Karanlıktan özgürlüğe

Reqa Kadın Meclisi Sözcüsü Xewle El Îsa El Hemmud, Reqa’nın özgürleşmesinin ardından nasıl örgütlendiklerini ve inşa çalışması yürüttüklerini anlattı.

Reqalı kadınlar dört yıl boyunca DAİŞ esareti altında yaşamak zorunda kaldı. Yaşadıkları trajedi her geçen yıl daha da katmerleşti. Direkt kadınları hedef alan çete sürüsü, onlara siyah burka giymeyi dayattı, yanında birinci derecede akrabaları olmadan dışarıya çıkmalarını yasakladı, esir aldığı kadınlara tecavüz edip köle pazarlarında sattı, dayattığı kurallara uymayan kadınları kırbaçladı, hapsetti, kimilerini ise katletti. Halifeliğinin başkenti ilan ettiği Reqa’da terör estirdi.

Kentin Suriye Savunma Güçleri tarafından özgürleştirilmesi kadınlar için yaşam kapısının aralanması demekti. YPJ’nin ‘Reqa kadın eliyle özgürleştirilecek!” sloganı kadınlara ulaştı ve 20 Ekim 2017’de kent özgürleştirildiğinde onları ilk kucaklayan YPJ savaşçıları oldu. Sevinçlerini üzerlerindeki kara çarşafları atarak gösterdiler ve hızla örgütlenme çalışmalarına başladılar.

Kentin özgürleştirilmesinin üzerinden bir yıl geçe Reqa Kadın Meclisi Sözcüsü Xewle El Îsa El Hemmud ile 1. Uluslararası Kadın Konferansı için geldiği Almanya’nın Frankfurt kentinde karşılaştık. Kendisi de DAİŞ karanlığını yaşayan Xewle ile esaret altında geçen 4 yılı ve bir yıl içerisinde Reqa’da yaratılan kadın örgütlenmesini Yeni Özgür Politika gazetesine anlattı.

Uzun ve şiddetli süren savaş ortamında Reqalı kadınlar neler yaşadı? Bizzat neler yaşadınız?

2013 savaşın başlangıç yılıydı. İlkin Özgür Suriye Ordusu adıyla Reqa’yı ele geçirdiler, sonra kendilerini DAİŞ olarak adlandırdılar.

DAİŞ bölgemizi işgal etmeden önce okula gidiyordum. Bunların gelmesiyle okulu bırakmak zorunda kaldım. Zira bizim evden çıkmamız bile yasaklandı.

İslam Devleti hilafeti altında yaşadığımız gerekçesiyle kadın ve erkeklerin şehir dışına çıkması yasaklandı ve onların ‘gavur’ diye adlandırdığı şehirlere gidemedik.

Ben hukuk okuyordum. Daha çok kadın hakları savunuculuğu üzerine. Onlara göre kafirlerin kanununu okuyordum. Okula devam edemeyince evde kalıp dikiş işleri öğrendim. Bir daha okuyabileceğime dair inancımı kaybettim. Tek hayalim, zulmden kurtulmak için bir erkekle evlenmekti.

5 yıl boyunca her günü birbirinden kötü geçen günler geçirdik. Her yıl bir diğerinden daha zordu. DAİŞ her gün bir kanun çıkarıyordu. Her yıl giyim rengini değiştiriyorlardı örneğin. Sonra ev yaşamına dair kimi yasaklar koydular; evden ses çıkmasını dahi yasakladılar. Sokakta yürüyen kadına para cezası kesiliyordu. Çoraptan tutun eldivene, abanın rengine kadar kural belirliyorlardı.

Giyim bizim için sorun değildi. Baba, erkek kardeş veya eşlerimiz üzerindeki baskı kadına yansıyordu. Erkekler, DAİŞ’in kendilerine verdiği eğitimi kadınlar üzerinde uyguluyordu. Bu, aile içinde ağır sorunlara yol açıyordu. Birçok erkek ve kadın birbirini terkediyor, Şeriat İslamı adı altında kadını her şeyden mahrum bırakıyorlardı. Örf, gelenek adı altında kız çocuklarının 13 yaşında evlendirilmesi dayatılıyordu.

2017’de DAİŞ’ten kurtuluş, özgürlüğün yakın olduğu umudu doğdu.

Kadınların özgürlük mücadelesi Arap kadınları ne şekilde etkiliyor?

Özgürlüğümüz kadın eliyle geldi. Bundan önce 5 ay boyunca çemberde kaldık ama Kürt kadınların gücüyle özgürleştirildik. Bizi ilk kucaklayan Kürt kadınlar oldu. Ellerimizden tutup tutsaklıktan özgürlüğe götürdüler. Kadının dışarı çıkamadığı bir ortamdan, kadının korkusuzca ön cephelerde savaştığı bir ortama götürdüler. Kendilerini ezilen kadınlar uğruna feda ettiler. Arap kadınlar olarak bu yaklaşımdan oldukça etkilendik.

DAİŞ sonrasında kadınlar cephesinde ne gibi değişiklikler oldu?

İlkin kendimizi nasıl örgütleyeceğimizi bilemedik. Sonra karma komün ve meclisler oluşturmaya başladık. Peyderpey ise kadın örgütlülüklerini… İlkin neden kadınlar genel çalışmalarda da yer alıyor ki diye kendi kendime soruyordum. Sonra her şeyi anladım. Kendim de kadın komünlerinde çalıştım. Kadınlarla örgütlülüğün önemini tartıştık. Reqa, Dêrazor, Tebqa, Minbic gibi uzun süreli DAİŞ esareti altında yaşayan kadınların özgürlük istemi daha fazla ve daha çok çalışmalarda yer almak istiyorlar. Erkekler de geç de olsa kadınlar üzerindeki zulmün farkına varıp anlamlandırdı.

Kadının bir öz savunma gücünün olması Reqa kadınlarına büyük bir moral verdi. Korkuyu ortadan kaldırdı. Başlangıçta ailelerimiz askeri çalışmalara katılmamıza rıza göstermedi. Kadınların ahlak ölçülerine göre silah kaldırdıklarını gördükleri zaman fikirleri değişti. Çünkü toplumumuzda ahlaki ölçüler çok önemseniyor.

Kadınlar bu konularda başarılılardı. Bununla güçlendiler. Evinin esiri olan ve söz hakkı olmayan kadının önüne bugün büyük imkanlar serildi.

Bugün Reqa’da kadın örgütlenmesi ne durumda?

Komün, meclis ve yönetimlerin oluşturulmasıyla başladık. Farkındalık yaratmak, bilinçlendirmek için eğitim akademileri açtık. Bu akademilerde eski ve yakın kadın tarihine, kadınların hangi seviyeye gelmek istediğine dair dersler ve seminerler verdik.

Bütün bunlar Reqa kadını için yeni şeylerdi. Çünkü esaret koşullarında yaşıyordu, kadının rolü sadece evle sınırlıydı. Kadınların evden çıkıp dünyayı görmelerine dair umutları kalmamıştı. Ben bunun bir örneğiyim. Bugün dünyadan bütün kadınların buluştuğu, deneyimlerini paylaştığı bir ortamdayım. Hiç bilmediğim kadınlarla tanıştım, kadınların sorunlarını yakından takip etme fırsatım oldu. Bilince çıkardığım en önemli şey, dünyanın neresinde olursa olsun, kadınların sorunları, duyguları, acıları bir olduğudur.

Bugün Reqalı kadınların çalışma ve mücadele yaşamında öncü konuma ulaştığını söyleyebilirim.

Peki kadın kanunları toplumda nasıl tepki görüyor?

Bir yıldan beridir kadın çalışmalarında yer alıyorum. 6 ay mahkemede kadın haklarına yönelik çalıştım. İlginç olan şuydu ki, erkekler de bana başvuruyordu. Kadınların kendisi meclis ve yönetimlerde, kadın çalışmalarında yer almak için başvuruyordu. Kadınla bağlantılı bir çok konuda, örf-adetlerden tutun miras sorunlarına kadar bize başvurular yapıldı. Kadın projelerinin geliştirilmesine yönelik başvurular oluyordu. Bu anlamda kadının üstlendiği rolü çok önemli buluyorum.

Reqa özgürleşeli bir yıl oluyor ama kadına yönelik büyük bir emek verildi. Toplum bu emeği sahipleniyor ve kadına öncülük rolü biçiyor.

Uygulamasında ne tür sorunlarla karşılaşıyorsunuz?

Bize en çok geçimsizlik nedeniyle boşanmaya dair başvurular oluyor. Daha çok köylerde. Çünkü o alanlardaki kadına yeterince ulaşamadık henüz.

Bunun yanısıra DAİŞ döneminde tarım ekonomisi çöktüğü için halk yoksullaştı. Ciddi geçim sıkıntısı aile içinde sorunların yaşanmasına neden oldu. Bütün bu sorunlar kadının büyük bir baskı altında kalmasına ve boşanmayla yüz yüze gelmesine neden oldu.

Kadın örgütü olarak Reqa’da uzlaşı evleri açtık. Bu evlerde kadın ve erkeklerle tartışıyoruz. Kadına yönelik şiddetle alakalı erkekleri de dinliyoruz, onların sorunlarını da anlamaya ve çözüm geliştirmeye çalışıyoruz.

Esir bir toplumda kadın eşini şikayet edemez, hakkında dava açamazdı. Bu nedenle kadın haklarının korunmasına dikkat ederek, konuya hassas yaklaşmaya, diyalog yoluyla çözmeye çalışıyoruz. Kadın sorunlarıyla ilgili birçok erkeğin de kadın evlerine başvurması da dikkat çekici. Bu, kadının gücüne inandığı anlamına geliyor.

 

Erken yaşta evlilikler, kuma, kadına yönelik şiddete dair ne tür önlemler alıyorsunuz?

Çocuk yaşta evlilikleri kanunla yasakladık. Eğitim yoluyla kadını bilinçlendirmeyi hedefledik. Kim tarafından olursa olsun baskıyla karşılaştıklarında bize başvurmalarını istedik, kendilerini sahipleneceğimizi söyledik. Amacımız, toplumun erken yaşta evliliklerin yanlış olduğu, riskler barındırdığı konusunda ikna olmasını sağlamak, kadının eğitimle kendi gerçeğini tanımasını, kendisini sadece evliliğe kilitlenmemesini, kendisine yaşam kapısını aralamasını sağlamak, kadını yaşamın öğretmeni haline getirmektir.

Kuma evliliklerinin önlenmesine dair kanun Reqa’da henüz hayata geçirilemedi. Ancak bilinçlendirme çalışmaları sürüyor. Birçok erkek kadının hastalığı gibi birçok gerekçeyle bize gelip kuma evliliklerini meşrulaştırmak istiyor. Kuma evliliklerinin yasaklanmasına dair kanun karşısında direniş olmadı; zira erkeklere ‘Kızlarınızın veya kız kardeşlerinizin kuma olmasını kabul eder misiniz’ diye sorduğumuzda ret ediyorlar.

Hakeza nüfus planlaması konusunu da halkın gündemine koymuş durumdayız.

Kadınlar için özsavunmanın hayati önemine dair neler söyleyebilirsiniz?

Kadın öz savunmasını yapabilir. Kadın irade olmalı ki erkek üzerinde egemenliğini sürdüremesin. Kendi yolunu bulan kadın gerici geleneklere karşı çıkabilir. Kendi ailesinden başlayıp bütün toplumun yolunu açabilir. Esir bir toplumdan gelen bir kadın olarak ailemin güveniyle adım atıp yolumu belirledim, özgürlüğün peşine düştüm. Kadın içindeki gücü açığa çıkarabilirse özgür olabilir. Kimseden korkmadan kadın dayanışmasıyla yoluna devam edebilir.

Kadınlar nasıl bir mücadele hattı örmeli? Neler önerebilirsiniz?

Kadın mücadelesi gün be gün zafere doğru gidiyor. Kadın önceleri kendini keşfetmemişti. Planı evlenip çocuk doğurmak, onları büyütmek ve ölmeyi beklemekti. Ancak bugün gücünü gördü, bu gücü toplumun hizmetine soktu. Bugün savaş cephelerinde öncü olduğunu görüyoruz. Sadece evini değil toplumu da erkekten daha iyi yönetiyor. Kadın bütün çalışmalarda başarılı olabilir.

Bölgemiz kadın çalışmaları yönüyle büyük zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Ayrıca DAİŞ zulmünün kalıntıları hala etkisini gösteriyor. Ancak kadının gücüne çok güveniyorum. Birlik ve dayanışmayla kadınları özgürlüğe yakınlaştıracağımıza inanıyorum.