Günay: Gelin, özgürlük yürüyüşünü büyütelim

HDP Sözcüsü Ebru Günay, Türkiyeli demokratlara çağrı yaparak, "Gelin, hep birlikte adalet ve özgürlük yürüyüşünü büyütelim" dedi. Gasp kanununa da dikkat çeken Günay, "Kayyum sistemi derneklere de uygulanacak" dedi.

HDP Sözcüsü Ebru Günay, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık basın toplantısında güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Günay'ın konuşmasının satır başları şöyle:

"Hıristiyan aleminin Noel, özelde de Süryani halkının Yeldo Bayramı kutlu olsun. Noel Bayramının tüm halklara özgürlük ve barış dolu bir yıl getirmesini diliyorum.

Meclis'e dernekler yasası ve kitle imha silahları yasası gelecek. Bildiğiniz gibi şimdi de sivil toplum örgütlerini imha yasa teklifini önümüze getirdiler. Kanun teklifinin alelacele Meclis'e getirilmesinin sebebi, OECD’nin Türkiye’ye ilişkin gri liste uyarısının bulunması.  'Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadele kuruluşu' olan FATF’nin düzenlediği 2019 tarihli raporda Türkiye ile ilgili verilen birtakım tavsiyelerin yerine getirilmesi amacıyla yapıldığı iddia edilen teklifin amacının çok dışında demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere müdahale eden birtakım düzenlemeler getirdiği ortada. Bunu da İçişleri Bakanlığı’nın dernekler üzerindeki yetkisini arttırarak, birçok sivil toplum kuruluşunun faaliyetlerini geçici ve hatta kalıcı olarak durdurup sivil toplumu susturarak yapmaya çalışıyor.

TEKLİF NELER GETİRECEK?

Teklif uluslararası hukuka ve Anayasa’ya aykırı.

Eğer teklif kabul edilirse;

*Cumhurbaşkanı'na mal varlığını dondurma yetkisi verilecek.

*İnternet ortamında yardım toplanmasıyla ilgili olarak erişim yasağı getirilebilecek.

*Yardım toplama faaliyetleriyle ilgili bankalar da dahil kamu kurum ve kuruluşlarından kişisel verileri korumaya aykırı olarak bilgi, belge istenebilecek.

*İçişleri Bakanlığı kararıyla yargı kararı olmadan soruşturma aşamasında dahi derneklerin faaliyetleri , OHAL döneminde KHK’lerle yapıldığı gibi “geçici süreyle de olsa” durdurulabilecek, yöneticileri görevden uzaklaştırılabilecek, derneklere kayyım atanabilecek.

*Derneklere keyfi ve orantısız para cezaları verilebilecek.

*Avukatlara, teklifte sayılan yasaklı işler kapsamında “avukat-müvekkil gizliliğine” ve “avukatın sır saklama yükümlülüğüne” aykırı olarak müvekkillerine ait tüm bilgi ve belgeleri paylaşma zorunluluğunu getirecekler.  

*Keyfi uygulamalar yurtdışında bulunup Türkiye’de faaliyet yürüten tüm kuruluşlara da uygulanabilecek.

*Kanun kapsamında daha önce ceza almış kişiler, memnu hakları iade edilmiş olsa dahi dernek, vakıf yöneticisi olmaları ömür boyu yasaklı hale gelecek.

*Dernekler uzman olmayan kişiler tarafından keyfi bir şekilde denetlenebilecek; kamu görevlisinden kastın ne olduğu belli olmadığı için polis, jandarma dahil bu denetimi yapabilecek.

*Bir dernek başka bir derneğe sadece hibe verdiği veya ortak çalıştığı için kendisi de ayrıca denetime tabi tutulabilecek.

Dernekler tek imza ile kapatılma riskiyle karşı karşıya kalacak.

STK’ler görülmemiş cendereye alındı. Kayyum sistemi derneklere de uyarlanmak isteniyor.

Ancak AKP bu alanda özellikle düzenleme yapmıyor. Çünkü bu tavsiye yolsuzlukların önlenmesi ve tespit edilmesine ilişkin bir düzenleme öngörüyor. Ve böylesi bir düzenleme yapılması da iktidardakilerin, yerli ve yabancı siyasi nüfuz sahibi kişilerin ve yakınlarının dâhil olduğu yolsuzluk olaylarının ortaya çıkarılmasına ve kara para aklamalarını zorlaştırmaya neden olacak. Türkiye’deki nüfuz sahibi kişiler de ya iktidarda olduğu ya da iktidara yakın olduğu için AKP’nin 12. maddeyle ilgili bir düzenlemeye neden yanaşmadığı anlaşılacaktır. Bu nüfuzlu kişileri tanımak için Rıza Zarraf’tan, Irak Yüksek Yargı Konseyi tarafından hakkında tutuklama kararı ve yurtdışı yasağı getirilen, IŞİD’e 50 bin dolarlık bağış yapan ve iktidarın oturma izni verdiği  Tarık el-Haşimi gibi isimlere bakmak yeterli.

STK’ler bu düzenleme ile tamamen ortadan kaldırılmak isteniyor.

AİHM KARARI

AİHM, iki gün önce Kasım 2016 yılından bu yana AKP-MHP iktidar bloğunun siyasi rehinesi olarak Edirne Cezaevi'nde bulunan Selahattin Demirtaş hakkında kararını açıkladı. AİHM, verdiği kararla Türkiye’nin Kürt Halkını sindirme amacıyla yürüttüğü siyasi yargılamaları uluslararası mecrada ifşa etti. Bu karar, Türkiye’nin utancı olarak AİHM arşivinde yerini alacak. Bakın ne diyor bu karar? Sizin, Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamı için sunduğunuz belgeler, farklı siyasi emellerinizi gizlemeye yöneliktir diyor. Tutukluluğunun devamına yönelik kararlar siyasi saikle verilen klon kararlarınızdan biridir diyor.

Bu karar adaletin katledildiğinin ve cenaze namazının kılındığının özetidir.

Başta Demirtaş olmak üzere tüm seçilmişlerimiz ve yöneticilerimiz serbest bırakılmalı.

Karar Erdoğan’ı bağlamayabilir ama Türkiye’yi bağlar.

Dün bu karar bizi bağlamaz diyen Erdoğan’a da buradan şunu hatırlatmak istiyoruz. Bu karar sizi bağlamıyorsa şiir için yargılandığınızda neden AİHM’e başvurdunuz?

AİHM kararı sadece bir karar değil adalet isteyenlere bir çağrıdır.

DEMOKRATLARA ÇAĞRI

Türkiye’nin tüm demokratlarına sesleniyoruz. AİHM kararı sadece bir hukuki metin değildir. Bu karar aynı zamanda bütün demokratlara, adalet ve özgürlük isteyen herkese bir çağrıdır. Bir imkandır. Yoldaşlarımız direnerek bizler mücadele ederek bu imkanı yarattık. Şimdi gelin bu imkanı birlikte büyütelim, değerlendirelim. Eğer bu iktidar bu kararın gereğini yerine getirmezse Türkiye’de demokrasiye inanan, adalet istediğini söyleyen herkesi hemen bugün Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Leyla Güven başta olmak üzere tüm siyasetçiler için özgürlük diye haykırmaya çağırıyoruz. Gelin, hep birlikte adalet ve özgürlük yürüyüşünü büyütelim.

DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’e, 22 yıl 3 ay ceza vererek tutukladılar. Leyla Güven hayatı boyunca baskı ve zorluklarla boğuştu. Defalarca cezaevi yattı, cezalar aldı. En son 7 Kasım 2018’de başlayan açlık grevinde 200 gün direndi. Leyla Güven, mücadele eden bir kadın, Kürt ve siyasetçi olarak sürekli hedef alındı. Tüm bu saldırılarla, onu inandığı değerlerden ayırmayı, ona inananlardan uzaklaştırmayı ve onu direnişten düşürmeyi istediler. Fakat ne Leyla vazgeçti ne de mücadelemiz durdu. Bilinmelidir ki, halen toplumsal uzlaşı ve sağduyulu bir çaba için çok önemli bir şans iken bugün kapısına kilit vurulan, çalışmaları saldırı altında olan Demokratik Toplum Kongresi’nin ruhu, zenginliği ve çok sesliliğin de teminatıdır Leyla Güven. Leyla Güven şahsında son 30 yıla baktığımızda, aslında devlet aklının Kürt sorununa neden ve niçin çözümsüz kaldığını da görürüz. Devlet ve onun cisimleşmiş adı olan çözümsüzlük; Leyla Güven’in sürekli kapısını çalan güvenlikçi politikalardır, gözyaşlarını sildiği annelerin sesine savaş ile cevap veren akıldır, barış çağrılarına cezaevleri tehdidi yağdıran hamaset siyasetidir, dayanışmasını gözaltı odaları ile bölmeye çalışanlardır, halkın yanında yer alışını, sokak sokak dolaşmasını sürekli kriminalize eden erkek egemenlikçi devlet zihniyettir.

Leyla Güven kararı yok hükmündedir, çünkü Leyla Güven bir iradedir.

ÇIPLAK ARAMA İŞKENCESİ

AKP-MHP iktidarının, çırılçıplak ortada olan bir zulmüne daha değinmek istiyorum. Hapishanelerde, polis ve asker karakollarında yıllardır uygulanan çıplak aramanın olmadığını iddia ediyor,  iktidar sözcüleri ve yargısı. Bu insanlık dışı uygulamayı gündeme getiren Kocaeli Milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu hedef alıyorlar, utanmadan, sıkılmadan küçücük bir haya dahi duymadan. Saray’ın yargısı hemen harekete geçiyor. Neymiş çıplak aramayı gündeme getirenler, FETÖ ile ilişkili olabilirmiş, hemen soruşturma başlattılar. Hapishanelerde, polis ve asker karakollarında insan bedenine yönelik bu uygulama yıllardır yapılıyor. Kanıtlanmış bir gerçeği, utanmadan “Böyle bir şey yok” diye reddediyorlar. 'Çıplak arama yoktur' diyen iktidarın sözcülerine şunu söylüyoruz: İşkenceyi savunan, insanların helikopterden atılmasını savunan, çırılçıplak bedeniyle meydanlarda gencecik bir insanın katledilmesini 'canlı bomba' diye lanse eden bir İçişleri Bakanınız var. Muhalefet partilerini tehdit eden iktidar ortağınız mafya liderleri var. Uluslararası sözleşmeleri, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını ayaklar altına alan bir yargınız var. Bunlar saymakla bitmez. Şimdi bu oluşturduğunuz suç örgütü sisteminiz, dışarıda onlarca kameranın, insanların gözleri önünde yaptıkları ortadayken hapishanelerde, karakollarda insan haklarına saygılı olduğunu mu iddia ediyorsunuz? Kimseyi kandıramazsınız!"