Adana Protokolü: Eski statükoya dönüşün sinyalleri

Trump'ın "güvenli bölge" çıkışına, Putin, Adana Mutabakatı ile yanıt verdi. HDP Eşbaşkan Yardımcısı Özsoy protokolün eskiye dönüşün sinyalleri olduğunu söyledi. Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi Sözcüsü Ehmê, Rusya'nın zikzaklı bir yol izlediğini belirtti.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Kuzey Suriye'de "güvenli bölge" kurulması çıkışına, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 1998 yılında Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Adana Mutabakatı ile yanıt verdi.

Trump, 13 Ocak günü sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, Kuzey Suriye'de "Kürtler'e saldırırlarsa Türkiye'yi ekonomik olarak mahvedeceğiz. 20 millik güvenli bölge kuracağız. Aynı şekilde Kürtler'in de Türkiye'yi provoke etmesini istemiyoruz" dedi.

Trump'ın tweetinin bir ucunda Türk devletine tehdit varken, diğer ucunda ise Kürtlere yönelik tehdit vardı. Birçok yorumcu söz konusu tweeti ve ardından ABD heyetlerinin Türkiye'ye yaptığı ziyaretlerde ABD'nin Türkiye ile Kürtleri bir noktada buluşturmaya çalıştığı yorumlarına neden olmuştu.

23 Ocak günü ise Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Putin ile yaptığı ziyaretin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında "güvenli bölge"ye ilişkin soru üzerine Putin, 1998 yılında Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Adana Mutabakatı'nı ortaya attı.

Putin, Trump'ın "güvenli bölge" çıkışında "Suriye-Arap hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti 1998 (Adana Protokolü) sözleşmesi var. Eminim ki bu birçok hususu kapatan bir temeldir. Bu konuları ayrıntılı bir şekilde konuştuk" sözleriyle yanıt verdi.

AKP yönetimi, Trump'ın "güvenli bölge" hamlesine de, Putin'in "Adana Protokolü" karşı-hamlesine de görünüşte "olumlu" yanıt vererek, Rusya ile ABD arasında son üç yıldır devam ettirdiği denge politikasını bir süre daha devam ettirmek istiyor.

Türk yetkililer, "güvenli bölge" ve "Adana Protokolü" konusunda da "Rusya'dan S-400 füze savunma sistemini de alırız, ABD'den Patriotları da alırız" söylemine benzer bir tutumun sahibi olarak, "Güvenli bölge de kurarız, Adana Protokolü'nü de uygularız" taktiğine başvuruyor.

'TÜRKİYE ANLAŞMAYI ÇOKTAN İHLAL ETTİ'

Adana Protokolü'nün uygulanabilirliğine ilişkin ANF'ye konuşan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Sözcüsü Loqman Ehmê, söz konusu anlaşmanın "hiçbir şekilde Türkiye'ye Suriye topraklarında güvenli bölge kurma olanağı vermediğini" söyledi.

Loqman Ehmê, 1998'den bu yana köprünün altından çok sular geçtiğini belirterek şu vurgularda bulundu: "Adana anlaşması zaten Türkiye tarafından ihlal edilmiş bir anlaşmadır. Suriye savaşı başladığından beri Türkiye dünyanın her yerinden cihatçı ve terörist grupları Türkiye'ye gönderdi. Anlaşma tek taraflı değil ki. Türkiye bu anlaşmayı çoktan ihlal etti."

'GÜVENLİ BÖLGENİN HUKUKİ ZEMİNİ YOK'

HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Hişyar Özsoy ise Türkiye'nin Suriye'de "güvenli bölge" kurmasının hiçbir uluslararası anlaşmaya göre hukuki zemininin olmadığını ve "güvenli bölge"lerin ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) kararı ile kurulabileceğini belirtiyor.

Türkiye'nin "güvenli bölge" için elindeki tek kartın "mülteciler" olduğunu belirten Özsoy, Adana Protokolü'nün hiçbir maddesinin de "güvenli bölge ya da müdahaleye" hukuki zemin sunmadığını kaydetti. Özsoy, "Türkiye, şimdi ben birkaç milyon mülteciyi götürüp oraya yerleştireceğim diyerek bir algı oluşturmaya çalışıyor. Belki biraz Avrupa buna göz yumabilir. Zaten Efrîn konusunda da Avrupa'nın sessizliği biraz bundandı. Biz orayı alacağız, mültecileri götürüp yerleştireceğiz, diye bir algı oluşturdular. Ama yine de bu Türkiye'nin boyunu aşan bir şeydir" diyor.

'RUSYA, ZİKZAKLI BİR YOL İZLİYOR'

"Putin, Adana Protokolü ile nasıl bir oyun kurmak istiyor?" sorusunu yönelttiğimiz Loqman Ehmê, Rusya'nın politikasını özetleyen şu sözleri dile getiriyor: "Rusya'nın son birkaç yıldır, bizimle yaptığı tüm toplantılarda, bizi Türk Türk devleti ile tehdit ediyor, Türklerle yaptıkları toplantılarda da onları da bizimle tehdit ediyorlar."

Rusya'nın Rejimi tekrar eskisi gibi tüm ülkeye hakim kılmak için zikzaklı bir yol izlediğini belirten Loqman Ehmê, "Rusya, Suriye'nin diğer yerlerini silahlı gruplardan kurtarmak için Türkiye'ye Cerablus, Bab, Ezaz ve Efrîn gibi yerleri işgal etme izni verdi. Pazarlıklarla Halep, Guta ve birçok bölgeyi rejimin kontrolüne geçirdikten sonra şimdi de parça parça bu işgal edilen yerleri Türkiye'den almanın yolunu arıyor" diye belirtiyor.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Sözcüsü Loqman Ehmê, devamla şunları dile getiriyor: "Rusya, böyle bir oyunla Türkiye'yi bir şekilde Suriye'den atmaya çalışıyor. Ama burada önemli olan soru şu: Türkiye buna ikna olacak mı? İkna olmazsa ne olur, bu daha önem kazanıyor? Ama Türkiye şimdilik ikna olmuş gibi bir görüntü verse de buna pek ikna olacağı görülmüyor."

'ADANA PROTOKOLÜ ESKİ STATÜYE DÖNÜŞ SİNYALİDİR'

"Putin, Adana Protokolü ile nasıl bir oyun kurmak istiyor?" sorusunu yönelttiğimiz Hişyar Özsoy ise şunları ifade ediyor: "Putin, Adana Anlaşması'yla birinci olarak; Türkiye'ye sen Esad'ı tanıyacaksın, diyor. İkinci olarak da güvenlik sorunun varsa bunu oturup Esad ile konuşacaksın diyor."

Erdoğan'ın mutabakata olumlu yaklaşmasını da değinen Özsoy, Suriye krizi başladığında Türkiye'nin "Esad'ın devrilmesi" ve "Kürtlerin herhangi bir hak elde etmemesi" gibi iki temel önceliğinin olduğunu belirterek, "Şimdi Adana Protokolü ile eski statüye dönüş sinyalleri görüyoruz. Ama bu da pek mümkün değil. Çünkü köprünün altından çok sular geçti. Esad eski Esad değil. Kürtler eski Kürtler değil" diyor.

'RUSYA'NIN ÖNÜNDE ZOR BİR DENKLEM DURUYOR'

Adana Protokolü'nün Putin açısından kullanışlı göründüğünü belirten Hişyar Özsoy, ama aynı zamanda zorluklarının da bulunduğunu kaydetti. Özsoy, "ABD, Türkiye ile Kürtleri bir araya getirmek için çeşitli girişimlerde bulundu. Ama Türkiye buna yanaşmadı. Putin ise hem Kürtleri, hem de Türkleri bir dengede tutmak istiyor. Ama asıl istediği ise rejimi yeniden konsolide etmek. Bu açıdan bakıldığında Rusya'nın önünde daha zor bir denklem duruyor" diye belirtiyor.

Türkiye açısından "güvenli bölge"den Adana Protokolü'ne geçişin büyük bir geri adım olduğunu belirten Özsoy, Türkiye'nin Suriye’deki temel önceliklerinden "Esad'ın gitmesi"nden vazgeçtiğini ve şimdi tüm hesaplarını Kürtlerin hiçbir şey elde etmemesi üzerine kurduğunu kaydetti.

'ESAD DA BİR TERCİHLE KARŞI KARŞIYA'

HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, son olarak şunları dile getiriyor: "Şu anda herkes Esad'a çalışıyor. Türkiye uzun süredir Esad'a çalışıyordu, zaten. Bu çetelerin hepsinin tasfiye ihalesi Türkiye'ye verildi. Türkiye'de ÖSO'yu tasfiye ederek, bazı tavizler kurtarmaya çalışıyor. İstediği tek taviz de Kürtlerin bir şey elde etmemesidir. Kürt düşmanlığı Türkiye'yi her yola savurabilir. Bu Esad'ın da işine geliyor. Bu noktada Esad da bir tercihle karşı karşıya. Ya Kürtleri karşısına alacak ve savaşı yayacak, ya da Kürtlerle uzlaşıp yeniden Suriye'nin tesisine odaklanacak."