Ambargodaki çocuklar ve bayram

Bayramlar en çok çocukları sevindirir. Onlar için bayram; şeker, harçlık ve yeni elbiseler demek. Tabii ambargo altında değilseniz.

Bu bayramda Maxmûr sokaklarındayız. Bayramın nasıl karşılanacağını merak ediyoruz. Maxmû halkı, 25 yılı aşkın süredir sürgünde yaşıyor. Söz yerini bulursa, inandıkları şeyler için en fazla bedel veren insanlar, diyebiliriz. Sabahın erken saatlerinde ilk olarak şehitlikler ziyaret ediliyor, yüzlerce şehidi olan bu küçücük kasabanın insanları, bunu ilk görev bilip şehitliklere akın ediyor. Sonrasında ziyaretler başlıyor. Büyük bir duyarlılık ile bayram ziyaretleri yapılıyor. Her ne kadar Maxmûr kampının üzerinde yoğun özel savaş politikaları yürütülse de toplumsallık bağları hâlâ çok güçlü.

Fakat bu bayram diğer bayramlara benzemiyor. Zaten yoksul olan halk, bu yetmezmiş gibi, şimdi de büyük bir ambargo altında yaşamaya zorlanıyor. 17 Temmuz'dan bu yana kamp üzerinde bir ambargo uygulanıyor. Durum böyle olunca insanlar ne kamptan çıkabiliyor ne de çalışabiliyor. İşsiz olan halk, bırakalım kurban kesmeyi, çocuklarına şeker almakta bile zorlanıyor. Bir anneye, babaya çocuklarına bayram elbisesi ya da şeker almayı engelleyen, çocuklarını sevindirmeyi engelleyen şey nedir, diye düşünüyorum. Cevap çok basit aslında; kamp üzerinde ambargo var. Kampa giriş ve çıkışlar yasaklanmış durumda. Kuşatma öyle bir durumdaki hamile kadınların hastaneye gitmesine bile izin vermiyorlar ki bu yüzden iki annenin doğmamış bebeklerini kaybettikleri aklıma geliyor. Yani sadece çocukların sevinçlerini değil, yaşama haklarını bile ellerinden alıyorlar.

Bu bayramda çocuklar eskisi gibi cıvıl cıvıl sokaklarda dolaşıp şeker toplamıyor. Herhalde onlar da şekere bile ambargo uygulandığının farkında. İlk defa az şekerli bir bayramı burada görüyorum. Şekersiz bayram, gülüşlerden yoksun çocukların olduğu bir bayram oluyor. Gülmeyen, mutsuz çocuklar varken bayram olur mu?

Kamp sokaklarında dolaşmaya devam ediyoruz. Sarıya çalan saçları, mavi gözleriyle bir çocuk, eskimiş elbisesiyle yaklaşıyor. Arkasından babası geliyor. "Neden çocuğuna elbise almadığını" sorduğumda hem ambargo nedeniyle işini kaybettiğinden hem de yolların kapalı olmasından söz ediyor.

Yıllarca topraklarından uzakta her türlü baskı ve yoksulluk içinde yaşayan bu insanlara destek olmak yerine köstek olunuyor. Tüm bunlar, Güney hükümetinin, Türk devletine işgalciliğin kapılarını açmasının neticesi.

Çocuklar üzgün olsa da bakışlarındaki anlam hissediliyor. Bu şekersiz çocuklar, aslında mutlu. Boyun eğmedikleri, özgür bir gelenekten geldikleri için mutlular. Büyümek ve hesap sormak istiyorlar. Bu çocukları şekersiz bırakmanın ileride nelere mal olacağını anlamayanlar, pişman da olacaklar.