Ölüm orucundaki Özdemir: Tek seçeneğimiz başarmak

Süleymaniye'de tecride karşı Merwan Memduh Özdemir'in ölüm orucu 9. gününde. Özdemir, "İmralı sistemini parçalayacağız. Bunu da canımız pahasına başaracağız. Başka seçeneğimiz yok" diyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan ağır tecridi kırmak için DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, 7 Kasım'da açlık grevi başlattı. Güven'in eylemi, kısa süre içinde dört parça Kürdistan ile yurt dışında yaşayan Kürtler ve dostları ile tutsaklar tarafından sürdürüldü. Eylemlerin etkili bir şekilde sürdüğü yerlerden biri de Başûrê Kurdistan oldu. Güven’in açlık grevini başlatmasından bir hafta sonra HDP Hewlêr Temsilciliği'nde ve Maxmur’da, daha sonra Süleymaniye ile Kelar’da başlatılan dönüşümlü ve dönüşümsüz açlık grevleri ile direniş büyütüldü. Direniş zindanlarda 30 PKK’li ve PAJK’lı tutsağın ölüm orucu başlatması ile yeni bir aşamaya geçti. 14 Mayıs’ta Merwan Memduh Özdemir adındaki Hakkarili bir genç de Başûrê Kurdistan’ın Süleymaniye kentinde ölümü orucunu başlatarak, bu direnişe katıldı. Özdemir’in direnişi, 9. gününe girerken, dışarıda ölüm orucu direnişi başlatan tek kişi olma özelliğini de taşıyor. 

DİRENİŞİN TOPRAKLARINDA DOĞDU

Kürdistan’ın her karış toprağı, şehri, ilçesi, kasabası ve köyünün Kürdistan mücadelesinde ayrı bir yeri var. Yüz yıllara dayanan mücadele her yerin ayrı bir dönemde öncülük yapma, isyanın merkezi olma gibi bir özelliğe sahip. Kürtlük ve Kürdistan mücadelesinde her dönemde kale olarak da tabir edilen yerler var. Bu yerlerden biri de Hakkari yani Colemerg’tir. 
Başûrê Kurdistan’ın Süleymaniye kentinde 14 Mayıs’ta ölümü orucu başlatan Merwan Memduh Özdemir, direnişin doğup filizlendiği ve her dönemde direnişin merkezi olan Hakkari’de 1992 yılında 9 çocuklu bir ailede doğdu. Kürtlerin 29. ve son isyanı olarak kabul edilen PKK hareketi tarafından başlatılan isyan 8. yılını geride bırakmıştı. Ancak geride kalan 8 yıl içinde PKK hareketi mücadeleyi zirveye taşımıştı. İl ve ilçelerde halk serhildanlarının başladığı yıllardı. 

ERKEN YAŞTA CEZAEVİYLE TANIŞTI

Özdemir, 1999 yılında Hakkari’de ilkokula başladı. İlkokuldan sonra ortaokul ve liseye devam etti. Lisede iken gençlik çalışmaları içinde yer aldı. Gençlik çalışmalarına başlaması ile birlikte Merwan, işgalci Türk devletinin gözaltıları ile tanıştı. Birçok kez gözaltına alındı. 18 yaşına geldiği 2011 yılında yeniden gözaltına alındı, ardından tutuklandı. 2 yıla yakın cezaevinde kaldı. Tutuklanınca liseye bir süre ara vermek zorunda kaldı. 2012 yılının ortalarına doğru cezaevinden çıktı. Tahliye olduktan üç ay sonra bir ihbar sonucu yeniden önce gözaltına alındı, ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi. 
Zindanda kaldığı iki buçuk yıl içinde Türk devleti Özdemir'i, sürgünlerle Hakkari, Van, Muş ve Ceyhan cezaevlerine gönderir. 2015 yılının başında tahliye olur. Tahliye olduğunda Kobanê sürecinin keskin mücadelesinin yürütüldüğü bir ortamda kendini buldu. Çıkar çıkmaz çalışmalarda aktif bir şekilde yer almaya başladı. Kobanê süreci ile birlikte 7 Haziran seçim süreci yaşanıyordu. Seçim çalışmalarında da aktif bir şekide yer aldı. Bu süreçte de birkaç kez gözaltına alındı. En son Suruç Katliamı'nın protesto edildiği yürüyüşe katıldığı için gözaltına alındı. "DAİŞ’i protesto ettiğimiz için gözaltına alındık" diyor. Bir yandan aktif eylemler ve çalışmalara katılırken, bu eylemlere katılmasından ötürü peş peşe gözaltılar yaşamasına rağmen öte yandan eğitimine de devam etti. 2016 yılında girdiği üniversite sınavında Girne Amerikan Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nü kazanarak kayıt yaptırır. Ama mücadele, gözaltılar eğitime fırsat vermedi.  2018 yılında yeniden sınava girdi. Bu kez Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nü kazanır. Kayıt yaptırır. Ancak 2017 yılında açılan bir davadan aldığı bir yıl ceza onaylanır. Adana Cezaevine girer. Cezaevinden çıktıktan bir ay kadar sonra başka bir dava dosyasından aldığı ceza onaylanır. Bu davadan aldığı cezayı da yatmamak için ülkeyi terk etmek zorunda kalır, Başur'un yolunu tutar. 2018 yılı yaz aylarında Başur'a geçerek mücadelesine devam eder. 

'MÜLTECİ DEĞİLİM, KENDİ ÜLKEMDEYİM'

Özdemir, Başur'a geçtikten sonra bir süre yaklaşımlardan ötürü zorlanır. Ancak hiçbir zaman kendisini Başur’da bir mülteci olarak görmez. Başur'da Bakur ve diğer parçalardan gelenlere yönelik kendini bilmez bazı kişiler tarafından mülteci olarak görülmelerine karşı şunları söylüyor:
"Ben burada bir mülteci değilim. Sömürgeciler tarafından parçalanan ve aralarında suni sınırlar çizilen ülkemin bir başka parçasındayım. Kendi ülkemde topraklarımızın üzerinde yaşıyorum. Kendi ülkemde ve topraklarımızın üzerinde kendimi hiçbir zaman bir mülteci, sürgün edilmiş olarak görmedim ve görmeyeceğim. Ülkemin bu parçasının bir vatandaşıyım."

'KÜRDİSTAN'DA KİMSE MÜCADELEDEN KAÇAMAZ'

Özdemir, Kürdistan’ın her karış toprağının bir mücadele alanı olduğunu söyleyerek, şunları belirtiyor:
"Ölüm orucu aslında bir ölme eylemi değildir. Bu direniş biçimi bir yaşamı yeniden yaratma, özgürlüğü elde etme eylemidir. Eylem üzerine yoğunlaşmalarım oldu. Direnişin zirvesinin yaşandığı bir dönemde böyle bir eyleme karar vermek nirvanayı yaşamak demektir. Uzun süredir Önderliğimiz üzerine uygulanan bir ağır tecrit durumu var. Uzun süredir Önderlik üzerinde uygulanan tecridin kırılması için verilen ciddi bir mücadele var. Şu ana kadar bir Kürt olarak bu mücadelede istendiği gibi yerimi alamadım. Bu eyleme karar vererek 'ben de bu mücadele ve direnişin orta yerinde yer almalıyım' dedim. Bu eylemim bir öz eleştirimdir aynı zamanda. Geldiğim noktada Kürdistan’dan yaşayan insanların hiçbir şekilde mücadeleden kaçamayacağını gördüm. İnsan kaçmak isterse bile mücadele ve direnişin kendisi gelip insanı buluyor, yakasına yapışıyor.”

'BAŞARMAKTAN BAŞKA SEÇENEĞİMİZ YOK'

Özdemir, direnişleri ile tecridi kıracaklarının altını çizerek, şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Önderlik üzerindeki tecrit bir birey üzerindeki tecrit değildir. Tecrit edilmek istenen Ortadoğu haklarının özgürlük mücadelesi ve talebidir. Özgürlük talepleri, mücadelesi ve sonuçlarının bastırılmak istenmesidir. Bir yaşam felsefesine uygulanan bir tecrittir. Önderliğimizin kurumsal, toplumsal kimliğine tecrit uygulanıyor. Biz, eylemimizle bunu kabul etmediğimizi söylemek istiyoruz. Bunu kabul etmeyen arkadaşlarımızın gösterdiği direnişin bir öznesi olmak için böyle bir eyleme karar verdim. Önder Apo’nun birey olma noktasında  sunduğu sonsuz perspektifleri ile beslenerek kendimi oluşturdum. Bundan ötürü Önder Apo’ya kendimi borçlu görüyorum. Onun özgürlüğü için verilen mücadele ve gösterilen direnişte bir özne olarak yer alarak borcumu ödemek istiyorum. Onu özgürleştirene kadar bu direnişte şehit bile düşsek borçlu gittiğimizi düşünüyorum. O yüzden tecridi kırarak Önderliğimizi özgürleştirmekten başka hiçbir talebimiz yok. Önderliğimizi özgürleştirerek İmralı sistemini kırıp parçalayacağız. Bunu da canımız pahasına başaracağız. Başarmaktan başka bir seçeneğimiz ve şansımız yok."

'GÜNEY KÜRDİSTAN MÜCADELENİN MERKEZLERİNDEN'

Merwan Memduh Özdemir, birçok kişinin, "neden Süleymaniye’de böyle bir eyleme başlandı" sorusuna da şu yanıtı veriyor:

"Kürdistan’ın her ili, ilçesi, köyü, dağı, vadisi, kısacası her karış toprağının tarihsel bir anlamı var. Tarihsel ve toplumsal anlamını oluşturan ise üzerinde yüz yıllardır bedeller ödenerek verilen mücadeledir. Kürdistan’ın her yerinin mücadele alanı olduğu, artık tarih ve toplum bilimcilerinin inkâr edemeyeceği bir noktaya geldi. Kürdistan’ın parçaları içinde de mücadele açısından özgünlükleri ve tarihsel geçmişleri güçlü olan yerler vardır. Güney Kürdistan mücadelenin merkezlerinden biri olmuştur tarih boyunca. Güney Kürdistan içinde de özgünlükleri olan yerler var. Süleymaniye bu yerlerden biri. Yurtseverlik bilinci derin, toplumsal dinamikleri güçlü bir yer. Süleymaniye halkının kendisi, Süleymaniye’ye Kürtlük mücadelesinin başında yer alma konumunu kazandırmıştır. Kürdistani değerlerin çok güçlü bir şekilde yaşandığı bir yerdir Süleymaniye. Süleymaniye sokakları, köprüleri, tarihi yerlerine verilen isimlerin Kürdistan’daki tarihi kişiliklerin isimleri olması, Süleymaniye'nin nasıl bir yer olduğunu anlatmaya yetiyor.”