Kışanak: Lice'deki katliam örtbas edilmek isteniyor
Kışanak: Lice'deki katliam örtbas edilmek isteniyor
Kışanak: Lice'deki katliam örtbas edilmek isteniyor
BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, hem barış sürecinden bahsetmenin hem de insanları arkadan vurmanın ve katletmenin yan yana durmayacağını belirterek, "Eğer şu anda Lice'de daha fazla can kaybı yaşanmamışsa kesinlikle bir tesadüftür. Bir katliam denemesi yapılmıştır. Bir vahşet yaşanmıştır" dedi. Kışanak, "İlk günden beri söyledikleri yalanları sıralasak, buradan Lice'ye yol olur! Dün terörist diye kriminalize ettikleri Kürtleri, bu kez de uyuşturucu üzerinden suçlamaya çalışıyorlar" diye belirtti.
BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi. Salondaki sıralara, tutuklu milletvekillerinin isimleri konuldu ve yerleri boş bırakıldı. BDP Grup toplantısını, 1993-1994 yıllarında Merdin (Mardin'in) Derika Çiyaye Mazi (Derik) ilçesinde faili meçhul bir şekilde katledilen 13 köylünün yakınları da izledi.
Kışanak, söz konusu 13 köylünün katledilmesinden sorumlu tutulan dönemin Derik Jandarma Komutanı Tuğgeneral Musa Çitil'in Çorum'da görülen davasının devam ettiğini dile getirdi. Ailelerin yıllardır adalet aradığının altını çizen Kışanak, aralarında bulunan ailelere "Hoş geldiniz" dedi. 1993-94'te neler yaşandığını kısaca sunmak istediğini belirten Kışanak, gözaltında tacizler, tecavüzler yaşandığını, binlerce insanın toplu mezarlara defnedildiğini, bir vahşetin, bir soykırımın, bir topyekûn savaşın yaşandığını hatırlattı. 13 faili meçhul cinayetin bu dava kapsamında görüldüğünü belirten Kışanak, gözaltında 400 kişi tarafından tecavüze maruz kalan Ş.A. davasının da bu dava kapsamında olduğunu vurguladı.
Musa Çitil'in Merdin bölgesinde bu vahşetin yaşandığı yıllarda Yüzbaşı rütbesinde olduğunu şimdi Tuğgeneral rütbesi aldığını belirten Kışanak, "Yaptığı zulüm ile hızla terfi ediliyor. Bu insan böyle bir davada hala tutuksuz yargılanıyor. Bunu kime izah edebilirsiniz" diye sordu.
‘SİVAS KATLİAMI İLE YÜZLEŞME OLMALI’
Kışanak, 2 Temmuz Sivas katliamı ilgili ise şunları belirtti: "20 yıldır Madımak'ta yakılan ateş kendisine insanım diyenlerin canlarını yakmaya devam ediyor. Failleri parça parça kurtaran bir yaklaşımla göstermelik bir dava süreci izlendi. Birilerini zaman aşımı üzerinden kurtardılar. Ceza alanları kaçırdılar. Bu yangın sönmedi. Biz Sivas katliamı vesilesiyle sokağa çıkıp yaşamını yitiren canların yanındayız. Sivas katliamı ile bir yüzleşme mutlaka yaşanmalıdır. Neden yapıldığının açığa çıkarılacağı bir yüzleşmeye ihtiyaç var" dedi. Bugünü ve geleceklerini de konuşmak istediklerini dile getiren Kışanak, Alevilerin gerçek taleplerinin karşılanması ile Sivas ile gerçek bir yüzleşmenin olacağını ifade etti. Alevi toplumunun hafızasına kazınmış Yavuz Selim'in adının köprü ismi yapılmasının acılar üzerinden siyaset yapma anlamına geldiğine dikkat çeken Kışanak, "Travmalarla neden oynuyorsunuz? Dersim katliamını yapanların adının bir havaalanına verilmesi bir travmadır. Bu konuda bir itiraz da gelmez. Bunu siyaset malzemesi yaparsanız başkaları da size siyaset malzemesi olarak gelir. Bu ülkede artık mazlumların üzerinde siyaset yapmayın. Statükoyu yaşatmak isteyenler biz mağdurları, mazlumları, ötekileştirilenlerin üzerinden artık siyaset yapmasınlar. Hep birlikte topyekûn bir temizlenme istiyoruz. Herkesin ismini kışladan, hava alanından, caddeden, köprüden de silin. Elinizi tutan yok. Sabiha Gökçen'i, Yavuz Selim'i değiştirin kimse de itiraz etmez size" dedi. Alevilerin eşit yurttaşlık temelinde yaptığı mücadelenin çok anlamlı bir mücadele olduğunu vurgulayan Kışanak "Aleviler, Aleviliği nasıl biliyorlarsa öyle yapsınlar. İkinci Alevi açılımı adı altında siyaset yapmaya kimsenin hakkı yoktur" dedi.
'LİCE’DEKİ KATLİAM ÖRTBAS EDİLMEK İSTENİYOR'
Toplantılarda, katliamları anlatmakta zorlandıklarını ifade eden Kışanak, bunların bitmesi için barış sürecini başlattıklarını birilerinin kendilerine siyasi manevra alanı bulması için bunu yapmadıklarını söyledi. Nice katliamdan geçen Lice'de 28 Haziran'da karakol inşaatlarına karşı çıkmak için giden kitlenin ağır silahlarla tarandığını belirten Kışanak, görüntülerin ortada olduğunu belirterek, "Kaymakamınızın söyledikleri ortadadır. 200-250 kişi oradadır. Velev ki, bunlar karakollara zarar verecektir. Bunu önlemenin başka yolu yok mu? Bu ikisi yan yana durmaz. Hem barış sürecinden sorunları çözmekten bahsedeceksin hem de insanları arkadan vuracak ve katledeceksin. Eğer şu anda daha fazla can kaybı yaşanmamışsa kesinlikle bir tesadüftür. Bir katliam denemesi yapılmıştır. Bir vahşet yaşanmıştır" dedi. Hala ortada "Bu yanlıştır" diyen bir yaklaşımın olmadığını belirten Kışanak, şunları söyledi: "O karakol komutanından izin almadan kim halkın üzerine ateş açabilir? O karakol komutanını en azından görevinden alacaksın. Bilgilerini de bu vahşeti yaşayan halktan alacaksın. İlk günden bugüne söylenen yalanları söylesek buradan Lice'ye yol olur. Tamamen yalan. Gerçek olan bir tek şey var. 18 yaşında gencecik bir insan askerin açtığı ateş sonucunda yaşamını yitirdi."
Kışanak, Lice’deki katliamın örtbas edilmek istendiğini de söyledi. “Buna dair sözünüz var mı” diye soran Kışanak, “Şimdiye kadar Kürtlerin mücadelesi manipüle ediyorlardı. Şimdi başlamışlar uyuşturucu trafiği diyorlar. Bunun hesabını ya soracaksınız ya da biz bu katillere ve onlara güç verenlerden hesap soracağız. Asker, polis terörünü sineye çekecek halimiz yok. Gerilla tarihi bir yürüyüş yapıp, bir tek kişinin zarar vermesine izin vermedi. Siz de aynı saygınlıkla militarist politikalarınızdan vazgeçeceksiniz. Buna izin vermeyeceğiz. Buradan ilan ediyorum. Uyuşturucu ekimi yapılan yerlere bırakın biz halkla yürüyelim. O tarlaları sökelim. Uyuşturucu mücadele için bugünü mü beklediler. BDP Gençlik Meclisi uyuşturucuya fuhuşa karşı kampanya başlattı. Bizim önümüzü kesmeyin, on binlerce gençle uyuşturucu tarlalarının üzerine yürürüz. Herkesin kendi üzerine düşeni yapması dahilinde süreç ilerler. Lice'de görüntüler var, yaşlı bir ana Kürtçe bağırıyor, 'Savaş değil barış istiyoruz' diye. Lice'deki karakol protestosunda 200-250 kişi var. Karakola zarar verecek olsalardı bile bunu önlemenin başka yolu yok muydu? Bir karakolun önünde cereyan etmiş. Faili belli. Karakol komutanından izinsiz nasıl ateş edilebilir? Komutan hala görevde. Dün terörist diye kriminalize ettikleri Kürtleri, bu kez de uyuşturucu üzerinden suçlamaya çalışıyorlar. Buradan ilan ediyorum. Biz sivillerle gidelim o tarlalarda ne varsa sökelim. Bu, askerle olacak şey değil. Önümüzü kesmeyin, karakollarla barikat olmayın, ben on binlerce gençle o uyuşturucu tarlalarına yürüyeyim! Karakol için, 'Yeni değil güçlendirme yapıyoruz' diyorlar. Aklımıza, fikrimize, mantığımızda hakaret ediyorlar. İnsanlar haklı olarak soruyorlar: Gerillalar bunun için mi geri çekiliyor? Barış ortamını bunun için mi kullanıyorlar? Kimsenin, ülkenin genel savunma ihtiyacına itirazı yok. Peki, sivillerin arasında kale, kalekol, ne ilgisi var?" dedi.
'BU ÜLKENİN BATISINDA KAÇ TANE KALEKOL VAR?'
İnsanların, daha amansız, daha büyük bir savaşa mı hazırlanıldığını sorduğunu da belirten Kışanak, “Gerilla bunun için mi geri çekiliyor? Barış ortamını bunun için mi yapıyorlar? Kimse bu kalekolları izah edemez. Soruyoruz çıkarsınlar bu ülkenin batısında kaç tane kalekol var. Bu ülkenin batısında güvenlik ihtiyacı yok mu? Bu savaş konseptinin bir ihtiyacıdır. Eğer bir barış konsepti varsa bunu ilerletmeye gayret ediyorlarsa neden kalekol yapıyorlar” diye devam etti.
Birinci aşamadan, ikinci aşamaya geçildiğini de vurgulayan Kışanak şunları belirtti: “Barışı ve demokrasiyi tesis edecek bir yol arıyoruz. Tüm Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu şey akan kanın durmasıdır. 76 milyonun ihtiyaç duyduğu iki şey demokrasi ve akan kanın durması. Bunu birbirinin karşısına koymak, halka şantaj yapmaktır. Bütün şiddet politikalarınızı, ayrımcılığınızı bazı şartlara bağlamayın artık. Bu reformlara devletin ihtiyacı var. Türkiye'nin ayıbını ortadan kaldırmamız gerekiyor. Eşitlikçi, özgürlükleri test eden bir demokratikleşmeye ihtiyacımız var. Geziyi anlamayanlar bunu da anlamıyorlar. Gerilla üzerine düşen tarihi sorumluluğunu yaptı. Herkes de üzerine düşeni yapsın. Çok şey söylendi; ama Beşir Atalay'ın 'Kimseye verilmiş sözümüz yok' sözünü anlamakta zorlanıyoruz. Siz bu halka bir söz vermediniz mi? Türkiye kamuoyunun tamamı demokratik özgür bir gelecek için bu sürece destek verdi. Böyle diyorlar ardından kimsenin hayal edemeyeceği paket hazırlığımız var diyorlar. Artık korkmaya başladık. Acil demokratikleşme ihtiyacı kapıya gelmiş dayanmıştır. İnsanları oyalamaktan vazgeçin artık."