AKP tipi süper kahraman: Akıncı

AKP’nin yerli ve milli süper kahramanı Akıncı, Amerikan yapımlarına öykünerek yazılmış melez bir karakter. Erdoğan’ın farklı bir suretiyle resmedilip imgesiyle besleniyor.

Dünyada dizilerin özellikle salgınla birlikte revaçta olduğu bir dönemden geçiyoruz, öncesinde de zaten online platformlar bu pazar payını bir hayli genişletmişti. Hatırı sayılır rakamlarda izleyicilere de ulaşılmıştı. Şimdilerde Türkiye’de de online platformlar kurulmaya başlandı. Bunun en önemli sebebi özelikle Türkiye’de medyanın tek bir elde yönetilmesi; dizilerin RTÜK kıskacında sıkışması, içeriklerin tek yönlü olmasını baskılayan süreç. Gerçi online platformlar için de baskı sistemleri geliştirildi. AKP öncesi de Türkiye, TV dizileri bakımından zaten belli bir noktadaydı. AKP ile ne değişti? Hatırlanacağı üzere Erdoğan’ın hedefine ilk olarak Meral Okay’ın kaleme aldığı ve Kanuni dönemini anlatan Muhteşem Yüzyıl oturdu. Kadınların giyimi ve saray entrikalarına, AKP cenahından tepkiler yükseldi fakat o dönem için alternatif üretemedi ya da diziyi yayından kaldıramadı.

ERDOĞAN’IN YANSIMASI AKINCI

AKP’nin 18 yıllık iktidarında kendisine özeleştiri olarak yönelttiği nadir alanlardan bir tanesi sanat. AKP, 18 yılda zora dayalı bir kültür dayatması yapıyor, hatta belli oranda başarılı. Erdoğan’ın da ifade ettiği bir üretememe ya da üretilenin hakim kılınamaması durumu söz konusuydu bu seneler içinde. Bu, sanata hegemonik anlamda çökülmediği anlamına gelmiyor. Yönetmelikler, değişiklikler, tutuklama, baskı ve birçok araca sahip iktidar kendi üretemezse de engel oluyor ya da dar bir alana sıkıştırıyor. Elbette bunun karşısında direnen bir sanat ve üretim var.

AKP’nin medyayı elinde tutması TV dizilerini de evriltti. Erdoğan o dönem Muhteşem Yüzyıl’ı yayından kaldırmadı fakat sonraki yıllarda başta TRT olmak üzere Diriliş Ertuğrul, Kuruluş Osmanlı, Selçuklular gibi AKP’nin beslendiği tüm ideolojik ecdadın tam da istenildiği üzere anlatımı gerçekleşti. Şimdiyse atv’de başlayan Akıncı ile bunu tam bir propaganda şölenine çevirmiş durumda. Akıncı, şimdiye kadar bu tarihi dönem dizilerinde anlatılan tüm ideolojik kodlara sahip ama farklar da var. AKP’nin günümüz politikasına daha çok değiyor. Diğerleri ile yaratılan tarihsel imge ve kodlar burada daha sentez bir tipoloji içerisine konuluyor. Akıncı, Kasımpaşa’dan gelip ecdadın mirasını koruduğunu söyleyen Erdoğan’ın farklı bir suretiyle resmediliyor. Zaten Erdoğan’ın yaptığı varsayılan tüm bu AKP davası ‘karizmatik, güçlü, tek kişilik ordu’ bir kahramana yansıtılıyor. Akıncı ise bunu gerçek hayatta “yapan” Erdoğan imgesi ile besleniyor. Erdoğan, kurgu bir karakter üzerinden AKP’nin hayalinde ‘kahramanlaşıyor’…

HEDEFİ GENİŞ TUTUYOR

Dizi tamamen muhafazakar bir dünya yaratmıyor. Muhafazakar deyince ilk akla gelen tipolojiyi karşılamıyor karakterler ama politik ve kültürel yaşam sadece dış görünüşle örtüşen bir durum değil. Aslında bu şekilde Akıncı'nın hedef kitlesi büyütülüyor; yani bugün Diyanet'in ya da çeşitli AKP yanlısı yazarların “gençler deist oluyor” şikayetinin hedefi olan gençler de bu skala içine koyuluyor. Dizinin başlangıç sahnesinde çoğunlukla Beşiktaş'taki o iskele meydanında sürekli kaykay yaptığını gördüğümüz gençler, bir anda ellerinde sprey boyalarla Akıncı'nın resmini çiziyor. O yüzden dar bir alana seslenmiyor Akıncı, ideolojik perspektifini bugün “TikTok gençliği” ya da serseri diyebileceği ya da seküler görünümlü gençlere doğru da genişletmeye çalışıyor. Bunu da muhafazakarlığı esneterek daha çok hamaset, kahramanlık, ülke, dış güçler üzerinden yapıyor ama bu, AKP tipi muhafazakarlığı bıraktığı anlamına gelmiyor.

KENDİSİ EMPERYALİST OLAMAYINCA…

Öncelikle bu bir ilk bölüm incelemesi. Akıncı ilk olarak NATO’ya bağlı Amerikan askerilerinin yasa dışı bir silah sevkiyatına müdahale ediyor. Belirtmek gerekli ki Akıncı, Netflix’in ilk Türkiye yapımı Muhafız’a da benziyor. Transatlantik gladio çetelerle çalışan zengin iş adamı kötü karakter olarak veriliyor, bu anlamda Atiye ile de benzer. Zira bu diziler uzayda geçiyormuşçasına aslında kötüleri her zaman dış bağlantılı resmediyor. İktidar ile hiç bağları yok. Üçünde de sermaye sanki iktidara değil de ya doğa üstü güçlere ya da doğrudan NATO menşeili çetelere çalışıyor. Yerli kötü, sadece ve sadece iş birlikçi düzeyinde kalıyor. AKP’nin sol siyasetin elinden aldığı emperyalizm ve iş birlikçileri söylemi, farklı ideolojik altyapılarda da olsalar kendine alan buluyor. Zira geniş tanımıyla emperyalist olamayan AKP ve siyasal İslam’ın sözde emperyalizm karşıtlığı, iyi ya da kötü hayat buluyor.

ERDOĞAN’IN İÇ SİYASETTEKİ SESİ

Erdoğan’ın yansımasından bahsetmiştik. Bu yansımanın vücut bulmuş diyalogu, NATO’ya bağlı Amerikan askerlerine müdahale etmemesini söyleyen arkadaşına cevap veren Akıncı’nın sözlerinde çok belirgin: “Bizim topraklarımızda, bizim polisimize saldıracak kadar cüretleri var.”

Akıncı’nın arkadaşı: “Sakın Amerikan askerlerine müdahale etme unutma ki NATO ülkesiyiz iki ülke arasında kriz çıkar.”

Akıncı: “Ben NATO üyesi değilim.”

Türkiye’nin dış politikasının içeri ve dışarı yansıması iki farklı şekilde gerçekleşiyor. İçeride bazense dışarıda Erdoğan, kesinlikle taviz verilemeyeceğini, dünyanın 5’ten büyük olduğunu, İsrail’e “One minute” denileceğini, Fransa’yı boykot edeceğini açıklasa da arka kapıdan girilen masaların olduğu toplantılardan (karşılıklı) tavizler vererek kalkıyor. İç siyaseti ise hamasete boğuluyor. İşte Akıncı, Erdoğan’ın iç siyasetteki sesi fakat kurgunun gerçeğe dönüştüğü dünyada Akıncı’nın arkadaşının dediği oluyor; Rahip Brunson iade ediliyor, Avrupa ve Amerika tüm kavgaya rağmen günün sonunda eskiden beri ‘birlikte hareket ettiğimiz ülkeler’ oluyor…

MUSTAFA KEMAL’İ ALIRIM ELİNDEN

Akıncı’nın dizi olarak melez bir karakter yapısına sahip olduğunu söyledik. O da şu sahnede en net hissediliyor. Kahramanlık yapmadığı zamanlarda Akıncı, yani Fatih isimli Tarih öğretmeni baş karakter. Herkes akşamki Akıncı kahramanlığını konuşurken o sınıfta tahtaya “Osmanlı İmparatorluğu yükseliş dönemi” yazıyor ve öğrencilerine sessiz olmalarını söylüyor. Yazdığı şey önemli. AKP, her zaman tarihi dizilerin yükseliş ya da kuruluş dönemlerini dizi olarak çıkardı karşımıza. Bu da ona bir gönderme. Öğrenciler süper kahramanı konuşmaya ısrar edince de bir nutuk çekiyor onlara. Akıllı tahtada bir tarafta Fatih Sultan Mehmet, diğer tarafta Mustafa Kemal’in fotoğrafını açıyor ve kim olduklarını soruyor. Erdoğan, yakın zamanda Kılıçdaroğlu'nun yanında gördüğü başörtülü kadın için “vitrin mankeni” demişti. Çünkü başörtüsü Erdoğan'ın dünden bugüne kullandığı en önemli simgelerden biri. Erdoğan kendi aracı elinden alındığında bu tepkiyi koysa da kendinden önceki devlet sahibine de yer yer şu mesajı veriyor: “Mustafa Kemal imgesine elinden alırım.”

İşte tam da bu yüzden karakterlere iki adımda bir besmele çektirse de yarattığı tipolojide başta bahsettiğimiz seküler karakterlere de çokça yer veriyor. Bu alana da daha çok hamaset üzerinden ilerliyor. Sadece iktidar ortağı MHP’nin milliyetçi kanadına değil, yer yer milli duygularla hizaya soktuğu muhalefete de onun dilinden konuşuyor. Örneğin kadın bir gazeteci babasına karşı çıkabiliyor ama baba da tabii ki o gladionun yerli iş birlikçisi olduğu için kadının isyanı ‘makul’ sebebe bağlanabiliyor.

SİLAHSIZ KİŞİYE İNFAZ İTİRAFI

Bu yazıyı okuyanların tahmin edeceği üzere AKP’nin güncel siyasete ve düşmana değindiği bir dizide Kürtlerin olması kaçınılmaz. PKK gerillalarının bölgede sağlık ocağını “rehin aldığı” bir sahne var. Orada da Komiser Cüneyt Özışık’ın nasıl tek kişilik bir dev ordu olduğu resmediliyor. 40 yıldır gerilla savaşı veren bir yapı, polisin kuşattığı sağlık ocağı önünde örneğin açıkta nöbet tutuyor. Komiser ise 100 metre mesafedeki yere bir lastik tekerin içine koyduğu bomba ile saldırıyor. Lastik yaklaşana kadar açıkta nöbet tutanlar bunu görmediği gibi teker de yerçekimi kanununa meydan okuyor ve dümdüz ilerliyor. Komiser çelik yeleği de çıkarıp önüne çıkan herkesi sıyrık bile almadan öldürüyor ama can alıcı sahne, silahı olmadığı halde teslim oluyorum, diyen bir gerillayı doktor, hemşire ve hastanın gözü önünde infaz ediyor. Devlet kurgu da olsa silahsız bir kişiyi nasıl infaz ettiğini gerine gerine gösterip kabul ediyor!

İKİSİ DE DEVLETİN HUZURUNU KORUYOR

Türkiye’de yapılan iki süper kahraman dizisi de İstanbul'u Fethi’nden başka bir şeyi parlatmıyor. Buna Hakan Muhafız da dahil. Bu da Erdoğan’ın bir başka ideolojik kodu. Bu diziler, her ne kadar ideolojik altyapıyı kendi hamaset tarihinden alsa da bütün unsurlarıyla Amerikan fantastik ve süper kahramanları taklit ediyor. Kökü dışarıda ama yerli malı! İlk savaştığı isim de kökü. Bu tıpkı Dziga Vertov, Serege M. Eisenstein gibi sinema dehalarını desteklemek ve ilerletmek yerine, kendine kültürel savaş açan Amerika’ya, yine Amerikan sineması tarzında filmlerle cevap veren Sovyet sinemasının düştüğü duruma benziyor.

Akıncı da bu anlamda diğer süper kahraman tipolojisinden araklanmış şeylerle dolu. Aşık olacağı kadının gazeteci olması gibi. Örümcek Adam ve Daradevil’ın ikonik yanlarından. Esas olarak Akıncı, yarasa adam Batman gibi. Bir kale içinde son teknoloji ile döşenmiş bir üssü var. Para vatan aşkından mı geldi bilinmez zira kendisi ölen bir subayın oğlu ve öğretmenlik yapıyor. Yardımcısı da tamirci. Batman, yani Bruce Wayne ise Gotham şehrinin eski, zengin belediye başkanının oğlu ve son teknolojik imkanlara sahip. Batman, Amerika'nın yarattığı birçok süper kahraman tipolojisi içerisindeki en burjuva karakterdir. Zira joker filmine bakarsak Gotham’da başlayan isyan Batman için suç teşkil eder ama aynı isyan halk için baskı, yolsuzluk, sınıf uçurumu içinde cebelleşen bir toplumun patlamasıdır. Akıncı'nın Batman ile kurulan kurgusal akrabalığı çok da üzerine düşünülmeden yapılmış. Kendi ideolojilerini anlatmayı o kadar çok düşmüşler ki Batman'ın aslında çürümüş bir sistemin koruyucusu olduğuna dair eleştirileri görmeye vakitleri kalmamış! Aslında tüm süper kahramanlar özellikle Amerika'daki adi suçlar ya da devletin içindeki çürük elmalar ile savaşır, aslında hepsi düzenin bekçisidir. Bunu hem parasıyla hem de sınıfsal konumuyla en net yapan Batman’dır. Akıncı ise düzen bekçiliğini nereden geldiği henüz ilk bölümlerde belli olmayan kaynak, devasa donanım ve güya mütevazi bir hayatla yapıyor. Eni konu ikisi de Gotham’da ya da İstanbul'da halkın değil, devletin huzurunu koruyor...