Temelli: AKP rant için İstanbul’u bırakmak istemiyor vermeyeceğiz

Temelli: Adana’yı da, Mersin’i de, Hatay’ı da, Muğla’yı da biz kaybettirdik. HDP stratejisi kaybettirdi. Ama gelip İstanbul’u yenilemeleri tesadüf değildir. İstanbul onların siyasi ömrü için kaçınılmaz olarak bir rant cennetidir.

Okmeydanı’nda düzenlenen Mahalleler Birliği toplantısına katılan HDP Eşbaşkanı Temelli, “Çarpık kentleşme, dikey kentleşme, kentin tarihsel dokusuna yönelik saldırılar, muhafazakar olduğunu sürekli dile getirip de tarihi bu kadar düşmanlık olsa olsa Türkiye’de AKP iktidarıyla olurdu ve öyle de oldu.” dedi.

HDP’nin İstanbul’da 23 Haziran’da yenilecek seçimler kapsamında çalışmaları sürüyor. HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli, Okmeydanı’nda düzenlenen Mahalleler Birliği toplantısına katılarak bir konuşma yaptı.

Temelli’nin konuşması şöyle: “Sık sık bir araya geliyoruz aslında. Çok da önemsediğimiz bir meselesidir mahalleler birliği örgütlülüğü, önemli bir örgütlülük. Bugün İstanbul’da 65 mahalleden bahsediyoruz, İstanbul’da 965 mahalle var. Umarım bu çalışma daha da yaygınlaşır. Çünkü bütün mahallelerin sorunları var ama ilk hatırladığım kadarıyla Sarıyer’de bu meseleye başlamıştık. Uzun süredir ben şahsen de ilgileniyorum. Parlamento'daki tablo şöyle gerçekleşiyor arkadaşlar.

Sizden gelen talepleri tabii ki hemen ciddiyetle ele alıyoruz, konu üzerinde komisyonumuz çalışıyor, yasa önergesi hazırlıyoruz, araştırma ve soru önergeleri veriyoruz. Hummalı bir çalışma yürütüyoruz. HDP her alanda yaptığı çalışmayı burada da yapıyor. Yani Türkiye’nin bütün sorunlarına vakıf ve çözüm üretme konusunda iddialı. Fakat Parlamento'daki durum şu muhalefetten gelen her şey reddediliyor. Bir Parlamento aklı, bir Meclis aklı AKP iktidarında yok. AKP iktidarı her yeri kendi otoritesi ve iradesi ile yönetmek istiyor ki biz zaten buna faşizm diyoruz. Bir Meclis ruhu, bir Meclis aklı yok. Muhalefetten ya da farklı yerlerden gelen talepleri değil kendi zihniyetini dayatmak üzerinden şu anda Parlamento'yu hiçleştirmeye, işlevsizleştirmeye çalışıyor. Bunu biliyoruz; bu Erdoğan ve tek adam rejimidir. Bu tek adam rejimin de yansımalarını her alanda olduğu gibi kentlerde de görüyoruz.

MUŞ, TATVAN, MALAZGİRT YENİLENMEDİ, AMA İSTANBUL’U YENİLEDİLER

23 Haziran’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nı seçeceğiz. Başlı başına bu seçimin yenilenmesi bir şaibe oysa yenilenmesi gereken seçimler yenilenmedi. Muş yenilenmeliydi ama yenilenmedi, Malazgirt yenilenmeliydi ama yenilenmedi, Tatvan yenilenmedi. Hangi seçim yenileniyor, herkesin vicdanında meşruiyeti vuku bulmuş olan İstanbul seçimi yenileniyor. Neden İstanbul seçiminde bu kadar ısrarcı? İşte sizin dile getirdiğiniz meselelerden dolayı bu kadar ısrarcı, İstanbul’dan beklentileri var. Bir kent nasıl yıkıma uğrar? Bir kent rantçı zihniyet ile yıkıma uğrar. İstanbul’u bir rant cennetine çevirip bu ranttan palazlanmak isteyen bir iktidar var. O yüzden işte bizim bu derdimiz var. Mahalleler Birliği olarak siz bunu en iyi bilen ve dile getirensiniz. Bizim siyaset yapma anlayışımız da meselenin gerçek özneleri ve sahipleri ile bir araya gelerek siyaset yapmaktır. O yüzden biz bu konuya bu denli vakıfız sizle olan ilişkilerimizden dolayı.

Bu rantçı anlayış bu kenti 25 yıldır yönetiyor. 25 yıl sonra sanki bu denli yıkım olmamış karşımıza böyle bir tablo çıkmamış gibi bugün AKP’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Binali Yıldırım çıkıyor kente dair çözümler üretiyor. Ve bu çözümleri dile getirirken aslında kenti nasıl yıktıklarını da bu yıkımı nasıl gerçekleştirdiklerini de ifşa ediyorlar. Kendilerini teşhir ediyorlar.

BU ZİHNİYET KENTİ BETON YIĞININA, BETON ÇÖPLÜĞÜNE SÜRÜKLEDİ

Bakın yeşil alan konusunda söylediklerine. Şunu şunu yapacağız diyorlar Kuzey Ormanları’nı bitirdiler. Bunu en iyi Sarıyer bilir. 3’üncü köprü ve havalimanından dolayı en iyi Sarıyer ve Alibeyköy bilir. Nasıl bir yıkım talan olduğunu hep birlikte yaşadık. Gaziosmanpaşa bilir, çarpık kentleşmenin ne olduğunu, rantın nasıl oraya çöreklendiğini görmesi açısından. Bu ülkede 3 tane politika çok yanlış yürütüldü. Bir, inşaat sektöründe konut politikası, iki, enerji politikası ve tabii üçüncüsü de ulaşım politikası. Bütün bunların müsebbibi olanlar bugün sanki bu yıkımın müsebbibi değillermiş gibi kenti kurtaracaklarını söylüyorlar. Kenti beton yığınına ve çöplüğüne bu zihniyet sürükledi. Yandaş müteahhitlerini zengin edip haksız zenginleşmeye yol açıp siyaseti buradan finanse edip kendi servetlerine servet katmak için bu kente bu kötülüğü yaptılar, bütün Türkiye'nin yükünü bu kent taşıyor.

Görüyoruz işte çarpık kentleşme, dikey kentleşme, kentin tarihsel dokusuna yönelik saldırılar, muhafazakar olduğunu sürekli dile getirip de tarihi bu kadar düşmanlık olsa olsa Türkiye’de AKP iktidarıyla olurdu ve öyle de oldu. Kentin surlarına yaptıklarından tutun da bütün tarihi ve kültürel dokusuna, halklarına ve inançlarına yönelik saldırıları hep birlikte gördük. Bu kentteki insanlara ve bu kentteki farklı inançlara sahip olanlara da sorduğumuzda herkes aynı derdi dile getiriyor. Bu kentte Kürtler de Türkler de, bütün 72 millet de kentte kendisini bulamıyor. Ya da bu kentte yaşayan emekçiler, kentte kendini bulamıyor, kadınlar bulamıyor, çünkü bütün kenti bir beton çöplüğüne çevirip bütün farklılıkları yok eden bu zihniyet, kentin de bütün güzelliklerini yok ederek grileştirdi. Şimdi İstanbul’un topyekûn bir itirazı var bu itirazı sandığa taşımalıyız.

TÜRKİYE’NİN SORUNLARINI AŞMAK İSTİYORSAK, MAHALLELERDEN BAŞLAMAK ZORUNDAYIZ

Evet hepimizin itirazı var. Mahalleli ki demokrasi dediğimiz şey mahalle de başlar, barış dediğimiz şey mahallede başlar. Mahallede herkes yan yanadır, birbirini görür, birbiriyle diyalog içindedir. O mahallede yaşayan Türk'ü, Kürd'ü Alevi'si, Sünni'siyle muhabbet eder. Bu muhabbet ki sağlıklı bir diyalogdur. Eğer biz bugün Türkiye’nin sorunlarını aşmak istiyorsak mahalleden başlamak zorundayız. Mahalle meclislerimizden başlamak zorundayız. O yüzden yapmış olduğumuz çalışmalar gerçekten çok kıymetli çalışmalardır. Mahalleye sahip çıkmak; yaşama ve demokrasiye, barışa sahip çıkmaktır.

Biz bu örgütlülüğü gerçek anlamda başarmalıyız. Ki HDP olarak her zaman radikal demokrasiyi savunduk. Her zaman meclis hukukunu, mahalleyi, iş yerini ve sokağı savunduk. Yanındayız, beraberiz, itirazımızı 23 Haziran’da sandığa götürelim, sandıktan bu zihniyetin çıkmasına engel olalım bir kere. 25 yıl sonra hala bu kente göz dikmiş, hala bu kentte rant peşinde koşan bu zihniyetin sandıktan çıkmasına engel olalım. Ama 24’ünden itibaren de kentimizi demokratikleştirmek için mahallelerimize çok daha fazla sahip çıkalım.

MÜLTECİLİK SORUNUNUN VE SAVAŞIN MÜSEBBİBİ BU İKTİDARDIR

Biraz önce mülteci arkadaşlarla beraber var edilmiş bir mutfağı gezdik. Şimdi evet mülteciler de var aramızda. Onları dışlayarak değil, onlarla yaşamayı öğreneceğiz. Suriye’deki sorunun da müsebbibi yine bu iktidardır. Bu rantçı anlayıştır. Çok iyi hatırlıyorum, ‘stratejik derinlik’ olarak ortaya koydukları projenin arkasında yatan Suriye’nin yeniden inşası projesiydi. Yani yine bu beton akıldı. Yaktılar, yıktılar insanları göç etmeye zorladılar, bugün İstanbul’da 600 bine yakın mülteci yaşıyor. Birçoğu Akdeniz'de öldürüldüler. 600 bin mülteciyi şimdi düşmanlaştırarak sanki bu kentin bütün sorunlarını onlar yaratıyormuş gibi. Ama sadece Suriyeliler yok burada. Burada yeri yurdu yıkılan, iktisadi olarak zor koşullara maruz bırakılan, hayvancılığın yasaklanması ve sulama sorunlarından enerji sorunlarına kadar tarım alanlarının ekilebilir olma özelliğini yitirmesiyle yerini yurdunu terk etmek zorunda kalıp İstanbul’a gelmiş pek çok Kürt var.

PONTUS’U KONUŞACAĞINIZA İŞSİZLİĞİ YOKSULLUĞU KONUŞUN

Anadolu’nun pek çok yerinden gelmiş insanlar var. Şimdi Karadenizlileri konuşuyorlar, Karadenizliler deyince hep Pontus muhabbeti çıkıyor ortaya. Pontus’u konuşana kadar Trabzon’dan, Giresun’dan, Ordu’dan Gümüşhane’den buraya işsizlik ve yoksulluk nedeniyle göç edenleri konuşsanıza. Bu kentte Türkiye’nin her yerinde yoksulluk ve işsizlik nedeniyle gelmiş şimdi artık İstanbullu hemşehrilerimiz var. İstanbul’u yönetmek o yüzden önemlidir. Ama İstanbul’u yönetmek bir kişiye değil, mahallelilere ve halka bağlıdır. O yüzden de bütün bu sorunların çözümü bir demokrasi ile yerine yurduna sahip çıkmakla mümkün olacaktır. 23 Haziran seçimleri bu anlamıyla kritiktir. İstanbul’da olması tesadüf değildir. Bakın bu iktidarın kaybettiği hiçbir yerde seçim yenilenmedi, zorlamadı.

RANT İÇİN İSTANBUL’U BIRAKMAK İSTEMİYORLAR BİZ DE VERMEYECEĞİZ

Adana’yı da, Mersin’i de, Hatay’ı da, Muğla’yı da biz kaybettirdik. HDP stratejisi kaybettirdi. Ama gelip İstanbul’u yenilemeleri tesadüf değildir. İstanbul onların siyasi ömrü için kaçınılmaz olarak bir rant cennetidir. Bunu ellerinden bırakmak istemiyorlar, biz de vermeyeceğiz diyoruz. Bu kenti ranta artık teslim etmeyelim. Bu kenti rantla yıkarken aslında altında emekçiyi bıraktılar, kadınları, çocukları bıraktılar. Evet bir enkaz var üzerimizde ama ben inanıyorum ki 23 Haziran'dan sonra bu enkazı kaldırabiliriz. Bu gücümüz var. Hepinize çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.”