Anayasayı tartışma ortamı bile yok

HDP Eşbaşkan Yardımcısı Ümit Dede, iktidarın yeni anayasa tartışmalarının ciddiyetsizliğine işaret ederek, “Demokratik anayasayı tartışabilecek asgari bir özgürlük ortamı dahi yok” dedi.

HDP, olarak sürekli demokratik bir anayasaya ihtiyaç olduğunu ifade ettiklerini söyleyen HDP’li Ümit Dede, MHP ve AKP arasında içeriden bir çatışma olduğunu ifade belirterek, ülke gerçekliklerinden uzak suni gündemler yaratıldığını kaydetti. İktidar blokunun, tekçi zihniyeti daha da derinleştireceğini vurgulayan Dede, “Demokrasi ve barış umudunu tümden yok etmeyi, otoriter rejimi anayasal güvence altına almayı amaçlıyor” dedi.

Yeni anayasa taslağının hazırlıklarının bitmek üzere olduğunu söyleyen Erdoğan, MHP’nin 100 maddelik anayasa taslağıyla birlikte ortak çalışma yapacaklarını duyurmuştu. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Ümit Dede, AKP-MHP faşist blokunun hazırladıkları anayasa taslaklarıyla neyi hedeflediğini ANF’ye anlattı.

İTTİFAK İÇİ ÇATIŞMANIN ÜRÜNÜ

Hazırlanan Anayasa taslaklarını iki başlıkta ele almak gerektiğini belirten Dede, şunları söyledi: “Öncelikle MHP açıkladığı 100 maddelik anayasa taslağıyla neyi hedefliyor onu izah etmek gerekir. Uzun süredir ‘Cumhur İttifakı’ olarak isimlendirilen blok içerisinde çatışmaların, anlaşmazlıkların olduğu biliniyor. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla MHP sunduğu taslakta Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini sınırlandırıp Meclis’in yetkilerini arttırma isteğinde. Böylece AKP’yi kendisine daha da bağımlı hale getirerek, kendisini bu ucube sistem içerisinde daha iyi bir pozisyona taşımayı hedefliyor. Yani bu anayasa taslağı, ittifak içi çatışmanın ürünüdür.”

‘TÜRK TİPİ’NİN İFLASININ İLANI

Cumhur İttifakı açısından MHP’nin sunduğu anayasa taslağının, yasamayı işlevsizleştiren, yargıyı yürütmeye bağlayan, yine bağımsız ve özerk olması gereken kurumları bağımlı hale getiren, ülkenin tüm kurumlarını işlevsizleştiren ve bu haliyle yönetilemeyen bir devlet gerçekliğini ortaya çıkaran ‘Türk Tipi Başkanlık’ sisteminin, iflas ettiğinin ilanı olduğunu kaydeden Dede, şunun altını çizdi: “Şimdi bu ucube sisteme, ucube bir anayasa giydirmeye ve böylece anayasal güvenceye almak istiyorlar.”

GERÇEK GÜNDEMİ DE PERDELEMEK

Öte taraftan AKP-MHP’nin tek başına anayasa yapacak yeterli çoğunluğa sahip olmadığını, muhalefetin AKP-MHP’nin anayasasına olur vermeyeceği düşünüldüğünde, bir amacın da suni gündem yaratarak ülkenin gerçek gündemlerini görünmez kılmak olduğunu belirten Dede, “Cumhurbaşkanlığı seçilme oyunun yüzde 40’a indirilmek istenmesi, halk desteğini kaybettiklerinin farkında olmalarıyla ilgilidir. Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması ve AYM’nin yapısının değiştirilmesi ile yasamayı ve yargıyı tamamen yürütmenin etkisi altına alarak, fiilen otoriterleşen rejime, anayasal kılıf uydurmayı amaçlıyor” şeklinde konuştu.

KURUCU SÖZLEŞMEYE İHANET EDİLDİ

‘1921 Anayasa’sını, dönemin ruhuna uygun gerçek bir toplumsal sözleşme niteliğinde olduğunu savunan Dede, şunları dile getirdi: “1924 Anayasası ve sonraki tüm anayasalarda kurucu sözleşmeye ihanet edilmiştir. Tüm anayasalara sirayet eden tekçi zihniyetin, ülke gerçekliğiyle örtüşmemesi sebebiyle 1924’ten bu yana isyanlar ve darbeler yaşanıyor. MHP ve AKP’nin hazırladığı yeni anayasa taslağı da tekçi zihniyeti daha da katı bir biçimde yerleştirmeyi ve bu toprakları daha da yaşanılmaz bir hale getirmeyi amaçlıyor.”

İHTİYAÇ DUYULAN DEMOKRATİK ANAYASADIR

Türkiye’deki demokrasi, özgürlük ve barış ortamının bu anayasa taslağı ile sağlanmayacağının altını çizen Dede, “AKP-MHP’nin hazırladığı taslak, demokrasi ve barış umudunu tümden yok etmeyi amaçlıyor” dedi. HDP olarak demokratik bir anayasaya ihtiyaç olduğunu sürekli ifade ettiklerini hatırlatan Dede, son olarak şunları kaydetti: “Demokratik bir anayasa yapılabilmesi için düşünce ve ifade özgürlüğünün maksimum düzeyde güvence altında olması ve sadece Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin değil, tüm siyasi partilerin, meslek örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının, akademisyenlerin, bir bütünen tüm toplumsal kesimlerin katılabileceği bir çalışma yürütülmesi gerekir. Bu gerçekleşirse gerçek bir toplumsal sözleşmeden söz edilebilir. Ne yazık ki şu anda bırakalım demokratik anayasa yapmayı, anayasa tartışmalarının yürütülebileceği asgari bir özgürlük ortamı dahi yok.”