Ne olursa olsun halkların senaryosu kazanacak

Evet, ihtimaller, senaryolar, oyunlar, hamleler hala muğlak ama halkların senaryosu ise belli: direnişten geri adım atılmayacak. 21'inci yüzyılda kurban olarak Kürtler seçilmişse, Kürdün de buna karşı direnişten başka seçeneğinin olmadığı ortada. 

ABD'nin Suriye'den çekilme kararı, dünya kamuoyu ve ABD yönetimi içerisinde dahi hala tartışılmaya devam ediliyor. Bu çekilmenin ana hatları belli olana kadar daha da tartışılacak.

Ortada ise neden böyle bir karar alındı, perde gerisinde ne var, ilk kez bir yerde ABD'nin askeri varlığı bu kadar az tartışılırken ne oldu da çekilme kararı aldı, Koalisyon ne yapacak, QSD ne yapacak, Rusya ne yapacak, Türkiye ne yapacak, İran ne yapacak, rejim ne yapacak vs. vs. Bir yığın soru...

Ortada birçok senaryo var ve her senaryonun da çıkmazları var. "Ne olacak?" sorusunun cevabı şimdiden çok zor olsa da; sahadaki ve eldeki veriler ve "Ne oldu?" sorusu ışığında bundan sonraki senaryo ve oyunlara sahadaki güçler açısından bakacak olursak;

BİRİNCİ SENARYO: ABD ÇEKİLMEYECEK

ABD'nin çekilmeyeceği senaryosunu dillendirenler, Suriye'de ilk kez bu kadar elverişli koşullar yakalayan ABD neden çekilsin, diyor. Zaten karar sonrası Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de, "ABD 17 yıldır Afganistan'dan çekiliyor" diyerek, güvensizliğini deklare etti.

Bu kararın bir oyun olduğu görüşü birçok kişide hakim. "Çekilmeme" senaryosundaki muhtemel oyunlar ne olabilir diye sorulacak olursa özetle şunlar çıkıyor karşımıza:

BİRİNCİ OYUN: ÇEKİLMEYECEK, SADECE OLTA ATTI

Bu oyuna göre; Trump, çekilme açıklamasını attığı tweette, önce "24 saatte çekileceğiz" dedi, sonra da "60 ile 100 gün arasında" şeklinde formüle edildi ve ABD sahadan çekilmeyecek.

Zaten bir "tüccar olan Trump", bu kararla Koalisyon'daki diğer ülkelere yönelik, daha önce dile getirdiği ama karşılık bulmadığı "pamuk ellere ceplere" çıkışının ciddiyetini yineledi.

Aynı zamanda Rusya ile yakınlaşan Türkiye'yi Rusya-İran ekseninden koparmak için olta attı. Türk devletinin Rusya ile arasını açmasını ve ABD Suriye Özel Temsilcisi Jemes Jeffrey'nin Türkiye ziyareti öncesi sözünü ettiği "Astana'nın fişini çekmeye" çalıştı.

Ayrıca S-400'lerin yerine Türkiye'ye Patriot füze savunma sisteminin satılabileceği açıklandı. ABD Suriye'deki sivil danışmanlarını çekse de askerleri hala duruyor ve bu "60 ile 100 gün arasında" deyim yerindeyse Trump kuluçkaya yatacak ve civciv çıkmasını bekleyecek.

Bu oyuna göre; Türkiye, Rusya, İran ve rejimin şimdiye kadar karara temkinli yaklaşmasının ve Erdoğan'ın Trump'a "çekilmek için acele etmeyin" demesinin perde gerisinde de bu durum var.

Bu sürede Türkiye oltaya gelmezse, Türkiye'ye vaaddedilenler nasıl karşılanacak? Yani bu senaryoya göre, ABD QSD ile devam mı etmiş olacak? Böyle bir durumda Türkiye daha fazla Rusya'ya yaslanmış olmaz mı? Zayıf da olsa böyle bir oyunun olabileceğini düşünenler var bu senaryoda.

İKİNCİ OYUN: ABD ÇEKİLMEYECEK, AKTÖRLERİ DEĞİŞTİRECEK

Bu oyunda ise Türk devletinin "ya ben, ya Kürtler" diyerek ABD'yi tercih yapmaya zorlaması sonucu Trump, 60 yıllık NATO müttefikini tercih etti ve Kürtlerden vazgeçti.

Erdoğan, Trump'a "İdlib, Efrîn, Bab, Cerablûs elimde, izin ver ben Fırat'ın doğusuna da Irak sınırına kadar, hatta Şengal'e kadar alayım, Kerkük ve Dêrazor petrollerini İskenderun limanı üzerinden istediğimiz yere sevk ederiz, İran'ın önünü de keseriz, Kerkük petrolleri artık İran'a akmaz ve İran'a yönelik müdahale için sana açık çek" şeklinde bir planla gitti ve bu plan, Trump'ın onayından geçti.

Bu görüşü savunanlar, Trump'ın çekilme tweetinin, İran Cumhurbaşkanı H. Ruhani'nin Türkiye ziyaretinin gerçekleştiği saatlere denk getirildiğini ve böylece İran'ın uyutulmaya çalışıldığını dile getiriyor.

Böylece Türk devletine işgal için onay verildi. Eldeki kimi bilgilere göre; "Kürtler ne olacak?" sorusuna da ENKS'nin Roj Pêşmergeleri formülü bulundu. Böylece dünyadaki "DAİŞ'e karşı savaşan kahraman Kürtler"e halel getirilmemiş ve Trump zavahiri kurtarmış olacak.

Kürtler de Rojava coğrafyasının güneyinden geçen uluslararası yolun altına itilecek ve orası Dêrazor-Irak sınırı hariç bölgeler sus payı olarak Rusya'ya dolayısıyla rejime devredilecek ve aynı zamanda orada bir Kürt-Arap çatışmasıyla Kürtler kırımdan geçirilecek. Türkiye bir taşla kuş sürüsünü indirmiş olacak.

Yani Türk devletinin Lozan'ın yıl dönümüne doğru giderken, Halep'ten Kerkük'e (hatta Şengal ile birlikte Musul'un bir bölümü) Misakı Milli'yi gerçekleştirmiş olacak.

Erdoğan'ın Osmanlıcılık hayalleri ve Kürt düşmanı karakterine bakıldığında Türk devletinin böyle bir emelinin olduğu su götürmez bir gerçek. Ama böyle bir plan karşısında Rusya ve İran'ın geliştireceği pozisyon en büyük açmaz.

Fırat'ın doğusuna yönelirken, bir de bakmışsın Fırat'ın batısında plan bozulmuş. Dikiş tutmaz coğrafya... Tabi böyle bir planın diğer en büyük açmazı da Kürtlerin yayıp-yaygınlaştıracağı direniş. Kavga Kürt mahallesinde ateş Kürt sadede Kürt ocağına düşmez...

ÜÇÜNCÜ OYUN: ABD ÇEKİLMEYECEK, GÖRÜNMEZ OLACAK

Bu oyuna göre de, ABD sahadan çekilmeyecek, Trump yeni yıla girerken daha önce vaaddettiği, "ABD askerlerini eve döndürme" politikası gereği bazı kısmı çekilmeler yapacak. Suriye'nin ardından Afganistan'da da benzer bir karar alması bunun sonucu.

Ama tamamıyla sahadan da çekilmeyecek, tıpkı İdlib'te olduğu gibi görünmez olacak ve işi taşeron devletlere verecek. Bunun için Suudi Arabistan-BAE uygundu ama özellikle gazeteci Cemal Kaşıkçı olayıyla ibre Türkiye-Katar eksenine kaydı.

Erdoğan'ın İran müdahalesi, Patriot füze savunma sistemi, Ukrayna meselesi ve yeni ticaret anlaşmaları konusundaki taahhütleri karşılığında Trump taşeron olarak Türkiye'yi tercih etti. Zaten Trump'ın Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesi sonrası "Orada kalan DAİŞ varlığıyla Türkiye ve diğerleri ilgilenebilir" ihalenin kime devredildiğini işaretiydi.

Bu oyunda ABD görünmez olacak, bazen taşerona emir verecek, bazen sufle verecek, yeri geldiğinde de taşerona korumalık yapacak. Askeri güçlerinin büyük kısmını birkaç yüz kilometre ötedeki Güney Kürdistan'a çekecek ve olası durumlara karşı hazır bulunduracak.

İKİNCİ SENARYO: ABD ÇEKİLECEK

Bu senaryoya göre; Trump'ın seçim vaatleri arasında "ABD askerlerini eve döndürülmesi" hayat bulacak. Eğer öyle olmasa Pentagon ile senatonun ve Savunma Bakanı Jim Mattis ile Koalisyon'un DAİŞ'le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk'un istifaları ile İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin karşı çıkmasına rağmen; Trump kararında neden bu kadar ısrar etsin?

ABD'nin çekilmede kesin kararlı olduğunu savlayan oyunlara göre, "çekilme" senaryosundaki muhtemel oyunlar şu şekilde:

BİRİNCİ OYUN: ÇEKİLEREK GÜCÜNÜ GÖSTERECEK

Bu oyuna göre, Trump, her şeye rağmen sahadan askerlerini çekip, sahayı kaderine terk edecek, amiyane deyimle "dosta kıymetini, düşmana gücünü" gösterecek.

Çekilme kararıyla NATO'daki dostlarına daha önce hatırlattığı "yükü paylaşalım" talebini somut bir şekilde hatırlattı. Ayrıca Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un "AB ordusu kurulmalı" çıkışına sert, "biz olmasaydık Almanca öğrenmeye başlamıştın" sözünden daha sert bir yanıt!

İran'la yapılan nükleer anlaşmasının feshedilmesine (P5+1) şerh koyan Batılı müttefiklerine bir ikaz. Ortadoğu'daki jandarması Türk devletine ise istersem dolar kuruyla seni felç ederim, istersem de hayallerini bir dokunuşla gerçeğe dönüştürüm mesajı.

Düşmanlarına karşı da "istediğim yere istediğim zamanda girer, istediğim zamanda çekilir ve istediğim güce devrederim" mesajı. Ayrıca bu hamleyle Cenevre'ye karşı kurulan Astana masasından Türkiye'nin kulağını tutup çekip alma kudreti!

İKİNCİ OYUN: RUSYA İLE ANLAŞMALI ÇEKİLME

Bu oyuna göre, Trump ile Putin arasında ABD medyası ve istihbaratının aylardır peşine düştüğünden çok daha büyük çetrefil bir ilişki var. Çekilme kararı karşılığında, Çin'in ticaret alanında sınırlandırılmasında ikilinin işbirliği.

Ayrıca İran konusunda da Trump ile Putin'in aynı işbirliğine gitme ihtimali çok güçlü. Zaten Rusya'nın, İran güçlerini İsrail sınırından 90 km uzaklaştırması, Türkiye'ye Efrîn işgali için izin verme gibi birçok adım İran'a rağmen atılmıştı.

Ayrıca ABD'nin İran'a yönelik yaptırım kararının ardından Rus petrol devi Rosneft'in geçtiğimiz günlerde İran petrollerine ilişkin prensipte anlaşmalarını tek taraflı olarak iptal etmesi de dikkat çekmişti.

Bugünün koşulları farklı da olsa İkinci Dünya Savaşı'nda Sovyetlerin kuzeyden, İngiltere'nin ise güneyden İran'a girmesi gibi bir bellek de yok değil yani...

Eğer, Trump ile Putin'in anlaşmasının çerçevesi çok daha genişse Suriye sahasında Rusya'nın İran'ı, ABD'nin de Türkiye'yi harcaması (fabrika ayarlarına döndürme manasında) ihtimali de yok değil.

Bu oyunun bir diğer önermesi de Putin ile Trump'ın Ukrayna konusunda belli bir anlaşmaya vardığı ve mevcut durumda Suriye meselesini dondurduğu için böyle bir karara gittiği yönünde...

ÜÇÜNCÜ OYUN: HER ŞEYE RAĞMEN ÇEKİLME

Bu oyuna göre, ABD her şeye rağmen çekilme kararı aldı. Mikro düzeyde, "hem Türk devletini hem de Kürtleri kaybetmek istemeyen" ABD böyle bir kararla iki gücü bir noktada uzlaştırmayı hedefledi. Buna gelinmeyince ABD her ikisine de rest çekti.  Bu zayıf bir ihtimal olsa da ABD bundan sonra her iki gücün yapacağı hamlelere bakacak.

Bu görüşü savlayanlara göre, mevcut durumda kendisine biçilen rolü oymayan ve kendi ajandasını uygulamaya koyan Türk devleti, ABD'nin bölge planları önünde en büyük engel. Evet, ABD'nin 60 yıllık NATO müttefikinden vazgeçmesi biraz zayıf bir ihtimal olsa da aynı şeyin AKP için geçerli değil.

Tarihte İran'a karşı "müttefik" adı verilen Saddam'a "Kuveyt gibi bir yer var orası da senin Misakı Milli' sınırların içerisinde" diyen ve Saddam'ı Kuveyt'e süren, sonra da "çık" diyen örnekler de var.

SON SENARYO: HALKLARIN SENARYOSU

Görülüyor ki, yüzyıllardır paylarına acı, gözyaşı ve trajediden başka bir şey düşmeyen başta Kürtler olmak üzere bölge halklarının "çölde bir vaha" olarak geliştirdiği bu projenin başına bir çorap örülmek isteniyor.

ABD uzun zamandır bu demokratik sistemi kendisine güdümlü hale getirmek için çaba harcıyordu. Ayrıca bu saha üzerinden Kürt Özgürlük Hareketi'ne ölümcül bir darbe vurmak için hep tetikte oldu.

PKK'nin öncü kadroları hakkında alınan karar, Güney'de KDP-YNK eliyle Tevgara Azadi'ye yönelik hamleler, Şengal ve Maxmûr'un vurulması izni vs. Ama kökleri sağlam olan bu proje buna karşı direndi.

Türk devletinin düşmanlığı ise zaten herkesin malumu. Osmanlı'dan kalma bir düşmanlık ve emelleri var ve bunu da tüm güçleriyle güncelleyerek sürdürüyorlar.

Rusya, Türk devletinin bu düşmanlığını iyi okudu ve bölge haklarına karşı tepede sallanan bir kılıç olarak kullandı. Cerablus, Bab, Efrîn işgalleri böyle vukuu buldu. Şimdi de bu tehdidi kullanarak, ABD'nin de "çekilmesi" kararıyla bu sisteme rejimi getirip kondurmak istiyor.

Kürdistan'ın hangi parçasında bir özgürlük kıvılcımı çaksa kendisine verilen rol gereği oraya düşmanlık yapan KDP, zaten daha devrimin ilk yıllarında "siz ölmeye devam edin, nasıl olsa ABD burayı bize teslim edecek" diyerek Rojava'ya karşı hiçbir düşmanlığını eksik etmedi.

Peki tüm bunlara karşı ve her koşul altında bölge hakları ne yapacak? Görüldüğü gibi tüm senaryolarda çıkmazlar ve açmazlar olsa da devrimin ilk gününden bu yana bedel ödeyen bölge halkları açısından kendilerine biçilmek istenen bu kefeni yırtmak için direnişten başka yol görmüyor.

Kuzey ve Doğu Suriye, ABD'ye; "benim üzerimde kirli pazarlıklar yapma" Rusya'ya da "ben Suriye'nin bir parçasıyım ve haklarım var, bunları görüşmeye hazırım fakat bana rejime biat etmeyi dayatma" diyor.

İşgal için fırsat kollayan Türk devletine ise "asla ve asla senin işgalini kabul etmeyeceğiz. Bizim evimize düşüreceğin ateşi senin evine taşırız" mesajını açık bir şekilde veriyor.

Rojava Kürtleri, Türk devletinin yancısı KDP'ye ise "benim üzerimden kirli hesaplar yapmaya devam edersen o zaman Kürdistan devrim teorisinde yanıldığımı önce Kürt mahallesinde temizlik yapılması gerektiği önüme koyarım ve tüm Kürtlerin lanetini üzerine yağdırırım" mesajını açıkça veriyor.

Evet, ihtimaller, senaryolar, oyunlar, hamleler hala muğlak ama halkların senaryosu ise belli: direnişten geri adım atılmayacak. 21'inci yüzyılda kurban olarak Kürtler seçilmişse, Kürdün de buna karşı direnişten başka seçeneğinin olmadığı ortada. 

Son sözü her zaman direnenlere bırakmak gerek, düsturu gereği bizler de Türk devletinin tehditlerine ilişkin son sözü Kobanê direnişinde yer alan bir siyasetçiye bırakalım: İncelen yerler zaten kopmuştu, neresi kalınsa oradan kopsun...