Nusaybin davasında yargılananlar işkenceyi anlattı

Nusaybin Davası’nda yargılananlar, yaptıkları savunmalarında gözaltında maruz kaldıkları işkenceleri anlatmaya devam etti.

Mardin'in Nusaybin ilçesindeki öz yönetim direnişleri ardından Türk devletinin düzenlediği soykırım saldırıları esnasında 26 Mayıs 2016 tarihinde tahliye edildikten sonra tutuklanan 53 kişinin yargılandığı davanın 5'inci duruşması ikinci gününde Mardin 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etti. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İl Müdürlüğü konferans salonunda görülen duruşmaya, 76 kez ayrı ayrı “ağırlaştırılmış müebbet" hapis cezası istemiyle yargılanan 13 tutuklu getirildi.

Avukatların hazır bulunduğu duruşmayı kimi tutuklu yakınları izledi. Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada ilk olarak tutuklu Osman Uçar savunma yaptı.

İddianamede kendisine yöneltilen suçlamaları reddeden Uçar, “Bu suçlamalar ile yargılanıyorsak, o zaman silah ve mühimmatları göstersinler” dedi. Uçar, kendisine isnat edilen iddialara dair “Elde edilen DNA ve kriminal incelemelerin çoğu yaşam malzemesi. Yaşam malzemelerimizin üzerimizde ele geçirilmiş olması dolayısı ile yargılanıyoruz. Bana sunulan iddianamede örgüt üyesi olduğum ve kod ismim olduğu iddia edilmiştir. Ben bu suçlamayı kabul etmiyorum. İddianamede yer aldığı gibi barikat, hendek ve bir çatışmada bulunmadım” dedi.

Uçar, tahliye edildikleri sırada ağır işkencelere maruz bırakıldıklarını da anlattı. Uçar, şunları söyledi: “Devletin gerçek suçlular, militarist suçluları yargılanması gerekir. İddianamede yer alan ifadeleri de kabul etmiyorum. O ifadeler işkence altında alındı. Tarif bile edemeyeceğim işkencelerden sonra alınan ifadeleri okumadan zorla imzaladım. Gözaltı sonrasında verdiğim hiçbir ifadeyi kabul etmiyorum. İnsan orada üç ay kalıyor. O elementlerin çıkması normaldir. Burada ifade veren tutsakların çoğu ifadelerini geri çekti. Sadece H.B.A. ve gizli tanıklar ifadelerini tekrarladılar. Bu yargılama da mevcut Kürt sorununun bir sonucudur. Sorun mevcut olan anayasa ve hukuk sistemindedir. Hukuk dediğimiz de toplumsal bir ihtiyaçtır. Bu sorunların düzelebilmesi içinde devletin Kürt halkını ve diğer bütün halkları terörle bağdaştırmayı bırakmalı.”

Tutuklu bulunduğu Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevi’nde 9 aydır gerekçesiz bir şekilde tek kişilik bir hücrede tutulduğunu dile getiren Uçar’a, mahkeme başkanı, “O cezaevi savcısını ilgilendirir. Bizim yapabileceğimiz bir şey yok” yanıtı verdi.

Uçar’ın savunmasını tamamlamasının ardından avukatı Ali Kahraman söz aldı. Müvekkili ve diğer tutukluların ağır silahlar ve patlayıcıların kullanıldığı alanlardan çıktığını hatırlatan Kahraman, “Müvekkillerin ilçeden tahliyesi esnasında birçok TV kanalı yayın yapmıştır. Bu görüntüler müvekkillerin kaçmadıklarını göstermektedir. Ancak gözaltına alındıklarından itibaren götürüldükleri okul bahçesinde yüzüstü yatırılarak elbiselerine ve vücutlarına patlayıcı madde bulaştırılmıştır, delil üretilmiştir. Yargı yanıltılmaya çalışılmıştır. Yine gözaltı sürecinde müvekkilleri cezalandırmak ve itiraf elde etmek amacıyla işkence edilmiş, yaralarına basılarak eziyetin ve acının şiddeti artırılmıştır” diye konuştu.

İddianamedeki çelişkilere de değinen Kahraman, “Bir kişinin aynı anda farklı yerde bulunması mümkün değildir. Bir kişinin bir olaydan sorumlu tutulabilmesi için o kişinin fiilin doğrudan faili olması veya o fiilin bir parçası üzerinde hakimiyet kurması ile mümkündür. Müvekkilimin doğrudan fail olduğuna dair bir tespit söz konusu değildir. Varsayım yoluyla kişiler her türlü eylemden sorumlu tutulmuştur. Müvekkil hakkında beyanda bulunan diğer kişiler, mahkeme huzurunda ifadelerinin iradeleri dışında alındığını söylemişlerdir. Ayrıca teşhis işlemi usulü aykırıdır” dedi.

Av. Kahraman, heyetten gözaltı sırasında çekilen görüntülerin ve okul bahçesinde bulunan MOBESE ile zırhlı araç kayıtlarının istenilip, incelenmesini talep eti.

Kahraman’ın savunmasının ardından ara verilen duruşma, tutuklulardan Nubahar Özdemir’in savunması ile devam etti.

Bir sivil olarak Nusaybin'de bulunduğunu ve geçirdiği ağır işkencelerden dolayı halen sağlık sorunları yaşadığını dile getiren Özdemir, savunmasında "Orada kaldığım süre içerisinde bir suç teşkil edecek bir şey yapmadım. Daha sonra gözaltına alındıktan sonra çok ağır işkencelerden geçtik. O süreçte işkenceye daha fazla dayanamadım ve kolluk güçlerinin kendilerinin hazırladığı ifadeye imza attım. İçeriğini bana okutmadılar bile. Kullanmadığım ifadeler bana aitmiş gibi gösterilmiş. Hepsini ret ediyorum. Bu iddianameyi yazanlar utansın. Binlerce insanın fotoğrafını gösterdiler. Ben her ne kadar ‘tanımıyorum’ desem de kafama vura vura ‘nasıl tanımazsın’ dediler. O ifadelerin hiçbiri bana ait değildir" dedi.

Avukatı Zuhat Bilen ise, yargılamanın eksik yapıldığını belirterek, müvekkilleriyle temaslarının engellenmesini eleştirdi. Bilen’in müvekkiline dair tahliye talebinin ardından mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.