AKP’nin Kürt siyaseti: Söylemde ‘kardeş’ fiiliyatta katliam

ABD'den yapılan "Kürt katliamı" açıklamaları ve Türk devletinin buna verdiği tepkiler ile birlikte iki ülke arasında Rojava üzerinden pazarlıklar sürüyor.

Kuzey ve Doğu Suriye üzerinde Türk devleti ile ABD arasında yapılan pazarlıkların devam ettiği bir süreçte ABD'nin üst düzey yetkililerinden üst üste gelen "Kürtleri koruyacağız" açıklamaları dikkat çekiyor. Ancak ABD yetkililerinden gelen "Türkiye'ye tampon bölge" ve "ABD, Türkiye’nin Kürtleri öldüremeyeceği bir anlaşma ile çekilecek" açıklamaları da başta Kürtler olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye halklarının büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımlar üzerinde pazarlıklar yaptığı şüphesi ABD'den gelen bu açıklamalarla güçleniyor.

ABD'den yapılan "Kürtler korunacak" açıklamalarına Türk devlet yetkililerinden de "Kürt kardeşlerimiz" hikayesiyle yanıt veriliyor ve Türk devletinin "Kürtlere karşı olmadığı" savunması yapılıyor.

'ÇÖKTÜRME PLANI'NI ROJAVA'YA TAŞIMA ÇABASI

Kuzey ve Doğu Suriye'yi işgal etmek için ABD ile pazarlık masasına kurmaya çalışan Türk devleti, 2015 yılından bu yana Bakûrê Kürdistan ve Rojava'da binlerce Kürd'ü katletti, binlercesini yaraladı, on binlercesini zindana attı, milyonlarcasını göçe zorladı.

Raporlar ışığında Türk devletinin son 4 yılda Kuzey Kürdistan ve Rojava'daki icraatlarına bakıldığında "Sri Lanka Modeli"nin Kuzey'de "Çöktürme Eylem Planı" olarak hayata geçirilmeye çalışıldığını ve bu planın şimdi Rojava'da da hayata geçirilmek istendiğini gösteriyor.

RAPORLAR NE DİYOR?

Türk devletinin 24 Temmuz 2015 tarihinde "çözüm süreci"ni bitirerek, Kürtlere ilan ettiğini savaşta OHCHR, İHD, TİHV, AI, SOHR ve Efrîn Yönetimi'nin farklı ölçek ve zaman aralıklarına ilişkin hazırladığı raporların sunduğu kısıtlı veriler bile Türk devletinin "Kürt soykırımı"nı bir program olarak önüne koyduğunu gösteriyor.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİ'İN BİR YILLIK RAPORU

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin (OHCHR) Şubat 2017 tarihinde yayınladığı "Güneydoğu Türkiye’de İnsan Hakları Durumu Raporu" raporu ise Temmuz 2015’ten Aralık 2016’ya kadar olan döneme ilişkin şu verileri paylaşıyor: (link: https://www.ohchr.org/documents/countries/tr/ohchr_south-east_turkeyreport_10march2017.pdf )

* Temmuz 2015 ile Aralık 2016 tarihleri arasında Güneydoğu Türkiye’de güvenlik operasyonları kapsamında yaklaşık 2.000 kişi öldürülmüştür.

* Raporlar genellikle yerel halktan öldürülenlerin sayısını (devlete karşı şiddet içeren veya içermeyen eylemlere karışmış belirsiz sayıdaki ama tahminen 1.200 kişi) ortaya koymaktadır.

* Yerel halktan 189 kadar kişinin Şırnak’ın Cizre ilçesinde üç bağlantılı olayla öldürüldüğü düşünülmektedir.

* OHCHR, Sur, Silvan ve Lice (Diyarbakır ili); Nusaybin, Dargeçit (Mardin ili); Şırnak Merkez, Silopi, İdil (Şırnak ili) ve Yüksekova (Hakkari ili) gibi Güneydoğu Türkiye boyunca, yerel halkın ölümüne neden olan diğer olayların bilgisini almıştır.

* İmha edilmiş konutlarla ilgili kapsamlı istatistikler bulunmamakla birlikte, UNOSAT tarafından sağlanan uydu görüntülerinin analizi Güneydoğu Türkiye boyunca yapılan zararı göstermektedir. En çok zarar gören yerlerin bazıları Nusaybin, Derik ve Dargeçit (Mardin); Sur, Bismil ve Dicle (Diyarbakır); Cizre ve Silopi'dir (Şırnak).

* Güneydoğu Türkiye’deki güvenlik operasyonlarının sonucu olarak ülke içinde yerinden edilen kişilerin toplam sayısının 355.000 ila yarım milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Yerinden edilen kişi sayısının en yüksek olduğu yer, yerel raporlara göre güvenlik operasyonlarının sonunda halkın yüzde 95’inin yerinden edildiği Sur olarak raporlanmıştır.

İHD'NİN İKİ YILLIK RAPORU

Türk devletinin "Demokratik Çözüm Süreci" masasını devirerek, Kürtlere savaş ilan ettiği 24 Temmuz 2015 ile 24 Temmuz 2017 tarihleri arasındaki 2 yıllık dönemin bilançosu açıklayan İnsan Hakları Derneği (İHD) sadece sivil katliamlara ilişkin şu verileri paylaşıyor: (link: http://gazetekarinca.com/2017/08/ihd-raporu-iki-yillik-catismali-surecte-uc-bine-yakin-insan-hayatini-kaybetti/ )

* Son iki yıllık çatışmalı süreçte silahlı çatışmalar, bombalı saldırılar ve yargısız infazlar sonucu 2 bin 722 insan hayatını kaybetti.

* Sadece Kürt kentlerindeki yargısız infazlar sonucunda 448 kişi yaşamını yitirdi.

* İki yıl içerisinde 321 çocuk ve 13 bin 337 yetişken olmak üzere toplam 13 bin 698 kişinin gözaltına alındı; 84 çocuk ve 3 bin 172 yetişkin olmak üzere, toplam 3 bin 256 kişi tutuklandı.

* Tespit edebildiğimiz verilere göre, toplamda bin 279 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.

* Kürt illerindeki 11 kentte ve 45 ilçede 250 gün boyunca süresiz sokağa çıkma yasağı ilan edildi, yerleşim yerlerine güvenlik güçleri tarafından baskınlar düzenlendi.

2018 YILI RAPORU

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve TİHV Dokümantasyon Merkezi'nin 2018 yılının ilk 11 ayına ilişkin hazırladığı raporda ise şu veriler dikkat çekiyor: (link: http://www.ihd.org.tr/wp-content/uploads/2018/12/IHDTIHV_10AralikIHGunuBasinAciklamasi.pdf )

* Kolluk güçlerinin yargısız infazı, dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu 14 kişi yaşamını yitirmiştir.

* Silahlı çatışmalar sonucu 33 sivil yaşamını yitirdi, 111 sivil ise yaralandı.

*Güvenlik güçlerine ait zırhlı araçların çarpması sonucu 7 kişi yaşamını yitirmiş, 31 kişi de yaralanmıştır.

* Cezaevlerinde en az 10, gözaltı yerlerinde ise 5 kişi şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir.

TİHV'İN ÖZ YÖNETİM DİRENİŞLERİ SÜRECİNE İLİŞKİN RAPORU

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Merkezi'nin 16 Ağustos 2015 – 1 Ocak 2019 tarihleri arasında ilan edilen sokağa çıkma yasaklarına ilişkin hazırladığı raporda şu verilere yer veriliyor: (link: https://tihv.org.tr/16-agustos-2015-1-ocak-2019-tarihleri-arasinda-ilan-edilen-sokaga-cikma-yasaklari/ )

*Uygulanmaya başlandığı ilk tarih olan 16 Ağustos 2015’ten 1 Ocak 2019 tarihine kadar geçen süre içerisinde toplam 11 il ve en az 51 ilçede resmi olarak tespit edilebilen en az 351 sokağa çıkma yasağı ilanı gerçekleşmiştir.

* Türkiye tarihinde bu biçimi ile ilk kez uygulanan sokağa çıkma yasağı Diyarbakır'da 204 kez, Mardin'de 54 kez, Hakkari'de 23 kez, Şırnak'ta 13 kez, Bitlis'te 20 kez, Muş'ta 7 kez, Bingöl'de 7 kez, Tunceli'de 6 kez, Batman'da 6 kez, Elazığ'da 2 kez ve Siirt'te 9 kez uygulanmıştır.

*Yasaklar başlamadan önce gerçekleşen 2014 nüfus sayımına göre ilgili ilçelerde yaşadığı bilinen en az 1 milyon 809 bin kişinin özgürlük ve güvenlik hakkı; özel ve aile hayatına saygı hakkı gibi temel hakları ihlal edilerek bu yasaklardan etkilenmiş olduğu tahmin edilmektedir.

AI'NIN HAZIRLADIĞI SUR RAPORU

Uluslararası Af Örgütü'nün, (Amnesty International-AI) hazırladığı "Sur Sakinlerinin Evlerine Dönme Hakkı" isimli raporunda ise şu verilere yer veriliyor: (link: https://www.amnesty.org/download/Documents/EUR4452132016ENGLISH.PDF )

* Şimdiye kadar, aralarında 368 silahsız il ve ilçe sakininin de bulunduğu 2,360 kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.

* Güneydoğunun farklı bölgelerinde yaşanan şiddet olayları, geniş çaplı yıkımlar ve devam eden sokağa çıkma yasaklarıyla zorla yerinden edilenlerin sayısının ise en az yarım milyona ulaşmış olması muhtemel dâhilinde.

* Bu rapor, Diyarbakır’ın tarihi merkez ilçesi Sur’da yaklaşık 24,000 kişinin zorla yerinden edilmesine odaklanıyor.

SOHR'UN RAPORU

Türk devleti ve ona bağlı cihatçı grupların Kürt düşmanlığındaki en çıplak yüzünün görüldüğü yerlerden biri de Efrîn oldu. Efrîn'de Türk devletinin 20 Ocak 2018 ile 16 Mart 2018 arasında saldırılarını raporlaştıran Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) şu verileri paylaştı:

* Aralarında 55 çocuk ve 36 kadının bulunduğu 380’den fazla Kürt, Arap, Ermeni sivil öldürüldü.

* Türk güçleri ile "Zeytin Dalı" gruplarının Efrîn'e girmelerinden sonra kentin genelinde yapılan talan ve yağmanın hasarı tespit edilememiştir.

* SOHR, 2 bin 380 sivilin tutuklandığını belgelemiştir ve bunlardan 840’ı hala tutuklu bulunmakta olup, diğerleri de fidye karşılığı serbest bırakılmıştır. Fidye bedeli kimi zaman 10 milyon Suriye Lirası’nı aşmaktadır.

* "Zeytin Dalı" grupları Efrîn’deki çiftçileri engellemekte ve çalışmaları için para karşılığı izin almak zorunda kalmaktadır ve Efrîn’deki zeytinliklerin yüzde 75’i talan edilmiş durumdadır.

EFRÎN RAPORU

Türk devletinin Efrîn'de yaptığı katliam, talan, yıkım ve tehcir politikaları bölge şu anda uluslararası gözlemcilere kapalı olduğu için net olarak raporlaştırılmasa da farklı zamanlarda yayımlanan kimi raporlara göre Efrîn'deki hak ihlalleri şu şekildedir.

* Efrîn Kanton Yönetimi, Türk devletinin saldırılarının başladığı 20 Ocak 2018 tarihinden 13 Mart 2018 tarihine kadar kentteki Avrin Hastanesi’nin kayıtlarına göre; saldırılarda 238 sivilin hayatını kaybettiğini 706 sivilin ise yaralandığını kaydediyor. (link: https://anfturkce.com/rojava-surIye/efrin-ve-Sehba-yoenetimlerinden-efrin-raporu-110438 )

* Aynı raporda göre, 58 gün süren hava ve kara saldırılarında özellikle hastane, su tankları ve fırınlar hedef alındı. Avrin Hastanesi 16 Mart 2018’de Türk devleti tarafından bombalandı.

* Kuzey ve Doğu Suriye Yönetiminden Foza Yusif, Türk devleti ve cihatçı grupların saldırılarında 501 sivilin yaşamını yitirdiğini, 797 sivilin yaralandığı bilgisini paylaştı. ( link: http://www.hawarnews.com/tr/haber/efrin-raporu-isgal-planinin-amaci-misak-i-milli-sinirlarina-geri-donmek-h1264.html )

* Yusif, saldırlar nedeniyle 200 bin civarında Efrinli'nin Şehba Kantonu'na göç etmek zorunda kaldığını ve bu sayıdan 100 bini aşkın kişinin halen Şehba’da iki kampta çadırlarda kaldığı bilgisini verdi.