Bayık: Direniş güçlü bir biçimde devam etmeli

Açlık grevi direnişlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, tecridin devam edip etmeyeceğinin takipçisi olacaklarını belirtti. Bayık, “Direniş, ittifak güçlü bir şekilde devam etmeli” dedi.

Sterk TV’de yayınlanan Rojeva Welat programına katılan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, İmralı görüşmesi, sona eren açlık grevi direnişi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Suriye'nin birliğine ilişkin mesajı, İstanbul seçimleri, İdlib savaşı ve Efrîn işgaline ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Irak ile Güney Kürdistan siyaseti ve İran ile Amerika arasında yaşanan krize değinen Bayık, Gazeteci Enes Yıldız'ın sorularını cevapladı.

Sayın Bayık, tecridin kırılmasına dönük büyük bir direniş yaşandı. 2 ve 22 Mayıs tarihleri arasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşme gerçekleşti. KCK olarak bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yapılan açıklamalara göre ölüm oruçları ve açlık grevi eylemleri sona erdi. İnanıyorum ki Leyla Güven, zindandaki tutsaklar ve dışarıdaki direnişçiler nerede olursa olsun Rêber Apo'nun isteğini yerine getirir. İnanıyorum ki aylardır devam eden eylemler son bulacaktır. Bu vesile ile tüm eylemcileri selamlıyorum, amacına ulaşan eylemlerini kutluyorum. Hem Kürt halkı arasında, hem de uluslararası alanda bir çok yazar, aydın, siyasetçi, yazar ve insan hakları savunucuları bu eyleme destek verdi, hatta bazıları direnişin içinde yer aldı. Kürt halkı, dostları ve eylemciler hep birlikte bu direnişi geliştirdi ve amacına ulaştırdı.

Eylem bitmiş olsa da Kürt halkı ile eylemciler, Kürt dostları ve Türkiye halkları tecridin bitip bitmediğinin takipçisi olacak. Eğer tecrit devam ederse, Rêber Apo'nun, zindandaki tutsakların hukuki hakları savunulmazsa, ayaklar altına alınırsa bu durum kabul edilmeyecektir. Herkes tecride karşı mücadeleyi yükseltecektir. İsteğimiz tecridin bir daha yenilenmemesidir. Türkiye yasalarını ayaklar altına almamalıdır. Herkesin isteği bu ve herkes bunun takipçisi olacak.

CPT'nin rolüne biraz dikkat çekmek istiyorum. Hem İmralı hem de Kuzey Kürdistan'daki cezaevlerinin durumu CPT tarafından incelendi. Kürt halkının direnişi uluslararası alanda çok ses getirdi. Bu görüşme sadece Türk devletinin meselesi mi yoksa uluslararası güçler bu mesele ile ilgilendiği için mi bu görüşme gerçekleşti?

Rêber Apo'ya yönelik yürütülen tecrit sadece O'nun şahsına değildi. Önder Apo şahsında özellikle Kürt halkına ve tüm demokrasi güçlerine yönelik tecrit yürütülüyordu. Zindanlarda gelişen eylemler de bu tecridin sadece Önder Apo'ya yönelik olmadığını gösterdi. Bu eylem tecrit ve demokrasinin alakasını iyi gösterdi. Türkiye'de faşizmin sona ermesi, ülkenin demokratikleşmesi, yaşanan toplumsal, ekonomik sorunların çözülmesi tecride bağlıdır. Eğer tecrit kalkmazsa bu sorunlar da çözülmez.

Tecridin devam etmesi kanunsuzluktu. Eylemciler herkese yaptıkları eylemin meşru olduğunu kanıtladı. Saldırılara, haksızlığa ve hukukun ayaklar altına alınmasına karşı bir savunmaydı. Meşru ve haklı bir eylemdi, gün gittikçe de güçlendi. Herkes kendi eylemi gibi görüp sahip çıktı. Faşizme karşı demokrasinin gelişmesiydi. Bundan dolayı herkes içinde yer aldı. Bu eylem Türkiye'yi ve destekçilerini çok zorladı. Eylem iktidarın gerçekliğini ortaya çıkardı. Bu şekilde tecridi devam edemeyeceklerdi. Çaresiz kalarak avukatların görüşmesine izin verdiler.

CPT de İmralı ve diğer cezaevlerine giderek eylemleri takip etmek zorunda kaldı. Adalet Bakanlığı yaptığı açıklamada avukatların görüşmesine dönük bir engelin olmadığını belirtti. Bu yasağın fiili olarak da sonlandırılması lazım. Aladet Bakanlığı'nın açıklaması, avukatların ve CPT'nin ziyaretini göz önünde bulundurursak burada bir sonuç ortaya çıkıyor. Bir takım dış güçler de tecridin sona ermesini istemiş. Kimse bu şekli ile Türkiye'yi savunamaz, sahip çıkamaz. Türkiye adım atmaya zorlandı. Türkiye bir daha yasalarını ayaklar altına almamalıdır. Eğer öyle bir şey tekrar yaşansa ne biz, ne Kürt halkı, ne de faşizme karşı duran demokrasi güçleri bu durumu kabul edecektir. Kimse tecrit ile yaşamak istemiyor.

ZİHNİYET DEĞİŞMEZSE TÜRKİYE'DE SAVAŞ ASLA BİTMEZ

Önder Apo ve Hareketimiz bir çok defa ateşkes ilan etti. Nede? Çünkü Önder Apo Türkiye'de demokrasinin gelişmesini, Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunlarının çözülmesini istiyor. Eğer demokrasi gelişmezse Türkiye'de özgürlük sağlanmaz, yaşanan sorunlar çözülmez. Tam tersi sorunlar daha da ağırlaşır. Türkiye'de siyasi, toplumsal ve ekonomik sorunlar Kürt savaşına bağlıdır. Eğer zihniyet değişmezse Türkiye'de asla savaş bitmez. Erdoğan ve Bahçeli her zaman "Beka sorunu var" diyor. Onlar kendileri sorun yaratıyor. Türkiye tarihine baktığımızda hiçbir zaman kendi aralarında bu kadar parçalanma yaşanmamıştır. Hiçbir zaman bu kadar siyasi ve toplumsal sorunlar derinleşmemiştir. Bu yürütülen siyasetin sonucudur. Herkes bunu görüyor ve Bahçeli ile Erdoğan gibi izah etmiyor. Savaş siyasetleri onlara bu sorunları yaratıyor.

Seçimlerde halk kararını verdi. Biz bu iktidarı istemiyoruz, yaşamımızı tehlikeye sokuyor, hayatı bize zehir ediyor, yaşadığımız sorunların sebebi bu iktidar dedi. Rêber Apo da şuan yürütülen siyasetin büyük bir tehlike yarattığını görüyor. Önder Apo bir kez daha sorumluluk aldı. Sorunların siyasi, demokratik bir yolla onurlu bir barışı sağlayacağına, Türkiye halklarının nasıl bir arada yaşayacağına ilişkin sorumluluk aldı. Bundan dolayı avukatları aracılığıyla bir açıklama yaptı. Demokrasi güçlerine, Türkiye'de yaşayan halklara Türkiye'nin zihniyetinin değişmesi için çağrı yaptı. Çünkü bu zihniyet demokratik değil, demokrasiyi değil savaşı geliştiriyor.

Türkiye'nin dışarı ile hiçbir alakası kalmamıştır. İçinde ağır sorunlar yaşıyor. Önder Apo o yüzden 7 noktaya dikkat çekti ve çağrı yaptı. İnkar ve imha zihniyetinin sona ermesi için, demokrasi zihniyetini herkesin esas alması için, diyalog yolu ile sorunların çözülmesi için, herkesin barış ve kardeşlik içinde yaşaması için eğer Türk devleti adım atarsa Önder Apo çözüme hazır. Türk devleti şimdiye kadar savaşta, inkar ve imhada ısrar ediyor. Rêber Apo bunu onlarca kez kanıtladı. Önder Apo tarihi sorumluluğunu görüyor.

İmralı'da gerçekleşen görüşmelerin ardından Kürtlerin ve AKP'nin İstanbul seçimleri için anlaştığı iddiaları dile getiriliyor. Bu tür manipülasyon ve İstanbul seçimlerine ilişkin neler söyleyeceksiniz?

Bu görüşmenin seçimlerle hiç alakası yok. Birileri bunun bir atılım olduğunu söylüyor, bunlar doğru değil. Türkiye hukuku çiğniyordu. Bu yüzden açlık grevi eylemi meşruydu. Hukuksuzluğa karşı durdular. Kürtlere karşı saldırı geliştiriliyor, adalet ayaklar altına alınıyor buna karşı kendini savunmak meşru bir haktır. Seçim için bazı Kürtlerin kafasını karıştırmak ve kandırmak istiyorlar. Türkiye'de demokrasi gelişmezse Kürt sorunu da çözülmez. Kürtleri kabul etmeyen zihniyet değişmediği sürece Kürt sorunu asla çözülmeyecek. Kim Kürt sorunu çözmek istiyorsa, kim faşizme karşı durmak istiyorsa, kim AKP-MHP'nin sonunu getirmek istiyorsa, bu seçimlerde bunlar esas alınacak.

31 Mart seçimlerinin ardından İstanbul'da seçimler tekrarlanacak. AKP hükümeti İstanbul'u tekrar kazanmak istiyor. Siz 23 Haziran seçimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu seçim kendi ile demokrasiyi getirecek mi? Türkiye'nin geleceği nasıl olacak?

HDP demokrasiyi geliştiren bir Türkiye partisidir. Bir takım eksiklikleri var ama bunu gidermek için çalışıyor. Seçimlerde de demokratik bir strateji yürüttü ve bu strateji bir sonuç elde etti. Türkiye'de demokrasi ve özgürlüğe karşı bir zihniyet var. Çünkü Türkiye'de Kürt sorunu var. HDP Türkiye'de inkar ve imha siyasetinin son bulması, herkesin birlikte yaşaması için siyaset yapıyor. HDP'ye yönelik saldırıların nedeni de budur. HDP belediye başkanı, muhtar ve encümen seçti. Fakat AKP iktidarı onları kabul etmem dedi. Bunun kanunlarla hiç bir alakası yok. Seçim kurulu adayların seçime girmesini kabul etti. Belediyelerin kazanılmasının ardından “size mazbata vermiyorum” dedi.

Halkın iradesi tanınmıyor. Kayyumlarla belediye başkanlarını, muhtarları görevden alıyor. Kürtlere karşı savaş siyaseti yürütüyorlar. Kürt halkı ve demokrasi güçleri bunları görmeli. HDP'nin kazandığı belediyeleri gasp ediyorlar. Seçim kurumu 31 Mart seçimlerinde bazı yerlerde Kürt halkının iradesini kabul etmedi. Kürdistan'da asker ve polislerle belediyeleri ele geçirdiler. Eğer bunlara karşı bir duruş sergilenseydi, İstanbul seçimleri iptal edilmezdi. Türkiye'nin daha tehlikeli bir yola girmemesi için Kürt ve demokrasi güçleri iradelerini ortaya koymalıdır. Hem Kürdistan şeçimleri ve belediyeleri, hem de İstanbul seçimleri için faşizme karşı durulmalı.

İstanbul'u demokrasi güçlerine vermek istemiyorlar. Yine Kürdistan'daki belediyleeri ele geçirmeye çalışacaklar. Şimdiden çalışmalarını yapıyorlar. Bazı belediyelerin önüne cihaz koymuşlar. Her yere polis ve asker yerleştirmişler. Her gün birilerini işten çıkarıyorlar, mazbatalarını alıyorlar. Bu kayyum siyasetini devam edecekler. Toplumsal eylemlerle kayyum siyasetine karşı çıkılmalıdır.

Sayın Öcalan ile yapılan görüşmelerde Suriye'nin birliğinden bahsediliyor. DAİŞ terörünün ardından Suriye egemenliğini kaybetti. İdlib'te savaş derinleşiyor, bu savaşın Efrîn üzerinde etkisi var. Bazı gözlemcilere Şehba, İdlib ve Lazkiye üzerine anlaşmaların olduğunu söylüyor. Suriye'nin geleceğine ilişkin neler söyleyeceksiniz?

Rêber Apo ve PKK sadece Kürdistan'da değil, Ortadoğu siyasetinde de stratejik bir güçtür. Şuan Ortadoğu'da Kürt halkı büyük bir savaştan geçiyor. Bu savaş herkes için bir çok sorun yaratıyor. Önder Apo da bundan dolayı Suriye sorununa ilişkin 7 noktaya dikkat çekti. Rêber Apo ve Kürtler olmadan Suriye sorunun çözülmeyeceği çok aşikar. Rêber Apo'nun açıklamasının ardından Suriye ve Türkiye arasındaki görüşme trafiği arttı. Önder Apo bir kez daha Suriye meselesini müzakere yolu ile çözmek istediğini söyledi.

Kuzey Suriye Kürtleri hiçbir zaman Türkiye'ye savaş açmadı, Türkiye onlara karşı savaş başlattı. Türkiye Efrîn'i işgal etti, oradaki yapıyı değiştirmek istiyor. Yani Suriye ve Kürt halkına karşı savaş yürüten Türkiye'dir. Bu yüzden Türkiye siyasetini değiştirmeli, Efrîn'den ayrılmalı, işgale son vermelidir. Fırat'ın doğusuna yönelik tehdide son vermeli, Suriye halklarının kardeşliği ve orada kurulan demokratik sistemi kabul etmeli. Eğer Türkiye tüm bunlara son verirse Suriye'nin sorunları çok rahat çözülecek. Demokratik bir Suriye gelişecek.

Türkiye'nin siyasetine son vermediğini görüyoruz. Türkiye ile Suriye ilişkilerinin Kürtlere ve kurdukları demokratik sisteme karşı geliştirilmesi kabul edilemez. Türkiye ve Rusya arasında kirli pazarlıklar yaşanıyor. Efrîn, İdlip, Til Rifat, Halep ve Doğu Suriye'ye ilişkin bile pazarlıklar yapılıyor. Rusya'nın bu kirli pazarlıklara son vererek, Suriye'nin doğusunda ve batısında kurulan sistemi kabul etmesi gerekir.

Güney Kürdistan ve Irak'ta bir çok siyasi ve toplumsal sorunlar yaşanıyor. Partiler arasında kopukluk var, bu da hiçbir durumda çözülmüyor. Güney Kürdistan'ın durumunu nasıl ele alıyorsunuz ve bu süreçte ulusal kongrenin önemi nedir?

Şuan Irak da, Güney Kürdistan da zorlu bir süreçten geçiyor. Sebebi Amerika'nın İran'a uyguladığı ambargo. Amerika herkesin bu ambargoya destek vermesini ve İran'a yönelik baskıyı arttırmak istiyor. Bu da Irak ve Güney üzerinde büyük bir etki yaratıyor. Türkiye ile Irak, Irak ve Güney Kürdistan bu sorunun çözülmesi için görüşmeler gerçekleştiriyor. Güney'de biraz zayıf, biraz parçalı bir duruş ortaya çıktığı zaman dış devletlerin etkisine giriliyor. Bunların görülmesi lazım. Özellikle Güney'de ulusal bir kongre gerçekleştiği zaman yaşanan sorunlar çözülebilir.

Eğer kongre gerçeklemezse Kürtlerin birliği mutlaka sağlanmalıdır. Bu hem Güney'in ihtiyaçlarını karşılayacak, hem Kürt halkının ihtiyaçlarını yerine getirecek. Bir parçada yaşanan gelişmeler diğer parçaları da etkiler. Bugün Güney'de yaşanan sorunların yine Kürdistan'ın diğer parçaları üzerinde etki yaratıyor. Bundan dolayı güney'in Kürt halkının birliğini esas alması gerekir. Bu anlamda herkes sorumluluğunu yerine getirmelidir. Böyle hem kendini savunabilir, hem de sorunlarını çözebilir. Meselenin bu boyutuna ilişkin adım atılmasını bekliyoruz. Şuan tam tersi adımlar atılıyor. Daha önce de söylemiştik, Türk devletinin bize karşı keşif uçaklarının kullanılması Güney iktidarına bağlıdır. Belli ki Türk devletine bu konuda fırsat verildi.

HPG açıklamasında bir SİHA uçağının düşürüldüğünü ve bir çok istihbarat üyesinin öldürüldüğünü belirtti. Bu uçakların Güney Kürdistan'dan kalktığını söyleyebilir miyiz?

Herkes de biliyor ki arkadaşlarımızı şehit eden keşif uçakları Güney'den kalkıyor. Daha öncede söylemiştik eğer Güney hükümeti Türkiye'ye fırsat vermiyorsa, Türkiye'ye destek de bulunmuyorsa Kürt halkına bunun açıklamasını yapmalı. Biz de bunun cevabını bekliyoruz, ama şimdiye kadar bir cevap verilmedi. Keşif uçağı düşürüldüğü zaman belgelerin ele geçmemesi için Türkiye uçağın düşürüldüğü yeri bombaladı. Güney'in Türkiye'ye yardım etmemiz lazım, PKK ve Kürt halkının bilgilerini vermemeli. Kürtlerin kardeşliği adına adım atmalıdır. Eğer bu anlamda bir adıma atarlarsa, Güney halkımızın hizmetine girerse bu sorunlardan kurtulabilir.

Herkes Türkiye'nin Kürtlere düşman olduğunu biliyor. Türkiye'ye destek vermeleri daha da zayıflamalarına, daha fazla tehlikeye girmelerine sebep oluyor. Bu siyasete biran önce son vermeliler. Halkımız da Kürt birliğinin sağlanması için baskı yapmalıdır. Kimse işgalci Türk devletinin hizmetine girmemelidir, Kürtlere karşı düşmanlık yapmamalıdır. PKK'nin düşmanı Kürt düşmanıdır. Bugün PKK düşmanlığı yapan Türkiye gün geçtikçe Kürt düşmanlığını daha da arttırıyor. Biz Kürt halkının hizmetindeyiz diyen Türk devletine hizmet etmez, çünkü Türk devleti onların yardımı ile düşmanlık yapıyor.

Birçok yere Türkiye'yi kendi elleri ile soktular hatta siyasi ve ekonomik yardımlarda da bulundular. Kendi elleri ile Kerkük'e soktular. Kerkük'te PKK'ye karşı silahlı güç hazırlıyor. Bu sadece PKK düşmanlığı değil, aynı zamanda Kürtlere de düşmanlıktır. Güney halkı da bunu iyi anlamalı ve Kürtlerin birliği için mücadeleyi yükseltmelidir. Kürt sorununun çözülmesi, Kürt kazanımlarının çoğalması için biz elimizden ne gelirse yapmaya hazırız. DAİŞ saldırdığı zaman gücümüzü devreye koyduk herkes bunu biliyor. Bundan sonra da Güney halkımızın yanındayız.

AÇLIK GREVİ EYLEMİ AMACINA ULAŞTI

Zindanlarda, Kürdistan'da, Avrupa'da ve dünyanın bir çok yerinde başlayan açlık grevi ve ölüm oruçları büyük bir eyleme dönüştü. Tarihte bir çok eylem yapıldı ama böylesi büyük bir eylem olmamıştı. Bu da Rêber Apo, Kürt halkı ve PKK'nin demokrasi ve özgürlük aşığı olduğunu gösteriyor. Bir çok insan bu eylemde bedenini ölüme yatırdı. Rêber Apo ve eylemciler büyük bir yükü omuzladı. Bu eylem insanlık değerlerini savunmak, demokrasi ve özgürlük içindi. Bu yüzden herkes tarafından meşru görüldü ve eylem amacına ulaştı. Bir kez daha Leyla Güven şahsında ölüm orucu ve açlık grevi direnişinde yer alan herkesi selamlıyorum, eylemlerini kutluyorum. Bu kutsal eyleme destek verenleri de bir kez daha selamlıyorum.

Bu eylem bir kez daha gösterdi ki her şey direniş ile savunuluyor, direniş ile kazanılıyor. Direniş olmadan bir şey olmuyor. Herkesin kendine bu sonucu çıkarması gerekiyor. Kimse tecrit kalktı, tehlike kalmadı dememelidir. Eğer gevşeklik gösterip direnişten vazgeçerseniz, büyük bir gaflet yaşarsınız hatta elde edilen kazanımlar bile tehlikeye girer. Direniş, ittifak güçlü bir şekilde devam etmeli. Faşizmin karşısında demokrasi eylemlerini geliştirin bu şekilde daha iyi sonuçlar elde edilecektir.