Mam Zeki suikastı ve cevap bekleyen sorular

Hiç hesapta yokken bir anda Irak Başbakanı Haydar Ebadi, Türkiye ziyarette bulundu. Resmi açıklamalara göre su ve güvenlik sorunu ile ekonomik sorunlar ele alındı. Ankara’dan döndükten bir gün sonra Şengal Êzidî Koordinasyon üyesi Mam Zeki katledildi.

IRAK-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ: Irak’ın şimdiki Başbakanı Haydar Abadi, başbakan olduğu günden itibaren Türkiye’ye ilişkin yaptığı açıklamalarla dikkat çekmişti. Açıklamaları AKP’nin DAİŞ'e verdiği destekten ötürü DAİŞ’in Irak’ın büyük bir bölümünü ele geçirmesinin verdiği tepkiyi yansıtıyordu. Ayrıca Irak ile Türkiye, daha doğrusu AKP ile anlaşmazlığı sadece bu da değildi.

AKP’nin Kerkük, Musul üzerine olan hesapları bundan ötürü Irak’ın iç işlerine karışması ve Irak’ı karıştırmasından ötürü ilişkileri her zaman kötü oldu. Diğer bir anlaşmazlık noktası ise Başika’daki Türk varlığıydı. Irak merkezi yönetiminin, büyük çoğunluğu Başûrê Kurdistan’da bulunan Türk askeri güçleri ve üslerinden ötürü ciddi bir rahatsızlığı vardı.

Irak’ın DAİŞ’e karış mücadele yapmak için Heşdi Şabi'yi oluşturduğu sıralarda Türkiye'nin, KDP ile Başika ve çevresinde Heşdi Vatani adıyla Irak’ın içişlerini karıştıracak ve bir nevi farklı bir DAİŞ oluşturmaya başlaması, Türkiye ile Irak arasındaki sorunları zirveye taşıdı. Bu nedenle Ebadi, “Türkiye ya güçlerini Başika’dan çekecek yada biz müdahale ile çıkaracağız” şeklindeki sert açıklamalarda bulundu.

Türkiye “Biz KDP’nin talebi üzerine oradayız ve çıkmayacağız” şeklinde bir yanıt verdi. Daha sonra başını ABD’nin çektiği uluslararası koalisyonun desteği ile DAİŞ’e karşı Irak operasyonlar başlatınca Haşdi Vatani güçleri ortadan kayboldu. Öyle görülüyor ki uluslararası güçler Türkiye’ye bazı teminatlar vererek bu oluşumdan vazgeçmeye ikna etti. Bir süre sonra Haşdi Vatani diye bir şey ortada kalmadı. Irak Türkmen Cephesine bağlı silahlandırılmış, maaşları ödenen gruplar şeklinde bu kez ortaya çıkmaya başladı.

ADI KONMAMIŞ BİR ANLAŞMA: Irak ile Türkiye arasında yaşanan sorunlar çözülmedi ancak donduruldu gibi oldu. Çelişkilerin dondurulmasının nedeni, KDP öncülüğünde Başûrê Kurdistan’da geçen sene 25 Eylül’de gerçekleştirilen referandum oldu. Referandumdan sonra Türkiye ile Irak yakınlaştı. Bir bakıma “Ortak düşman”da buluştular. Bu durum Türkiye ile Irak arasındaki çelişkilerin bittiği anlamına gelmiyor. Aralık ayından itibaren bu kez Türk devletinin Bradost alanını işgal etme girişimleri başladı. Bu işgal girişimi geçtiğimiz Nisan ayından itibaren daha da genişletilmek istendi. KDP ve Irak bu işgal girişimine hiçbir şekilde karşı koymadı. Irak sınır güvenlik güçleri bir ara işgal ile karşı karşıya olan alanı kontrol etti. Alanda Türk askeri olmasına rağmen herhangi bir açıklama da yapmadı ve herhangi bir tutum da almadı. KDP’den Neçirvan Barzani, Sefin Dizai yaptığı açıklamalarla işgali meşrulaştırırken, Irak’ın hiçbir tepki göstermemesi Türkiye, Irak ve KDP arasında bu konuda varılmış bir gizli anlaşma olduğu şeklinde değerlendirmeye başlandı. Hatta her üçü arasında Türkiye’nin işgal ettiği alanları KDP ses çıkaramayacak, hatta destek verecek, Türkiye işgal etmek istediği alanı işgal ettikten sonra Irak devletine teslim edecek şeklinde bir planın olduğu konuşulmaya başlandı. İşgale karşı tepkisiz kalmaları böyle bir planın olduğunu doğruluyor.

SU ŞANTAJI: 12 Mayıs'ta Irak’ta parlamento seçimleri yapıldı. Seçim sonuçları açıklanıp yeni hükûmet kurulmadı. Bunu fırsat bilen AKP, RTE Kerkük’ü karıştırmak için oluşturduğu silahlı çete grupları ile DAİŞ’i harekete geçirdi. Irak’ın Basra ve diğer güney kentlerinde halk gösteriler başlattı. Tam da böyle bir sırada Türkiye Irak’a gelen Dicle Nehri suyunu kesti. AKP’nin, RTE 8 Temmuz'da Basra ve Irak’ın güney kentlerinde gösterilerin başladığı bir sırada suyu kesmesi, Irak’ta yaşanan sorunları daha da derinleştirmek amacını taşıdığı şeklinde yorumlandı. Su ve hükûmet sorunu için Irak’taki Sünniler bir heyeti Ankara'ya gönderdi. Heyet ile görüşen Türk yetkilileri, suyu bırakmak için bazı şartlarının olduğunu söylediler. Şartlarının başında Kürt Özgürlük Hareketi üzerine baskı kurmaları, onu Başûrê Kurdistan’da barındırmamaları, Türk devletinin ona yönelik operasyonlarına ses çıkarmaları geliyordu. Irak’tan Türkiye’yi ziyaret eden Sünni heyetin bunu kabul ettiği ve Ebadi’ye iletecekleri söylenmişti.

SÜRPRİZ ZİYARET: Hükûmetler, başbakanlar, devlet başkanları arasında yapılacak görüşmeler önceden duyurulur. Görüşme konuları da az çok açıklanır. Irak Başbakanı Haydar Abadi’nin Türkiye’ye yapacağı herhangi bir ziyarete ilişkin herhangi bir açıklama yapılmış değildi. Görüşme ve ziyaretten iki gün önce böyle bir ziyaretin olabileceği söylendi ve iki gün sonra ziyaret gerçekleşti. Ebadi, Türkiye’ye hareket etmeden önce su ve güvenlik sorununu ele alacakları yönünde bir açıklaması oldu. Ebadi’nin su ve güvenlik sorunu ele alınacak açıklaması, AKP’nin su şantajına karşılık Ebadi’nin şartlarını kabul ettiğini gösteriyor. Ebadi, Türkiye ziyaretinden bir gün sonra ise Şengal’de Mam Zeki’ye yönelik bir suikast yapıldı. Mam Zeki, dört yıldır Şengal’de. Şengal’deki sorunların çözümü için Haydar Abadi dahil Irak üst düzey yöneticilerinden birçok kişi ile görüşmeler yapmış biriydi. Ayrıca PKK gerillalarının Şengal’den çekilmesi ile Irak ile yapılan anlaşmada yine Mam Zeki üzerinden olmuştu. Şengal’de ve Mam Zeki’nin seçilmesinin son Ebadi ziyareti ile bağlantılı olduğunu herkes söylüyor. O yüzden şimdi top Irak ve Ebadi’de. Bunun üzerine bir anlaşma yapıp yapmadıklarına ilişkin açıklama yapma gibi bir zorunlulukları doğdu. Êzidî halkı, Ezidixan geleneğine bağlı herkes şimdi böyle bir açıklamayı bekliyor. Bu aynı zamanda çok cevabı verilmesi gereken çok ciddi bir sorudur.

ABD VE ULUSLARARASI KOALİSYON: ABD ve uluslararası güçlerin 2003 yılında Irak’a yaptıkları müdahaleden sonra Irak hava sahası tamamen ABD ve uluslararası koalisyonun denetiminde. Türkiye uluslararası koalisyonun bir parçası gibi görünüyor. Ancak uluslararası koalisyon içinde yer alan ülkelerin hiçbirinin uçakları kendi başına hareket ederek herhangi bir yeri vuramaz. Türkiye’nin savaş uçaklarının Şengal’de Mam Zeki’ye suikast yapması öyle görülüyor ki bu güçlerin onayı ile olmuş. Eğer bu güçlerin onayı ile olmamışsa o zaman ABD, uluslararası koalisyonun kendilerinden bağımsız hareket eden bir koalisyon ortağını kabul etmemeleri gerekir. Diğer önemli bir nokta ise bu koalisyon DAİŞ’e karşı kurulmuş bir koalisyondur. Koalisyon güçlerinin bu taahhüt çerçevesinde, güçlerinin sadece DAİŞ’e karşı kullanması gerekiyordu. DAİŞ ile mücadele eden ve soykırıma uğramış bir inancın temsilcisine karşı kullanmasına nasıl onay vermişler yada verdiler. Bu soru ABD ve uluslararası koalisyon güçlerinin cevaplaması gereken bir sorudur. Suikastın olduğu gün de oldukça önemlidir. Mam Zeki yüzlerce kişinin katledilip, kaçırıldığı Koço köyündeki anmadan dönerken suikasta uğradı. Bunun anlamı DAİŞ’nin yapamadığını yapmaktır. Ayrıca DAİŞ katliamlarının önüne geçenleri suikastla vurmak açıkça DAİŞ ile iş birliği ve ortaklığını gösteriyor. Irak, ABD ve KDP bu konuda sessizliklerini sürdürüp, ortaya çıkan soru işaretlerini giderecek açıklamalar yapmazlarsa o zaman Türkiye üzerinden DAİŞ ile iş birliği konumuna düşerler. Aynı zamanda Türkiye’nin sınırlar ötesi Kürt, Êzidî ve tüm inançların katliamına onay vermiş olurlar.