HPG komutanları: Düşmanın umutlarını boşa çıkaracağız!

HPG komutanları Orhan Jêhat ve Firaz Serhad, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın tüm dünyayla mücadele ettiğini belirterek, "Düşmanın umutlarını boşa çıkaracağız" mesajını verdi.

HPG komutanları Orhan Jêhat ve Firaz Serhad, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999'da uluslararası komplo ile Kenya’dan rehin alınıp Türk devletine teslim edilişine dönük yaşadıkları duygu ve düşünceleri ANF'ye anlattılar...

'SİSTEMİN BÜTÜN YÖNELİMLERİNİ HESABA KATMADIK'

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük 15 Şubat Komplosu'nu Erzurum’da duyduklarını söyleyen HPG Komuta Konsey Üyesi Orhan Jêhat, o an yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:

“Önderliğin yakalanma süreci olan 1999 yılında ben Erzurum eyaletindeydim. Kış süreci olduğu için, yeraltı kampındaydık. O dönemde kamp sayıları yüksek olduğundan yaklaşık olarak kampta 40-50 arası arkadaş vardı. Her kış gördüğümüz eğitimlere devam ediyorduk. Erzurum eyaletinde karlar fazla yağdığından dolayı yeraltı kampına girdiğimizde bahara kadar çıkma imkânımız olmuyordu. Televizyon imkânımız olmadığından dışarıdan sadece radyodan bilgi alabiliyorduk. O zaman küçük bir radyomuz vardı, ben akşama kadar hep haber dinliyordum. Bir sabah eğitim arasıydı radyoyu açtım. O zaman Türkiye’nin Başbakanı Bülent Ecevit’ti. Önderliğin yakalandığına ilişkin bir haber geçti. Birden bir tuhaf olduk, tekrar radyoyu açtık, haberleri bekliyoruz, dinliyoruz. Türkiye’nin gündeminde her saat başı aralarında Önderliğin yakalanıp getirildiğine ilişkin TC yetkilileri tarafından açıklamalar yapılıyordu. Bizim hiç beklemediğimiz, düşünmediğimiz bir şey. O arada radyo seslerini yanımızdaki arkadaşlarda duyunca hepimiz tuhaflaştık, adeta donduk, eğitime devam etme durumu olmadı. Sürekli radyoyu dinleme ihtiyacı duyuyorduk. Bir taraftan da inanmıyorduk. Olabilir mi, nasıl oldu tedirginliği içerisindeydik, bütün arkadaşlar birbirine bakıyor, kimseden ses çıkmıyor, konuşamıyorduk. Önderliğin yakalanması, Türkiye’ye getirilme açıklamalarının yapılması adeta donup kalmamıza neden oldu. Bütün her şeyde Önderlik var. Talimatlarda, perspektiflerde, Önderliksiz bir yaşam nasıl olur; Önderiksiz yaşam olamazdı, olmazdı. Önderliksiz bir PKK asla olmazdı."

Öcalan’ın yakalanması ile komplocu güçlerin amaçlarına ulaşamayacağını belirten Jêhat, şöyle devam etti:

"Önderliğin yaratmış olduğu bu örgütün öyle kısa bir sürede bitmeyeceğidir, elbette bu mücadele devam edecektir ama Önderimizin yakalanışı, oraya getirilişi hiç beklemediğimiz bir şey. Biz diyoruz, Önderimizdir kimse yakalayamaz, asla bir şey yapamaz. PKK, olduğu sürece kimse Önderliğe el uzatamazdı. Ama biz mevcut durumdaki sistemin bütün yönelimlerini hesaba katmadık, bu da bizim zayıflığımızdan kaynaklanıyordu. Bizim, Önderlikle gerçekten yoldaşlığı tam parti ölçülerine göre yapamadığımızdan kaynaklanıyor. Biz eğer o ortamları yaratmış olsaydık, Önderlik yakalanmazdı, demek ki bu bizim eksikliklerimizdir, yetersizliklerimizdir.

'ÖNDERLİK, DÜNYAYLA MÜCADELE ETTİ!'

Önderlik yapabildiği kadar yaptı, büyük bir mücadele verdi, dünyayla mücadele etti. O süreçte o kadar yönelimler oldu, girişimler oldu tek başına savaştı ve halen de İmralı'da tek başına savaşıyor. O günün atmosferi, bizim açımızdan halen de çok ürkütücüydü. Her ne kadar ben yansıtmasam da, acaba bahara kadar ne yapabiliriz, yani kim yönlendirecek, nasıl yönlendirecek; bir sürü şeyi kendi kafamızda tasarlıyorduk, kurguluyorduk. Dolasıyla büyük bir sıkıntı içerisindeydik. Baktım, her kez donmuş, kimse bir şey demiyor, suskun bir ortam, kendimi birkaç saat sonra toparlamaya çalıştım. Görevim gereği bu arkadaşlara bir şeyler söylemem gerekir. Ama elimiz ayağımız tutmuyor, ne söyleyeceğimizi bilmiyoruz, öyle bir durum. Çünkü bizde Önderlik asla yakalanmaz, asla bir şey olmaz yaklaşımı vardı. Bu da bizim bir eksikliğimizdir yani. Daha sonra kendimi biraz toparladım, arkadaşlarla konuştum, durumu izah ettim. Mevcut durumdaki sistemin yönelimini, Önderliği, bundan sonra ne olacağına ilişkin arkadaşlarla biraz sohbet ettik. Öyle kendimizi biraz toparlamaya çalıştık. Tabii o gün gerçekten çok ağırdı, kendi açımdan sanki her şey bitti, yaşam bitti. Yani bundan sonra demek buraya kadarmış."

'ÖNDERLİĞİN ESERİ DEVAM ETTİ'

HPG Komuta Konsey Üyesi Orhan Jêhat, konuşmasını şöyle sonlandırdı:

"Tabii ondan sonra örgütle bağlantılar oldu, o süreç 6. kongre süreciydi, halen örgütün kongrede tartışmalar yürüttüğünü biliyorduk. Zaman zaman büyük cihazda yansıtılıyordu, kongrenin bitiş sürecine doğru. Önderlik yakalandı, kongre sonuçlarında alınan tüm kararlar savaş kararlarıydı zaten. O süreç ağır geçen bir süreçti. Hele hele kışın ortasında kar, sığınaklarda hiçbir yerle bağlantın olmuyor. İnsanın örgüte güveni olmasa kararsızlıkların bile gelişme ihtimali var. Ben birey olarak şuna inanıyordum.: Yani Önderlik yakalansa da bu hareket devam edecektir çünkü Önderliğin yaratmış olduğu örgüt öyle kısa bir süre içerisinde bitecek, yok olacak diye asla düşünmüyordum. Önderlik yakalanmış olabilir ama Önderliğin eseri devam edecektir.”

'ÖLÜM SESSİZLİĞİ...'

HPG Komutanlarından Firaz Serhad, komploya dair duygularını şöyle paylaştı:

"15 Şubat 1999 tarihinde Xakurkê alanındaydım.1999 yılında büyük bir saldırı olacağı haberi ve Önderliğin durumundan kaynaklı kampları erken bırakıp mevzilere konumlandık. Ben Şehit Ahmet Tepesi'ndeydim. Tam o gün ben de arkadaşların yanına gittim. Odaya girdiğimde her kez oturmuş, televizyon izliyordu. Arkadaşların yüzüne baktığımda her kez şoke olmuş bir halde ve tam anlamıyla derin bir sessizlik vardı. Tam bir ölüm sessizliği hakimdi. Ben ne olduğunu anlamak için televizyona baktım ve Önderliğin o yakalanış görüntüsünü gördüm. O anı tarif etmek adeta imkânsız. Önderliği o halde görmek ve düşmanın kara propagandası, hayatımdaki en kritik aşamaydı. Bizim için Önderlik demek; özgür kişi, özgürlük demek. Önderliğin esaretini hiç tahmin etmiyorduk. Böyle bir durumun yaşanması hem Önderlik açısından hem halkın umudu açısından insan ister istemez büyük bir tedirginlik yaşıyordu. Türk devletinin tarihini biliyorduk, tarihte Kürt önderlerine yaklaşımını biliyorduk. Bu durum ilk etapta bizde büyük bir tedirginliğe neden oldu.

Önder Apo bin yıların umuduydu, Kürt halkının uzun süredir beklediği umuttu. Öte yandan Önderliğin partisinin militanları olarak bizim için ağır bir yük olduğundan bizde büyük bir öfkeye neden oldu. Önderliğin durumu, yoldaşlarının durumuyla bağlantılıydı. Bunun farkındaydık, yerine getirilmeyen görevler, zamanında istenenlerin yapılmayışı, bu sürecin önünü açtı. Ama ne olursa olsun, bu yaşananlara karşı umutsuz olmak gibi bir psikoloji yaşanmadı, bunun yanı sıra bir Kürt olarak, hatta bir insan olarak gururumuz kabul etmiyordu. Düşman, Önderliğin esaretiyle bizde umutsuzluk yaratmak, bizi özgürlükten koparmak istiyordu. Biz, o gün akşama kadar televizyon önünde haberleri izliyorduk ama bir türlü inanmak istemiyorduk. Akşam uyuyup, 16 Şubat sabah uyandığımızda aslında hepimiz 15 Şubat’ın hayal olmasını umut ediyorduk. Aslında bununla, Önderliğin bizimle ne kadar bir olduğunu, Önderliğin hakikatinin hem bizim için hem halk için ne anlama geldiğini aslında o gün bir kez daha anladık."

'ÖNÜNÜ ALAMAZLAR'

HPG Komutanlarından Firaz Serhad, Kürdistan başta olmak üzere tüm Ortadoğu halklarının özgürlüğü için mücadelelerine devam edeceklerini belirterek, şunları söyledi:

"Önderliğin yakalanışın hemen ardından tüm dünyaya yayılması, halkın tepkisi, zindandaki direnişçilerin yaptıkları eylemler, 15 Şubat günü yaşanan psikolojiyi az da olsa dağıttı. Önderliğin yaratmış olduğu direniş mirası var ki; ne yaparlarsa yapsınlar, o karanlık günü bir kader olarak dayatamazlar. Aslında bizim de beklemediğimiz, halkın eylemleri gösterdi ki, Önderlik devriminin önünü hiçbir şekilde alamazlar, karartamazlar. O günü değerlendirdiğimizde bir yandan Önderliğin yakalanmasından dolayı sonuna kadar hüzün yaşarken diğer yandan halkın ve zindanlardaki direniş gösterdi ki; ne olursa olsun bu direniş devam edecek. Önder Apo’nun esareti, bizim için her zaman dert ve keder oldu. Bizim için kendimizi yeniden gözden geçirme konusu oldu, eksiklerimizi, yetersizliklerimizi fark ettik. Ağır bir tecrübe oldu. O günü yaşayan biz; varlık ve mücadele sebebimizi yeniden gözden geçirdik. Aslında biz Kürt direnişçilerinin yaşadığı derin rehavetin farkına vardık. O gün yaşadığımız ruh halini, duyguları tam anlamıyla anlatmak mümkün değil, bazı duygular tam anlamıyla dile gelmez. Çünkü Önderlik, bizim için sadece siyasi, askeri bir önder değil, tüm varlık sebebimiz. Önder Apo; ruhuyla, canıyla, halkı ve militanıyla bir olmuş önderdir. Yine bugünün anısına Önderimizin ve halkımızın huzurunda yetersiz yoldaşlık konusunda affımızı istiyoruz. Bugünün yıl dönümünde bir kez daha belirtiyoruz ki; ne olursa olsun, düşmanın umutlarını boşa çıkaracağız. Önderliğin, halkımızın ve bütün ilerici halkların beklentisi olan zaferi kazanacağımızın ve istenilen özgürlüğü yerine getireceğimizin sözünü veriyoruz.”