Konya katliamı davasında sona gelindi

Dedeoğulları davasının karar duruşması 17 Kasım’da görülecek. 12 Kasım’da sonuçlanan saldırı davası ile bu dosyanın birleştirilmesi gerektiğini ifade eden Av. Mehdi Zana Akkaya, cezanın insanlığa karşı işlenmiş suçlardan verilmesi gerektiğini söyledi.

Konya’nın Meram İlçesi’nde 30 Temmuz 2021’de Dedeoğulları ailesinden 7 kişiyi katleden Mehmet Altun ile katliama azmettirmekten Çalık ve Keleş ailesinden 9 kişinin yargılandığı saldırı davası, 12 Kasım’da karara bağlanmış ve Ali ile Lütfü Keleş tahliye edilip diğer sanıklara da haksız tahrik indirimi uygulanmıştı.

Bu davadan bir süre önce ise katliam davasından tutuklu zanlısı Mehmet Altun’un cinayet sonrası 112 Acil Çağrı Merkezi ve buradan da yönlendirilmeyle bağlandığı Cinayet Büro Amirliğinden polislerle konuşmaları mahkeme dosyasına girmişti. Bu konuşmalarda Altun’un polisler tarafından yüreklendirildiği görülüyordu. Şimdiyse 17 Kasım’da katliam davasının karar duruşması görülecek. Avukatlar saldırı davası ile katliam davasının birleşmesini talep ederken baroları ve tüm demokratik kamuoyunu davayı takip etmeye çağırıyor.

ÖDÜL GİBİ CEZALAR VERİLDİ

Davanın avukatlarından Mehdi Zana Akkaya, 12 Kasım’daki saldırı davasının, katliam davası ile birlikte ele alınması gerektiğini şu sözlerle anlattı: “12 Kasım saldırısı dosyası, iki ailenin Dedeoğulları’nın evlerini basıp konut güvenliğini de ihlal ederek sopalarla ve de silah kullanarak ailenin 7 ferdini yaraladıkları dosyaydı. İki hafta önce karar çıktı, biz o dosyada birçok eksik bulunduğunu ve 30 Temmuz'da yapılan katliam dosyasıyla saldırı dosyasının birlikte görülmesinin zorunlu olduğunu ifade ettik ama buna rağmen ayrı ayrı devam etti.

Türk Ceza Kanunu 76 ve77’nci maddesi soykırım suçu ile insanlığa karşı işlenen suçu düzenliyor. Bizler bu maddeler kapsamında sanıklardan ek savunma alınmasını talep ettik. Ayrıca yeniden dinlenmesi gereken ve de delil kararttığını düşündüğümüz polisler vardı. Olay yerine gidilip oranın keşfinin yenilenmesi gerekiyor diye yaptığımız, kovuşturmanın genişletilmesi gibi taleplerimiz de vardı. Mahkeme bu araştırılması zorunlu olan hususlarla ilgili taleplerimizi reddedip alelacele bir karar verdi saldırı dosyasında. Hatta haksız tahrik uyguladı tüm sanıklara. Normalde tahrik unsurunun karşı taraftan gelişmiş olması lazım. Burada böyle bir şey de yok. Mahkeme ise bu indirimi ‘uygulamama bir engel yok’ diye yaptı ve tüm sanıklara çok komik cezalar verdi. En fazla cezalandırılan, dört küsur yıl ceza aldı. Birçoğuna adli para cezası, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararlarıyla ödül gibi cezalar verildi.”

DAVALARIN BİRLEŞMESİ LAZIM

Avukat Akkaya, 17 Kasım’da görülecek katliam davasında da saldırı dosyasındaki taleplerin geçerli olduğunun altını çizdi: “Diğer dosyadaki taleplerimizin hepsi bu davada da geçerli. Çünkü biz bu dosyanın da yine beraber görülmesi ve de soykırım ile insanlığa karşı işlenmiş suçtan sanıklara ek savunma verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Saldırı dosyasında fiili yaralama, konut dokunulmazlığı ihlali, tehdit, silahla yaralama vesaire gibi suçların tamamını işleyenler, 7 kişinin katliam dosyasında azmettiren olarak yargılanıyor. Önceki celsede azmettirenlerin cezalandırılmaları yönünde savcılığın da bir görüşü var. Ama bunlar tutuksuz yargılanıyor. Biz bunların da yine bu katliam davasında TCK 76-77 insanlığa karşı suç ve soykırım suçundan ek savunmalarının alınması gerektiğini düşünüyoruz.

Ek savunma da şudur: Normal koşullarda bir kişinin cezalandırılabilmesi için hakkında o suçtan iddianame düzenlenmiş olması gerekiyor. Ya da kovuşturma esnasında yeni bir suçun ortaya çıkması gibi bir durum var ise savcılar, mahkemeye birleştirme isteğiyle soruşturma açılmasını talep ediyor. Bu iki durum da yoksa yani ikisinden birisi uygulanmadıysa, iddianamede de yazmıyorsa kovuşturma esnasında eğer başka bir suçtan ceza verme ihtimali ortaya çıkarsa, o kişiye ek savunma verilir. Biz de davada bunu talep ettik. Savunması alındıktan sonra karar verileceği zaman, ceza verilmek istenirse o maddeden de verilir. Yoksa o maddeden ceza verme ihtimali ortadan kalkmış oluyor.”

TCK 76 VE 77’Yİ İÇEREN KONUŞMALAR VAR

Avukat Mehdi Zana Akkaya, Konya davasındaki iddianamede ise TCK 76 ya da 77’ye dair bir şey olmadığını fakat tetikçi Mehmet Altun’un polisle yaptığı konuşmalar ve ayrıca HTS kayıtlarının bu içerikte ele alınabileceğini söyledi: “Bizim iddianamede soykırım ve insanlığa karşı suçtan açılmış, düzenlenmiş bir şey yok. Hem birleştirme talepleri kabul edilmedi hem de herhangi bir soruşturma açılmadı. Dolayısıyla biz de kovuşturma aşamasında tetikçinin hem teslim olurken hem de 122 acil ve de polise yaptığı yarım saatlik bir görüşmesini kıstas alıyoruz. Hem bu konuşmanın içeriğinden hem de bu saldırı ve katliam dosyasındaki kişilerin birbirleriyle olan telefon görüşmelerindeki HTS kayıtları içeriğinden çıkarılabilecek hususlar var. Örneğin 12 Mayıs’tan 30 Temmuz'a giden saldırı silsilesinin birinci ayağında, Dedeoğulları ailesindeki 7 kişi ifadelerinde karşı tarafın; ‘Siz Kürt'sünüz, biz sizi öldüreceğiz. Biz ülkücüyüz, sizi ortadan kaldıracağız. Siz Kürtsünüz, biz sizi süreceğiz’ gibi söylemlerde bulunduğunu belirtiyor. Mehmet Altun dediğimiz tetikçi de 112 acille ve onun üzerinden yaptığı polis görüşmesinde saldırının ailenin dâhil olduğu etnik gruptan dolayı yapıldığını birçok yerde vurguluyor.

Yine bu diğer iki ailenin yaralama olayından sonra tutuklanan üç ferdin bir yakınlarıyla hapishane içerisinde ve telefon görüşmelerinde ‘Kürtler uslandı mı? Kürtler durdu mu? Yaşlı Kürt’e ne oldu mu?’ gibi sürekli bir Kürt vurgusuyla yaptıkları konuşmalar var. 12 Mayıs saldırısında aileye ırkçı saiklerle işlenmiş fiiller olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla TCK 76 ve 77’den savunmaların alınması gerektiğini düşünüyoruz. En önemli talebimiz bu. Tabii saldırı dosyası kararı çıktıktan sonra birleştirmeyle ilgili taleplerimiz rafa kalkmış bir görünebilir ama hukuken ve teknik açıdan hala mümkün. Biz yine o dosyanın, diğer dosyanın bozma sebebi yapılıp, o dosyanın bu dosyasının bekletici sebebi yapılabileceğini düşünüyoruz. Çünkü bu iki dosya birlikte görülmediği sürece mahkemenin bu dosyalarla ilgili somut gerçeğe ulaşması çok da mümkün değil.” 

ÖZELLİKLE BAROLARA DENETLEME ÇAĞRISI

Son olarak kamuoyuna çağrı yapan avukat Akkaya şöyle konuştu: “Birçok baro ve yine sivil toplum kuruluşunun, kitle ve hukuk örgütünün her ne kadar davaya bizzat gelip katılmamış olsa da gözünün kulağının Konya'da olduğunu biliyoruz. Kamu düzeni ile barışı açısından ve bir daha bu tarz olayın yaşanmaması için adil bir yargılama süreci şart. Bu da ancak destekle mümkün. Biz özellikle baroları duruşmaları izlemeye ve denetlemeye çağırıyoruz. Yine siyasi parti temsilcilerini de buradan davet etmiş olalım. Zira bu tarz meselelerle ilgili somut gerçek ortaya çıkarılmadan olumlu bir siyasi faaliyetin de yürütülemeyeceğini düşünüyoruz.”