Remzi Kartal’dan sürece ilişkin çarpıcı açıklamalar!

Remzi Kartal’dan sürece ilişkin çarpıcı açıklamalar!

KONGRA-GEL Başkanı Remzi Kartal, AKP hükümetinin bu süreçte atması gereken adımları atmadığını belirterek, oyalama taktiğini izlediğini söyledi. Kartal, Kürt tarafının üzerine düşeni yaptığını vurgularken hükümetin verdiği sözleri yerine getirmediğini belirterek, “sanki süreç Kürtlerin eliyle bozulmaya çalışılıyor gibi gösterilmek isteniyor” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın inisiyatifi ile 21 Mart Amed Newrozu’dan başlayan demokratik çözüm süreci, 8 Mayıs’tan itibaren gerillanın geri çekilmesiyle somutluk kazandı. Gerillaların gruplar halinde geri çekilişi devam ederken, Öcalan ikinci aşamaya geçildiğini duyurdu.  Hükümet cephesinde somut bir adım gelmezken, İstanbul Gezi parkında başlayan direnişle birlikte Erdoğan, giderek sertleşen bir dil kullanmaya başladı. Erdoğan, akil insanlarla toplantı ardından anadilde eğitim ve seçim barajının düşürülmesi taleplerini reddederken, 28 Haziran günü karakol inşaatını protesto eden halka ateş açan askerleri, Medeni Yıldırım isimli Kürt gencini katletti.

Hükümetin baskı politikalarının endişeleri arttırdığı bir dönemde ANF’ye konuşan KONGRA-GEL Başkanı Remzi Kartal, Kürt tarafı olarak üzerine düşen görevleri yaptıklarını belirterek, AKP’nin verdiği sözlerini yerine getirmediğini söyledi. Yapılan görüşmelerin içeriğine bağlı kaldıklarını belirten Kartal, sürecin ikinci aşamasında, AKP’nin yapması gerekenleri yapmadığını ve bir oyalama taktiğini izlediğini vurguladı.  

Barış ve çözüm süreci bütün kesimlerde büyük bir umut yarattı. Ancak hükümetin tutumu karamsar hava yaratıyor. Süreç tıkanıyor mu?

Önder Apo ile görüşmeler sürüyor. Fakat hükümet, mutabakat çerçevesinde verilen sözleri, yerine getirmedi. Kısacası AKP görevlerini yapmadı. Özelikle ikinci aşama dediğimiz süreçte şuana kadar, birçok yasa değişmesi gerekiyordu. Ama şimdiye kadar hiç biri yerine getirilmedi. Örneğin; siyasi parti yasası, seçim yasası, baraj, terörle mücadele yasası vb. kanun değişiklikleri, şuanda, meclisin gündeminde olmalıydı. Ancak hiçbir ses yok.

Bütün bunlar başlangıçta verilen sözler miydi?

Tabi ki, sıraladığım şeyler, ikinci aşamada yapılması gerekenlerdi. Ancak AKP hükümeti süreci son derece ağırdan alıyor. Tempoyu düşürdüğü görülüyor. Aynı zaman da, Recep Tayyip Erdoğan’ın hem Gezi parkı, hem de, Lice’de demokratik taleplerle sokağa çıkan halka karşı aldığı tutum ve polisin insanlara kaşı saldırgan yaklaşımı bu sürecin hangi aşamaya geldiğini gösteriyor. Yine “Akil insanlar” ile yaptığı toplantının ardından, “Ana dilde eğitim gündemimizde değil, barajı düşürme planımız da yok”  gibi açıklamaları, niyetleri açıkça gösteriyor. Bizce bu yaklaşımlar, sürecin politikaları değil. Ama her şeye rağmen biz süreci sürdürme kararlığındayız. Bizim için temel olgu şu; bu sürecin barış ile taçlandırma güvencesi AKP değildir. Esas olan halklarımızın ortak mücadelesidir. Bunun için bu süreçte Kürdistan'da, yürütülen özgürlük mücadelesini, Türkiye’de, başlayan demokrasi mücadelesiyle birleştirmektir. AKP patinaj yapıyor, adım atmıyor, süreç tıkandı, gelişmiyor, yaklaşımı içinde değiliz. 

Bu çaba ve iyi niyet gösterisi tek taraflı ne kadar sürer?

Mücadelenin gelişimi AKP’yi mecbur edecektir.  Gerek Ortadoğu’da gerekse Türkiye’de değişen dengeler, AKP’ye adım attırmaya zorlayacaktır.

AKP YA ADIM ATACAK YA DA KAYBOLUP GİDECEK

Peki adım atmasa ne olur?

AKP, demokrasi ve özgürlüklere inandığı için ya da bu sürece ikna olduğu için görüşmeler yapmıyor. Siyaseten kendini sürdürmek istediği için adım atıyor. Onun için AKP ya adım atacak yada kaybolup, gidecektir. Önümüzde bir seçim var, bu onun için bir imtihandır. Zaten bunu gördüğü için İmralı’da önder APO ile bu süreci başlattı. Bunu kamuoyu ve halkımızın iyi bilmesi gerekiyor.

Barış ve çözüm süreci şu anda ne aşamada?

Süreci başlatan önder Apo’dur. Bitiren de, kendisi olacaktır. O’nun iradesi ve beyanıyla biter. Ancak süreç bitmiş değil, devam ediyor. Bu tür süreçlerin çatışmalı ve sancılı geçeceğinin de, herkesin bilmesi lazım.

Türk başbakanı Erdoğan, son dönemlerde, eski üslubuna dönmüş durumda. Kürt haklının hassasiyetlerine saldırıyor.  Sayın Öcalan’a yönelik ‘Ele başı’, ‘terörist’ gibi kavramlar sarf ediyor. Yine Lice’de yaşananlar var…

Kürt halkı, AKP liderinin kullandığı bu üsluba öfkelidir. Biz, Kürdistan Özgürlük Hareketi olarak son derece rahatsız ve öfkeliyiz. Bir taraftan önder Apo ile aynı masaya oturuyor, pazarlık yapıyorsun. Diğer taraftan da, Kürt halkının önder olarak gördüğü bu iradeye karşı kabul edilmez yaklaşım ve üslup ile hitap ediyorsun. Bu, süreci provoke etmektir. Recep Tayyip Erdoğan’ın bu dili sürece hizmet etmiyor. Kesinlikle bu dilden uzak durulmalıdır. Onun için sol,  sosyalist, demokratik ve inanç çevrelerine çağrımız; sürece destek vermeli, Erdoğan’ın dilini değiştirmesi için mücadele içinde yer almaları gerekir. Bunun dışında başka bir alternatif yoktur. Şayet süreç tıkanırsa Kürt halkının meşru savunma hakkı vardır. Önder Apo’nun devlet heyetiyle yaptığı mutabakatın çerçevesi de, böyledir. Ya Kürt halkının hakları anayasal güvence altına alınacaktır. Yok eğer bunlar sağlanmasa, Kürt halkı kendini her koşul altında savunma hakkına sahiptir. Şu anda hareketimizin ve halkımızın beklentisi silahlı mücadeleye gerek kalmadan,  demokratik bir şekilde mücadele etmektir.

Şayet süreç bozulursa yine eskiye mi dönülecek? Gerilla savaşı başlayacak mı?

Bu mücadeleyi yürüten güçlerin doğrudan karar verme iradeleri vardır. 2012 yılında, devrimci halk savaşı temelinde, başlatılan hamleden daha kapsamlı bir mücadele devreye girer. Zaten geri çekilme sürecinden önce KCK yürütmesinin kamuoyuna yaptığı açıklamada, “2012 yılından daha kapsamlı bir mücadeleye hazırlandık. Ancak önder Apo’nun başlattığı süreç mesajına inanarak, güvenerek, geri çekilme yapıyoruz” vurgusu unutulmamalı. Şayet süreç bozulursa, bu fırsatı heba eden AKP’ye yönelik mücadele çok daha şiddetli olacaktır.

AKP SÜRECİ PROVOKET ETMEYE ÇALIŞIYOR

Geçtiğimiz günlerde Türk basınında Dersim ve Bitlis’te bazı köylerin gerillalar tarafından basıldığı yönünde haberler çıktı. Ancak Halk Savunma Güçleri (HPG), kendileriyle bir alakası olmadığını duyurdu. Yine Lice’de yapılanlar var. Neler oluyor?

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP bu tutum ile süreci provoke etmeye çalışıyor. Sanki süreç Kürtlerin eliyle bozulmaya çalışılıyor gibi gösterilmek isteniyor. Hâlbuki Önder Apo devlet heyetiyle yaptığı mutabakat ortada. Bunlar yazılı olarak, bizim, devletin ve Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) elinde var. Bu belgelerde, PKK’nin atması gereken adımlar ve buna karşı da, devletin yapması gerekenler yazıyor. Kürt tarafları birinci aşamada, gereken adımları attı. Ancak Türk devleti ağırdan alıyor, oyalıyor.

Süreç bozulursa bu belgeleri kamuoyuyla paylaşacak mısınız?

Şüphesiz… Hareketimizin yetkili organları bu konuda, ortak karar alıp ona göre hareket edecektir. Ama biz bu duruma gelmesini istemiyoruz. Biz demokratik mücadelenin gelişmesi için bütün olanaklarımızı seferber edeceğiz. Halkımız ve Türkiye halkı için bu fırsatı değerlendirme niyetindeyiz. Bunun için de sürecin sonuca ulaşmasını istiyoruz. Ancak sürecin provoke edilmesi durumunda yaşamın her alanında geçmişi aşan bir tempo ile mücadeleyi büyüteceğiz.

ÖZGÜRLÜK HAREKETİNİ KİMSE KANDIRAMAZ

AKP seçimleri kurtarmaya mı çalışıyor?

Kendisine göre böyle bir hesap içinde olması muhtemeldir.  Onun için tempoyu yavaşlatıyor. Buna izin verilmeyecektir. Ancak diğer taraftan da, tablo karşılıklı mutabakatla mümkündür.

Kürtler arasında ‘tarihin tekerrür etmesi’ ve ‘kandırılma’ endişeleri de var.  Bu konuda ne diyeceksiniz?

Her şeyden önce halkımızın içi rahat olsun. 30 yıldır amansız bir mücadele veren, destanlar yazan özgürlük hareketini kimse kandıramaz. Güçleri de, yetmez. O söylemler, çok eskilerde kaldı. Çünkü Kürtlerin o zaman ne güçleri ne de örgütlülükleri vardı. Şu anda durum çok farklıdır. Güçlü ve ciddi bir örgütlülüğe sahibiz. Karşı tarafı her koşulda zorlayan bir konumdayız. 

Türkiye tarafından silahlı grupların eğitilip, Rojava’ya gönderildiği bilgileri var. Türkiye Rojava’da ne yapmak istiyor?

Türkiye’nin kuzeyde PKK’ye karşı ve Rojava’da PYD’ye karşı politikaları başarısız olmuştur. Ha keza müttefiklerinin Ortadoğu politikaları da iflas etmiştir. Artık istediği gibi bir sonuç elde etmesinin koşulları yoktur. Kürtler, Ortadoğu’da artık büyük bir aktördür. Bu irade kendini uluslararası arenada da kabul ettiriyor. Karşı tarafı zorlayan, sürekli gelişme yaratan ve çıtayı yükselten bir örgütlülüğe sahip. Bu en son Cenevre’de yapılan konferansta da, görüldü. Ciddi bir halk savunma gücü var. Milyonlarca insan örgütlenmiş. Dünyanın güçleri, Ortadoğu’da politika yapacaklarsa, Kürtlerin konumunu göz önünde bulundurmak zorunda. Kürtler hesaba katılmadan politika yapılmaz.

HEWLER KONFERANSININ TARİHİ BELLİ DEĞİL

Sayın Öcalan’ın önerileri doğrultusunda Ankara, Amed ve Avrupa konferansları gerçekleştirildi. Ne gibi sonuçlar çıktı?

Ankara, Amed ve Avrupa’da geniş kesimlerin katılımıyla üç konferans gerçekleştirdik. Ciddi tartışmalar yaşandı. Oldukça verimli geçti. Bir potansiyel ortaya çıktı. Özellikle bütün konferanslarda, ortak mücadele kararları çıktı. Herkes Önder Apo’nun başlattığı bu süreci heyecanla karşıladı ve destek mesajları bildirildi. Asuriler, Ermeniler, Lazlar, Aleviler, Êzidîler, yine Müslümanlar, yer aldı. Geleceğin inşası için çok güzel bir tablo ortaya çıktı.

Peki Hewler konferansı ne zaman?

Hewler konferansının da başarılı olacağına inanıyoruz. Şu anda çalışmalar yürütülüyor. Oradaki siyasi partiler, kurum, kanat önderleri ve şahsiyetlerle görüşmeler yapılıyor. Tarih belli değil. Ancak en kısa zamanda gerçekleşecek.