Erdoğan’ın kâbusu: Genç nüfus eriyor

Erdoğan’ın korkutan gençlerin evlenmemesi değil, genç nüfusun azalması ve ekonomik istihdamın da erimesi. Öte yandan rakamlara göre ekonomik krizin en çok vurduğu kesim ise gençler ve kadınlar.

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan engelli vatandaşlar için yapılan bir etkinlikte evlilik yaşının 30’u geçmesinden şikâyetçi olduğu sözler sarf etmişti: “Gençlerimizin evlilik yaşı ilerledi. Çoğu 30’u geçkin yaşta evleniyor. Kimi evde kalıyor.” Bu sözlerin ardından bekarlara vergi getiriliyor haberleri yayılsa da bu gerçeği yansıtmıyor, en azından şimdilik. Erdoğan’ın genç yaşta evlilik olmamasına itirazının en büyük sebebi genç nüfusun azalması. TÜİK’in 2019’un mayısında açıkladığı İstatistiklerle Gençlik, 2018 verilerine göre; 2018’de 82 milyon 3 bin 882 nüfuslu Türkiye’de, 15-24 yaş grubundaki genç nüfus 12 milyon 971 bin 396. Bu rakamlara göre genç nüfus, toplam nüfusun %15,8'ini oluşturuyor. TÜİK aynı açıklamada ileriki yıllarda genç nüfusun kademeli olarak azalacağına dikkat çekiyor: “Genç nüfus oranının 2040 yılında %13,4, 2060 yılında %11,8 ve 2080 yılında %11,1 olacağı öngörüldü.”

Erdoğan’ın kastettiği bekarların sayısında ise yıllara göre artış var. TÜİK’in İstatistiklerle Aile, 2018 araştırmasında ise çekirdek aileden oluşan hane halklarının oranı, 2014 yılında %67,4 iken bu sayının 2018 yılında %65,3 gerilediği görülüyor. Tek kişilik hane halklarının oranının ise 2014 yılında %13,9 iken 2018’de bu sayı %16,1'e yükseliyor.

BİREYSEL HAYAT MODA MI?

Bekarlara vergi getirileceği bir söylentiden ibaret olsa da bunu destekleyenler var. Zira köşesinde evlenmeyip, çocuk yapmayanlara vergi getirilmesini söyleyen Sabah yazarı Mevlüt Tezel, ülkedeki canlı doğan bebek sayısının azaldığını hatırlatarak, demografinin değiştiğine işaret ediyor. Tezel yazısında ayrıca çocuk yapmamanın ve evlenmemenin “bireysel” hayatın moda olmasından kaynaklı olduğunu ileri sürüyor. Son olarak Erdoğan’ın yıllardır ağzından düşürmediği “üç çocuk yapın” söyleminin asıl gerekçesini ise şöyle itiraf ediyor: “Peki ekonomik sistemi kim besleyecek? Huzur evlerinde bekarlara kim bakacak? Hiç çocuk yapmayıp yaşam süresini uzatan bekarların emekli maaşını kim çalışarak ödeyecek? Gerekli işçi gücünü kim sağlayacak?”

TEZEL’İN HAYALİ ABD’DE…

Aslında Tezel’in hayalini kurduğu ve belki de kapalı kapılar ardından konuşulan vergilendirme sisteminin örnekleri var. Bunun en büyük örneği, dünya kapitalizminin en gelişkin olduğu ABD. Amerika’da hem federal düzeyde hem de eyaletler düzeyinde birçok vergi bulunuyor. Vergi çeşitlerinden en temel olanı Gelir Vergisi (Income Tax). Bu vergi Türkiye’de “neden olmasın” denilen vergiye denk düşüyor. ABD’de kişinin medeni durumu Gelir Vergisini etkiliyor. Zira Amerika’da halk arasında 'bekârlık vergisi' diye de adlandırılıyor. Evli bir çift, bekar olan bir bireyle ayni parayı kazanıyorsa ve bu çiftlerden birisinin hiç geliri yoksa; bekar olan kişinin gelir seviyesi, vergilendirme sisteminde yüksek gelirli vergi kategorisine çıkıyor. Yani bekar olan kişi, evli çifte göre daha çok vergi vermek zorunda kalıyor. ABD'deki bekarların verdiği gelir vergisi, dünyadaki 35 gelişmiş ülke kategorisinde 8'inci sırada. Öte yandan CNN'nin yaptığı bir habere göre, eyalet farkı olmakla birlikte yıllık 100 bin dolar kazancı olan bir çift ile bekarın ödeyeceği vergi farklı. Evli çift 3 bin küsur vergi verirken, bekar ise 11 bin dolara kadar çıkan rakamlar ödüyor. Amerika’da yaşayan birçok kişi bu vergilendirme farklılığının evliliğe teşvik olduğunu düşünüyor.

GENÇ VE KADIN İŞSİZLİĞİ ARTIYOR

Peki Erdoğan’ı istihdam için endişelendiren genç nüfusun şimdiki iş durumu ne ya da Tezel’in dediği gibi evlenmemek ‘bireysel’ hayatın moda olmasından mı kaynaklı? DİSK-AR’ın son olarak Ocak 2020’de açıkladığı işsizlik oranlarının büyük bir kısmında gençler ve kadınlar bulunuyor. Dar tanımlı işsiz sayısının 4 milyon 396 bine yükselirken, geniş tanımlı işsizliğin ise 7 milyonun üzerinde olduğunu ifade eden raporda: “Toplam işsizlerin yüzde 29,3’ü 15-24 yaş arası gençlerden oluşuyor. Tarım dışı kadın işsizliği ise yüzde 21’in üzerine çıktı” deniliyor. TÜİK ise araştırmasında gençlerin işsizlik oranında gerileme yaşandığını ve oranın %20,3 olduğunu kaydetse de örneğin DİSK-AR araştırmaya itiraz ediyor. DİSK-AR her 4 gençten birinin işsiz olduğunu açıklarken; genç işsizliğin son 1 yılda 4,7 puan yükselerek yüzde 20,6’dan yüzde 25,3’e yükseldiğini ifade ediyor. Aynı araştırmada her 4 işsizden birin ise üniversite mezunu olduğu belirtiliyor. DİSK-AR son 1 yılda ümitsiz işsizlerin oranının ise yüzde 37 arttığını dile getiriyor. Buna karşılık ise İstatistiklerle Gençlik, 2018 araştırmasında TÜİK gençler %55,4’ünün mutlu olduğunu ifade ediyor. Ama aynı araştırma verilerinde mutluluk sebepleri arasında iş ya da aileye dair bir veri bulunmuyor. Gençlerin yarısından fazlası sağlıktan dolayı mutlu. Sevgi ise mutluluğun ancak %18.9’unu oluşturuyor. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 2 bin 58, yoksulluk sınırı ise 6 bin 705 lira olduğu Türkiye’de nüfusunun çok büyük bir bölümü asgari ücretle geçiniyor. Bu rakamlara göre bekarlık değil evlilik lüks anlamına geliyor. Yani Tezel’in belirttiği gibi bir bireysel yaşam modasını işaret etmiyor.

KADINLAR AİLE İÇİ ŞİDDETN KURBANI

Öte yandan kadınları evlilikten uzaklaştıran sadece işsizlik oranı değil, aile içi şiddet de buna etken olarak sayılabilir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açıkladığı 2019 raporuna göre 474 kadın öldürüldü. Bu son 10 yılın en yüksek rakamı. Peki bu kadınlar kim tarafından öldürülüyor? Raporda kadınların kimler tarafından öldürüldüğü şöyle ayrıntılandırılmış: “2019 yılında öldürülen 474 kadının 152’sinin kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi, 134’ü evli oldukları erkek, 25’i eskiden evli olduğu erkek, 51’i birlikte olduğu erkek, 8’i eskiden birlikte olduğu erkek tarafından öldürülmüştür.” Bu sayılar doğrultusunda kadınların öldürüldüğü mekân ise evleri; 474 kadının 292’si evinde öldürüldü. Bu rakamlar genele dair kesin bir bilgi vermese de kadınların evlerinde güvende olmadığını, evlilik kurumundaki şiddetin caydırıcı yasalarla önlenmediğinin de kanıtı niteliğinde. Yani bir yandan şiddetin değil, boşanmanın önüne geçmeye çalışan, diğer yandan yeni evlilik ve çocuk yapımını teşvik etmeye çalışan iktidar; kurmaya çalıştığı aile temelini kendi politikalarıyla çatırdatıyor.