Yaşamını kız çocuklarına adayan Şef Theresa Kachindamoto

Cinsel saldırılara, çocuk yaşta evliliklere karşı duruşu ile Malavi şefi Theresa Kachindamoto, sahip olduğu yetkileri toplumundaki kadınların hayatlarını iyileştirmek için kullanıyor.

Dünyanın her yerinde kadınların yaşadıkları sorunlar, birbiri ile aynı. Afrika’nın Malavi ülkesinde, kız çocuklarının koruyucu meleği olan yine onlar gibi sorunlarla boğuşan ve hayatını kız çocuklarına adayan Theresa Kaçindamoto’yu verdiği büyük azimle bütün dünya artık tanıyor. 9 yüz bin nüfusa sahip bir kabilenin şefi o. 2003 yılında yapılan bir seçimle kabile reisi olan Kaçindamoto, Malavi'nin geleneksel otorite figürleri, damarlarının içinden geçerken asla kafasında bir kabilenin şef olmayı geçirmemişti.

Eğitim reformu gerçekleştirdiği kabilesinde, o gelmeden önce okullardan mezun olabilmeleri için kız çocukları öğretmenlerle cinsel ilişkiye zorlanıyordu. Kız çocukları kendileri gibi çocuk yaşta olan erkeklerle evlendiriliyordu. İkinci sınıf muamelesi yapılan kadınların ve kız çocukların hayatını değiştiren Kaçindamoto’nun en büyük hayali, eğitimine destek olduğu kız çocuklarının bir gün doktor, öğretmen, avukat olması.

2016 yılında düzenlenen Uluslararası Hrant Dink ödüllerinden 8'cisinden biri Afrika ülkesi olan Malavi’deki bir kabilenin kadın şefi Theresa Kaçindamoto’ya verilmişti. Bu yıl 10. düzenlenen ödül törenine katılan Theresa Kaçindamoto, ANF'nin sorularını yanıtladı.

Malavi’de kadınların eğitim alabilmeleri için büyük çabalar sarf ediyorsunuz. Eğitimin kadınlar için neden önemli olduğunu düşünüyorsunuz? Eğitim toplumsal kalkınma için, kadınların geleceğine yardımcı olması için önemli mi, ya da önemli olan tek şey mi?

Eğitim bu dünyadaki herkes için önemli, sadece erkekler için değil. Çünkü kadınlar olarak biz gerideyiz, erkeklerse önde. Ben okula gittim, okulumu bitirdim, çalışmaya başladım ve 27 yıldır bir kolejde sekreterim. Biliyorum ki okula gitmeden bunu yapamazdım.

Bize şef olmanızın öyküsünü anlatır mısınız? Sizin için ne ifade ediyor bu?

Beni şef olarak seçtiklerinde önce reddettim, çünkü bölgede elektrik olmadığını biliyordum. Orada doğdum. Bölgede elektrik yok, ne yapabilirim ki diye düşündüm. Eşim de olmaz dedi, işim için elektriğe ihtiyacım var, çocuklarım da gitmek istemediler. Sonra kraliyet ailesi evime geldi. Üç yıldır reddettiğim için evime geldiler ve istesem de istemesem de memleketime dönmeyi kabul etmeden evimden ayrılmayacaklarını söylediler.

Eşim "Bence gitmenin zamanı geldi. Bu insanlar buraya üç defa seni çağırmaya geldiler. Her şeyi bırakıp gidelim" dedi. Oraya 27 Aralık 2003 tarihinde gittik. Dönemin başkanı da oradaydı. Normalde önce geleneksel otorite olunur, ardından yine geleneksel otorite ve sonrasında üst düzey geleneksel otorite. Ama başkan dedi ki "Hayır, hayır, seni doğrudan üst düzey geleneksel otorite düzeyine getiriyoruz."

BEBEKLERİ OLAN 13-14 YAŞLARINDAKİ ÇOCUKLAR

Sonrasında, kraliyet ailesiyle konuşmak istediğim şeyler vardı. Kaldığım yerden uzaktalardı. Oraya gittiğimde bir futbol sahasında oynayan bir kız çocuğu gördüm. Sonra bir bebek ağlamaya başladı ve kız koşup bebeği kucağına alıp emzirmeye başladı. “Aa ne yapıyor bu?” dedim. Yanına gidip kıza sordum "Bebek senin mi" diye, "Evet, benim bebeğim" dedi. "Kaç yaşındasın?" dediğimde "Önümüzdeki hafta 13 yaşında olacağım" dedi. Sonra çocuğun babasını çağırdım, yanıma gelince ona da sordum, "Önümüzdeki ay 14 yaşında olacağım" dedi. İçimi burktu.

Kraliyet ailesinin yanına gidince onlara ilk sorduğum şey bu oldu: Bu yüzden mi beni buraya şef olarak seçtiniz? 3 defa kapıma geldiniz, hayır dedim. Beni buraya geleyim, bu saçmalıkları göreyim diye mi seçtiniz? "Evet, seni bu yüzden seçtik. Senin eğitim gördüğünü biliyoruz. Şimdi şef sensin, ne yapacağın sana kalmış. Ne istersen yapabilirsin." Ben de tamam, teşekkür ederim, Tanrı size kutsasın dedim.

Anladığımız kadarıyla kadınların erken yaşta evlenmeleri sizi oldukça etkilemiş. Peki bundan sonra kadınların yaşamlarına nasıl dokundunuz? Bu sizin için zor oldu mu?

O günden sonra bütün köy başkanlarını, bütün gruplarımı, kadınları çağırmaya başladım. O dönemde yalnızca 2 köy başkanı kadın vardı. Kraliyet ailesiyle konuşarak anlatmak için elimden geleni yaptım. ‘Sizin kültürünüzde kadın hiçbir şey beceremez. Bunu aklınızdan çıkarın’ dediler. Şu anda bölgemde 300’e yakın kadın şef var.

Bütün grupları, köy başkanlarını, bölgemde çalışan devlet görevlilerini, din insanlarını, bölgemden sorumlu polis müdürlerini çağırdım. Geldiklerinde onlara bir konuşma yaptım: Onlara okula gittiniz mi diye sordum. "Hayır gitmedik, neden soruyorsun?" dediler. "Bugünden itibaren bölgemde eğitimli insanlar olmasını istiyorum. Ergenlerden başlayacağız, ilk okul, orta okul, sonra da kolej. İsteseler de istemeseler de. Siz şeflerden 18 yaşından küçük hiçbir kız ya da erkek çocuğun evlenmesine izin vermemenizi istiyorum dedim. Ama işe yaramadı.

Sonra 2006 yılında onları tekrar çağırdım. Geldiklerinde iyi gitmediğini söyledim. Görücü evliliklerle şefler ailelerden para alıyordu, keçi alıyordu. O halde kuralları yazılı hale getirelim dedi. Sonra yazdığımız evrakı imzalatmak için grup grup, köy köy gezmeye başladım. 551 köyüm var ve bir köye gittiğimde onların kültürünü biliyorum. Gittiğim bir grup da sırtlanlardı. O bölgeye gittiğimde ilk olarak o grupla toplantı yapmak istedim. Onlara şefleri olarak orada bulunduğumu söyledim. Kültürlerini tanıdığımı, ama artık her şeyin değişmekte olduğunu söyledim. Tanrı sırtlanları dört ayaklı yarattı. Ama ben iki ayağı kesip alacağım. Sırtlanlar ormanda yaşayabilir, ama insanların yeri köyüdür.

Şefi olduğunuz kabilede toplumsal cinsiyet adına hangi çalışmalarda bulundunuz?

Evet, bir de toplumsal cinsiyet komitesi üyesiyim. Bölgemde hiçbir erkeğin eşini dövmemesi için büyük çabalar sarf ediyorum. Ayrıca hamilelik döneminde her bir kadının hastaneye gidebildiğinden emin olmak için de elimden geleni yapıyorum. İlk ziyaretlerini eşleriyle birlikte yapmak zorundalar. Çünkü bu ilk ziyarette HIV testleri yapılıyor. Eğer temizlerse sorun yok, ama eğer HIV pozitifse yalnızca kadına değil, erkeğe de test sonucu verilmeli.

Yoksa kadın eve döndüğünde tartışma yaşanıyor. Eğer hastaneye gidip HIV pozitif olduğunu öğrenen bir kadın eve gidip eşine bunu söylerse eşinden şiddet görüyor. "Nereden bulaştı, kimden bulaştı" diye soruyorlar? Bu yüzden isteseler de istemeseler de erkeklerin de eşleriyle birlikte gidip test olmaları gerekiyor. Eşi hamile olan bir erkeğin yapmak zorunda olduğu ilk şey eşiyle birlikte hastaneye gitmek. Böylece her ikisi de test görüyor.

Bunları yaparken insanların tepkilerini almadınız? Geleneksel bir olgu olan erken yaştaki evlilere karşı kabiledeki insanların tepkileri nasıl oldu?

Tabii ki oldu. Bilginiz olsun diye söylüyorum, HIV, AIDS sorunu var. Bu konuda genç kızlarla ve erkeklerle de konuşuyorum. Bu konuşmalar nedeniyle bana “Neler diyorsun? Şef olduğun için böyle diyorsun, bizden biri olmadığın için böyle konuşuyorsun” dediklerinde hayır işte ben de sizlerle birlikte buradayım. “Ölümün erken olsun mu istiyorsun şef?” dediler. Olur dedim. Ama beni öldürmek niyetindeyseniz bekleyin de görevimi bitireyim, sonra öldürebilirsiniz. Tanrı beni kurtaracak, ama size cezalandıracaktır.

Sonraysa topluluklara gittim ve onlara şefleri olarak orada olduğumu söyledim. “Çocuklarınızın üzerinde haklarınız olduğunu biliyorum, ama ben sizin üstünüzde yetki sahibi olduğum gibi, çocuklarınız üzerinde de yetki sahibiyim” dedim. Bugünden itibaren hiçbir ailenin, hiçbir şefin 18 yaşından küçük çocukların evlenmesine izin vermesini istemiyorum. 19 yaşından sonra ne isterseniz yapın, ama çocukların eğitim almasını istiyorum. Bir kız çocuğuna eğitim sağladığımızda bütün bölgeye, hatta bütün ulusa eğitim sağlamış oluruz. Yoksul olduğunuzu söylüyorsunuz. Bu çocuklar evlerinizde her şeyinize yardımcı olacak. Ben kızların, sizin görücü usulü evliliklerinizden acı çekmesini istemiyorum. Beni duyuyor musunuz çocuklar? "Evet, şef!" 12 yaşında, 13 yaşında evlenmek mi istiyorsunuz? "Hayııır!" Peki ne istiyorsunuz? "Okula gitmek istiyoruz, senin gibi olmak istiyoruz, eşin gibi olmak istiyoruz."

DİN GÖREVLİLERİ HALA ÇOCUK EVLİLİKLERE ONAY VERİYOR

Sonra başka bir şefe gittim. Artık küçük kızların sizin aptal şeylerinizle tacize uğramasını istemiyorum dedim. Küçücük kızlarla cinsel ilişkiye giriyorsunuz. Neden? Onlar sizin kızlarınız sayılır. Utanmanız yok mu? Bugünden itibaren bu saçmalığın devam etmesini istemiyorum. Sonra ailelere gittim. Onlara dedim ki 5 ayınız var. Sonra hepsini evime davet ettim. Eğer bir şey tespit edilirse, görevinden alınacak. Böylece sonuç alabiliriz sanıyordum, ama yine işe yaramadı. Çünkü dini görevliler hala bu evliliklere onay vermeye devam ediyordu.

Onlara, kilisenizde bu evliliklere müsaade edecekseniz kilisenizi başka yere taşıyın, benim bölgemde olmaz dedim. Ben kız ve erkek çocuklarının eğitim almasını istiyorum. Şef sizseniz herkesi çağırıp herhangi bir yardım isteyebilirsiniz ve derhal yerine getirilir. Onlara, bu çocuklar da sizler gibi rahip olabilsinler istiyorum dedim. Bu konuda şikayeti olan 5 rahibi de davet ettim. Rahiplerden, kiliselerine gelen şefleri göstermelerini istedim. Bugünden itibaren artık şef değilsiniz dedim.

Dünya üzerindeki kadınların mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kadınlar artık birçok ülkede mücadele ederek çeşitli haklarını elde ettiler.

Diyebilirim ki bence artık insanlar bir kadının üstte olduğu zaman işlerin çok iyi ve güzel olacağını biliyor. Çünkü biz kadınlar çalışırken içimizde bize yardımcı olan bir şey, biri var. Artık insanlar bir kadın üzerlerinde olduğunda, millet vekili olduğunda, bakan olduğunda, başkan olduğunda yardımcı olacağını biliyor, ona gidip istedikleri gibi konuşabileceklerini biliyor. Artık insanlar gözlerini açtı. Görüyorlar ve anlıyorlar çünkü bir kadının neler yaptığına şahit oluyorlar. Kadınlar ellerinden geleni yaparak, bu düzeni öyle ya da böyle düzelteceklerdir.

İnsan hakları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Evet, insan hakları çok iyi. Çünkü kadın ve erkek arasında bir fark yok. Eskiden, insan haklarının sadece erkekler için olduğunu, kadınları kapsamadığını söylediler, ama artık hepimiz için. Diyebilirim ki artık erkekler bize saygı duyuyor. Biz onlara saygı duyuyoruz ve karşılığında onlar da bize saygı duyuyor. İnsan hakları budur. Bölgelerimizde toplantılarımızda da anlatıyoruz, herkesi Tanrı yarattı. Kendi başına bu dünyaya gelen kimse yok. Erkekleri de kadınları Tanrı yarattı. Bir araya gelelim. Tanrı’nın isteğine saygı duyalım. Ben insan haklarına müteşekkirim, çünkü memleketimde yaptıklarıma bakınca daha iyi görebiliyorum. Öncesinde insan hakları yoktu. Tabii ki insanlar haklara sahip olduklarını söylerdi. Ama benim söz hakkım dahi yoktu. Evet, şefim, ama söz hakkım yoktu. Şimdiyse insan haklarına teşekkür etmek istiyorum.

Şimdi hepimiz, hep birlikte aynı şeyi yapıyoruz. Eğer yanlış bir şey varsa özgürce, dostça oturup konuşuyoruz. Eğer hatalıysam “Özür dilerim, lütfen beni affet” diyorum. İnsan hakları budur. Çünkü yanlış bir şey yaptığımızı kendimiz biliyoruz. Arkadaşlarımıza saygı duyuyoruz. Arkadaşımız da “Hayır, hayır, sorun değil, hala dostuz” diyor. Herkesin içindeki iyilik budur.