Şerik: Rojava Devrimi umutları diri tutuyor

Toplumsal sorunların derinleştiği post modern çağda Rojava Devrimi'nin insanların umutlarını diri tuttuğunu söyleyen PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik, "Önder Apo'nun gösterdiği yolda halklar somut kazanımlar elde ediyor" dedi.

PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik, ANF'ye verdiği röportajın 3. ve son bölümünde Rojava Devrimi'ni, Ortadoğu'da Demokratik Modernite güçleri ile Kapitalist Modernite güçleri arasında yaşanan savaşı ve Ortadoğu'daki krize yönelik çözüm arayışlarını değerlendirdi.

Beş bin yıllık sınıflı, kentli, devletli uygarlığın varlığı ve krizi Ortadoğu’da devam etse de, buna karşın demokratik uygarlık güçlerinin de direndiğini vurgulayan Şerik, "Sınıflı, kentli, devletli uygarlık sistemi kendi içerisinde derin bir krizi yaşıyor ve bir çözüme ulaşmak istiyor. Genişletilmiş Ortadoğu Projesi bu krize çözüm arayışlarını ifade ediyor. Burada da öncülüğü ABD yapıyor.

Ortadoğu’daki çatışma Demokratik Modernite güçleri ile Kapitalist Modernite güçleri arasındadır. Bu günümüzde kendisini farklı dışa vuruyor. Demokratik Modernite güçleri Rojava örneğinde, Kürdistan örneğinde olduğu gibi kendisini toplumsal örgütlenmeye dönüştürürken, onun mücadelesini yürütürken, Kapitalist Modernite güçleri de bu kriz ortamında yeniden bir çıkış gerçekleştirebilmek için kendisine bağımlı, işbirlikçi yapılar oluşturmaya çalışıyor. ABD her birini kendi eyaletleri halinde örgütleyebilir. Bu da onların krizlerinden çıkış arayışlarıdır" ifadelerini kullandı.

Sayın Öcalan Ortadoğu’da yaşanan sistemsel bunalım için ‘Ortadoğu’da Uygarlık Krizi’ tespitinde bulundu. Mevcut kriz nasıl aşılır, yaşanılan kaostan çıkışın yolları var mı?

Beş bin yıllık sınıflı, kentli, devletli uygarlık sisteminden bahsediliyor. Hatta bu durum daha uzun bir süreyi kapsayabilir, on bin yılı da bulabilir. Tarihi bulgular bu yönde farklı bir zaman belirleme durumunu da gösteriyor. Beş bin yıllık tarihin beşiği Ortadoğu’dur. Sınıflar, kentler, devletler burada ortaya çıkmıştır. Uygarlığın temel ayakları bunlar değil mi? Uygarlık burada ortaya çıkmış, burada gelişmiş, burada boy vermiş, burada serpilmiş. Burada krizlerini yaşamış. Bu beş bin yıllık tarih içerisinde de Sümerler’den başlayarak sürekli bir kriz halinde olunmuştur. Sümerleri kim yıkmıştı, Sümerlerin yıkımı kendi başına bir krizdir. Akadlar yıktı, ardından Akad-Babil egemenlik dönemi başladı. Asurluları kim yıktı, Pers-Medler.

Onların yıkılması da bir krizi anlatır. Bir yandan uygarlık krizler yaşarken, demokratik uygarlığa temel teşkil eden tarihsel toplum özellikleri de varlığını korumuştur. Hatta dünya coğrafyasında uygarlık güçlerinden kat be kat bir coğrafyada hakimdirler. Yani dünya coğrafyasının yüzde beşi uygarlık güçlerinin kontrolündeyken, yüzde doksan beşi tarihsel toplum güçlerinin yaşadığı bir özelliğe sahiptir. Bunlar arasında şiddetli bir mücadele vardır. Asurluları kim yıkmıştır, kabileler yıkmıştır. Kabileler tarihsel toplum özelliklerini hala koruyan topluluklardır.

Kriz hep devam etmiş. Bu kriz daha sonra uygarlığın yayıldığı bölgelere yayılınca dünyasal bir kriz haline gelmiştir. İşte doğu batı çelişkisi denen gerçeklik böyle bir somut krizi anlatıyor. Ortadoğu’da açığa çıkan kriz küreselleşmiştir. Avrupa, Asya ve Afrika’nın da yaşadığı ortak bir kriz haline gelmiştir. Daha sonra dünya savaşlarının merkezi yine Ortadoğu olmuştur. Doğuda kabileler Moğollar, Hunlar büyük güçler batıya doğru yönelmişlerdir ama batıya yönelirken çatışma merkezlerinde yine Ortadoğu yer almıştır.

ORTADOĞU GÜNDEMİNDE DARBELER VE SAVAŞLAR HİÇ BİR ZAMAN EKSİK OLMADI

Ardından Ortadoğu’da büyük devletler ortaya çıkmış, imparatorluklar kurulmuş, Osmanlılar, Memlükler, Safaviler onlarca yıl savaş halinde olmuşlardır. Kapitalizm batıda kendisine bir mekan tutmuş orada ulus devletler oluşturmuş, dünyaya yayılma politikasını gündeme getirmiş, hakimiyet kurmak istedikleri yer yine Ortadoğu olmuştur. Bu açıdan Ortadoğu uygarlıksal krizi tarih boyunca hep yaşamıştır. Hep o kriz içerisindedir. 1. Dünya Savaşı bunun somut ifadesidir. Orta Avrupa’da bir Sırplı öğrenci Avusturya-Macaristan veliahdını öldürüyor bu savaş gerekçesi oluyor, orada savaş başlıyor ama savaşın merkezi yine Ortadoğu oluyor.

Yine 2. Dünya Savaşı her ne kadar Kuzey Afrika ve Avrupa sınırları içerisinden gelmiş ve Ortadoğu’ya dayanmışsa da Ortadoğu’yu etkisi altına almıştır. Savaşan güçler Ortadoğu’yu kendi kontrolleri altına almak için çeşitli çabaların sahibi olmuşlardır. Zaten 2. Dünya Savaşından sonra Ortadoğu kaynayan bir kazan durumuna getirilmiştir. Üst üste darbeler gerçekleştirilmiştir. İngiltere’nin, Fransa’nın oluşturmuş olduğu manda rejimleri yıkılmıştır. Yerine küçük burjuva özellikli, o zaman ki Sovyetlerin de desteklemiş olduğu bazı iktidarlar oluşmaya başlamıştır.

Onlar ABD ve İngiltere tarafından işbirlikçilere dayalı müdahalelerle yıkılmış, darbe yönetimleri oluşmuştur. Ortadoğu devletleri sürekli bir savaş içerisinde tutulmuşlardır. Ortadoğu gündeminden hiçbir zaman darbeler ve savaş eksik olmamıştır. 3. Dünya Savaşı diyoruz, merkezi yine Ortadoğu’dur. Aslında 3. Dünya Savaşı, 1. Dünya Savaşı’nın bir devamı şeklindedir. Burada Kapitalist Modernite içerisindeki hegemon güçler karşı karşıya geliyor, kendi yaşadıkları krizi Ortadoğu’da çözüme kavuşturmak istiyorlar. Bu açıdan sınıflı, kentli, devletli beş bin yıllık uygarlık sisteminin krizi şuan Ortadoğu’da doruk noktayı yaşıyor.

KAPİTALİST MODERNİTE VE DEMOKRATİK MODERNİTE GÜÇLERİ ARASINDA ÇATIŞMA VAR

Bir yandan bunlar olurken bunlar karşısında tarihsel toplum özelliklerinin temsilini sağlayan Demokratik Modernite güçlerinin varlığı da söz konusudur. Köklerini tarihsel toplumdan alıp bir ideolojiye, bir felsefeye, bir siyasete, bir örgütlülüğe, bir mücadeleye dayalı kendisini ifade eden Demokratik Modernite güçleri de varlığını sürdürüyor. Beş bin yıllık sınıflı, kentli, devletli uygarlığın varlığı ve krizi Ortadoğu’da devam etse de buna karşın demokratik uygarlık güçlerinin direnişi de sürüyor. Sınıflı, kentli, devletli uygarlık sistemi kendi içerisinde derin bir krizi yaşıyor ve bir çözüme ulaşmak istiyor. Genişletilmiş Ortadoğu Projesi bu krize çözüm arayışlarını ifade ediyor. Burada da öncülüğü ABD yapıyor.

İyi anlamak için şunu görelim; şimdi sınıflı, kentli, devletli uygarlık Ortadoğu’da her kriz yaşadığı zaman, o kriz o hattı temsil eden güçlerin kıyılarında gelişmiştir. Sümerlerin kıyısında, Akad, Babil, Asur gelişmiştir. Asur’un kıyısında Med-Pers imparatorlukları gelişmiştir. Med-Pers imparatorluklarının kıyısında Makedonya, Greko Romen uygarlıkları gelişmiştir. Greko Romen kıyısında kapitalizm kendisini örgütlemiştir, İngiltere ve Hollanda bunun temsilcisidir. İngiltere’nin kıyısında ise Amerika gelişmiştir. Amerika şimdi sınıflı, kentli, devletli uygarlığın krizini, yine sınıflı, kentli, devletli uygarlığın lehine çözülmesinin öncülüğünü yapar hale gelmiştir. ABD’nin Ortadoğu’da temsil ettiği misyon budur. Ama bunun karşısında Demokratik Modernite güçleri de vardır.

Ortadoğu’daki çatışma Demokratik Modernite güçleri ile Kapitalist Modernite güçleri arasındadır. Asıl çelişki bunlar arasındadır. Bu günümüzde kendisini farklı dışa vuruyor. Demokratik Modernite güçleri Rojava örneğinde, Kürdistan örneğinde olduğu gibi kendisini toplumsal örgütlenmeye dönüştürürken, onun mücadelesini yürütürken, Kapitalist Modernite güçleri de bu kriz ortamında yeniden bir çıkış gerçekleştirebilmek için kendisine bağımlı, işbirlikçi yapılar oluşturmaya çalışıyor. ABD her birini kendi eyaletleri halinde örgütleyebilir. Bu da onların krizlerinden çıkış arayışlarıdır.

TEK ÇÖZÜM DEMOKRATİK UYGARLIKTIR

Bu krizden çıkış arayışlarında kim daha fazla rol oynayabilir? Kim daha güçlü çıkabilir? Bunlar tartışılabilinir. Önder Apo mevcut Kapitalist Modernite içerisinde yer alan hiçbir gücün yaşanılan krize ve Ortadoğu’da birikmiş olan, 3. Dünya Savaşı biçiminde dışa vuran sorunların çözümüne gücünün yetmeyeceğini söylüyor. Tek çözüm olarak gördüğü Demokratik Uygarlık çözümüdür. Demokratik Uygarlık çözümü, Ortadoğu’nun kendi tarihsel, toplumsal gerçekliğine uygun bir şekilde kendisini yeniden yapılandırması olduğunu söylüyor. Bunu da en genel anlamda Ortadoğu Demokratik Halklar Konfederasyonu olarak değerlendiriyor.

Ortadoğu Demokratik Halklar Konfederasyonu’nun oluşması içinde her ülkenin kendi içerisinde demokratik, özerk, konfederal yapılar şeklinde kendilerini örgütlenmesi gerekiyor. Bunların hepsi içe içe, dışa doğru büyüyen halkalar şeklinde kendisini ifade ediyor. Bunun dışında başka bir çözüm yolu mümkün değil. Kapitalist Modernitenin çözümü hakim olursa o zaman insan kalmaz, toplum kalmaz. İnsanın ve toplumun kalmadığı bir yerde de öyle bir sorun diye bir şey olmaz. O zaman yeni bir insan türünün varlığı tartışılır. Mevcut tür Homo Sapiens’dir, akıllı insan, düşünen insandır değil mi? Artık yeni tür herhalde kafası boşaltılmış insan toplumunu ifade eden bir tanımla adlandırılır o zaman da hiçbir şeye gerek kalmaz..!

Sayın Öcalan’ın düşünceleri çerçevesinde 19 Temmuz 2012’de gelişen 8. yıl dönümüne girdiğimiz Rojava Devrimi Ortadoğu için sizce çözüm modeli olabilir mi?

Bu gerçeklik içerisinde Rojava Devrimi’nin geldiği aşamayı, bugününü doğru değerlendirmek gerekiyor. Rojava Devrimi bugün Kuzey Doğu Suriye Devrimi haline gelmiştir. Bunu görmek gerekir. Rojava’daki halkı ilgilendiren onun sorunlarını çözen bir devrim olmaktan çıkmış, tüm Suriye halklarının özgürlüğünü, demokratikleşmesini önüne hedef olarak koyan bir devrim haline gelmiştir. Bu niteliksel bir değişimdir, önce bunu görmek gerekir. Bu niteliksel değişimi görmeden Rojava Devrimi’ni anlayamayız.

Demokratik Modernite zihniyetinin nasıl Ortadoğu halklarını sararak kendi gerçekliğine dönüştürdüğü gerçekliğini anlayamayız. Diğer görülmesi gerekende şudur; Rojava Devrimi başladığı zaman imkansızlık çok fazlaydı. PYD örgütlenmesi vardı. Önder Apo’nun 20 yıl orada kalmasının toplum içerisinde açığa çıkardığı bir örgütlenme vardı. Aslında Önder Apo devlet artı demokrasi derken, Önder Apo 20 yıl Suriye’de kalmıştı devlet vardı ama onun demokrasi kısmını kendisi örgütlemişti. Rojava Kürtleri kendi sorunlarını kendileri çözüyorlardı.

Toplum olarak kendi içerisinde örgütlüydü. Kadınlar, gençler, esnaflar, herkes örgütlüydü. Tabi bunlarda Önder Apo’ya bağlıydılar, Kürt Özgürlük Hareketi’ne bağlıydılar. Binlerce genci Bakurê Kurdistan dağlarında şehit düşmüş, binlercesi rejim zindanlarında tutukluydu. Böyle bir halk gerçekliği yaratmıştı Önder Apo Rojava Kurdistanı’nda.

REJİM KENTLERİ BOŞALTTIĞINDA ORADA ÖRGÜTLÜ TEK GÜÇ KÜRTLERDİ

Suriye’de çatışmalar başladığında rejim kontrol altında tuttuğu bazı kentleri, bazı merkezleri boşalttığında orada tek örgütlü güç Kürtler kaldı. Kürtler dışında o boşluğu dolduracak bir yapı, bir topluluk yoktu. Devlet artı demokraside devlet çekildiği zaman toplum açığa çıkar. Rojava Devrimi’nde bu gerçekleşti. 19 Temmuz 2012’de gerçekleşen Rojava Devrimi kendisini bu gerçekliğe oturttu. Toplum örgütlüydü fakat askeri açıdan güçleri fazla yoktu.

Qamişlo’da ilk kontrol noktaları kurulduğu zaman birkaç kaleşnikofla oluşturuldu. Gerillanın askeri açıdan desteği çok fazla oldu. Savaşla beraber yapı askerileşti, büyüdü, kendisini eğitti büyük bir güç haline geldi. Sonuçta hem Suriye’nin etkinliği bölgede en asgari düzeye indirildi, hem DAİŞ çeteleri tasfiye edildi, hem de TC’nin uzantısı olan güçlerin bölgeye dönük planları boşa çıkartıldı. Önder Apo’nun ideolojisi etrafında örgütlenmiş gerçeklik üzerinden bunların tümü sağlandı. Devrim ilk gerçekleştiği zaman sorunlar çok fazlaydı.

Rojava Devrimi’ni gerçekleştirenler hiçbir talana, yağmaya izin vermediler. Rejim terk etmişti birçok yeri, onlardan kalan hiçbir yerin yağmalanmasına, talan edilmesine izin verilmedi. Onlar toplumun mülkiyeti haline getirildi. Ciddi ambargolar oluştu, bu beraberinde birçok zorluğu getirdi. Dünya’da devrimi destekleyen hiçbir güç yoktu. O zamana kadar var olan Pazar sistemi dağılmıştı. Şeker, tuz, çay vb. tüketim ürünlerine bile ulaşım imkânı çok zordu. Su sorunu vardı. Telefon ve elektrik kullanım koşulları hemen hemen yok düzeydeydi. Karaborsa geliştirilmeye çalışılıyordu.

Devrimi gerçekleştiren halk, topluluklar sürekli eylemsellik halindeydiler. Coşku, heyecan böylelikle diri tutuluyor, bir yandan da çetelerin saldırılarına karşı duruluyordu. Tabi ne olacak diye bekleyenlerde vardı. Benzeri durumları farklı ülkelerdeki halklarda yaşamışlardır. Devrimlerinden sonra benzer ortamlarla karşılaşmışlardır. Rojava’da da bu yaşandı. Ama aradan fazla bir zaman geçmedi. Şimdi Rojava Devrimi’nin 7. yılı bitmek üzere, 8. yılına giriyoruz. Şu an Rojava’da ciddi bir elektrik, su, sağlık vb. sorunu yok.

Başûrê Kurdistan’da günlük verilen elektrikten çok daha fazlası Kuzey Doğu Suriye’ye veriliyor. Petrol sorunu, mazot, benzin, gaz sorunu vardı, Suriye’de çatışmaların başladığı dönemde, 2011-2012’de Hasekê'den Çîyayên Kazan’a gidene kadarki hatlarda ormanlaştırılmış çok geniş alanlarda ağaç namına bir şey bırakılmamıştı. Soğuktur, insanlar üşüyor, gaz yok, mazot yok ağaçlar yakılmak için kesiliyordu. Böyle bir gerçeklik söz konusuydu. Dışarıya göç çok fazlaydı. Petrol istasyonlarının önü kilometrelerce kuyruk oluyordu, benzin yok, mazot yok arabalara koyacak.

Aradan 7 yıl geçti, 7. yıl bitiyor devrim 8. yılına giriyor. Bu yıllar arasında Efrîn işgali yaşandı, hala işgal altındadır. Tarihi Kobanê direnişi yaşandı. Rojava kuşatıldı, büyük katliamlar gerçekleşti. İnsanlık adına bir şey bırakılmak istenmedi. Bu yıllar içerisinde bunlarda yaşandı. Gelinen aşamada devrimin gerçekleştiği sürecin Java’sından çok daha farklı bir gerçeklik söz konusu şimdi. Örnekleyeceksek tüp kuyrukları yok, kendileri doldurup dağıtıyorlar. Yakıt sorunu yok. Toplumsal ihtiyacın üretimine dönük güçlü ve gelişkin örgütlenmeler yapılıyor. Gıda veyahut tüketim ürünleri artık sorun değil. Tarıma dayalı üretim kapasitesinde büyük bir artış var. Yaşamsal ihtiyaçların karşılanmasına dönük sanayi adımları, rafineleri var. Anadilde ilköğrenimden, üniversiteye varıncaya kadar eğitim ve güvenlik sistemi buna paralel sağlık sistemi örgütlendirilmiş, geliştirilmeye çalışılıyor.

YIKILMIŞ KENTLER YERİNE DAHA GÜVENCELİ YAŞAM ALANLARI İNŞA EDİLİYOR

Kendi yaşamlarını kendileri inşa ediyorlar. Dışa dayalı değil, özyönetime dayalı, inşaya dayalı yaşamlarını örgütlüyorlar. Yıkılmış kentler yerine halka yeni, daha güvenceli ve sağlıklı konutlar, yaşam alanları inşa ediliyor. Göç edenler tekrardan Rojava’ya dönüyor. Kendi sistemlerinin kadrolarını eğitiyorlar. İşte devrim bu yönlü bir gelişme kaydetti. Toplumsal olarak kendisini inşa etmede önemli bir mesafe kat etti. TC’nin ve diğer küresel güçlerin tüm çabaları Ortadoğu’da yaşanan krize ve sorunlara dönük tek çözüm modeli olan bu gelişmeleri ve Kuzey Doğu Suriye Devrimi’ni engellemeye dönüktür. Bundan ötürü hep saldırı pozisyonundalar ve psikolojik gerilim ortamı, provokasyonlar yaratmaya çalışıyorlar.

Toplumun özgürleşip, kendi kendine yeterli bir hale geldiğinin halklar tarafından görülmesinin kendi varlıklarını tehlikeye koyacağını düşündüklerinden devrimi boğmaya çalışıyorlar. Eğer bu gerçeklik görülmezse Rojava Devrimi’nin nasıl Rojava Devrimi olmaktan çıkıp Kuzey Doğu Suriye devrimi haline nasıl geldiği gerçekliği de anlaşılamaz. TC devletinin neden Rojava Devrimi’ni boğmak istiyor anlaşılamaz. Neden Rusya, Suriye, İran Rojava Devrimi’nin gelişmesini, başarıya ulaşmasını engellemeye çalışıyor anlaşılamaz. Neden Başur’daki işbirlikçiliğin Rojava üzerinde baskı oluşturmaya, ENKS gibi provokatör yapıları provokasyon yapmaya yöneltmek istiyor anlaşılamaz.

ABD neden Rojava Devrimi’ni yumuşatmak istiyor anlaşılamaz. İşte bundan dolayı Rojava Devrimi’nin 7. yılının bitiminde mutlaka bu gerçeklik görülerek Rojava Devrimi’ne ilişkin daha sağlıklı, daha doğru bir yaklaşımın sahibi olmak gerekir. Bu yapıldığı zaman tüm dünya halkları içinde çekim merkezi olmaya devam eder. Bu vesileyle Rojava Devrimi’nin bu seviyeye gelmesinde kahramanca savaşıp yaşamını yitiren tüm devrim şehitlerini saygıyla ve minnetle anıyor, 8. yıl dönümünde Rojava Devrimi’nin gelişimini büyük bir coşku ve heyecanla takip ettiğimi belirtip, tüm Kuzey Doğu Suriye halkını sevgiyle selamlıyorum.

Son olarak toplumsal sorunların derinleştiği, alternatif bir yaşama dönük umutsuzluğun arttığı içerisinde bulunduğumuz post modern çağda size umut veren, umudunuzu diri tutan nedir?

Önder Apo’dur. Kürt halkının direnişidir. Tüm baskılara, zorluklara, saldırılara rağmen sömürgeci TC güçlerini darbelemeye devam eden gerilladır. Rojava Devrimi’dir. Bu durum sadece bendeki umutları değil, tüm dünya insanlarının umutlarını ayakta tutuyor. Tükenen insan, tükenen toplum var, tükenen insan, tükenen toplum karşısında Önder Apo ışık olmuştur. Onun gösterdiği yolda halklar mücadele ediyor ve somut kazanımlar elde ediyorlar. Bu tüm dünya için bir çekim merkezi haline gelmiştir. Tüm dünya için bir umut haline gelmiştir. Bizde o dünyanın içerisinde bir damlayız, o damla olarak çok daha formunda, çok daha güçlü yaşıyoruz.