Kobanê'nin arka grupları: İrade, inanç ve verilmiş bir söz...

Kobanê zaferi binlerce kahramanlık hikayesiyle dolu. O hikayelerden biri de "gerilla taktikleriyle" eylemler düzenleyen "arka gruplara" ait. O gruplarda yer alan YPG'li Dilsoz Cûdî, eylemleri, hareket tarzlarını ve o günleri ANF'ye anlattı.

2014 yılında Irak'ta ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra Irak'ın yanı sıra Suriye'de birçok vilayet, kent ve kasabayı ele geçirerek önce "hilafet", sonra ise "devlet" ilan eden DAİŞ'in Kobanê'de kendileri için "sonun başlangıcı olacak ilk yenilgileri"ni almalarının üzerinden 4 yıl geçti.

Kobanê'de verilen direniş, 5'inci yılına girerken dahi, hala tam olarak yazılmamış binlerce kahramanlık hikayesiyle dolu. O hikayelerden biri de Kobanê direnişinde, DAİŞ'in ele geçirdiği bölgelerde "gerilla taktikleriyle" eylemler düzenleyen gruplara ait.

Çünkü Kobanê'de ilk yenilgilerinin alan ve bugün Suriye'de sadece bir köyde sıkıştırılan DAİŞ'in o günlerdeki ilerleyişini ana akım dünya medyası, "DAİŞ'in önlenemez ilerleyişi" başlıklarıyla veriyordu. Ve bugünlere nasıl gelindiği ise o kahramanların hikayelerinde gizli.

Ortadoğu'nun en önemli kentlerinden biri olan Musul'u ele geçirdikten son "hilafet" ve Suriye'nin en kadim kentlerinden biri olan Reqa'yı da ele geçirerek, "İslam Devleti"ni ilan etmiş olan DAİŞ, birçok devletin bile sahip olmadığı kadar ağır silahlarla 15 Eylül 2014 tarihinde Kobanê'yi düşürme taarruzu başlatmıştı.

Kobanê kent savaşında "arka gruplar" olarak bilinen bu küçük, mobilize birlikler, DAİŞ'in elinde bulundurduğu bölgelere geçerek, aylarca burada kaldı ve "vur-kaç" taktikleriyle DAİŞ'in yenilmesinde büyük rol oynadı.

İşte o gruplarda yer alan Efrînli YPG savaşçısı Dilsoz Cûdî, "arka grupların" iki ay boyunca Kobanê'nin köylerinde yaptıkları eylemleri, hareket tarzlarını, oradaki koşulları birçok yönüyle o yerlere giderek, ANF'ye anlattı.

2014 yılında haber takibi için geldiğim Kobanê'de tanıştığım ilk YPG savaşçısı olan Dilsoz Cûdî'nin yaşadığını öğreniyorum ve 4 yıl aradan sonra ilk kez buluşuyoruz ve o günlere doğru yolculuğa çıkıyoruz.

Kobanê'nin köylerine doğru yol alırken, kentin güneybatısında Dilsoz, direksiyonu taşlık bir alana kırıyor ve taşlık alana giderek bir şeyler aramaya başlıyor. Ne aradığını sorduğumuzda ise verdiği yanıt derin bir sessizliğe neden oluyor: Pêlava heval Aras digerim (Heval Aras'ın ayakkabısını arıyorum).

Dilsoz ve Aras... Savaşın kente girmesi üzerine Kobanê'den köylere "keşif" yola çıkan iki yoldaş... Ve Dilsoz, o günleri bir bir, günü gününe, anı anına anlatmaya başlıyor:

"Ben ve Heval Aras ilk kez Kobanê'de tanıştık. Yola çıkarken arkadaşlar bize sadece keşif görevi verdi. Biraz erzak ve ferdi silahlarımızı alarak Helincê'den çıktık ve bir gece yürüdükten sonra buraya geldik.

"Burada bir süre araziyi tanıdıktan sonra sadece keşif yapmanın yeterli olmadığına ve eylem yapma kararı aldık. Lihênê köyüne gittiğimizde köyde bir tank gördük ama kimse yoktu tankın yanında. Tankı kullanan DAİŞ'liler ya kaçmış, ya da imha olmuş diye düşündük.

"Tankta 36 mermi ve bir keleş de vardı. Kobanê düşmek üzereydi. Tankı alıp Kobanê'ye gitmek istedik. Ama kullanmayı bilmiyorduk. Arkadaşlarla bağlantı kurup bize bir şoför göndermelerini söyledik. Ama arkadaşlar kabul etmedi, imha edin dediler."

"Peki o tankla ne yapacaktınız, Kobanê'ye ulaşma şansınız var mıydı?" diye soruyorum. Dilsoz, "Şansımızı deneyecektik. O zaman o düşünce mantıklı geliyordu bize. Ama arkadaşlar daha mantıklı bir karar verdiler. Biz de tankı onun mermileriyle imha ettik" diyor.

SAYIMIZ ARTIKÇA EYLEMLERİMİZDE ARTTI

Dilsoz, geçtiğimiz her köyde bir direniş hikayesini anlatıyor. Bir köyde evlerden çıkardıkları yiyecekleri, bir köyde DAİŞ'in çemberinde kalmalarını, bir yerde yollarını nasıl kaybettiklerini ve DAİŞ'in tuttuğu bir tepeye sızma yaparak nasıl yiyecek çaldıklarını anlatıyor.

Bir ay boyunca iki yoldaş, Dilsoz ve Aras, eylemler düzenliyor, alan değiştiriyor, Bakûr'dan destek alıyor ve her anı direnişle dolu günler yaşadıktan sonra Dijwar ve Baran'ın da onlara dahil olmasıyla sayıları 4'e çıkıyor. Bundan sonra sözü tekrar Dilsoz'a bırakıyoruz:

GÜNDÜZ ONLARIN GECE BİZİMDİ

"Sayımız arttıktan sonra eylemlerimizi arttırdık. Daha çok sabotaj eylemleri yapıyorduk. Ama bazen sıcak çatışmaya da girdiğimiz de oluyordu. Biz artık araziye iyice uyum sağlamıştık.

"2 ay boyunca 8 etkili eylem ve 3 baskın yaptık ve birçok çatışma yaşadık. Gündüz saklanıyorduk, gece ise alana çıkıyorduk. Gündüz onların, geceler ise bizimdi (gülüyor).

"Eylemlerimiz arttıkça onların psikolojisi alt üst olmaya başladı. Biz doğuda bir grup vardık, bizim gibi batıda bir, güneyde bir ve Miştenûr çevresinde de bir grubumuz vardı. Onlar da etkili eylemler yapıyordu.

DAİŞ GECE HAREKET EDEMEZ HALE GELDİ

"Bu eylemler DAİŞ'i neredeyse gece hareket edemez hale getirdi. Onlar gece hareket etmeyince bize de iş çıkmıyordu. (gülüyor) Sonra gündüz de eylemler yapmaya başladık.

"Sakallarımız uzamıştı, DAİŞ'liler gibi olmuştuk artık. Bir gün bir köye girdik, DAİŞ'lilerin bir arabası geldi. İçinden iki çete indi ve bizi kendilerinden sandılar. Bana seslendi, hatta bana 'ya şêx tahl (şêx buraya gel)' diye seslendi. Onları orada esir aldık. Bir arabalarının daha geleceğini söylediler. Bekledik, o araçta da 4 çete vardı, onları da esir aldık."

DILSOZ, ARAS’IN AYAKKABINI ARADI

Tarihler 24 Kasım'ı gösterdiğinde Kobanê'yi DAİŞ'ten temizleme hamlesinin başlatılacağını duyduklarını söyleyen Dilsoz, bunun için yola çıktıklarını ve yolda eski bir milislerinin de gelmek istemesi üzerine onu almak için geri döndüklerini anlatıyor:

"Taşlûx köyüne geldiğimizde Heval Aras daha önce döşediğimiz bir mayının patlamadığını ve mayını kontrol etmek istediğini söyledi. Bizler de ondan 10 metre kadar ötedeydik. Termalle etrafı kontrol ediyordum, çünkü köyde hareketlilik vardı.

 

"Birden bir patlama sesi geldi ve çetelerin bizi fark edip saldırdıklarını sandım. Sonra Baran arkadaşa bağırarak, Heval Aras'ın uğraştığı mayının patladığını söyledi...

"Hiçbir şey yapamadık. Heval Aras'ın cenazesini bile bulamadık. Oradan ayrılmak istemiyoruz. Nasıl olur, diye soruyoruz kendimize. Tam dönecekken, tam arkadaşlarla kucaklaşıp Kobanê'yi özgürleştirecekken nasıl olur diye soruyoruz, kendimize.

"Oradan ayrılamıyoruz ama köydeki hareketlilik de arttı. Ben de grubun sorumlusuydum, arkadaşları çıkarmam gerektiğine karar verdim. Ama on adım atıp arkamıza bakıyoruz. Nasıl olur da Heval Aras'ı bırakır da gideriz..."

Taşlûx köyünde Aras'ın şehit düştüğü yere gidiyoruz ve Dilsoz, gözleri dolarak o günü anlatıyor. İlk gittiğimiz taşlık arazide Aras'ın ayakkabını arayan Dilsoz patlama yerinde de Aras'a ait bir şeyler arıyor. Sonra başka bir noktalarına gidiyoruz ve burada Aras'ın elbiselerine ait birkaç parça buluyor Dilsoz... Ve büyük bir kutsiyetle onları yerden alıyor...

VERİLMİŞ BİR SÖZÜMÜZ VARDI

Birkaç kişilik 3-4 grup olarak başlayan "arka grupların" iki ay sonra 125 kişi olarak Kobanê'ye giriş yaptığını belirten Dilsoz, Kobanê'nin özgürleştiği anlarda bile kendisine Qeremezrê köyüne giderek mayınlama görevinin verildiğini dile getiriyor ve gülerek ekliyor:

"Min ne ketina Kobanê dît, ne jî rizgar kirina wê (Ne Kobanê'nin düşüşünü gördüm ne de özgürleştiği anları)."

Dilsoz'a son soru olarak "Siz keşif için kentten çıktığınızda Kobanê'nin özgürleşmesinde bu kadar rol sahibi olacağınıza ya da Kobanê'yi özgürleştireceğinize inanıyor muydunuz?" diye soruyorum.

"İlk çıktığımıza bir gün bile yaşasak ve arkadaşlara bir tekmil bile versek bizim için başarıdır diyorduk. Ama verdiğimiz bir söz vardı. Kobanê'yi özgürleştirecektik. İrademize güveniyorduk ve halkımıza verilmiş bir sözümüz vardı..."