Bozgeyik: Ekonomik krizin nedeni savaş politikaları

Türkiye'de yaşanan ekonomik krize ilişkin değerlendirmelerde bulunan KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, "Türkiye açısından krizin en önemli nedenlerinden biri savaş politikalarıdır" dedi.

Türkiye’de 2018 yılının ortalarında döviz krizi ile kendisini hissettiren ekonomik kriz, 2019 yılında da farklı kriz biçimleri ile devam etti. Dünyanın her yerinde olduğu gibi krizin en fazla etkilenen kesimleri ise işçi ve emekçi kesimi oldu. Özellikle hükümetin yoksul kesimlerde aldığı vergiler, bir önceki yıla oranla artış kaydetti. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın 2019-2020 vergi gelir dağılım verileri ise, işçi ve emekçilerin sırtına bindirilen vergileri ortaya koyuyor.

Buna göre; başta gelir vergisi adı altında alınan vergiler olmak üzere vergi kalemlerinde yaşanan artış şöyle: "Gelir vergisi 2019’da 163 milyar TL 2020’de 182,1 milyar TL, Özel Tüketim Vergisi 2019’da 145,2 2020’de 175,2 milyar TL, İthalatta alınan KDV 2019’da 126,4 2020’de 158,1 milyar TL, Kurumlar Vergisi 2019’da 77,4 2020’de 89,4 milyar TL, Dahilde Alınan KDV 2019’da 52,1 2020’de 57,8 milyar TL, Harçlar 2019’da 21,9 2020’de 29,6 milyarTL, Banka ve Sigorta Muameleler Vergisi 2019’da 23,5 2020’de 25 milyar TL, Damga Vergisi 2019’da 18,7 2020’de 21,5 milyar TL, Motorlu Taşıtlar Vergisi 2019’da 14,2, 2020’de 17,4 milyar TL, Diğer Vergiler 2019’da 24,3 2020’de ise 28,6 milyar TL."

Ekonomik kriz tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en çok emekçi kesimi yoksullaştırdı. 2019-2020 yılları için yayınlanan rapor ile ilgili Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik 2019 yılında yaşanan ekonomik krizin emek alanına nasıl yansıdığını ANF’ye anlattı.

KAPİTALİST SİSTEM KENDİ KRİZİNİ AŞMAYA ÇALIŞIYOR

Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin dünyada yaşanan krizden bağımsız olmadığının altını çizen KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, "2019 yılında bir önceki yılda da olduğu gibi hem dünya kapitalist sisteminde bir tıkanma yaşandı, hem de Türkiye’de bir tıkanma yaşandı. Kendi krizini atlatma politikaları ve geliştirilen baskı politikaları ile otoriterleşme geliştirildi. Avrupa dahil dünyanın birçok yerinde sağ popülist politikaların yükselmesi ve egemen olması açısından değerlendirdiğimizde neoliberal politikalarla krizin aşılamadığını görüyoruz.

Türkiye’de uzun zamandır ‘IMF’siz bir program yürütüyoruz’, ‘IMF’ye borcumuz yok’ dense de başından beri AKP iktidarı IMF’nin 3. dünya ülkeleri üzerindeki politikalarını uyguluyor. Örneğin kamunun özelleştirilme yoluyla küçültülmesi, iş güvencesinin ortadan kalkmasına yönelik yeni yasalar, sözleşmeli çalışma biçimleri gibi politikalar izlendiğini görüyoruz" dedi.

EKONOMİK KRİZİN 3 BOYUTU

2019 yılında derinleşen ekonomik krizin 3 temel nedeni olduğunun altını çizen Bozgeyik, "Tüm dünyada ortaya çıkan bu krizi sadece ekonomik ya da finansal bir kriz olarak değerlendiremeyiz. Aynı zamanda toplumsal, ekolojik, kadın, gençlik politikalarına ilişkin de istihdam politikalarına ilişkin de bir kriz sürecini hayata geçirdiğini ifade edebiliriz.

Türkiye’de 24 Haziran tarihinde kurumsallaşan tek adam rejimi, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ve 20 Temmuz'da AKP iktidarının ilan etmiş olduğu OHAL ve KHK’lerle birlikte kapsamlı saldırılar meydana geldi. Anayasasızlık süreci ile birlikte hem mevcut kendi anayasamıza hem uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan örgütlenme hakkı, sendikal özgürlükler ve ifade özgürlükleri ortadan kaldırıldı.

-Neoliberal politikalar

İlk neden özellikle belirttiğim gibi kapitalizmin neoliberal politikaları, egemen hegemonya oluşturma süreçleridir. Türkiye’deki yerli sermaye gruplarının da bu sürece dahil olma, entegre olma çabaları açısından yaşanan gerginlikler ve krizin de Türkiye’yi etkilemesi nedeni ile birinci neden budur.

-Savaş ve "güvenlik" politikaları

Türkiye açısından krizin en önemli diğer nedeni de "güvenlik" ve savaş politikalarıdır. Öteden beri Kürt sorununda demokratik müzakere sürecinden uzaklaşma ve demokratik bir anayasa noktasında hükümetin adım atmaması ve yine bu güvenlikçi politikalar nedeniyle bütçelerinin büyük bir oranda silahlanmaya güvenlikçi politikalar ayrıldığını görüyoruz. 2019 yılında Cumhurbaşkanı ekonomik kriz var mı yok mu tartışması süreçlerinde de bir ‘merminin fiyatı kaç para siz biliyor musunuz’ sözüyle aslında bu krizin temel nedeninin bu savaş politikaları planlama politikaları olduğunu açıkça ifade etti. Bu yüzden krizin ikinci en büyük nedeni budur. Kürt sorununda demokratikleşememe meselesidir.

- AKP-FETÖ Sermaye Paylaşımı

AKP ve FETÖ cemaatinin sermaye bölüşümü, iktidarda hegemonya oluşturma çalışmaları açısından da değerlendirildiğinde ortaya çıkan şudur. Darbe sürecinden sonra cemaatin kamu kurumlarından tasfiye edilmesi, Türkiye’de antidemokratik, hukuksuz, güven ortamının giderek zayıfladığı, hukuka, yargıya, parlamentoya güvenin azaldığı bir süreçle karşı karşıya kaldık. Bu da hem yabancı hem yerli sermayenin geri adım atmasına neden oldu. Yabancı sermaye başka üçüncü dünya ülkelerine kayarak daha ucuz iş gücünün olduğu ülkelere yöneldi. Türkiye ekonomisinde bir kırılma süreci ortaya çıktı" diye konuştu.

2019 YILINDA YOĞUN BİR KRİZ YAŞADIK

2019’dan bu yana kamu emekçilerinin işsizlik, yoksulluk, güvencesiz çalışma biçimleriyle mücadele ettiğini söyleyen Mehmet Bozgeyik, "Reel anlamda ücretlerimizde giderek artan reel kayıplar söz konusu. Enflasyon karşısında ücretlerimiz erime sürecine girdi. Milyonlarca kamu emekçisi ve emeklilerinin de bu krizden yoğun şekilde etkilendiğini ifade edebilirim. İhraç edilen akademisyenlerin, kamuda sözleşmeli çalışanların egemen hale gelmesinden de anlayabiliyoruz.

Örneğin sağlık sektöründe bugün 80.000’e yakın yakın güvencesiz çalışan bulunmaktadır. Yine özelleşme politikaları ile zorla emekliliğe teşvik edilme açısından da baktığımızda yoğun bir kriz yaşandığını görebiliriz. TÜİK’in açıkladığı 13,6 oranındaki işsizlik geniş tanımlı baktığımızda; mevsimlik tarım işçileri, inşaat işçileri iş aramaktan umudunu kesmiş insanları da dahil ettiğimizde 20,6'yı bulan yani 7.500-10 milyona yakın bir işsizlik oranı var. Yine Türkiye’de eğitimli işsiz sayısı 1 milyonu aşmış %20,67 bantlarına dayanmıştır. 100 gençten 28’i ve 100 kadından neredeyse yarısının işsiz olduğu bir ülke konumundayız.

2019 yılında dört kişilik bir ailenin 2020 TL’ye reva görülmesi kırıcıdır ve insan onuruna yakışmayan bir uygulamadır. İnsanca bir yaşam sürmesi barınma, giyim ve sosyal-kültürel harcamalara ayrılan payın giderek ortadan kalkması yoksullaşmanın göstergesidir. 2019 yılının Ağustos ayında hükümet ile Memur-Sen’in yaptığı toplu sözleşmeyle %4+4’lük bir artış yine asgari ücrette &8 veya 10’luk bir artışın emekçinin daha fazla yoksullaşmasına neden olacaktır" dedi.

İNSAN ONURUNA YAKIŞMAYAN BİR UYGULAMA

2020 yılı için yeni çıkarılan vergi kanunu ile birlikte harçlara %22,2 oranında zam geleceğini ve halkın bu zamla birlikte yüzde 22 oranında daha fazla yoksullaşacağını vurgulayan KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, 2020 yılı için yine kaynağın büyük oranda savaş, savunma ve "güvenlik" harcamalarına aktarılacağını belirterek, "Yine bütçeden güvenlik harcamaları, silahlar, savaş politikalarına daha fazla kaynağın aktarılacak.%50’ye varan bir kaynak transferi var bu açıdan da bütçeden bizim çok bir beklentimizin olmadığını daha fazla bir yoksullaşma İle hem dünyada hem Türkiye’de krizin de giderek derinleşeceğini söyleyebiliriz.

Yatırımların durdurulması, inşaat sektöründe yaşanan krizler açısından da değerlendirdiğimizde her gün onlarca büyük sermaye grupları konkordato ilan ediyor. Kaynakların belli bir kısmı da kendi yandaş sermaye gruplarını batmaktan kurtarmak için toplumun %’1’lik aktarılıyor. Geri kalan %99’luk kesim ise açlık yoksulluk ve sefaletle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.