Karayılan'dan çağrı: Kimyasal saldırılar için yerinde inceleme yapılsın

HSM Karargah Komutanı Murat Karayılan, Türk devletinin kimyasal silah kullanımının “kesin” olduğunu belirterek uluslararası heyetleri inceleme yapmaya çağırdı. Karayılan ayrıca, "Acilen ulusal birlik ve ortak Kürdistani siyasete ihtiyaç var" dedi.

Halk Savunma Merkezi (HSM) Karargah Komutanı Murat Karayılan, Medya News’in sorularını yanıtladı.

Karayılan, işgalci Türk devletinin kimyasalla saldırdığını belirtti, uluslararası heyetleri inceleme yapmaya çağırdı. Gerillanın direnişi karşısında Türk devletinin ilerleyemediğine dikkat çeken Karayılan, acilen ulusal birliğe ve Kürdistani ortak siyasete ihtiyaç olduğunu kaydetti. Karayılan, "Kendini özgücüne dayanarak koruyabilen bir gücün başarıya ulaşacağı kesindir" dedi.

"Şüphesiz Kürdistan'daki işgalci güçler açısından Kürt halkının kazanımlarına karşı sürekli bir tehdit var" vurgusunda bulunan Karayılan, şöyle konuştu:

"Şimdi en büyük tehdit ise Türk devleti öncülüğünde geliştirilmekte. Şimdi Türk devletinin 23 Nisan'dan itibaren geliştirdiği saldırının üzerinden neredeyse 6 ay geçmekte. Bu aylarda çok büyük bir savaş yaşandı ve yaşanıyor. Bunları birkaç cümle ile dile getirmek zordur. Şimdi Türkiye devleti 2021 yılını kendisi için özel olarak planladı. Planlarında bu yıl Güney Kürdistan'da veya Irak Kürdistanı'nda bulunan tüm mevzilerimizi işgal etmeyi, gerillayı tasfiye edip oralardan çıkarmayı, buralardaki merkezlerimizi dağıtıp hareketi koordinesiz bırakmak istedi. Nasıl ki 1998 yılında Türk devleti ve komplocu güçler Suriye'ye bir saldırı düzenleyip Önder Abdullah Öcalan'ı, Önderimizi esir alıp tasfiye etmek istedilerse, şimdi de veya 2021 yılında da böyle bir plan yaptılar. Yine Amerika, Almanya ve İngiltere gibi hegemonik güçler destek verdi. Yılın başında zaten Türkiye'nin savaş bakanı Bağdat'a gitti, Hewlêr'e geldi veya Irak devletine geldi, PDK'yi işte böylesi bir konsepte destekçi yaptılar. Onlar 2 veya 3 ay içerisinde Irak Kurdistanı'ndaki bütün gerilla yerlerini, Kandil ve Garê de dahil olmakla birlikte işgal etmeyi hesaplıyorlardı, hedefleri böyleydi.

'TÜRK ORDUSU İLERLEYEMİYOR'

Bunun için daha yılın başında, 10 Şubat'ta Garê'ye sürpriz bir saldırı gerçekleştirdiler fakat orada kırıldılar. Öyle ki Garê sınıra uzaktır, PKK orada çoktur, eğer sınırda saldırırsak kazanırız, diye düşündüler. Bu temelde bu saldırılar başladı. Xabur suyundan Şemzînan'a kadar, havadan, 3 koldan hem karadan hem havadan neredeyse 100 kilometrelik bir arazide gerilla mevzilerine saldırdılar. Birinci ve ikinci günde Türk ordusu gelip nereye ulaşmış ise, nerede havadan asker yerleştirmişse bu altı aydır da hâlâ oradalar. Yani savaş hâlâ oralarda yaşanmakta. Planladıkları gibi ilerleyemediler. Güçlerini indirdikleri yerlerde hakimiyet kuramıyorlar.  Yani bazı yerlerde 6-7 kilometre ilerlemişler, bazı yerlerde de 3-4 kilometre ilerlemişler, o kadar. Şimdiye kadar da savaş oralarda yaşanmakta. Şimdi Türkiye ordusu bütün çağdaş tekniği kullanmakta. Özellikle hava savaşı olarak yürütüyor, hava gücü ile yürütüyor. Her yeri bombalıyor, sürekli bombalıyor. Bu şekilde de işgal etmek, ilerlemek istiyor. Fakat şimdiye kadar bunu başarmış değil. Neden? Gerilla da bir süredir kendinde yenilik geliştirdi. Yeni yöntemler kullanıyor gerilla. Birincisi, böyle küçük, uzman ve birbiriyle koordineli gerilla timleri geliştirdi, biri buydu. Gerillanın geliştirdiği diğer şeylerden bir tanesi de araziyi savunmak için, yer ve mekan olarak, savaş yöntemi açısından tünel savaşı. İşte gerilla bu her iki yöntemi kullanıyor. Yüksek bir taktik performans açığa çıktı. Öyle görünüyor ki Türk devleti bu kadarını beklemiyordu, onlar da bu durum karşısında afalladı. Fakat ilk hafta yoğun bir biçimde çok fazla basına vermelerine ve üzerinde çok konuşarak zafer havası oluşturma istemelerine rağmen, tıkanıklık yaşandığında ve git gide tehlikeyi ve yenilgiyi gördüklerinde bu savaşı Türkiye'den ve dünya kamuoyundan gizlemeye başladılar. Yani böyle geniş ve büyük bir savaşın yaşandığını göstermiyorlar.

Türk devleti kendini bu tıkanıklıktan kurtarabilmek için, esasında tıkanmış ve düşmüştür, kendi düşüşünün üstünü kapatmak için çağın bütün teknolojisinin yanında kimyasal silah kullanıyor. Uluslararası kanunları böyle ihlal ediyor ve şimdi bu şekilde kendini bu düşüşten çıkarmak istiyor. Bu çerçevede Avaşin, Zap ve Metina alanında savaş devam etmekte."

'ACİL BİR ŞEKİLDE ULUSAL BİRLİĞE İHTİYAÇ VAR'

Karayılan, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

"Kürdistan'ı işgal eden devletlerin arasında her ne kadar çelişki olsa da Kürt ve Kürdistan meselesinde ihtiyaç duydukları zaman bir araya gelip, ortak planlar yapıp, karar alıp siyaset belirliyorlar. Fakat maalesef bu siyaset karşısında dört parça Kürdistan bir araya gelemiyor. Ortak bir siyaseti netleştiremiyor. Şüphesiz bunun birçok sebebi olmakta. Fakat çok acil bir şekilde ulusal birliğe ve ortak Kürdistani bir siyasete ihtiyaç var. Fakat sömürgeci işgalci güçlerin eli var, Kürdistan siyaseti üzerinde oynuyor.  Yani onların ağırlığı var. Şimdi YNK'nin durumu normaldir. Fakat KDP özellikle Türk devletinin PKK'yi ve PKK şahsında Kürt halkının kazanımlarını ortadan kaldırma konseptine dâhil oldu. Şimdi Türk devletinin yürüttüğü bu saldırının bir tarafı da KDP güçleridir. Yani onlar da gerilla alanlarını kuşatıyorlar, ambargo uyguluyorlar, yolları kapatıyorlar. Bu şekilde Türk devletinin işgal konseptini adeta tamamlıyorlar. Yine öyle görünüyor ki anlaşmışlar ve böyle Türk devleti Irak Kürdistanı topraklarını işgal ettiğinde KDP buna karşı hiçbir tepki göstermiyor.  Bunun için de köylülere yapılan zulmü, köylülerin gördüğü zarar Türk devletinin saldırıları sonucu bu zarar yaşanıyor. Yani Türk devleti Güney Kürdistan halkımızı da korkutmak için, kimsenin PKK ile hareket etmemesi için zaman zaman insanları bilinçli bir şekilde hedef alarak öldürüyor ve bağ ve bahçelerini tahrip ediyor. Bu da bir işgal siyasetidir. Türk devleti bunu bilinçli yürütüyor. KDP bunu bilmesine rağmen kalkıp PKK'yi suçluyor. Bu doğru bir şey değil, siyasettir bu. Halka zarar veren, bu saldırıları geliştiren bellidir, Türk devletidir. Türk devletinin buralarda ne işi var? Neden bu kadar saldırı geliştiriyor? Bilinçli bir şekilde köylü halkına zarar veriyor. Bu yapılanlara karşı Türk devletine tavır almak yerine, diyorlar PKK bunlara sebep oldu. Bu doğru değildir.

Fakat buna rağmen bu dönemde Kürdistan özgürlük mücadelesinin ortak bir siyasete ihtiyacı var. Çünkü işgalcilik Kürdistan topraklarında çok fazla plan ve oyunları var. Biz de bu planları boşa çıkarmak için Kürt ulusal, demokratik ve ortak bir siyaset için çabalıyoruz. Bunun için mücadele yürütülüyor. Ama KDP'nin şimdi Türkiye ile beraber hareket etme tavrı, bunun erken bir şekilde gerçekleşeceğini göstermiyor. Yani böyle bütün temiz kalpli Kürtlerin, Kürtlerin dostlarının umut ettiği gibi bir birliğin şimdilik, bilinmeyen bir tarihe ertelendiğini gösteriyor. Yani bu kısa bir süre içerisinde olmayacak. Çünkü Kürt siyasetinde ailesel çıkarlar, örgüt çıkarları ulusal çıkarlar üstünde tutma var, bundan dolayı da ulusal çıkar birinci planda değil. Böyle bir ayrımcı süreç gelişiyor. Şimdiki durumu insan böyle izah edebilir.

'KİMYASAL SİLAH KULLANILDIĞI KESİNDİR, İNCELEME YAPILSIN'

Türk devletinin kimyasal silah kullandığı kesindir, Türk devleti Güney Kürdistan'da kimyasal silahları gerillaya karşı kullanıyor. Konuya ilişkin HPG birçok kez açıklama yaptı. Belgelerde var, görüntüler var, görünüyor, hem tünellerin içinde çekilmiş görüntüler var hem de tünellerin dışında çekilen görüntüler var. Gazların kullanıldığını gösteren mühimmatlar var, böyle çok sayıda belge var ve HPG bu belgelerin çoğunu kamuoyuna da açıkladı. Elimizde bazı mühimmat kalıntıları var, onlar da inceleniyor, belki onlar daha somut kanıtlar olabilir. Fakat burada uluslararası sorumlu güçler çok ilgisiz yaklaşıyorlar, ilgilenmiyorlar, bu kadar çağrı olmasına rağmen sessiz kalıyorlar, neden? çünkü Türk devleti NATO üyesidir. Bundan önce Suriye'nin oradaki silahlı güçlere karşı kullandığını söylediler, tüm dünya ayağa kalktı, Suriye'ye muhtıra verdiler, müdahale ettiler, saldırdılar, peki bu çiftestandartın nedeni nedir? insanlara karşı kimyasal kullanan bir devlete karşı bir tepki olmalı. NATO üyelerine her şey reva görülüyor, NATO ülkesi olmayanlara karşı ise tepki gösteriliyor. Uluslararası güçler ve kurumlar kimyasal silah kullanılan bölgelere gelebilir, kimyasalın kullanıldığı bölgenin bir bölümünde KDP var, tüm dünyanın da KDP ile ilişkisi var, Güney Kürdistan'a gelirlerse gerilla alanlarına da gelebilirler. Kuzey tarafında ise HPG 6 yoldaşımızın Girê Sor'da kimyasal ile şehit edildiğini açıkladı. Girê Sor sınır hattında bulunuyor. Girê Sor ve sınır karakolu Sivri tepe arasında bir kilometre mesafe var, sınır taşı Girê Sor tepesinde bulunuyor. Girê Sor'un bir bölümü Türkiye sayılıyor. Orada bir tünel var, biz oradaki tüm güçlerimizi çektik, Türk devleti hâlâ o tünele girmemiştir, arkadaşlarımızın cenazeleri ise hâlâ orada. Uluslararası kurumlar gidip orada kimyasal olup olmadığı konusunda inceleme yapabilirler, kimyasalın izleri hâlâ o tünellerde mevcuttur, bunun içindir ki Türk devleti de giremiyor. Her şey gözler önündedir, daha somut belge isteyenler müdahale etmelidir. Bizi inandırıcı bulmuyorlarsa o zaman bağımsız heyetler gelip bakabilirler. Türk devleti Kürdistan'da uluslararası savaş hukukunu ayaklar altına almakta ve suç işliyor, yetkili kurumlar Türk devletinin suçlarına göz yummamalı ve müdahale etmeli. Eğer gelip inceleme yaparlarsa daha somut kanıtlara da ulaşabilirler, bizim imkanlarımız bu kadardır, bundan önce Garê sürecinde de çağrı yapmıştık, şimdi yine çağrı yapıyoruz; heyetler gelip yerinde inceleme yapabilirler, daha somut tespitler de yapabilirler.

'TOPLUM ÖRGÜTLENİRSE HER SALDIRININ ÜSTESİNDEN GELİR'

Başta Amerika ve küresel güçler dünya siyasetlerinde bir yeniliğe gidiyorlar. Kendi çıkarları doğrultusunda siyasetlerinde yeni bir dizayn yapıyorlar. Bu çerçevede değişimler var. Bu onların dünyadan ellerini çekeceği anlamına gelmiyor. Değişim yapıyorlar ama ellerini de çekmiyorlar. Afganistan'da durum farklı. Amerika ve NATO Afganistan'da yenildi. Geri çekilmek zorunda kaldılar. Burada şu ortaya çıktı: Eğer bir toplum kendisini örgütlerse çağdaş teknolojiler ve her türlü saldırılara karşı da kendilerini koruyabilirler. Bu bir kez daha ispatlandı. Küresel güçler dünyanın tümünden ellerini çekmeleri daha iyi olur. Eğer bugün Amerika Irak ve Suriye'den çekilmek istiyorsa çekilebilir. Bu daha iyi olur fakat bu gelişmeler hemen olmuyor. Başka güçlere dayanarak, hele de bu güçler hegemonik güçler ise bu kesimler başarılı olamazlar. Başarının yolu özgüce dayanmaktır. Kendi iraden ile siyaset yapmak istiyorsan özgücünü esas almalısın, düşüncemiz bu şekilde. Rojava, Suriye ve Irak'taki güçler de herkes kendi özgücüne dayanmalı, kendi kendini savunmalı, doğru olan da budur. Eğer bir siyasi güç bunu esas alırsa diğer güçlerin çekilmesi ya da çekilmemesinden etkilenmez, kendini özgücüne dayanarak koruyabilen bir gücün başarıya ulaşacağı kesindir."