Brüksel’deki konferansta halklar barış için rol üstleniyor

Brüksel’deki konferansta halklar barış için rol üstleniyor

Brüksel’de düzenlenen Barış ve Demokrasi Konferansı’nın ikinci ve son gününde Avrupa’da yaşayan Türkiye ve Kürdistanlı halkların demokrasi ve barış sürecinin inşasında oynayacakları rol tartışılıyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın önerisiyle Ankara ve Amed’den sonra gerçekleşen konferanslardan üçüncüsü olan Brüksel’deki barış ve demokrasi konferansında Mezopotamya ve Anadolu halkları, inanç grupları ile demokratik sol güçler bir araya geldi.  60 organizasyonun yer aldığı konferansa 400 dolayında kişi katıldı. Cumartesi günü, 50'yi aşkın kişi görüş ve önerilerini dile getirmişti. 

Konferansın birinci gününde yapılan sunumlar, yürütülen tartışmalar, formüle edilen talepler ve önerilerin ardından ikinci günün gündemi olarak Avrupa’da yaşayan Türkiye ve Kürdistanlı halkların demokrasi ve barış sürecinin inşasında üstelenebilecekleri rol tartışıldı.  

Bu çerçevede iki başlık belirlendi:  “Demokrasi ve barış sürecine Avrupa’da yaşayan Türkiye ve Kürdistanlı bütün halkların ve yapıların aktif katılımının sağlanmasına ilişkin tartışma ve öneriler”, “Avrupa kamuoyu ve siyasetin demokrasi ve barış sürecine duyarlı kalmasına dönük nasıl bir diplomatik ve lobi çalışmasına ilişkin tartışma ve öneriler (Evrensel demokratik ilk ve sözleşmelerin Türkiye’ye uyarlanması için tartışma ve öneriler”

SADAK: BU KONFERANSLAR UFUK AÇICIDIR

Konuk olarak katılan Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak yaptığı kısa konuşmada, “buradaki toplantı ufkumuzu açıyor, güç veriyor” dedi.  Daha önce yapılan konferansları hatırlatarak, farklı kesimlerin bu konferanslarda buluştuğunu anlatan Sadak, “Bu barış sürecinin sonuçlanmasının temel olgularından biri, gereksinimlerinden biri, Kürtlerin ulusal birliğidir. Kürtlerin demokratik birliğinin diğer ulusların davalarına da merhem olacağını düşünüyorum” dedi.

Sadak, Gezi Parkı eylemlerine de değinerek, selamlarken, “Kürdistan’ın ormanları yanarken, keşke bugün Taksim’de bugün yaşanan olayların onda biri yaşansaydı ve her yer Taksim her yer direniş sloganı atılsaydı, belki bu acıların bir bölümünü yaşamayacaktık” diye konuştu. Sadak, “ Bu dağlar yanarken, her yer Kürdistan her yer direniş deseydi, bu acılar yaşamayacaktı. Geç de olsa, bu konferanslar umut vericidir, ufuk açıcıdır” diye ekledi.

KON-KURD’DAN 14 ÖNERİ

Avrupa Kürt Dernekleri Konfederasyonu (KON-KURD) adına bir sunum yapan Yüksel Koç, “Hepimiz bu baskılar karşı kendi cephemizde direndik, bedel ödedik, demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürüttük. Ancak, sistemi dönüştürüp demokratikleştiremedik. Bunun nedeni sistemin güçlü olmasından değil, bizim birlik olamamamızdan kaynaklanıyor. Sistem, ezilenler parçalı durduğu  için ayakta duruyor ve  egemenler gücünü bu ‘böl-yönet’ politikasından alıyor” dedi

Koç şunları ekledi: “Oysa Taksim Gezi Direnişi Avrupa’da yaşayan çok geniş kesimlerin bir araya gelebileceğini bizlere göstermiştir. Türkiye kökenli göçmenler içerisinde birliği beraberliği güçlendirmek, Türkiye’de süren demokrasi mücadelesine desteği büyütmek mümkündür. Bizler sistemin  ve AKP`nin bu politikalarına karşı Taksim Direnişini selamlıyor ve destekliyoruz. Ama, tekçi mantığın başka bir yüzü olan milliyetçi, faşist, ulusalcı ve Kemalist kesimlerin bu tür direnişleri siyasi ranta  çevirmesine de müsaade etmemeliyiz.”

YEK-KOM Eşbaşkanı ve KON-KURD Yürütme Kurulu üyesi Yüksel Koç, “Toplumsal barışı sağlamak istiyorsak; egemenlerin zihinlerimizde yarattığı farklılıkları ve önyargıları bir an önce ortadan kaldırıp halkların birbirlerini tanımalarını sağlamalıyız.  Farklı dil, din, etnisite ve renklerin evrensel normlarda geliştirmek; modernizenin kadına biçtiği rolü ortadan kaldırıp özgürleştirmek ve bu isin öznesi haline getirmek zorundayız. Tüm toplumsal katmanlarda dönüşümü bir an önce sağlamak tarihi bir görev olduğu bilinmelidir” vurgusunu yaptı.

Koç, toplumsal   barış ve demokrasi mücadelesi için atılacak pratik adımlarla ilgili 14 öneride bulundu. Bunlar arasında Amsterdam, Londra, Paris, Viyana, Stockholm, Kopenhag, Hamburg, Berlin, Köln, Frankfurt ve Stuttgart şehirlerinde tüm bileşenlerin katılacağı halka yönelik toplantıların yapılması talebi yer aldı.  Bununla birlikte Berlin, Londra, Paris ve Viyana’da, ilgili ülkelerin sanatçılarının da katılacağı Barış ve Demokrasi şölenlerinin yapılması istenirken, “10 Aralık Dünya Ihsan Hakları Günü’nde Almanya’da 1000 kişinin katılımıyla Barış ve Demokrasi Konferansı’nın yapılması hazırlıklarına şimdiden başlanmalıdır” önerisi yapıldı. KON-KURD, “tüm bileşenlerin katılacağı merkezi bir mitingin yapılmasını” talepleri arasında sıraladı.

DİDİF: DEMOKRATİK DAYANIŞMA PLATFORMLARI KURULMALI

Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDİF) adına Hüseyin Adnan, “Türkiye pek çok açıdan önemli bir süreçten geçiyor” diyerek demokratik çözüm süreci ve Gezi Parkı direnişine dikkat çekti.

Kürtlerin dört parçada yaşadığı sorunları hatırlatarak, genellikle Kürtler gerilimler ve istikrarsızlığın başsorumlusu olarak görüldüğünü belirten Adnan, Avrupalı hükümetlerin de Türkiye’ye her türlü askeri, ekonomik ve istihbarat desteği verildiğini söyledi.

Son 30 yılda da Avrupalı hükümetlerin taraf olduğunu ifade eden Adnan, “Özetle Türkiye ile PKK arasında 30 yılda süren savaş kendisini Avrupa’da da hissettirdi ve bu süreçte Avrupa da Türkiye egemen sınıflarından yana saf tuttular” dedi.

Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda Avrupa’daki kamuoyunun daha fazla desteğini almak ve baskı oluşturmak için bir dizi öneride bulunan Adnan, özellikle PKK yasağı ve Kürt kurumları üzerindeki baskıların son bulması için etkinliklerin çoğaltılması gerektiğine dikkat çekti.

Ayrıca Türkiye’ye silah satışı ve askeri desteğe son verilmesi için faaliyetlerde bulunmaya çağıran Adnan, daha sistemli yaygın aydınlatma çalışması yürütülmesinin önemine işaret etti.  Bu çerçevede Türkiye’den Avrupa’ya, Avrupa’dan Türkiye’ye delegasyonlar göndermeyi öneren Adnan, yerli halklara yönelik toplantılar düzenlenmesi,  Gezi Parkı direnişinden hareketle yerli emekçilerden demokratik Türkiye dayanışma platformları kurulması, imza kampanyaları, barış ve dayanışma bildirgeleri, ortak festivaller, konserler, sergiler düzenlenmesini istedi.