinde yer alırsa insanlık üzerindeki tehlike kalkmaz ve hep var olur. Bizler Kürtler olarak, Kürdistan özgürlük hareketi olarak her türden gericiliğe karşı mücadele ettik, ediyoruz ve edeceğiz. Efrîn’in özgürleştirilmesi çerçevesinde Kürt özgürlük güçleri rollerini oynayacaktır. Ama bu sadece bizimle olmaz. Baxoz’da ilan edilen zafer Kürt halkının bölgede etkili ve esaslı bir aktör olduğunu, eğer bölgede yeni bir dizayn olacaksa bu aktörün göz ardı edilmesi mümkün değildir. Tam tersine önemli aktör olan Kürtler yeniden inşada rol oynamalıdır. Her ne kadar Türk devleti bu gerçeği görmezden gelmek istese de bu hakikat elde edilen zaferle birlikte hiçbir şekilde göz ardı edilemez bir hakikate dönüşmüştür.”