Türk devletinin 30 kilometre 'sınır güvenliği' hikayesi

Rojava'yı işgal etmek için "sınır güvenli" bahanesiyle Kürtleri sınırdan 30 kilometre sürmeye çalışan Türk devleti aynı politikayı 1930'larda Seyfo katliamı sonrası tehcir edilen Asûriler için de Fransa'ya dayatmış.

Anadolu ve Mezopotamya halk ve inançlarının maddi ve manevi birikimi üzerine inşa edilen; ancak diğer yandan da o halk ve inançların bir bir kıyımıyla büyüyen Türk devletinin kıyım listesindeki son hedef ise Kürtler.

Osmanlı'nın yıkılma ve Türkiye'nin kurulma aşamasında Ermeni, Asurî, Süryani, Keldani, Rum, Êzidî, Çerkes ve Arap vb. halk ve inançların tek tek katliamlardan geçirilmesi ve tehcirinin ardından Kürt ve Alevilere yönelik başlatılan sistematik soykırım süreci ise yüz yıldır işliyor.

Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde Mezopotamya'nın kadim halklarından Asuri, Süryani ve Keldanilere yönelik başlattığı soykırım dalgası bugün de Rojava'da sürdürülüyor.

Türk devletinin Rojava'yı işgal etmek için Kürtleri sınırdan 30 kilometre güneye sürme politikası bundan yüz yıl önce de yine Türk devleti tarafından Suriye'ye sürülen Asûrilere dayatılmış.

HAKKARİ'DEN TIL TEMIR'E...

Seyfo katliamı sırasında ailesi Colemêrg'in (Hakkari) Çelê (Çukurca) ilçesindeki Geliyê Tiyarê'den (Kazan Vadisi) önce Güney Kürdistan'a, daha sonra ise Rojava'ya sürülen Bünyamin Îşo Yuhanna, önce Serêkaniyê'ye yerleştiklerini ancak Türk devletinin baskıları sonrası Fransa tarafından sınırdan 30 kilometre uzaklaştırılarak, Til Temir hattında kaydırıldıklarını belirtiyor.

TÜRK DEVLETİNİN KİNİ BİTMİYOR

Aynı politikanın bugün Kürtlere dayatıldığını dile getiren Bünyamin Îşo Yuhanna, Türk devletinin soykırımdan geçirdiği bölge halklarına kininin hiçbir zaman bitmediğini ve Asurilere yaşatılanın Kürtlere de yaşatılmak istendiğini dile geriyor.

OSMANLI TARAFINDAN SÜRGÜN EDİLDİLER

Til Temir hattında yaşayan Asûrilerin büyük bölümünün Osmanlı tarafından Hakkari tarafından sürüldüklerini dile getiren Yuhanna, "Bizler Hakkariliyiz. Osmanlı İmparatorluğu bizim fermanımızı çıkardığında bizimkiler, Irak'a göç ediyor. Daha sonra bir kısmımız oradan da gelip Serêkaniyê'ye yerleşiyor" diyor.

TÜRK DEVLETİNİN 30 KİLOMETRE TAKINTISI

Serêkaniyê'ye yerleştikten sonra Türk devletinin o zaman Suriye'de hakim olan Fransa'ya Asûri ve Süryanileri sınırında kabul etmeyeceği yönünde baskı yaptığını dile getiren Yuhanna, şunları dile getiriyor: "Türk devleti bizim sınırda olmamızı kabul etmeyeceğini belirtmiş. Bizim kendilerine karşı isyan başlatacağımızı ve sınırlarının güvende olmadığı yönünde Fransa'ya baskılar yaptı. Fransa da bizim Serêkaniyê'de kalamayacağımızı belirtti ve bizi sınırdan 30 kilometre uzaklaştırıp Til Temir'den Hesekê'ye kadar Habur suyu boyunca iskan etti."

ÖNCE BİRİMİZİ KATLETTİLER, SONRA BİR DİĞERİNİ...

Til Temir'den Hesekê'ye kadar, Habur suyu boyunca 33 köyleri bulunan Asuri-Süryanilerin Türk devletinin bu baskıları sonrası bu bölgeye iskan edildiklerini belirten Yuhanna, Türk devletinin bu politikayı bugün de Kürtlere karşı devreye koyduğunu dile getiriyor. Yuhanna, "Türk devleti zalimdir, zalim. Mücrimdir, bütün halkların düşmanıdır" diyor ve ekliyor: "Önce birimizi katlettiler, sonra başka birini, sonra da diğerini..."

TÜRKİYE BARAJ KAPAKLARINI AÇMIŞTI

Habur suyu kenarındaki Til Hürmüz köyünden olan Yuhanna, DAİŞ çetelerinin 23 Şubat 2015 tarihinde Habur boyundaki Asuri köylerine yönelik saldırılarını da tanıklık etmiş. Türk devletinin DAİŞ'in ortağı olduğunu söyleyen Yuhanna, "O gece saldırdıklarında Türk devleti baraj kapaklarını açmıştı. Uzun bir aradan sonra ilk defa su o kadar kalkmıştı. Amaçları buradan oraya gidecek yardımı kesmekti" diye anlatıyor.

YPG'YE 'KÖYÜMÜ KURTARMAYANA KADAR BİR YERE GİTMEM' DEDİM

DAİŞ'in saldırıları sırasında bir ağacın arkasında saklanarak kurtulan Yuhanna, o zaman yaşadıklarını da şu şekilde dile getiriyor: "Akşam olduğunda sürünerek, takviye gelen YPG güçlerine ulaştım. Bana seni Hesekê'ye ulaştıralım, dediler. Ama ben yok, dedim. Siz köyümü kurtarmayana kadar hiçbir yere gitmem dedim. 3 ay YPG'nin yanında kaldım. Onlarla birlikte yaşıyordum. Sonra köyümüz özgürleştirildi."

'BENİM YERİM BURASIDIR'

DAİŞ saldırıları ve yaşanan katliamın ardından bölgede yaşayan Asûri, Süryani, Keldani ve Ermenilerin büyük kısmının göç ettiğini belirten Yuhanna, akrabalarının onun da göç etmesi için ısrar ettiğini ama kabul etmediğini kaydediyor ve "Benim gidecek bir yerim yok, benim yerim burasıdır, dedim ve hiçbir yere gitmedim" diyor.

'ANCAK BİZLER EL ELE VEREREK DURDURABİLİZ'

Türk devletinin Asuri, Süryani, Keldani ve Ermenileri katlettiği gibi Kürtleri de katlederek, malları ve mülklerine konmak istediğini vurgulayan Bünyamin Îşo Yuhanna, şunları dile getiriyor: "Bakın Serêkaniyê'de ne yaptılar. Tüm evleri yakıp yıktılar. İnsanların ev eşyalarını bile çalıp Türkiye'ye götürüyorlar. Türk devleti zalimdir, mücrimdir. Dünyanın bunlara dur demesi lazım. Ama kimse sesini çıkarmıyor. Bizi katlettiklerinde de kimse sesini çıkarmamıştı. Ancak bizler el ele vererek bunun karşısında durabiliriz."