Asrın Hukuk Bürosu: CPT İmralı İşkence Sistemi'nin kalıcı sürdürülmesini sağlıyor

Asrın Hukuk Bürosu, "CPT'nin İmralı'yı ziyaret etmemesini ve avukatlarından görüş almamasını eksik görmekteyiz. Uluslararası kurumların bu ve benzeri uygulamalarının İmralı Tecrit ve işkence Sistemi’nin kalıcı halde sürdürülmesine vesile oluyor" dedi.

Asrın Hukuk Bürosu, Avrupa işkence Önleme Komitesi'nin (CPT) Türkiye ziyaretine ilişkin yazılı açıklama yaptı, "İmralı Cezaevi hukukun tamamen yok sayıldığı cezaevidir. CPT'nin İmralı Cezaevi’ni ziyaret etmemesini ve bu konuda avukatlarından görüş almamasını eksik görmekteyiz" dedi.

'TECRİT DERİNLEŞTİ, CPT ZİYARET ETMEDİ'

Avukatların açıklaması şöyle:

"Avrupa işkence Önleme Komitesi'nin (CPT) 11-25 Ocak arası dönemde çeşitli ziyaretler amacı ile Türkiye’de bulunduğunu, CPT ve Adalet Bakanlığı'nın basın aracılığı paylaşımı sonucu öğrenmiş bulunmaktayız. CPT, bu ziyaretinde İçişleri Bakanlığı'na bağlı çeşitli alıkonulma merkezlerini, Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kısım cezaevini ziyaret ettiğini ve bürokratik görüşmeler yaptığını paylaşmıştır. CPT aynı zamanda İmralı cezaevi ile ilgili önceki ziyaretin raporuna ilişkin konuların takibini de gündeme getirdiğini belirtmiştir.
Öncelikle CPT'nin ziyaretini Türkiye'de insan hakları hukukunun kurumsallaşması ve işkencenin önlenmesi açısından önemli gördüğümüzü belirtmek isteriz. Yapmış oldukları tüm ziyaretleri ve görüşmeleri de bu şekilde değerlendirmekteyiz. Bununla birlikte CPT'nin 6-17 Mayıs 2019 tarihindeki son ziyaretine ilişkin 5 Ağustos 2020 tarihli raporundan sonra kendileri ile de paylaştığımız gelişmeleri hatırlatmak isteriz.
Zira CPT'nin 5 Ağustos 2020 yılındaki raporunda kısa ve özetle İmralı’daki tecridin ”ceza içerisinde ceza” anlamı taşıdığı, kabul edilemez ve kaygı verici olduğu belirtilmiş ve Türkiye hükümetinden de bu uygulamalara son verilmesi istenmişti. Türkiye hükümetinin buna karşılık pratik yanıtı ise; rapor sonrasında tavsiyelere uygun değişiklik ve iyileştirmeler yerine 7 Eylül tarihinde Telefon ile Görüşme, 23 Eylül tarihinde Avukat ile Görüşme, 30 Eylül tarihinde de Aile ve Vasi ile Görüşme haklarını yasaklama şeklinde olmuştur. Yani diğer bir anlamda iletişimi mutlak şekilde engelleyerek İmralı’daki tecridi daha da derinleştirmiştir.
Bunun üzerine CPT'ye de bilgilendirdiğimiz bu gelişmeler ile ilgili Türkiye iç hukukundaki başvurularımıza ek olarak Adalet Bakanlığı’na, İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı’na ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne raporun gereklerinin yerine getirilmesine dönük başvurularda bulunduk. Ancak bu konuda herhangi bir gelişme yaşanmadığı gibi henüz bir yanıt da almış değiliz.
Bir uluslararası insan hakları mekanizması olarak CPT'nin, Avrupa Konseyi üyesi devletler nezdinde sürekli ve istikrarlı bir sistem olarak işkence ve tecrit uygulamasına muhatap olduğu başka ikinci bir cezaevi bulunmamaktadır. Bir işkence sistemi olarak bu uygulama AİHM'in 2014 tarihli kararında da açık bir şekilde vurgulanmaktadır. Bu durum aynı zamanda CPT'nin 1999'dan bugüne İmralı Cezaevi’ne yönelik 8 ayrı ziyaretinde de tespit edilmiştir.
Bu nedenlerle CPT'nin 2021 yılında yapmış olduğu bu ziyarette İmralı Cezaevi'ne ilişkin işkence uygulamasına vurgu yapmış olmasına rağmen, İmralı Cezaevi’ni ziyaret etmemesini ve bu konuda avukatlarından görüş almamasını eksik görmekteyiz. Zira 3 Mart 2020 tarihli aile görüşmesinden sonra İmralı Cezaevi'ne kimsenin ziyaret etmesine izin verilmediğini, 27 Nisan 2020 tarihli telefon görüşmesinden sonra da hiçbir şekilde haber alamadığımızı ve yasaklama kararları ile tecridin daha da ağırlaştırılmış olduğunu kendileri de bilmektedir.

'HUKUKUN TAMAMEN YOK SAYILDIĞI CEZAEVİ'

Uluslararası kurumların bu ve benzeri uygulamalarının İmralı Tecrit ve işkence Sistemi’nin kalıcı halde sürdürülmesine vesile olduğunu da ayrıca hatırlatmak isteriz.
İmralı Cezaevi sadece Türkiye için değil, sözleşmelerle Avrupa Konseyi’ne üye tüm devletlerin sorumluluğunda olan ve hukukun tamamen yok sayıldığı bir cezaevidir. İmralı Cezaevi’ndeki hukuksuz ve keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir. Bizler de bu gelişme vesilesiyle bir kez daha yetkilileri hukuka uygun davranmaya ve kamuoyunu duyarlılığa davet etmekteyiz."