Nûjîn’in sözleri

Keşke dizlerimde biraz daha derman olsa da her yeri dolaşsam diyorum. Ülkesiz bırakılan bir çocukluğa inat yaşamımın kalan kısmını bu buluşmanın paha biçilmezliğiyle tamamlasam.

“Yüreğimden ve aklımdan geçenlere tanık olacak bu defter. Belki bir gün neler yaşadığımı merak edenler bu tanıklığa başvurmak ister.” 

Ardında bıraktığı günlüğüne bu satırlarla başladı Nûjîn Artos (Pınar Bağlars). 2015 yılında Kuzey yolculuğu ikinci kez başladığında geride bıraktığı yoldaşlarıyla vedalaşırken yüzünden okuyamadığınız hüznü zamanı geldiğinde bilsinler diye. Acılarını, umutlarını, özlemlerini, zulüm sahiplerine öfkesini ve onları yeneceğine dair inancını kaydetti bu günlüğe. Geride bıraktıklarını vicdanlarının cenderesinden kurtarmak için biriktirdiği anlamları da yazdı. Onun ‘mutlu bir serüvenci’ olduğunu bilsinler diye. 

Güney Kürdistan’dan Erzurum’a doğru yola çıktığında, raxtını(hücum yeleği), silahını kuşandığında sırtını dayadığı kayalıklar kadar sağlam, başının üzerindeki gökyüzü kadar berrak, alnını öpen güneş kadar sıcak sözlerine güveniyordu Halil Dağ’ın. 

Bir kutsal metin gibi biat ediyordu Halil Dağ’ın “Herkes her zaman yeni bir başlangıç yapmanın imkânı ile karşı karşıyadır. En önemlisi insan kendine de her zaman yeniden başlayabilir” sözlerine. ‘Temiz bir kalp gereklidir’ demişti Halil. O da hep yeninden ve yeniden başlamayı, başarabilmek için kalbine güveniyordu.

Bir gerillayı tanımak isterseniz şayet günlüğünü okuyun. Düşmanını sevindirmemek için sakladığı gözyaşlarını, inancının gölgesinde kalan özlemlerini, gerçeğin acımasızlığında kuramadığı hayallerini yaşama yüklediği anlamları bulursunuz onda. 

ERZURUM’A YOLCULUK

Şimdi yoldaşlarının göz bebeği Nûjîn Artos’a kendine bir ayna tutacak. Ve siz o aynaya bakıp Nûjîn Artos’un ruhunun en derinindeki dehlizleri keşfedeceksiniz. O’nun satırları ‘rêber’ olacak size.

İlkin onun yitik çocukluğunu arayan bir serüvenci olduğunu öğreneceksiniz. 

 “Bugün yola çıkalı tam altı gün oldu. Şimdi Beytüşşebap alanında bir noktada dinlenmeye çalışıyoruz. Hava bir açıp bir kapanıyor. Umarım yolda yağmura yakalanmayız.” 5 Haziran/ 2015 

“Apocu bir gerilla Kürdistan’ın tüm dağlarını, güzelliklerini dolaşıp her birinden bir parça doldurabilse yüreğine; bir arının telaşla tüm çiçeklere konup özünden bir tat alması gibi… Erzurum yolculuğunda ülkemin güzel dağlarında karşılaştığım her manzara bana bu duyguyu hissettiriyor. Keşke dizlerimde biraz daha derman olsa da her yeri dolaşsam diyorum. Ülkesiz bırakılan bir çocukluğa inat yaşamımın kalan kısmını bu buluşmanın paha biçilmezliğiyle tamamlasam. İnsanı yollar, yolculuklar kendi tanımına ulaştırırmış. Ülkeye yolculuk, ülkeyi adımlamak…”  9 Haziran / 2015 

Nûjîn’in aynasından gözlerinizi kaçırmayın. O’nun Erzurum yolculuğunda gördüğü güzelliklerin gözlerinizi kamaştırmasına alışın. Çünkü ülkesini tarif eden bir gerillanın gözleri maşuka bakan bir aşığın gözleridir. Nefesini kesen rüzgarlar kirpiğidir, ayakkabılarını parçalayan keskin kayalar tırnakları, sonbahar yağmurları gözyaşlarıdır, kara geceler bakarken kaybolduğu gözleridir. Kelimeler su olup akar ülkesine aşık bir gerillanın dilinden.

“Huzurun, sonsuzluğun, kanatlanan duyguların alaşımıdır zozanlar. Hele bir de en yüksek yerinde durmuşsanız rüzgâra karşı ve Kerapet ya da Şakiro’nun zirve sesi eşlik ediyorsa size. İşte o zaman gerillanın en güzel demlerinden birini yaşıyorsunuzdur.

Dağ gölleri yüksek zozanları bezeyen ışıltılardır. Güneşle buluştuğunda parlak ışık tanelerine dönüşürler. Bu göller zozanlara daha farklı bir büyüleyicilik katar; tıpkı Cilo’nun, Çarçella’nın Xamrpet’in, Siphan’ın, Munzur’un dağ gölleri gibi. Dağ gölleri zozanlara gerilla da dağ göllerine ne de yakışır. Ve ne ulaşılmaz bütünsel bir güzellik oluştururlar…”

EKİM’DEN BERİ ÜŞÜYORUZ

Maşuğun peşisıra yürümekten de güzeldir. Onun uğruna çekilen zorluklar da bir aşığın nazarında. Ne de olsa yitik ülkeye kavuşmaktır arzulanan. 

“Kendimi özgür hissettiğim anlardan biri de yürümek. Şimdi diyeceksiniz ki gerilla hep yürüyor… Doğru, yürümek, ama yürürken o anı yakalamak, o atmosferi solumak. Bazıları yürür ama nasıl yürür, etrafına bile bakmaz, eziyet gelir ona yürümek. Gerilla eğer adımladığı yolu duyumsuyorsa, o yolun ona kattığı muhakkak bir şey vardır. Dağların özgürleştiren yanı onun anlam gücünü yakalamaktır. Bir zirveden yüzünüze vuran serin rüzgara karşı Kürdistan’ı, yani vatanınızı bir beden gibi enginliklerde hissedebiliyorsanız o an sizin özgür bir anınızdır.”

Sitemkar da olur ülkesine karşı bir gerilla. Dağ dorukları boyun eğsin, çılgın nehirler durulsun, sarp kayalıklar tuzla buz olsun, ay ışığı güzelliğini başka zamanlara saklasın, beyaz giysilerini çıkarıp yeşile bürünsün ister doğa. Nûjîn Artos aylarca beklediği kış kampında baharın nazına sitem eder.  

“Kampın dış dünyaya açılan tek kapısından dışarıyı seyrediyoruz. Tabii görüş mesafesi sınırlı. Hep aynı yamaca bakıyoruz. Kampın tam karşısına düşen yerde kaç tane çam ağacı var? Kayaları nasıl? Kaç sırt birbirini bölüyor?... Tüm ayrıntılara hakimiz, çünkü aylardır aynı yere bakıyoruz.” 17 Mart / 2016 Lameç- Dersim

Mevsim döngülerinde bahar nazlı Nûjîn sitemkardır.

“Kaç gündür yağmur yağıyor. Haziran ayına girdik ama kurtulamadık İsmail’in zulmünden. Ekim ayından beri üşüyoruz. Yaz ne zaman gelecek anlamadık! Güneş bir gülümsese diyoruz, biraz ısınsak…”  8 Haziran 2016/ Lameç – Dersim 

Ve bahar aşığının sadakatinden emin naz edip durur hayatı savunma sırası kendine geldiğinde. 

“Kara toprağa, kardelenlere, guliklere sevinirken kar yine ayaz gibi vurdu yüreklerimize. Bu beyaz zindan ne zor ve ne büyük sabır istiyor! Hala kamptan çıkamadık. Ve baharın gürül gürül gelişini hissedemiyoruz.” 10 Nisan 2017.

Sabrı, takati tükenmiş ve bahar nihayet gelmiştir. Nûjîn’e kalan ise ona kavuşmak uğruna ödediği bedelleri sitem dolu sözlerle not etmek olmuştur günlüğüne. 

“Hayatımın en zor kışlarından biriydi. Yine de sabrettim, moralimi düşürmemeye çalıştım. Yanımdaki genç arkadaşlar için bile olsa ayakta kalmak, hastalığa yenilmemek zorundaydım. Ve sanırım başardım. Ama beni ve tüm yoldaşları asıl zorlayan öz yönetim direnişleri sonucu yaşanan katliamlardı.” 13 Mart 2016 Erzurum 

Bu sabırsız bekleyişin bu sitem dolu sözlerin bir sebebi vardı elbet. Onu da Nûjîn anlatacak size. 

“Bahara ulaştık, çok acı kayıplar yaşamış olsak da bedeli ağır olsa da direniş yaygınlaşarak sürecek. Çünkü artık Kürdistan devrimi ateşten bir yaprak daha açmış durumda. Kimse bunun kavuruculuğundan kurtulamaz.” 14 Haziran 2016 / Garzan 

GİDENLERİ UĞURLAMAK

Yıllar da geçse gidenleri uğurlamak  zor gelir Nûjîn’e... 

 “Dün kamptan ilk grubu çıkardık. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında yine birbirimize başarı dileklerimizi tekrarlayarak el sıkıştık. Bir dahaki buluşmanın daha umutlu ve özgür koşullarda almasını diledik. Yağmur altında arkadaşlar gözden kayboluncaya kadar onları izledim. Yürüyüşlerini, her bir adımda, zirveye vururken yürek atışlarının hızlanmasını hissetmeye çalıştık.” 14 Nisan 2017 

Çünkü gidenin dönemediği, dönenin bekleyeni göremediği bir döngüdür gerilla yaşamı. Bir tek gidenlerin tamamlayabileceği ne çok yarımlık vardır hayatlarında ve ne çok yarımlığını tamamlanmıştır onlarla. O yüzden hep hasret doludur bir gerilla ama öylesine anlamlıdır ki birlikte olunan anların tadı, yitirmenin acısına baskın gelir.  Yitirdikleriyle yaşar bir gerilla. Yitirdiklerinin anılarıyla ısınır gerçeğin buz gibi soğuğunda. Onlardan bahsetmek yaşam ateşini harlamaktır. 

“Varlığınız bu evrenin en güzel armağanlarından biridir bizlere. İlk defa sizinle kendimiz olmayı öğrendik, kendimize inanmayı, başarabilme gücümüz olduğunu, cesaret edebilmeyi öğrendik. Sizinle inandık zulmedenlerin baki olmadığına ve biz karşısında durmayı öğrendiğimizde saraylarının yıkılacağına. Zeusların kurdukları tahtlar yerlerinden sökülüp atılıncaya kadar, sizden fiziki ayrılığımıza sebep tüm zalimlerden intikam alıncaya dek, bir anımız dahi huzur bulmayacak…” 10 Nisan 2016 

Bu döngüyü tersine döndürmenin mümkün olduğunu bilir Nûjîn ve ne ararsa yine kendinde arar. Şöyle der: 

 “Bizlere yazgı gibi dayatılan yitirmelere, gidişlere son diyecek yine biziz.” 

Bir gerilla her zaman anıların şefkatiyle iyileştirir yaralarını. Hatırlamak yaraya tuz basmak değildir, susuzluktan kavrulanların içtiği serin sulardır. Hatırlamak iyi gelir bir gerillaya. Şehit yoldaşlarını karşısına alıp konuşur gibi yazar özlemini. Hiç gitmemişler gibi. 

NÛJÎN’İN SON DİLEĞİ 

Nûjîn de dağlarda buluşamadığı Amara Ege ile konuşur çaresizliğini anlatır ona. “Ölümün bu kadar basit yaklaşacağını beklemedin hiç. Ama ölüm sinsi bir gölge gibi uzandı sana…” der. Ve Amara’dan yadigar Arjin Garzan’la konuşur günlüğünde. Arjin’e bir de isim bulmuştur. ‘Zor zamanların ışık huzmesi’ diye hitap eder O’na. Kelimeler yetmediğinde şiirin ahengi, derinliğinden yardım ister. 

“Sınırsız, engelsiz

Bir enerji akışıdır

Suyun toprağa yürümesi gibidir

Gerillanın

Vatan topraklarını adımlaması

Bilir ki en çok da

Yoldaşlarını özleyecektir”

Şiir de yetmez bu kez özlemi kelimelerinin elinden tutar ve yol gösterir. 

“İnsan sevdiği insanlardan ayrılmaya hiçbir zaman hazır olmaz, Sizi özlüyorum yoldaşlar… Her an… Her an… Sonsuzlukta buluşmak umuduyla…”

Bir gerilla zamanının geldiğini hisseder. Özlemin sonsuza dek sona ereceği ana yakınlaştığında garip bir dinginlik hissiyle yazar. Yaşamdaki gibi kelimelerinde de ustalaşmıştır. Bir defterin üzerine  karaladığı birkaç satır o gittikten sonra bambaşka bir anlam taşır. Kelimelerinin içindeki veda sözlerini görürsünüz, bu sona hazır olduğunu anlarsınız. Çünkü bir  gerilla günlüğünde hayatını özetler. Geride kalanları teselli eder. 

“İnsan bir ömre neler sığdırabilir? İnsan ne kadar yaşarsa yaşasın hep eksik kalan bir şeyler oluyor. İnsan her şeyini yitirebilir, ama umudunu hep diri tutmalıdır.” 10 Nisan 2017 

Nûjîn Artos’un son dileği mi neydi? Bir yoldaşı ayrılırken eline mavi bir kardelen tutuşturmuştu. O mavi kardelene bakıp şöyle demişti: “Dileğim, arkadaşlarımın yaşamı, savaşımı bu mavi kardelen kadar asi ve direnişçi olsun…” 

NİSAN EN ZALİM AYDIR

Zorlu dağlara tırmanmayı sevenler vardır. Kavuşmanın yolculuğuna çıkanlar vardır. İşte Nûjîn, onlardan biri... Zirvelerde yürümeyi çok severdi. Gerilla olmak ona göre özgürlüktü. Özgürlük yürümekti, rüzgarı, umudu hissetmekti. 

Arkadaşları onun ‘büyülü’ olduğunu söylüyor. Dağ doruklarında kışı düşlediği zaman kış oldu, baharı düşlerken hayat oldu. Ve tanıdığı herkeste bir parçasını bıraktı.

“Nisan en zalim aydır” demişti Eliot. Bir 26 Nisan günü aramızdan ayrıldı dağların yürekli kızı. 

Geçtiğimiz yıl Türk ordusunun Dersim’in Pülümür ilçesinin Kewot ve Altın Hüseyin yaylalarına yaptığı operasyon sonucunda Gulan Çarçela, Roni Ronahi, Rojin Suna, Aras Hewreman, Çiya Agid ve Amara Serhed adındaki arkadaşlarıyla birlikte sonsuzluğa ulaştı.

GİDERKEN DE BÜYÜLEMİŞTİ

16 yılını Kürdistan dağlarında geçirmişti Nûjîn... Zagros, Serhat, Behdinan ve Dersim’i adım adım dolaştı.

Sen hala buradasın Nûjin... Savaş sürüyor, daha amansız günler olacak ama sen yine burada olacaksın. Ruhunla birlikte Kürtler ve gerilla yaşayacak.

 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

ZİLAN DİYAR/ROJBİN EKİN