Hiçbir parti diğerini kapatamaz

HDP’li Ümit Dede, hiçbir partinin diğerini kapatamayacağını, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma başlattığı haberinin de AKP-MHP’nin algı yaratma politikası olduğunu söyledi.

HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu'ndan Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Ümit Dede hemen hemen her gün İçişleri Bakanlığı tarafından ‘aralarından HDP’li yöneticilerin de bulunduğu’ sözleriyle basına verilen gözaltı duyurularının, şişirilmiş rakamlarla partilerini kriminalize etmeye yönelik olduğunu belirtti.

HDP yöneticilerine gözaltı ve tutuklamalar eşliğinde AKP-MHP-Ergenekon sözcüleri HDP’nin kapatılmasından söz ederken Yargıtay’ın inceleme başlattığı servis edildi. Her gün HDP’nin kapatılması ya da seçmenlerinin eğilimleri TV’lerde HDP’siz bir şekilde tartışılıyor. Bütün bu yaşananları ve ne anlama geldiğini HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu'ndan Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Ümit Dede’ye sorduk.

HDP’ye yönelik siyasi soykırım operasyonları devam ediyor. Öncelikle bir bilanço çıkarmak gerekirse durum nedir?

Partimize karşı 2015'ten beri bir linç kampanyası ve siyasi faaliyetlerini engellemeye yönelik büyük gayretler söz konusu. 7 Haziran'da AKP iktidarı tek başına alamayınca hem AKP cenahından sözlü olarak hem de yargı, polis aracılığıyla ve hatta DAİŞ eliyle büyük saldırılar oldu. Bizim ulaşabildiğimiz verilere göre; Temmuz 2015’ten beri en az 16 bin 770 kişi (bunlar içerisinde parti yöneticilerimiz, milletvekili ve belediye eşbaşkanlarımız da var) gözaltına alındı. Bu arkadaşlarımızın 3 bin 695'inin de tutuklandığını biliyoruz. Tutuklananlardan tahliye edilenler olduğu gibi sürekli yeni tutuklamalar da yaşanıyor. Verdiğimiz rakam toplam tutuklanan arkadaşlarımızın sayısına ilişkindir. Bu tutuklama furyaları şimdiye kadar aralıksız bir şekilde devam etti. İçişleri Bakanlığı, yakın zamanda parti üye ve yöneticilerimizin de arasında bulunduğu çok sayıda insanın gözaltına alındığına ilişkin açıklama yaptı. Burada bir hususun altını çizmek gerekli; elbette Türkiye'de en güçlü direnişi ve de muhalefeti yaptığı için bu saldırılar HDP’ye yoğunlaşıyor ama esasında Türkiye'de demokrasi mücadelesi yürüten tüm kesimler bu tutuklama ve gözaltı furyasının mağduru haline gelebiliyor. Yakın zamanda Boğaziçi'ne kayyum rektörün atanması ile birlikte Boğaziçi öğrencilerine ve onlara destek verenlere ilişkin bir gözaltı dalgası yaşandı. Bunlar arasında yine tutuklananlar da oldu. Vesayet altındaki yargı dahi çoğu zaman gözaltında tutabilecek veya tutuklayabilecek bir sebep bulamıyor.

Sürekli birilerinin alınıp bırakıldığı bir sirkülasyona dönüyor bir şekilde…

Evet, ayrıca haklarında herhangi bir yasa dışı delil ya da suç bulunamadığı için büyük oranda serbest bırakılıyor bu insanlar. İnsanları, anayasal hakkı olan hükümet politikalarını protesto etmekten vazgeçirmek ya da toplumun diğer geri kalanına mesaj vermek üzerine bir uygulama. Siz de iktidarı protesto eder, eleştirir ya da sokağa çıkarsanız tutuklanır ve gözaltına alınırsınız, mesajı veriliyor. Özellikle İçişleri Bakanlığı’nın son dönem yaptığı gözaltı açıklamalarına dair biz rakamların gerçeği yansıtmadığını fark ettik.

Nasıl?

Özellikle en son yapılan 718 kişi gözaltına alındı, içinde HDP yöneticileri de var açıklamasını inceledik. O gün tüm ülkede gözaltına alınan kişilerin sayısının 130 olduğu bilgisine ulaştık. Ayrıca bunların hepsi HDP ya da HDP’ye yakın kişiler değil.

Adli vakalar da mı var?

Evet adli vakaların da olabileceğini düşünüyoruz. Muhtemelen farklı operasyonlarda gözaltına alınan kişiler de vardı. Çünkü gözaltına alınan her insanın hangi sebeple gözaltına alındığını tespit edebilmek çok kolay değil. İçişleri Bakanlığı’nın açıklama yaptığı döneme ilişkin rakamla bizim bu ulaştığımız rakam arasında büyük bir uçurum var.

Bahsettiğiniz gibi topluma gözdağı vermek için mi şişiriliyor?

Kesinlikle şişiriliyor rakamlar, demin dediğim o algının yaratılmasına hizmet etmesi için. ‘Bakın biz bir günde bu kadar insanı gözaltına aldık, bu kadar suçlu var ve bu suçların merkezinde de HDP var’ mesajı verilmeye çalışılıyor. Bu da partimizi kriminalize ve terörize etme çalışmalarının bir ayağı.

Peki bu 130 kişi tutuklanmış mı?

Hayır, sadece 8 kişi tutuklanmış, 122 kişi serbest bırakılmış fakat İçişleri Bakanlığı sürekli gözaltı sayılarını açıklasa da serbest bırakılanları açıklamıyor. Biz o 8 kişinin de hukuka uygun bir şekilde tutuklandığını düşünmüyoruz. Bu kişiler bazen gözaltına alındıkları aynı gün daha akşam olmadan serbest bırakılıyor. Bunu aynı zamanda bir fişleme operasyonu olarak da nitelendirilebiliriz, çünkü insanları gözaltına alabilmeniz için makul şüphenin oluşması gerekiyor. Bu çerçevede de delillerin olması gerekli fakat aynı gün serbest bırakılan insanlar için ne bir şüphe ne de delil söz konusu. Şüphe oluşmadan belki ev ya da üst aramasından herhangi bir delile ulaşırız fikri ile hareket etme durumu var.

AKP'li Cahit Özkan ‘HDP’i kapatacağız, tabela partisi yapacağız, bitireceğiz’ sözlerinin eyleme geçmiş hali de denebilir bu anlattıklarınıza değil mi?

Evet, AKP Sözcüsü’nün HDP’yi bitireceğiz, sözlerinin altında yatan yöntemlerden bir tanesi bu. Sadece gözaltı değil, aynı zamanda parti binalarına ya da partimizin organize ettiği etkinliklere saldırılar da söz konusu. Biliyorsunuz yakın zamanda AKP’li Mehmet Özhaseki ve Nedim Şener'in parti tüzel kişiliğine veya parti yöneticilerine değil, bizzat bize oy verenlere yönelik sözleri vardı. Seçmen kitlemizi terörize eden, toplum içinde hedef haline getiren çok tehlikeli bir söylem bu. Sonuçta parti yöneticileri toplum karşısında belli bir sorumluluk çerçevesinde yer alıyor ama Türkiye tarihinde benim bildiğim seçmen kitlesine yönelik böyle bir itham ilk kez oldu ve bu son derece tehlikeli.

Son 5 yıla ait rakamlarını verdiğim bu tutuklama ve gözaltıların çok küçük bir kısmı parti yöneticilerimiz ve seçilmişlerimizdir. Asıl büyük kesim partiye gönül vermiş, eylem ve etkinliklerine katılmış ya da seçim çalışmalarında bulunmuş seçmenlerdir.

Şunu da sormak istiyorum Esenyurt HDP İlçe binası, İBB tarafından ilaçlanırken Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın fotoğrafları görüldüğü için sosyal medyadan linç edildi. Daha sonra polislerce basılıp ilçe yöneticileri gözaltına alındı. Daha önce Abdullah Öcalan'la ilgili ‘suç sayılmaz’ hükmünde kararlar var, peki burada nasıl bir suç yaratılıyor?

Türkiye'de son yıllarda hangi sözün, eşyanın ya da neyin suç sayılacağına dair hukuken ciddi bir muğlaklık yaratıldı. En son kamuoyuna da yansıdı, HDP’li 9 milletvekili hakkında hazırlanan fezlekede Garo Paylan’ın ‘Sevgili Demirtaş’ ifadesi suç olarak değerlendirilmiş savcı tarafından. Geçmişte ‘Sayın Öcalan’, ‘Bijî Serok Apo’ ya da Öcalan'ın fotoğrafını üzerinde taşımanın suç olmadığına, propaganda suçunu oluşturmadığına dair Yargıtay kararları var. Bu konuda açılan yüzlerce dava var ve bunlar beraatla sonuçlandı. Bu kararlar, Türkiye mahkemelerince verilmiş. Yine bu konuda sayısız takipsizlik kararı var. Cumhuriyet başsavcıları artık bu konuda bir içtihat oluştuğu için dava açma gereği bile duymuyor.

Mesele HDP’yi kriminalize etmek olunca Türkiye mahkemelerince suç olarak kabul edilmeyen şeyler bile suç olarak lanse ediliyor. Esenyurt İlçe binasında çıkan Sayın Öcalan fotoğraflarında şunu unutmamak lazım ki; İmralı Adası'nda da fotoğrafları çekildi ve bunlar dışarı çıkarıldı. İmralı'ya giden ziyaretçiler üzerlerine herhangi bir cihaz dahi bulunduramıyor. Demek ki bu bizzat devlet tarafından çekilip dışarı çıkarılıyor. Ki bunun bir suç olmadığını belirtmek ve bununla ilgili birçok Yargıtay kararının olduğunu da hatırlatmak istiyorum.

Öte yandan tüm bu çabalara rağmen son seçimlerde de görüldü ki HDP’nin oy oranı düşmedi ve aksine yükseldi. Bunu artık Türkiye'de herkes biliyor. En politik seçmen, siyaseti en yakından takip eden kitle HDP'nin seçmeni. 31 Mart ve 23 Haziran yerel seçimlerinde HDP birçok yerde seçime girmediği halde HDP seçmeni orada kimin kazanacağını bile tayin etti, bu belki de dünya tarihinde bir ilktir.

İktidarı çıldırtan da seçmen kitlesine yönelik bu saldırgan sözleri ettiren şey de tam olarak bu. Seçmen kitlemiz hem partisi ile birlikte hem de ondan bağımsız olarak da iktidarın ülkeyi uçuruma sürüklemesine karşı tavrının net olarak ortaya koyuyor.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP hakkında inceleme başlattığına dair haberler servis edildi. Bu kapatma tartışmaları sürerken bu bir hamle mi yoksa yaratılan algının bir parçası mı?

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bir görevi de sadece HDP açısından değil, bütün partilerinin faaliyetlerini incelemek ve anayasaya uygun bir şekilde hareket edip etmediklerini tespit etmektir.

Ayrıca yerellerde bulunan il ve ilçelerdeki cumhuriyet savcıları ve mahkemeler yürüttükleri soruşturmalarda veya yargılamalarda, siyasi partiler ile ilgili olduğunu düşündükleri delilleri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına göndermekle yükümlüdürler.

Dolayısıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın partimiz hakkında herhangi bir inceleme başlatması gibi bir söylem hukuken doğru değil. Tüm siyasi partiler açısından olduğu gibi partimiz açısından da devam eden rutin inceleme ve takip etme durumu süreklilik arz eden bir süreçtir.

AKP ile MHP'nin sürekli olarak HDP’nin kapatılmasını gündemde tutmak için böyle bir şeyi kurguladığını ve basına servis ettiğini düşünüyoruz. Bu haberin kaynağı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı değildir, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu yönde bir açıklaması olmamıştır. HDP’nin kapatılması için her gün ekranlarda bas bas bağıran çevrelerden böyle haberler basına yansıtılıyor. Basın da bu haberleri işleyerek aslında AKP ve MHP'nin bu amacına hizmet ediyor. Şunu sormak gerekiyor; şimdiye kadar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı zaten olması gereken bu görevini yerine getirmiyor muydu ya da diğer partiler hakkında yaptığı bu incelemeleri yapmıyor muydu da yeni mi inceleme başladı?

Halkımızın bu tür haberlere itibar etmemesini istiyoruz. Bir süredir MHP, HDP hakkında delil topladığını söylüyor. Bir dosya oluşturduklarını ifade ediyor, kendilerini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının yerine koyuyor!

MHP’nin yaptığı suç değil mi?

Elbette suç, üstelik anayasal bir suç. Hem MHP'nin HDP hakkında kapatma için dosya hazırlaması hem de AKP'nin çıkıp kapatmaya yönelik sözler sarf etmesi suç. Bir siyasi partinin nasıl kapatılacağını dair süreç anayasada ve yasalarda belirtilmiştir zaten. Soruşturma yürütme ve iddianame hazırlama yetkisi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın; kapatma davası açılırsa bu yargılamanın yapılacağı görevli ve yetkili mahkeme de Anayasa Mahkemesi'dir. Anayasa Mahkemesi bu konuda tek yetkili ve görevli merciidir.

AKP Sözcüsü’nün ‘Biz HDP’yi kapatacağız’ sözü yargıya açık bir müdahaledir. Ayrıca bir siyasi partinin, bir başka siyasi partiyi kapatabileceğine ilişkin bir algı yaratılmaya çalışılıyor. İktidar partisinin bir başka siyasi partiyi kapatacağına ilişkin sarf ettiği sözler demokrasi ve hukuk açısından büyük bir garabettir. MHP ve AKP genel başkanları ve sözcüleri uzun zamandır Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere tüm yargı organları üzerinde büyük baskı oluşturmakta ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu işlemekteler.