Gerilla atılımından devrimci halk savaşına-III

1 Haziran 2004 tarihinde tescillenen Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin kararlılığı, devrimci halk savaşı ile birlikte artık doruğa ulaştı. Gerillalar, artık yeni dönemin mücadele taktiğini de devreye koydu.

15 Ağustos 1984’te Kenan Evren’in darbe rejimine karşı, insanüstü bir kararlılıkla Komutan Agit (Mahsum Korkmaz) tarafından atılan ilk kurşunla başlayan ve başta Kürdistan olmak üzere Ortadoğu’da birçok gelişmeye yol açan Kürt gerillasının mücadelesi; 1 Haziran 2004’te AKP Hükümeti’nin yeşil faşizmine karşı verilen silahlı mücadele kararıyla devam etti. Ve bugün de “yok” denilen bir halk, Ortadoğu’da en önemli aktör olarak sahnede durmaktadır. Tüm Ortadoğu’ya adeta gericilik tohumları saçan DAİŞ ve Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan faşizminin karşısında tek engel ise Kürt Özgürlük Hareketi ve gerillasıdır.

4. STRATEJİK DÖNEME GİRİŞ

Habur’dan giriş yapan ve toplum tarafından barış elçileri olarak karşılanan 34 kişinin mahkemeye çıkarılmaları gündeme gelmeye başladı. Türk devletinin bu yaklaşımına karşı 2010 yılının Mayıs ayına kadar süre tanıyan Öcalan, Türk devletine adım atmazsa sürece dahil olmayacağını belirtti. Ve bu yaklaşımların devam etmesi ile birlikte savaşın daha da şiddetleneceğinin uyarısında bulundu. Kürt Özgürlük Hareketi'nin yeni bir döneme de gireceğinin altını çizdi. Bu yeni dönemin ismi de 4. Stratejik Mücadele Dönemiydi. Bu yeni savaş sürecinde ise hem kent, hem de kıra dayalı bir savaşın yaşanacağını da sözlerine ekledi.

Bu dönemin ilk ayak sesleri ise 17 Nisan gecesi Samsun’a bağlı Ladik ilçesi merkezindeki eylem ile geldi. Gece saat 22:00’da gerillaların, polis aracını vurması sonucunda 2 polis öldürüldü. Bu eylemle birlikte 4. Stratejik Döneme giriş yapılmış oldu. Bu çerçevede birbirini izleyen seri eylemlerle artık Türk ordusuna sahada göz açtırılmadı. 20 Haziran günün ilk saatlerinde tüm ajanslar şok bir haberle sarsılırken, AKP hükümeti ise kriz toplantıları yaparak Türkiye üzerindeki bu şoku atmaya çalıştı.

HPG ise verdiği bilgilere göre Colemerg’in Şemzinan ilçesine bağlı Türk ordusunun tuttuğu Konserve Tepesi’ne yönelik gerilla güçlerinin eylemi sonucunda 37 askerin öldürüldüğünü ve tepenin komple gerillanın kontrolüne geçtiğini duyurdu. Ardından Çukurca Hantepe bölgesinden eylemle devam etti. Burada da gerçekleşen eylemde 31 asker öldürülürken, ondan fazla askerin de yaralandığı belirtildi. Yaşanan seri eylemlerle geçen 2010 savaş yılına ilişkin HPG Anakarargah Komutanlığı'nın verdiği bilançoda 283 askerin öldürüldüğünü ve yaşanan çatışmalarda ise 93 gerillanın kahramanca savaşarak yaşamını yitirdiğini duyurdu.

DEVRİMCİ HALK SAVAŞI…

1 Haziran 2004 tarihinde tescillenen Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin kararlılığı, devrimci halk savaşı ile birlikte artık doruğa ulaştı. HPG ve YJA Star gerillaları, artık yeni dönemin mücadele taktiğini de devreye koydu. Gerillanın “vur kal taktiği” geniş alanları ve şehirlerarası yolları kontrol altına alma taktiğiyle birleştirerek Türk ordusu kuşatıldı. Başta Şemzinan, Beytüşşebap, Çele’yi kuşatma altına alan gerilla güçleri, Türk ordusuna ağır darbeler vurmaya başladı. Türk ordusunun ise gerillanın “Devrimci Operasyonlarıyla” birlikte bölgelerdeki karakollarıyla bağlantıları kesildi.

Pratik sahada yaşananları her ne kadar AKP hükümeti saklamaya çalışsa da bölgede yaşanılanlar yabancı ve Türk basınına yansımıştı. Hatta 6 Ağustos 2012 tarihindeki Milliyet gazetesinin “PKK, Çukurca’da 3 Koldan Saldırdı” başlıklı haberi var olan gerçekliği yansıtmıştı. HPG ise günlük tekmil açıklamaları ile “Devrimci Operasyonlarda” Türk ordusundan temizlenen alanların günlerce HPG ve YJA Star gerillalarının elinde kaldığını belirtti. Gerilla güçleri karşısında ağır darbeler alan Türk ordusu, bozulan asker psikolojileriyle birlikte bir çöküntüyü yaşayarak, başarısız oldu. HPG Basın İrtibat Merkezi (BİM) 3 Aralık 2013 tarihinde açıkladığı 2012 bilançosuna göre, 2221 askerin öldüğünü açıkladı.

19 TEMMUZ ROJAVA DEVRİMİ…

Kürt Halk Önderi Öcalan her zaman ısrarla Ortadoğu gibi bir coğrafyada öz savunmanın gerekliliğinin şart olduğunu vurguladı. Bu çerçevede PKK’nin 15 Ağustos 1984’te başlayan silahlı mücadele kararlılığı ve 1 Haziran 2004’te bazı iç ve dış güçlerin tüm baskılarına karşı, Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin “Mücadeleye Devam Kararı”, 19 Temmuz 2012 tarihinde Kobanê’de meyvesini verdi. Artık Rojava devrimi, Kürt halkının baharı olmuştu. Ve işgalci Suriye ordusu artık Kürt şehirlerinden bir bir atılmaya başlandı.

Suriye’de yaşanan ve Öcalan tarafından daha önceden de haberi verilmiş olan “Üçüncü Dünya Savaşı’nda” hegomonik güçler karşısında alternatif bir güç olarak ortaya çıkan Rojava Özgürlük Devrimi, Ortadoğu’da Kürt halkını temel bir aktör haline getirdi. Herkesin korkup, karşısında duramadığı DAİŞ gibi bir örgüte karşı savaşıp da kazanabilen tek güç olan Rojava, başta Türk devleti olmak üzere tüm emperyalist ve sömürgeci güçler için ideolojisi ve sistemi ile birlikte tehdit olarak görülmeye başladı.

‘DEMOKRATİK ÇÖZÜM SÜRECİ’

28 Aralık 2012 tarihinde Erdoğan, katıldığı bir televizyon programında, Kürt sorununun çözümü için İmralı’da Öcalan ile görüşmelerin yapıldığını tüm kamuoyuyla paylaştı. Ve görüşmelerin ardından Öcalan, 21 Mart 2013 Newrozu’nda verdiği mesaj ile yeni bir sürecin başladığını tüm dünyaya duyurdu. Bu mesajın ardından PKK ise, 25 Nisan 2013’te Kuzey Kürdistan’da ki güçlerini Medya Savunma Alanları'na çekeceğini belirtti. Kürt Özgürlük Hareketi’nin tüm iyi niyet gösterilerine ve üzerine düşen görevleri yerine getirip, adımlar atmasına rağmen, AKP hükümeti herhangi bir adım atmadı. Aksine Kuzey Kürdistan’da karakol ve baraj yapımlarına devam ederek bir savaş hazırlığı içine girdi.

“Dolmabahçe Mutabakatı” ile her iki tarafında kamuoyu önünde atacakları adımları netleştirdikleri mutabakatın açıklanmasının ardından Erdoğan, bizzat başdanışmanı Yalçın Akdoğan tarafından imzalanan bu mutabakatı ret etti. Erdoğan, tüm dünyanın gözü önünde “çözüm” şansını heba etti. Bununla yetinmeyen Erdoğan ve şurası, “Çöktürme Planı” adı altında gizli MGK kararları sonucunda Kürt Özgürlük Mücadelesi'ni tasfiye ve imha etme planları yapmaya başladı.

Ancak Erdoğan, bu imha konseptini bir dönem pratiğe geçirmeyerek, DAİŞ eliyle bir vekalet savaşı sürdürmekten yana oldu. Bizzat Erdoğan’ın talimatıyla, Kobanê’ye DAİŞ saldırıları düzenlendi. “Kobanê düştü düşecek” ve “Kobane, diye bir yer yoktur. Orası Ayn-ul Arap’tır” gibi söylemlerle adeta Kürt halkını ve dostlarını “süreci bozan” taraf olarak lanse etmek için tahrik etmeye çalışmaya başladı.

DAİŞ VE ERDOĞAN İLİŞKİSİ CANLI YAYINDA

Kobanê direnişi sırasında sınırda haber yapan İMC TV muhabirleri tarafından DAİŞ ve Erdoğan’ın ilişkisi canlı yayına şans eseri yansımaya başladı. Ceylanpınar sınırında Kobanê’deki olayları takip eden İMC TV muhabirinin kamerasına Kobanê tarafından gelen DAİŞ çeteleri ve sınır karakollarındaki Türk askerlerin dostane ilişkileri takılmıştı.

Erdoğan-DAİŞ'in dostane ilişkileri tüm dünya basınında servis edildikten sonra Kürt halkı ve dostları, 6-7-8 Ekim’de Erdoğan’ın bu tutumunu serhıldanlarla karşıladı. Tüm Türkiye’ye yansıyan bu serhildanlar da ise 40’ın üzerinde insan yaşamını yitirdi.

TÜRK DEVLETİ SÜRECİ BOZDU VE SAVAŞI TIRMANDIRDI

Faşist Türk devleti süreci bozmak için Suruç’da Kobanê’ye destek eylemi yapan gençlere DAİŞ eliyle bir katliamın talimatını verdi. Suruç'un ardından DAİŞ Ankara-Gar ve Amed mitinglerine yönelik gerçekleştirdiği intihar eylemleriyle devam etti. Bu intihar saldırılarında yüzlerce insan yaşamını yitirirken, birçok insan da hayatı boyunca unutamayacağı yaralar aldı.

DAİŞ'in katliam saldırılarının yaşandığı böylesi bir dönemde Ceylanpınar’da 2 polis öldürüldü. Gerçekleşen bu saldırıyı Kürt Özgürlük Hareketi'ne mal isteyen Türk devleti 24 Temmuz 2015 tarihinde en büyük hava harekatı ile Medya Savunma Alanları'nı bombaladı. HPG tarafından yapılan açıklamada bu hava saldırılarında 9 gerillanın yaşamını yitirdiğini belirtildi.

ERDOĞAN’IN TEK ADAM VE SAVAŞ NARALARI

25 Temmuz hava saldırılarının ardından Erdoğan, katıldığı bir televizyon programında, başkan olmadığı takdirde Türkiye’yi bir savaşın beklediğini söyleyerek tüm Türkiye toplumunu tehdit etti. Erdoğan demokrasiye darbe niteliğinde ki “tek adam” siyasetinin önündeki tek engelin Kürt Özgürlük Hareketi olduğunu açıkça ilan etti.

2015 yılında Türkiye’de yeni bir rejim değişikliğine gidildi. Erdoğan’ın yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerini tek kendi elinde toplamasıyla beraber Türkiye’de ki rejime “Erdoğan rejimi” ya da “tek adam rejimi” denilmeye başlandı. Kuzey Kürdistan’da bu faşizan rejim kabul edilmeyerek, 10 Ağustos 2015 tarihinde Şırnak Halk Meclisi’nin “Demokratik Öz Yönetim” ilanının ardından peş peşe “Demokratik Özerklik” ilanları yapıldı. Erdoğan’ın talimatıyla JÖH, PÖH, DAİŞ ve Türk ordusu, Demokratik Özerkliğin ilan edildiği kentlere saldırdı.

Bu saldırılara karşı da Kürt halkı da kentlerini kendi öz güçleri ile savunacaklarının kararını alarak Sivil Savunma Birlikleri’ni (YPS) ilan etti. Birçok ilde çıkan çatışmalarda Türk ordusu, YPS güçleri karşısında ağır kayıplar verdi. YPS yaptığı açıklamaya göre Türk ordusunun bir yıl içinde toplam 2218 kayıp verdiğini duyururken, HPG yaptığı açıklamada ise 24 Temmuz 2015-31 Mayıs 2016’ya kadar ki 10 aylık süre zarfında, HPG ve YJA Star güçleri tarafından 973 eylemin gerçekleştirdiğini, 2345 asker-polisin öldürüldüğünü (13 yüksek rütbeli subay) ve 345 gerillanın ise yaşamını yitirdiğini duyurdu.

2017 yılında ise Kürt Özgürlük Hareketi'nin operasyonları ve eylemleri hız kesmeden sürdü. YPG, YPJ ve QSD güçlerinin Rakka, Tebqa merkezine doğru ilerlemesi sürerken, HPG ve YJA Star güçlerinin de eylemsellikleri devam etti.

1 HAZİRAN 2019'A GİRERKEN

2018 yılı da faşist Türk devletinin imha amaçlı operasyonlarının yoğun bir şekilde gerçekleştiği bir yıl haline geldi. Türk devleti hem Güney Kürdistanı hem de Rojava Kürdistanı’nı işgal etme, Kürt kazanımlarını yok etme amaçlı işgal, imha saldırıları başlattı. Bu çerçevede Rojava Kürdistanı'na bağlı Efrîn’e yönelik 2018 yılının başlarında bir işgal operasyonu düzenledi. İki ay boyunca yoğun teknik ve uluslararası güçlerin desteği ile saldırılar düzenledikten sonra Efrîn’e girebilen Türk ordusu, QSD, YPG ve YPJ güçleri tarafından ağır darbeler alarak büyük kayıplar verdi.

Efrîn’i işgal operasyonuyla yetinmeyen ve bu işgal saldırılarını genişletmek isteyen faşist Türk devleti, işgalci ordusu ile birlikte Güney Kürdistan’a bağlı Sidekan’ın Lelikan tepesi ve Ali Direj boğazına yönelik de bir işgal saldırısı düzenledi. 15 Ağustos 1984’te Kenan Evren’in darbe rejimine karşı, insanüstü bir kararlılık ile beraber Komutan Agit (Mahsum Korkmaz) tarafından atılan ilk kurşunla başlayan ve başta Kürdistan olmak üzere Ortadoğu’da bir çok gelişmeye yol açan Kürt gerillasının mücadelesi; 1 Haziran 2004’te AKP Hükümeti’nin yeşil faşizmine karşı verilen silahlı mücadele kararıyla devam etti.

1 Haziran 2004 Hamlesi’nin 15. yılına girilirken, 1980’de “yok” denilen bir halk, bugün Ortadoğu’daki en önemli aktör olarak sahnede durmaktadır. Tüm Ortadoğu’ya adeta gericilik tohumları saçan DAİŞ ve Erdoğan faşizminin karşısındaki tek engel ise, Kürt Özgürlük Hareketi ve gerillasıdır.

1 Haziran 2019’a girerken, Kürt Özgürlük Hareketi 1 Haziran 2004’te ki kararlılığıyla ve yeniden yapılanma temelinde ortaya koyduğu profesyonel, uzmanlaşmış gerilla birlikleri ile birlikte 1 Haziran 2019’da da “1 Haziran Gerilla Atılımını” “Zafer Hamlesine” evrilterek, Erdoğan faşizmine karşı savaşmayı sürdürmektedir…