Merkel’in Suriye’deki briket evleri

İdlib’de çeteler için 50 bin konut yapılıyor. Bu briket kentin “baş mimarı” ise tereddütsüz, Federal Almanya Şansölyesi Angela Merkel’dir. 50 bin briket evden oluşan bu “kente” bir isim bulunacaksa eğer, uygun ve yakışanı “Merkel City” olurdu.

‘Türkiye sınırına 5 kilometre uzaklıktaki Meşhed Ruhin Bölgesi’nde adeta yeni bir şehir kuruluyor. Suriyeli sığınmacılar için İdlib’de başlatılan 50 bin konut inşasında sona gelindi.” Haber 2 Ocak tarihli Hürriyet gazetesinden. Haberin fotoğrafları da servis edilmiş. Dağ taş “ev”, lakin ev demeye bin şahit gerek, çünkü yapılanlar ev değil.

İdlib’de briket evler konusunu AKP yandaşı medya da hararetle işlemiş, video çekimleri yapılmış. Bu evleri inşa edenler, büyük bir memnuniyetle yaptıkları “hizmeti” ve “eserlerini” anlatıyorlar.

Briket evlerin büyük bölümü, 4x4 ebatlarında ve tek oda. Üstleri branda olan bu evlerin mutfak, tuvalet ve banyoları yok. Üzerinde, “Hayır Derneği”nin üniforması bulunan yönetici, bu “sitede” kadın ve erkekler için genel tuvalet ve banyolar yapıldığını anlatıyor; “bu evlerde eşini savaşta kaybetmiş dullar yaşayacak” diyor. Evlerin içinde mutfak, banyo ve tuvalet olmadığı için briket semtlerin ve “şehrin” elektrik, su ve kanalizasyon sistemi de yok.(Medine i Münevvere Ev Projesi İdlib-YouTube)

Belli ki evlerin yapımında da “hiyerarşiye” dikkat edilmiş. Çete reisleri ve yakınları için daha “lüks” evler düşünülmüş. Ama her şeye rağmen eşitlik ve adaleti “briket” sağlamış. Tüm evler briket çünkü.

32 metrekare lüks(!) briket evler, muhtemelen Kobanê, Efrîn, Reqa, Libya ve Karabağ’da üstün kahramanlık(!) gösteren ve hayatta kalabilen “emir” ve “emir yardımcıları”na tahsis edilmek üzere yapılmış. Bunların üzeri branda ile değil, beton bir tabla ile örtülmüş. Bu “site”deki evlerin mutfak, tuvalet ve banyoları da evin içinde. Bu “lüks” briket evlerden Tayyip Erdoğan 50, eşi Emine Erdoğan 57 evin finansmanını “üstlenmiş.” 81 İlin valisi de 5 bin briket ev bağışında bulunmuş.(Türkiye’nin briket evleri İdliblilere umut kapıları açıyor-Son Dakika Haberleri-trthaber.com) Erdoğan, eşi ve valilerin bu paraları nereden ve nasıl elde ettikleri ayrı ve derin mevzu.

BM, Avrupa Birliği ve Federal Almanya, Türkiye’nin Suriye/Rojava topraklarını işgal etmesine; bu topraklarda yaşayan yüzbinlerce insanın göçertilmesine ciddi bir tepki göstermezken, Türkiye’nin bu topraklardaki işgali kalıcılaştırması için “güvenli bölge ve konut inşasına” açıkça destek sunmuşlardır.

Geriye doğru son iki yılın gelişmelerine bakıldığında, bu briket kentin, uluslararası bir plan çerçevesinde adım adım inşa edildiği, büyük konsorsiyumun koordinatörlüğünü Almanya Başbakanı Angela Merkel’in yaptığı, Türkiye ve Tayyip Erdoğan’ın olsa olsa taşeron olabilecekleri rahatlıkla görülecektir.

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 5 Eylül 2019 günü yapılan il başkanları toplantısında, Avrupa’nın söz verdiği yardımları yerine getirmediğini belirterek, “Suriye’de ‘Güvenli Bölge’ olmazsa, kapıları açmak zorunda kalabiliriz” açıklaması yapıyor. 

23 Eylül 2019 günü, BM’nin 74. Genel Kurulu’nda Tayyip Erdoğan elindeki Suriye haritasında, boyalanmış sınır bölgelerinin “Güvenli Bölge” haline getirileceğini açıklıyor. John Bolton’un yazdığı, “Olayların Yaşandığı Oda” isimli kitaptan, bu haritanın, ABD’nin Suriye Özel temsilcisi James Jeffrey tarafından, 2018 yılının Kasım ayında hazırlandığını ve ABD Başkanı Trump’a sunularak onayı alınan bir harita olduğunu öğreniyoruz.

Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile 24 Eylül 2019 günü New York’ta yaptığı görüşmede, Suriye‘ye geri dönecek mültecilerin yerleştirileceği bölgeleri anlatıyor. Merkel de “Güvenli Bölge çalışmalarını destekliyoruz. Türkiye’nin yükünü hafifletmek için bizim de gayret etmemiz ve mülteci fonunu hızlandırmamız lazım” diyor. (Habertük-24 Eylül 2019)

24 Eylül 2019 günü Türk devleti, BM, ABD, AB ve Rusya’nın desteği ve onayı ile, 120 kilometre genişliğinde ve sınırdan 35 kilometre derinlikteki Rojava topraklarını işgal etti.

Almanya Başbakanı Merkel 22.10.2019 günü, Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer’ın, Suriye’nin kuzeyi için yaptığı, “uluslararası güvenli bölge” önerisine, “birçok soru işareti olmasına rağmen öneri umut vaadediyor, bu fikri uygulamak her halükarda denemeye değer” dedi. (Deutsche Welle, 22.10.2019)

Türk gazetecilerle 5 Aralık 2019’da bir araya gelen Tayyip Erdoğan; “Türkiye, İngiltere, Almanya, Fransa ile dörtlü zirve gerçekleştirerek Suriye’deki durumu ele aldık...isim vermeyeceğim, sadece bir ülke bize destek sözü verdi” dedi. Erdoğan’ın ismini vermediği ülke Almanya idi.

Merkel, 2 Mart 2020 günü, Berlin’de düzenlenen 11. Uyum Zirvesi’nin ardından yaptığı açıklamada, “şu anda Suriye-Türkiye sınırında bulunan yüz binlerce Suriyeli için güvenli bölgeye ihtiyacımız var” derken, 3 Mart 2020 günü yapılan Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri meclis grup toplantısında, “Suriye’de yaşanan insani felaketin önlenmesi için uluslararası toplumla birlikte, Suriye içinde, güvenli bölge kurulması gerekir” dedi. (Reuters, 4 Mart 2019)

Kürtlerin göçertilmesine ciddi bir tepki göstermeyen Federal Almanya ve Başbakan Angela Merkel, Türkiye’nin, Suriye topraklarında “güvenli bölge” oluşturarak, 1 milyon kişinin barınabileceği kentler inşa etmesine neden bu kadar istekli ve arzuludur?

Federal Almanya - Türkiye ilişkilerinin Osmanlı devletinden beri süregelen “derinliği” bir yana, bugün süren desteğin aktüel nedenleri de var.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)’nin 2019 verilerine göre, Suriye’deki iç savaştan dolayı 5,7 milyon insan göç etti. Bu mültecilerin 1 milyonu Avrupa’ya gitti. Avrupa’ya çıkan Suriyelilerin 770 bini Almanya’ya sığındı. Almanya’da yaşayan Suriyeli mültecilerin yüzde 74,9’u sosyal yardım ile geçiniyor. Kişi başına, aylık 424 Euro yardım yapılıyor.

Almanya, Suriyeli mültecilerin beraberinde getirecekleri sosyal, siyasal, kültürel sorunlarla birlikte, kişi başına düşen maliyet hesabını yapmaktadır. Para ve ticari hesap söz konusu olduğunda, ülkelerin egemenlik hakkı, uluslararası hukuk ve ahlak buharlaşmaktadır.

Federal Almanya hükümeti ve Başbakanı Angela Merkel, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yapılan yardımları askıya alma önerilerine her seferinde karşı çıkarak, Türkiye’ye siyasi ve ekonomik desteğini sonuna kadar sürdürmüştür.

Avrupa Birliği, ”Mülteci Mutabakatı” çerçevesinde Türkiye’ye 6 milyar Euro yardımın 780 milyon Euroluk son taksitini 17 Aralık 2020 günü verdi. AB, Türkiye ile Libya, Ege, Akdeniz ve Kıbrıs’ta yaşanan gerilim nedeniyle ilşikilerinin en kötü olduğu bir dönemde mali yardımda bulunmuştu. Bununla yetinmemiş, Suriyeli mültecilere verilmek üzere Türkiye’ye 485 milyon Euro “ek mali yardım” yapmıştı. (Deutsche Welle,23.12.2020)

Yaşanan gerilim nedeniyle, Almanya Başbakanı Merkel, Türkiye’ye yapılacak mali yardım konusunda, Avrupa Birliği devletlerini ikna etmekte zorlanıyordu. Bunun da “çaresi” bulundu: Sağlanan mali kaynak doğrudan Türk hükümetine değil projeleri uygulayan hükümet dışı kuruluşlara tahsis edilecekti. Türk devleti, bu konuda hazırlıklarını çok önceden yapmıştı.

Avrupa Birliği’nin suriyeli mülteciler için yapacağı mali yardımlar Türk Kızılayı, Sadaka Taşı, Hayrat, İnsani Yardım Vakfı(İHH), Deniz Feneri, Türkiye Diyanet Vakfı, Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı, Yedi Başak İnsani Yardım Derneği, İstanbul Fetih Cemiyeti, KIYAMDER ve Beşir Derneği’ne yapılacak; bu vakıflar, Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) koordinatörlüğünde, İdlib’de 50 bin “konut”luk briket şehri kuracaktı. Bu vakıfların ortak özelliği AKP/MHP hükümetine yakın olmaları, El Kaide, El Nusra ve DAİŞ çetelerine yardım etmeleriydi. Ayrıca ismi sıkça taciz ve tecavüze konu olan ENSAR Vakfı için destek kampanyası açmış olmalarıydı.

Avrupa Birliği’nden yapılan yardımlar bu vakıf ve dernekler üzerinden AKP/MHP hükümetine aktarıldı. Bu yardımlardan, 50 bin briket ev için harcanan miktar araştırmaya değer bir konudur.

Briketlerden yapılan bu derme çatma evler için kullanılan malzemenin, inşaat sektörünün en adi ve ucuz malzemesi olduğunu görmek, bu evlerin insan yaşamı ve sağlığına uygun olmadığını anlamak için uzman olmaya gerek yoktur. Video ve fotoğraflarda her şey o kadar açık ve görünür ki... (Türkiye’den İdlib’e 10 bin briket ev hedefi - YouTube)

Sahte milli piyango çekilişleri yaptırarak bütçe oluşturan(!) bir devletin; kendileri için yaptıkları binalardan bile demir ve kum çalan bir zihniyetin, Suriyeli mülteciler için yapılan yardımlarından çalmaması, imara ve mevzuata uygun ev yapması mümkün müdür?

Bir haber sitesi, 50 bin evden oluşan briket kentin haberinin üstüne, “Avrupa Birliği gelsin, İdlib’deki evleri görsün” manşeti atmış. Manşet haklı, yerinde ve isabetli. Çünkü bu briket evlerin gerçek mucidi ve finansörü, Türkiye’ye “Güvenlik Bölgesi” kurdurtan Avrupa Birliği’dir. Briket kentin “baş mimarı” ise tereddütsüz, Federal Almanya Şansölyesi Angela Merkel’dir.

50 bin briket evden oluşan bu “kente” bir isim bulunacaksa eğer, uygun ve yakışanı “Merkel City” olurdu.

Kaynak: Yeni Özgür Politika