Karasu anlattı: Hareket Hüseyin Mahir’e çok şey borçlu

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, 2 Ağustos 2012’de hayatını kaybeden PKK Merkez Komite Üyesi Hüseyin Mahir’i anlattı. Karasu, “Hareket, Hüseyin Mahir’e çok şey borçlu” dedi.

PKK Merkez Komite Üyesi Hüseyin Mahir, 2 Ağustos 2012’de Botan Saha Komutanlığı’nda pratik görevdeyken Kato Jîrka’da mayına basarak şehit düştü. İlk tanıyanlardan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, şehadetinin yıl dönümü münasebetiyle Hüseyin Mahir’i anlattı.

HER GÖREVE, HER YERE

Hüseyin Mahir’in çok önemli görevler aldığını; PKK Merkez Komite, PKK Yürütme Komitesi ve Askeri Konsey üyesi olduğunu hatırlatan Karasu, Amed Eyalet Komutanlığı yaptığını, şehit düşerken de Botan Eyalet Komutanlığında bulunduğunu söyledi. Daha önce de Botan’da savaştığını ve Özel Kuvvetler Komutanlığı yaptığını, Halk Savunma Komitesi’nde çalıştığını; yani mücadelenin her alanında görev aldığını belirten Karasu, öğrenilmesi gereken kişiliğine dikkat çekti: “Kişiliği, bir yönüyle de PKK’nin nasıl bir parti/Hareket olduğunu ortaya koyan bir kişiliktir. Hüseyin arkadaşın parti içerisinde ilk tanıyanlardanım. Hatta daha sonraki süreç düşünülürse ilk tanıyanım.

ANKARA YILLARI

Ben Ankara’da örgütün soygun ekibi iken o da oradaydı ve onun evini kullanıyorduk. O zaman daha tam katılım yapmamıştı ama ileri sempatizandı. Zaten bizim ileri sempatizanlarımızın hepsi kadro gibiydi. Bizde eskiden sempatizanlar kadro gibi çalışırdı. O da üniversite öğrencisiydi. İstanbul'da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuyordu. Aynı zamanda bir yerde veznedarlık yapıyordu. Bizim birkaç kadro arkadaşımızla birlikte ev tutmuşlardı. Bunlardan birisi de Şehit Vesim Aras’tır. Vesim Aras da onun evinde kalıyordu. Orada gerçekten çok mütevaziydi. Çok çalışkandı. O evin bütün ihtiyaçlarını karşılayan oydu. Çalışıyordu. Diğer arkadaşlar çalışmıyordu. Hem ev kirasını veriyordu hem de evin bütün ihtiyaçlarını karşılıyordu. Ben kendisini orada tanıdım. O zaman daha tam katılmamıştı.”

KATILDIKTAN SONRA

Karasu, katıldıktan sonra nerede ve nasıl tekrar bir araya geldiklerini, o dönem ve ondan sonraki dönemde yaşadıkları yoldaşlığı şu sözlerle dile getirdi: “12 Eylül geldikten sonra tam katılım gösteriyor. Ben en son kendisini Mart 1979’da gördüm. İstanbul’dan ayrıldığımda Mart veya Nisan’dı. Sonradan katılmıştı. Katıldığını bilmiyordum. Daha doğrusu katılmış olabilir ama nerede olduğunu bilmiyordum. Onunla 5. Kongre’de karşılaştık. Ben tanıyamadım. O geldi ve kendisini tanıttı. Ben şaşırdım tabi. 5 Kongre’ye de katıldı Hüseyin arkadaş. Ondan sonra uzun süre sürekli görüşüyorduk. Yakından ilişkilerimiz oldu. Gerçekten gerçek partiliydi, fedaiydi. Bütün her şeyini partiye, halka veren bir arkadaşımızdı. Derler ya; saçından tırnağına kadar her şeyini bu harekete vermiş. Böyle bir arkadaşımızdı. Bu yönüyle her görevi üstlendi. Üstlendiği her görevi de en iyi biçimde yapmaya çalıştı. Gerçekten emekçi bir arkadaştı.”

HEP MÜTEVAZIYDI

Mütevazi ve öne çıkmayan bir kişiliğe sahip olduğunu belirten Karasu, bu özellikleri şöyle ifade etti: “Hüseyin arkadaşın kendisini çok öne çıkarma özelliği yoktu. En öndeyken, en önemli çalışmaları yaparken bile mütevaziydi. Herhangi bir kadro gibi her işe koşan, çalışan, partinin her işini yapan bir arkadaşımızdı. Bu yönüyle de herkes severdi. Sevmeyen arkadaş yoktu. Partiye tam katılım gösteren bir arkadaştı. Katılımı hem ideolojikti, hem politikti, hem örgütseldi. Hem de emekçi yönü vardı. İdeolojik olarak sonuna kadar ilkeli oldu. Bütün yanlışlıklara, tasfiyeci eğilimlere tutum alırdı. Oportünist yaklaşımları; şurada farklı konuşan, burada farklı konuşan tutumları kabul etmezdi. Herkesin dürüst olmasını isteyen bir arkadaştı. Sözü ile eyleminin bir olmasını isterdi. Bu bakımdan oportünist yaklaşımlara, ayarlamacı yaklaşımlara kesinlikle tepkiliydi. Böyle bir özelliği vardı. Aslında çok tepki göstermezdi. Fakat bu tür konularda tepkiseldi. Tepkisini, duygularını dışa vururdu. Bunun dışında sakin, soğukkanlı, serinkanlı, olaylar karşısında çözümleyici, telaşa kapılmayan bir arkadaştı. Dediğim gibi sadece ideolojik, örgütsel olarak ilkesel olmayan yaklaşımlara karşı tepkisini ortaya koyardı. Bu yönüyle de bütün tasfiyeci eğilimlere ilk karşı çıkan Hüseyin arkadaştı. Hüseyin arkadaş bütün tasfiyeci eğilimlere karşı çıkmıştır. Bu konuda partiyi sahiplenmiştir. Partinin sadece bir militanı değildi. Sadece görevlerimi yerine getireyim demiyordu. Partiye her an sahip çıkan, her türlü saldırıya karşı savunan özelliklere sahipti. Bu yönüyle gerçekten örnek alınması gereken bir arkadaştır. En zor işlere, en zor alanlara Hüseyin arkadaş koşardı.”

ISRARLA SAVAŞA GİTMEK İSTEDİ

Hüseyin Mahir’i şehit düştüğü yer olan Botan’a göndermek istemediklerini söyleyen KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, yaşananları şöyle paylaştı:

“Artık eski bir arkadaştı. Yaşı da 50’yi geçmişti. Bu yönüyle Botan’a, Amed’e, Dersim’e göndermek istemedik. Dersim’i bize dayattı. Amed’i bize dayattı. Sonunda Botan biraz daha geniş alan, arkadaşlarla sözleşme yaparak Botan’a gidiyor. Botan’a gidecek ama kimse Botan’a gittiğini bilmeyecek. 2012 savaşı çok şiddetli bir savaştı. Biliyorsunuz 2011’de AKP iktidarı Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek için ağır bir saldırı yürüttü. Sri Lanka modeli diyorlardı. Hareketi tasfiye etme saldırısı yürütülüyordu. 'Böyle bir dönemde ben burada kalamam. Bu Hareket için benim bir şeyler yapmam gerekir. Düşman bu kadar saldırıyorsa ben bu kadar tecrübe edinmişim, birikim sahibiyim. Bunu mutlaka savaş alanlarında yürütmeliyim' diyordu. Kendi birikimini, gücünü savaşta değerlendirmek için kendini dayatarak Botan’a gitti. Bunu bütün arkadaşlar bilmeli. Kendini çok dayattı ama örgüt yönetimi kabul etmedi. ‘Sen kendini niye dayatıyorsun’ dedi. ‘Senin tutumun parti tutumu değildir’ dedi. Bu yönüyle gerçekten sert tutumlar takındı. Sonunda kendisini çok dayatınca arkadaşlar da dikkatli olunarak, kendisini koruyarak, çok öne çıkmadan Botan’a gönderdiler. Böyle gitti.”

ŞİMDİ DE ÖRNEK ALINMALI

"Biz tasfiye edilmek isteniyoruz. Böyle bir dönemde ben nasıl burada kalabilirim? Savaşın en şiddetli yerinde olmak istiyorum" dediğini tekrarlayan Karasu, şöyle devam etti: "Şimdi de savaş veriyoruz, şehadetler veriyoruz. Bütün arkadaşlar, halkımız, herkes Hüseyin arkadaşın bu tutumunu bilmeli, örnek almalıdır. Düşmanın bu kadar ağır saldırı yürüttüğü bir dönemde nasıl bir tutum takınılır? Nasıl bir irade gösterilir? Hüseyin arkadaş bunu göstermiştir. Kendisini saygı ve minnetle anıyorum. Hareket ona çok şey borçlu. Hareket’in kimliğine ve kişiliğine çok şey de kattı. Değer kattı. Sadece savaşmadı, sadece yöneticilik yapmadı. Duruşu ve kişiliğiyle PKK’nin kültürünün yaratılmasında rol oynadı.”

HÜSEYİNLER YENİLMEZ KILDI

PKK’nin sadece savaşan, politik bir mücadele veren değil, bütün mücadele edenlerin kişiliğiyle olgunlaşan, karakter kazanan bir Hareket olduğunu vurgulayan Karasu, şöyle sürdürdü: "PKK bundan yenilmiyor. Sadece bir askeri ve siyasi hareket olsaydı defalarca yenilgiye uğrayabilirdi. Ağır saldırılar karşısında kaybedebilirdi. Öyle kişilikler hayatını verdi, öyle kişilikler şehit düştü ve bu mücadeleye yaşamlarını kattılar ki bu mücadele kişilik, karakter kazandı. Yenilmez bir karakter kazandı. Bunlardan biri de Hüseyin arkadaştır. Onu unutamıyoruz. O bizim her zaman yanımızda olan ölümsüz bir yoldaşımızdır. Herkes bunu böyle bilmeli. Kürt halkı bunu böyle bilmeli, bütün yoldaşları bunu böyle bilmeli. Muşluydu, bütün Muş halkı bunu böyle bilmeli. Ailesi böyle bilmeli. Çevresi böyle bilmeli. Hüseyin arkadaş hepimiz için onur kaynağıdır. Bütün Kürdistan halkı için onur kaynağıdır. Kürdistan halkı böyle evlatlar yetiştirdiği için Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi yenilmez. Ne kadar saldırırlarsa saldırsın Hüseyin arkadaşların, Hüseyin arkadaş gibi arkadaşların şehadetleri Kürt Özgürlük Hareketi’ni yenilmez kılmıştır. Hüseyin arkadaş gibi arkadaşın kişiliğiyle mayalanmış Kürt halkının özgürlük mücadelesi yenilmez. Bunu özellikle vurguluyorum. Hüseyin arkadaşımız yenilmedi. Şehit düştü ama ölümsüzler kervanına ulaştı. Bütün halkımız, bizler de onların izinde yürüyeceğiz. Düşman ne kadar saldırırsa saldırsın onların emekçi, fedakar özelliğiyle bütün gücümüzü ortaya koyacağız. Saçımızdan, tırnağımızdan neyimiz varsa ortaya koyacağız. Bu mücadeleyi mutlaka başarıya ulaştıracağız. Hüseyin arkadaş her şeyini verdi. Hem günlük yaşamda emekçi gibi çalıştı hem de bütün ömrünü bu mücadeleye verdi. Bu temelde bir kez daha saygı ve minnetle anıyorum. Mutlaka Özgür Kürdistan, Demokratik Ortadoğu’da gerçekleşecektir.”