PKK halktır, halk her yerdedir

PKK halktır ve halk her yerdedir. PKK, sadece Kürt halkı değildir artık. PKK, egemenliklere direnen özgürlükçü dünya insanlığıdır. Bundan dolayı PKK’lilerin olmadığı ve hatta Kürtlerin olmadığı yerlerde de PKK bayrakları yükselmektedir.

Budapeşte’de, içinde PKK bayraklarının da olduğu büyük bir yürüyüş düzenlendi. Hem mevcut Macar iktidarı hem de o iktidarla ortak olan vahşi Türk faşisti Erdogan’ı kabul etmeyen Macaristanlılar, protesto eylemi yaptı.
Macaristanlılar açısından kendi ülkelerindeki demokrasi mücadelesi ile Kürt halkının demokrasi mücadelesi birleşmiş oldu. Bir anlamda da Kürtlerin özgürlük mücadeleleriyle tüm dünya halklarının demokrasi ve özgürlük mücadelesi birleşmiş oldu. Bu, ABD’de de Almanya’da da böyle. Rojava direnişi yerelin evrensel olduğu gerçeğini kanıtlayan muazzam bir sosyolojik yeni çağı başlattı.
'Terör' uzmanları Budapeşte’de de teröristlerin olup olmadığını soradursun, bu yürüyüşün anlamı üzerine değerlendirme yapmak gerekir.
Birincisi, PKK halktır ve halk her yerdedir. PKK, sadece Kürt halkı değildir artık. PKK, egemenliklere direnen özgürlükçü dünya insanlığıdır. Bundan dolayı PKK’lilerin olmadığı ve hatta Kürtlerin olmadığı yerlerde de PKK bayrakları yükselmektedir.
İkincisi, faşist Türk iktidarının serkeşliğini yapan Erdoğan, Kürt soykırımını gerçekleştirmek için saldırdığı Rojava'dan yeni zaferler umarken, Macaristan’da karşısına PKK bayrağı dikildi. Dünya halklarının PKK ve Önder Apo’nun demokratik ulus referandumunun devam ettiğini belirtmek yerinde olur.  
Bu vesileyle PKK’nin dünya insanlığı tarafından ne kadar tanındığı, bilindiği, kabul edildiği ve devleti olmayan bir toplum olarak Kürt halkının meşruiyeti de görülmüş oldu. PKK’nin halklaşma gerçeği Kürt halkını bir bütün kucaklamakla birlikte, PKK, tüm dünya halklarıyla da buluştu ve tüm dünyada sahiplenildi.
Dünya böyleyken Kürdistan’daki siyasi partilerin ve yetkililerin yaklaşımı nasıldır? Örneğin Başur yönetimi ısrarla, Rojava’nın PKK’ye yakınlığından dolayı saldırıya maruz kaldığını dillendiriyor. Başur yönetiminin Rojava direnişi ekseninde bir kez daha dönüp Kürt halk gerçekliğine bakması ve Kürtlerin toplumsal olarak var olmasının uluslaşmakla mümkün olduğu gerçeğini görmesi lazım. Macaristan’da PKK bayrağını kaldıranlar Kürt değilken, Kürt partilerin böyle değerlendirmesi ne anlama geliyor?
PKK ideolojik öncülüklü bir parti olduğu kadar Kürt halkının uluslaşmasının ifadesidir. Kürt halkının var olması ve dünya insanlığında yerini almasıdır. PKK, her yerdedir; Budapeşte’dedir, Arjantin’dedir, Polonya’dadır. PKK Hewlêr’de, İstanbul’da, Merivan’da, Sur’da, Cizre’de, Serhat’ta, Dersim’de, Kobanê’de ve tabii ki Serêkaniyê'dedir. PKK, Girkê Legê’dedir. Öyle olmasaydı, Serxwebun adlı bir genç, panzerleri taşlayan grubun en önünde kurşunların hedefi olur muydu? PKK, halk direnişinin olduğu her yerdedir. Kürdistanidir ve Kürdistani olduğu kadar da evrenseldir.
Bir kez daha görüldü ki, halklaşamayan hiçbir örgütlenme Rojava devrimine de sahip çıkamaz, işgale karşı da duramaz. Bu Kürtler için olduğu kadar Türkiyeli sol devrimci güçler için de geçerlidir. Rojava sorunu, bir halkın var olma ve toplumsal özgürlüğünü yakalama sorunudur. Yoksa Rojava sorunu, işgal karşısında toprağını terk etmek zorunda kalan halkı kendi iktidar alanına çekerek onları kamplara doldurmak değildir.
Bugün Başur yönetimi Rojavalılar için kamplar yapılacağını ve desteğe ihtiyaçları olduğunu açıkladı. Bu açıklamayı ne yazık ki, “Suriyeli mülteciler…” diye başlayarak Erdoğan da çok dillendirdi. Bu tutum, başka bir devletin, üstelik egemen bir devletin yapacağı açıklamadır. Ancak Başur hükümeti, işgal ile yerinden edilen Rojava halkının kamplara konulması sonrasının giderlerini değil de, işgali durdurmanın, işgal karşısında direnişi yükselterek Kürt halkının varlığını kesinleştirmeyi, Kürt düşmanlarını yenmeyi tartışmalıdır. QSD Genel Komutanı Mazlum Kobanê'nin de bu doğrultuda yaptığı değerlendirme dikkate alınmalıdır.
Faşist Türk devletinin en büyük amacı, işgal saldırılarıyla alanda demografya değişikliği yapmaktır. Demografya değişikliğinin ilk adımı, Kürtleri Rojava'dan çıkarmaktır. Rojava’dan çıkan Kürtlerin nerede-nasıl yaşayacağı işgalcilere dert değildir. İkinci adım, Kürtlerin çıkarıldığı bölgelere, oraya ait olmayan, özelde de çete olan, yağma ve talanı tek yol bilen grupları yerleştirmektir. Böyle bir soykırım saldırısı ve komplo planı karşısında, Rojavalı Kürtler için Başur'da kamplar kurarak bunun reklamını yapmak ve ekonomik destek istemek yerine, işgali durdurmanın yolları aranmalıdır. Bu yolun ilk adımı da ulusal birliği sağlamak üzere konferans düzenlemektir.
Bugün Rojava’da direnen Kürtler, savaşçılar, kadınlar, gençler ve can vermeye hazır olanlara, bir toprağı vatan kılmanın kararlılığındaki bir halka, “orada ölmeyin, Başur'a gelin” demek, Türk soykırım sisteminin demografya saldırılarına hizmet eder. Ve bu doğru bir yol olsaydı, halk toplanıp devriye atan Rus ve Türk araçlarını taş yağmuruna tutmazdı. Bu yol doğru olsaydı, Serxwebun Eli Rojava’da direnerek can vermeyi göze almazdı. Ama Serxwebun, Girkê Legê’de işgalin protesto edildiği eylemde can verdi. Serxwebun, Rojava'nın serxwebundan başka bir çözümünün olmadığının da bedeli oldu! Herkes bu direnişe, bu eyleme ve bu can verişe saygı duymalı, saygının gereğini de yapmalıdır.